Türk Lirası 'psikoloji' testinde: Ekonomistler nasıl yorumluyor?
Bir yanda ABD'de inatçı enflasyon ve Fed'in 'şahin'i uçurma beklentisi, diğer yanda yüzde 20'ye dayanan yurtiçi enflasyon ve TCMB'nin belirsizliği... İki ayrı para politikası arasında sıkışan TL, dolar karşısında psikolojik 10 seviyesine dayandı.
Haber Merkezi |Şebnem TURHAN
Türk Lirası, gerek ABD'de gerek yurtiçinde yüksek enflasyon ve para politikalarına yönelik gelişmeler nedeniyle değer kaybetmeye devam ediyor. Kur, haftanın son işlem gününde 9,98'in üzerine çıkarak, psikolojik 10 seviyesine bir adım daha yaklaştı.
ABD tüketici enflasyonunun beklentilerden yüksek gelmesi sonrasında doların güç kazanması tüm gelişmekte olan ülke para birimlerini olumsuz etkilerken, iç dinamiklerin de etkisiyle Türk Lirası tüm bu para birimleri arasında en fazla değer kaybeden para birimi olarak öne çıkıyor.
Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun çekirdek enflasyonu dikkate alacaklarını açıklamasından sonra, yani 8 Eylül’den bu yana TL’deki değer kaybı yüzde 15’i aştı.
Dolar/TL haftanın son işlem gününde 9,9857 ile tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı ve psikolojik 10 lira sınırına dayandı. Uzmanlar Merkez Bankası’nın cari fazlayı öncelleyen politikalar uygulamaya devam edeceği ve yüksek enflasyon ile değersiz TL’ye rağmen haftaya yapılacak Para Politikası Kurulu’nda faiz indirimlerine devam edeceği beklentisiyle TL’nin fiyatlamasının kalıcı olarak bozulduğuna dikkat çekiyor.
Haftaya 1-1.5 puan indirim bekleniyor
Dün güne yine 9.87 lira seviyelerinden başlayan TL’de değer kaybı hızlandı ve 9.97 lira aşıldı. O arada Merkez Bankası ödemeler dengesi eylül verilerini açıkladı. Bu veri 1.6 milyar dolar eylülde fazla verildiğine işaret ederken iki aylık cari fazla 2.5 milyar dolara yaklaştı. Bunun anlamı artık çok daha farklı.
Çünkü Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, son Enflasyon Raporu sunumunda cari fazlanın fiyat istikrarı için önemli olduğunu, Merkez Bankası’nın da bunun sağlanması için elinden gelini yaptığını ve yapmaya devam edeceğini vurgulamıştı. Ve politika faizindeki indirimlerin de sıkı para politikasının beklenenin üzerinde daraltma yarattığını söyledikleri ticari kredilerin büyümesini ve böylece Türkiye’nin tedarik zincirinde öne çıkarak cari fazla verilmesine katkıda bulunulacak şekilde belirleneceğinin sinyali verilmişti. Cari fazla sonrası da öncesinde de var olan Merkez Bankası’nın 18 Kasım’daki PPK’da 100-150 baz puan daha faiz indirimi yapması beklentisi güçlendi.
TL için algı ciddi şekilde bozuldu
Bu durum ABD’den gelen yüksek enflasyon verileri, küresel çapta artan enflasyon beklentileri ve Türkiye’de yüzde 20 sınırına dayanmış enflasyon ile birleşince TL’deki kayıp kaçınılmaz oldu. Bu gelişmeler ışığında Türkiye’ye bakıldığında ortam biraz daha karamsar. Birçok gelişen ülke para birimi sınırlı kayıp yaşarken, dolara karşı TL haftalık bazda yüzde 3'e ulaşan kayıpla dikkat çekiyor. Bu fark ise haftaya Merkez Bankası’nın faiz indirim beklentisinden kaynaklanıyor. Tüm dünyada ve Türkiye’de enflasyon yukarı giderken Merkez Bankası’nın halen daha faiz indiriminden bahsetmesi TL’deki fiyatlamayı kalıcı olarak değiştirmiş durumda. Dolar 10 TL’yi aştığında artık 10 kuruş anlamına gelecek ve algı da ciddi şekilde bozulacak. Merkez Bankası’nın pas geçmesini hemen hiçbir analist öngörmüyor. Gün içerisinde zirveden 9,9857'yi gören kur, ardından 9.92 seviyelerine doğru çekildi.
UZMANLAR NASIL YORUMLUYOR?
"Gevşeme beklentileri kuru yukarı itiyor"
Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu: Dövizde son yaşanan hareket büyük oranda küresel risk iştahındaki azalmadan kaynaklanıyor. Fed toplantısı sonrası, güvercin olduğu algılamasıyla, ABD’de düşen faizler enflasyon verilerinin yüksek gelmesiyle yükselişe geçti. Fed enflasyonu artık geçici değil, kalıcı olmasa bile inatçı görüyor. Büyümenin iyi gittiği mevcut ortamda, Fed’in şahinleşme ihtimali artıyor. İçeride para politikası gevşerken dışarıda sıkılaşmaya yönelik her beklenti içeride kurları yukarı itiyor. Bu ortamda rüzgarın tersine gitmek kur ile ilgili riskleri devam ettirir.
"İndirime ara verilmesi oynaklığı azaltır"
Ekonomist Özlem Derici Şengül: Cari dengede iyileşme görmek olumlu olmakla birlikte TCMB Başkanı Prof. Kavcıoğlu’nun enflasyonla mücadelenin cari açığı kapatmaktan geçtiğini ve bunu sağladığımız sürece fiyat istikrarı ve finansal istikrarı tesis edeceğimizi belirtmesi cari dengedeki iyileşme sonrası politika faizinde indirimlere devam edileceğini düşünmemize neden oluyor. Bu nedenle 18 Kasım’daki PPK toplantısında TCMB’den 100 baz puanın üzerinde bir indirim görebiliriz. Bu beklentinin piyasada da fiyatlandığını görüyoruz. Dolar/TL veri sonrasında 9.97’nin üzerine çıktı. Kurdaki bu hareketlilik önümüzdeki hafta PPK toplantısına kadar devam edecektir. TCMB’nin kur yükselişi nedeniyle faiz indirimlerine ara vermesi oynaklığın azalmasına neden olabilir.
"TL’de para politikası kararları daha etkili"
Coface Ekonomisti Seltem İyigün: Cari açık verisi geriden gelen bir veri. Dolayısıyla gördüğümüz kur hareketi üzerinde etkisi çok önemli değil. Cari fazla vermemiz olumlu bir gelişme. Yılın ilk dokuz ayında ihracat yüzde 36 artarken ithalatın yüzde 23 artması, cari fazla vermemizin en önemli nedeni olarak değerlendirilebilir. Fakat artan küresel enerji fiyatlarının, yılın ilk dokuz ayında enerji ithalatımızı 10 milyar dolar yükselttiğini görüyoruz. Bu durum, önümüzdeki dönemde ithalatımızın daha hızlı artmasına neden olabilir.
Seyahat ve taşımacılık gelirlerimizin artması, hizmetler dengesine olumlu yansıyor. Bu etkinin önümüzdeki dönemde de, aşılamaların da etkisiyle sürmesini bekliyoruz. İhracatın artması, sanayi üretimi, kapasite kullanımı ve büyüme için olumlu olmasına karşın, TL’deki değer kaybı firmalar açısından girdi maliyetlerini artırıyor. Buna ek olarak, navlun fiyatlarında hızlı bir geri çekilme öngörülmüyor. Bu iki etki, önümüzdeki dönemde firma karlılıklarının baskı altında kalmasına neden olabilir. Mevcut dönemde, TL’nin üzerinde, cari dengeden ziyade, küresel gelişmelerin ve para politikası kararlarının daha etkili olduğunu görüyoruz.
"Panik dalgalarından birini yaşıyoruz"
Koç Üniversitesi Ekonomi Prof. Dr. Selva Demiralp: ABD cephesinde beklentilerin bir parça üzerinde gelmiş bir enflasyon verisi var. Bu durumda acaba Fed söylediğinden daha erken bir faiz artırımına gider mi endişesi ve fiyatlaması oluştu. Bu mümkün. Çünkü Fed veriye bağımlı olarak hareket ettiğini hep vurguluyor. Bağımsız bir merkez bankası sistematik olarak hata yapmaz. Hatasında ısrar etmez. Eğer gelen veri ekonomiyi okuması konusunda yeni bir bilgi verirse duruşunu yeniden değerlendirir. Şayet Fed de enflasyonist baskıların geçici olmadığına ikna olursa faiz artışlarına daha erken başlayacaktır. Şu anda piyasalarda gördüğümüz tedirginliğin önemli bir tetikleyicisi bu oldu.
Ancak buna ilave olarak esasen içerideki para politikası duruşunun kurda yükselişlere uygun bir zemin hazırladığının altını çizmek lazım. Yüksek enflasyon yaşayan bir ülkenin faiz düşürerek enflasyonu düşürebilmesi mümkün değil. TCMB geçmişte de değişik gerekçelerle faizi olması gerekenden düşük tuttu. Bu gerekçeler zaman içinde değişti ama TCMB’nin enflasyonist baskılara rağmen faizi indirme arzusu değişmedi. Faizi düşük tutmak için kimi zaman koridor gerekçe gösterildi, kimi zaman çekirdek enflasyon dendi. Kimi zaman gerekçe gösterilmeden “enflasyonist baskılar azalıyor” dendi veri öyle görünmese de.
ABD’deki veri bağımlısı bağımsız merkez bankasının tersine bizde veri ne derse desin faiz indirme amacında olan ve bunu her seferinde farklı bir gerekçe ile bize açıklamaya çalışan bir merkez bankası var. Son söylenen ise kuru bilinçli olarak değersiz kılıp ihraç ürünlerimizin fiyatlarını düşük tutarak cari fazla vermek. Çari fazla vererek enflasyonu düşürmek ekonomik teoriyle örtüşmeyen, nihai hedefine ulaşamayacak, ancak bu arada da kuru değersizleştirerek ekonomiyi enflasyon yükü altında ezecek, riskleri ve kırılganlıkları çok artıracak bir politika. Maalesef bu şartlarda iç ya da dış bir tetikleyici ekonomide çok ciddi panik dalgaları yaratabiliyor. Şu anda da gördüğümüz durum da bu panik dalgalarından birini yansıtıyor.