‘Paylaşmak’ gibi dişil yaklaşımlar yaşam alanlarımızda pek görülmüyor
Burcu Atalay Sarıahmetoğlu’nun hedefi, meslek olarak seçtiği mimarlığı, kadın liderliğinde, insan ve çevreyi gözeterek bir dönüşüm aracı olarak kullanmak.
Haber Merkezi |Didem ERYAR ÜNLÜ
Burcu Atalay Sarıahmetoğlu, meslek olarak seçtiği mimarlığı “yaratıcılık ve işlevselliğin kesişim kümesi” olarak tanımlıyor. Hedefi, mimarlığı, kadın liderliğinde, insan ve çevreyi gözeterek bir dönüşüm aracı olarak kullanmak.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde mimarlık eğitimini tamamlayan Burcu Atalay Sarıahmetoğlu, yüksek sirkülasyonlu/büyük metrajlı projelerde Dizayn Koordinasyon Mimarı olarak uzmanlaşmış ve hala bu alanda görev yapıyor.
Sürdürülebilirlik ve kadın liderliği konularına odaklandığı noktada, Arya kadın Yatırım Platformu ile tanışan Burcu Atalay Sarıahmetoğlu, “Yaşamak istediğim dünyayı nasıl yaratabileceğimle ilgili hayaller kurup cesaret topladıkça da adımlar atıyorum” diyor. Bu adımları kendisinden dinledim:
Tek yönlü gelişimin önüne geçmek gerek
“Yapılaşma anlayışımız, yaşadığımız çağın da etkisiyle eril sıfatlarla anılıyor. En büyük olanı en hızlı yapmakta başarılıyız ama dişil eylemleri ve değerleri göz ardı ettiğimiz için yapılaşmanın sosyal etkisinden memnun değiliz. Çok kıymetli olan ‘yapabilme kapasitesi’ sağlıksız artış gösterdiğinde geleceğin kaynaklarından çalan yıkıcı bir hal alıyor. Büyük şehirlerimizde toprak çok pahalı olduğu için kamusal alan değil, bireysel mülkiyet yaygın görülüyor; ‘sahip olmak’ da eril bir eylem; ‘paylaşmak’ gibi dişil yaklaşımlar yaşam alanlarımızda pek görülmüyor. Mesela dişil sıfatlar düşünün ve etrafınızdaki yapı dilinde bunun karşılığı var mı diye bir bakın. ‘Bir araya toplayıcılık’ var mı semtinizde? Ortak yaşam alanları, parklar bahçeler yeterli mi? Yaşlılarınız ile gençleriniz aynı mekanda deneyim paylaşabiliyor mu? İnsan dünyayı dualite ile anlamlandırabiliyor ama ancak dengeye yakın bir noktada insani bir hayat sürdürebiliyor. Tam denklik belki mümkün değil ama tek yönlü gelişimin, aşırı dengesizliğin önüne geçmenin önleyici tıp gibi olduğunu düşünüyorum. Hastalanmadan önce sürdürülebilir bir yaşam şekli yakalayabilmek adına alışkanlık ve eylemlerimiz üzerinde düşünmeye ihtiyacımız var.”
Yarın mutlu olacağım hayat için bugün yatırım yapıyorum
“Bugün yaşadığımız hayat, geçmişte yapılan tercihlerin sonucu; gelecek de bugün bizim yapmayı seçtiklerimizden oluşacak. Yarın yaşamaktan mutlu olacağım hayat için bugün yatırım yapıyorum. Hayata bir kere geliyoruz; bu kısıtlı deneyimden alabileceğim maksimum verimi alma derdindeyim. Hayatı yaşamanın farklı şekillerini öğrenmeye çalışıyorum sanırım, bir şeyi yapabildiğime ikna olana kadar çok çalışıyorum ama artık yapabildiğimden eminsem ‘başka ne var?’ arayışı başlıyor; bu sayede hep yeni öğrendiğim bir şey oluyor.”
“Hayat ancak ileriye dönük yaşanabilir”
“Başarıyı, ‘akış’ halinde olmak diye tanımladıkları bir hal var ya, yaptığın işten dikkatini çekemeyeceğin seviyede yeteneğini zorlayan ama zevkle yapabileceğin kadar da yetenek sahibi olduğun bir alanda zamanın nasıl geçtiğini anlayamadan o işin içinde olmak diye tarif edebilirim. Bu akış içinde bir hayat kurgulayıp geri dönüp baktığımda gelişimi görüp çabamdan memnun olduğum bir yaşam şekline ‘başarılı’ diyebilirim. Kierkegaard’ın bir sözü var: ‘Hayat sadece geriye doğru bakarak anlaşılabilir ama ancak ileriye dönük yaşanabilir.’ İnsanın içinde yaşadığı anda mutlu ya da başarılı olduğunu anlaması çok mümkün olmuyor; geriye dönüp bakınca ‘ne güzel bir gündü’, “ne işler başarmışım” diyebilince o an hak ettiği takdiri alıyor. Bunu fark edince geriye dönüp baktığımda tatmin olacağım şeyler yapma ihtiyacı hissetmeye başladım.”
Yatırımcılığı bir okul olarak kullanıyorum
“Kendi girişimim olsun, ortada hiçbir şey yokken bir değer yaratayım çok isterim ama hata yapma ve başarısızlık kasım pek gelişmediği için bu yolu yalnız yürüme cesaretim şu anda yok. Arya bizlerle her ay farklı alanlarda gelecek vaat eden start-up aşamasındaki girişimleri tanıştırıyor ve yatırımcı olarak onların bu deneyimine eşlik etme şansı sağlıyor. Ben yatırımcılığı, değişik sektörlerin konuyu ele alış şeklini, strateji oluşturma ve şirketleşme süreçlerini öğrenmek için bir okul olarak kullanıyorum. Deneyimli yatırımcılar ile beraber bu işe başlamak çok büyük şans; gelen projenin neresine bakıyorlar, hangi soruları soruyorlar, kendi sektörel birikimlerini başka alanlarla nasıl ilişkilendiriyorlar diye sürekli bir gözlem halindeyim. Üstelik burada hataya da yer var. Hatayı ölümcül bir son gibi algılıyordum daha önceden; siyah ya da beyaz. Oysa alınan riskin yapılan işe oranlanması diye bir kavram da varmış; hata yapsan da silkelenip devam edebileceğin bir oranda denemeler yapmanın mümkün olabileceğini ben bu alanda öğrendim. Bakınca bu kadar zengin bir ekosistemin içinde olup da gelişim göstermeme şansınız yok. Galiba yatırımcılık, benim kendime yaptığım bir yatırım.”
Taklit etmek değil ihtiyacı anlamak gerek
“Kadının iş hayatında yeri arttıkça dişi etkinin sonuçlarının da fark edilebilir olduğunu düşünüyorum. Kadın liderliği ile yol alan projelerin önceliklerinin ve iş yapış şekillerinin farklılığı dikkat çekiyor; bağlantı ihtiyacı artan modern insan, içgüdüsel olarak dişi etkili mekanlara çekiliyor. Tercih edilene benzemek içgüdüsüyle taklit etmek şu anki agresif yapılaşmamızın temel sebebi; aynısından bir tane daha yapmak değil de burada neye ihtiyaç var diye düşünecek vakti ayırmak gerektiğine inanıyorum.”
“Başarısız olmaya fırsatı olmayan jenerasyon”
“Benim jenerasyonum, başarısız olmaya pek fırsatı olmayan bir sınav sisteminin ürünü. Profesyonel hayata da kurumsal bir bünyede başlayınca deneme-yanılma-öğrenme için bir fırsatım olmadı; kimsenin benim hatalarımla kaybedecek vakti yoktu. Başkalarının işe yarayan formüllerini kopyalama kabiliyetini çok geliştiriyor bu şartlar ama risk alma, yeni şeyler deneme ihtiyacı hisseden biriyseniz güvenli ve gözetildiğiniz bir tecrübe parkuruna ihtiyacınız oluyor.”