Akşener: Türkiye bir yönetim krizi yaşıyor
İYİ Parti lideri Akşener, "Partili Cumhurbaşkanlığı isimli bu ucube sistemde, Türkiye bir yönetim krizi yaşıyor. Ekonomiden pandemiye, tarımdan eğitime ve hatta, ülke gündemini son haftalarda meşgul eden iddialara kadar, her alanda bunun yansımalarını görüyoruz." dedi.
Haber Merkezi | ANKA |İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Akşener, “Erdoğan; lafa gelince Rizelisin ama Rizeliyi düşünmüyorsun. Sonra da Rize’nin gelini hemşerilerine sahip çıktı diye, küplere biniyorsun. Buradan ilan ediyorum; sahip çıkmaya devam edeceğim. Köpürsen de tehditler savursan da hiç kusura bakma, milletimizin yanında durmaya devam edeceğim. Sen daha dur. Senin deyiminle, ‘Bunlar daha iyi günlerin.’ Milletin gerçekleriyle daha çok yüzleşeceksin." diye konuştu.
Akşener, “Maalesef Türkiye, cami açılışında bile, milleti bölmeyi başaran bir zihniyetle yönetiliyor. Bu kirli zihniyet ne zaman sıkışsa, milletimizi değerleri üzerinden bölmeye, ayrıştırmaya çalışıyor. Nifak tohumları ekip, milletimizi birbirine düşürüyor. Tek önceliği koltukları olanlar, kirli siyasi hesaplarının gereği, bu toplumsal ayrışmadan, bu gerilimden besleniyorlar. Bunun son örneğini Taksim Camii açılışında yaşadık.
Sayın Erdoğan ve ekibinin, herkesin eşit, bir ve beraber olduğu, Allah’ın evinde bile, düşmanlıklar üretme hastalığını kabul edemeyiz. Sayın Erdoğan; bir kere daha hatırlatayım, camii, müminler ibadet etsin diye yapılır. Taraftarına zafer, muhalifine mağlubiyet yaşatacaksın diye yapılmaz.
Camilerimiz hepimizindir. Taksim Camii’nde ibadet eden vatandaşlarımızı, kendi siyasi hesaplarına alet edemezsin." dedi.
Büyüme rakamları
TÜİK’in açıkladığı yüzde 7'lik büyümeyle ilgili Akşener, şunları söyledi:
“Gözümüz aydın, büyümüşüz. Sırf istatistikler yüksek gelsin diye, sosyal devlet olmanın gereğini maalesef yapmadı. Bu çarpık anlayışın etkilerini, büyüme rakamlarını incelediğimizde görebiliyoruz. Milli gelirimizi, gelir yöntemiyle incelendiğimizde, ücret ödemelerinin, gayri safi yurt içi hasıla içindeki payının, 2014 yılının ilk çeyreğinden beri, en düşük seviyeye geldiğini görüyoruz. Bir başka deyişle, ücretli çalışanlar, pastadan son yedi yılın, en küçük payını almışlar.
İlk çeyrek sonu itibarıyla, son bir yılda, toplam banka kredileri, 830 milyar lira, tüketici kredileri de, 223 milyar lira artmış. Yani, iktidarın dört elle sarıldığı bu büyüme, esasında borçla gerçekleşmiş. Yani, zenginleşmemişiz, tam tersine borçlanmışız. Sözüm ona beklentileri aşan, bu olağanüstü büyümenin, milletimizce hissedilememesinin sebebi işte budur. Sipariş istatistik destekli sözde büyüme ile gerçek kalkınma arasındaki fark, işte budur.”
Normalleşme kararları
Yeni kademeli normalleşme açıklaması hakkında Akşener, şunları kaydetti:
“Mesela ben bir şeyi çok merak ediyorum: Bu kapanma kararlarının bilimsel bir temeli var mıdır? Bilim Kurulu’nun bu konuda bir çalışması olmuş mudur? Yani bilim kurulu, ‘Saat 10.00’dan sonra dışarı çıkma yasağının getirilmesi, virüsün yayılmasını engeller’ demiş midir? Yoksa, bu kararlar göz kararıyla, Sayın Erdoğan’ın kendi keyfine göre, ‘dostlar alışverişte görsün’ diye aldığı kararlar mıdır?
İktidarın artık bir şeyin farkına varması gerekiyor. Bir karar alma yetkisine sahip olmak, alınan kararı, hiçbir açıklama yapmadan, hiçbir mantığa dayandırmadan, kafaya göre uygulamak anlamına gelmez. Modern bir devlette, her kararın rasyonel bir açıklaması olmak zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti, göz kararı ile, Sayın Erdoğan’ın paşa gönlüne göre yönetilecek bir devlet değildir. Böyle iş bilmezlik olmaz. Böyle devlet insanlığı olmaz. Böyle pandemi yönetilmez."
"İçişleri Bakanı’nın kenara çekilmesinde fayda vardır"
Akşener konuşmasının devamında, "Geçen hafta, Sayın Erdoğan’ı uyardım. ‘Bağımsız bir yargı süreci derhal işletilsin’ dedim. O ne yaptı? Küçük ortağın dolduruşuna geldi, gitti kefalet koydu. Sayın Erdoğan; bu işler, öyle bir kişinin çıkıp, ortaya kefalet koymasıyla olmaz. Suçu olan cezasını çeker, suçsuz olan da aklanır işinin başına döner. Seni bir kez daha, devlet ciddiyetiyle ve makamının sorumluluğuyla hareket etmeye davet ediyorum. Çalışma arkadaşlarına bir an önce çekidüzen ver. İçişleri Bakanı’nın, Adalet Bakanlığı’yla, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı’nın da İçişleri Bakanı’yla, medya üzerinden atışması devlet geleneğimize yakışmaz.
İçişleri Bakanı’nın kenara çekilmesinde fayda vardır. Delilleri toplayacak kolluk gücünün rahatlatılması, yargının, siyasi baskı hissetmeden görevini yerine getirebilmesi için, adalet mekanizmasının, gölgesiz çalışabilmesi için bu şarttır. Gerisi, bağımsız Türk mahkemelerinin işidir. İşin doğrusu budur. Partili Cumhurbaşkanlığı isimli bu ucube sistemde, Türkiye bir yönetim krizi yaşıyor. Ekonomiden pandemiye, tarımdan eğitime ve hatta, ülke gündemini son haftalarda meşgul eden iddialara kadar, her alanda bunun yansımalarını görüyoruz. ‘İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ önerimiz, işte tam da bunun için çok önemli. Üzülerek görüyoruz ki; Türkiye, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni daha fazla taşıyamıyor. Bu yolun yol olmadığı, artık belli oldu. Bu sistemin, Türkiye için büyük bir hata olduğu apaçık ortaya çıktı." ifadelerini kullandı.