TL'deki erime, politik gelişmelerle hız kazandı
Türk Lirası’nda dolara karşı tek günde kayıp yüzde 1.5’e geldi, borsada düşüş yüzde 4’e yaklaştı. Uzmanlar Merkez Bankası’nın ve BDDK’nın devreye girmesini beklerken, yabancının da ikna edilmesi gerektiğini söylüyor.
Şebnem TURHAN
TCMB’nin, beklentilerin aksine faiz oranlarını artırmaması ile değer kaybı yeniden hızlanan TL, bir darbe de ABD ve Avrupa ile yaşanan yeni siyasi gerilimden aldı. Dolar, dün yüzde 1,6 artışla 8,10 lirayı görürken, Euro/ TL de 9,55’in üzerine çıktı. TL varlıkların baskılanmasıyla 10 yıllık Hazine tahvillerinin faiz oranı yüzde 14,35’e yükseldi, 5 yıllık CDS primi ise 535’e ulaştı. Uzmanlar, yabancı yatırımcıyı ikna edecek adımlar atılmaması halinde TL’deki kayıpların hızlanacağına işaret ediyor. Küresel piyasalar bu haftaya ABD seçimlerinin gerilimi, teşvik paketinin belirsizliği ve koronavirüste artan vaka sayıları nedeniyle yeniden devreye alınan yaptırımların korkusuyla negatif başlarken Türkiye piyasaları tüm bu olumsuzluğun gölgesinde çok daha sert hareketler yaşadı. Global piyasalardaki negatif havaya bir de Türkiye’nin dış politika gerilimleri, Merkez Bankası’nın piyasada hayal kırıklığı yaşatan faiz kararı eklenince dolar ve Euro yeni rekorlar kırdı, Borsa İstanbul kayıp yaşadı. Dolar 8.09 lirayı Euro 9.57 lirayı aştı. Borsada en büyük kaybı ise bankacılık hisseleri gördü. Piyasa uzmanları Merkez Bankası’nın tıpkı 2018 yılında olduğu gibi olağanüstü bir toplantı ile faiz artışı kararı alabileceğini söylerken bir an önce Türkiye’ye döviz girişinin sağlanabilmesi için yerli ve yabancı yatırımcının ikna edilmesi gerektiğini vurguladı. Merkez Bankası’nın yanı sıra uzmanlar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun yeniden yabancı swap işlemlerini sıfırlayabileceğine dikkat çekti. Bugün Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Citigroup yatırımcı konferansında vereceği mesajlar da Türk Lirası varlıklarının seyri açısından önemli olacak.
Türk Lirası en fazla değer kaybeden
Merkez Bankası geçen hafta ekim toplantısında politika faizini sabit bırakmasıyla dolarda 7.95 lira seviyeleri aşılmış borsa düşüş yaşamıştı. Yeni haftanın ilk işlem günü ise tüm bu gelişmelere ABD ile yaptırım tehdidiyle büyüyen S400 gerilimi, Fransa başta olmak üzere Avrupa Birliği ile ilişkilerde tansiyonun artması eklenince zaten Türkiye piyasalarında yaşanan düşük rezerv ve dolarizasyon sıkıntılarının da ışığında negatif ayrışma yaşandı. Türk Lirası dün dolara karşı yüzde 1.5’i aşan kaybıyla en çok değer kaybeden para birimi olarak öne çıktı.
Kurdaki yükseliş sürerken dün Merkez Bankası sıkılaştırma adımları çerçevesinde geleneksel yöntemli repo ihalesi düzenledi. Bir ay vadeli repo ihalesinde ortalama yüzde 14,75 basit faizle 5 milyar TL verilirken ihaleye 27.45 milyar lira teklif geldi. Ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti ise cuma günü itibariyle yüzde 12,88’e çıktı. Merkez Bankası’nın geç likidite penceresi faizini yüzde 14,75’e yükseltmesiyle birlikte fonlama maliyetinin de bu seviyeye kadar çıkma alanı yaratılmış oldu. Türkiye'nin 5 yıllık kredi iflas takası primi (CDS) ise Merkez Bankası’ndan faiz artışı beklentisiyle geçen hafta gerilediği 500 baz puanın yeniden üzerine çıktı. Dün CDS seviyesi 530 baz puanın üzerine geldi.
Uzmanlar piyasadaki gelişmeleri yorumladı
Yabancıyı ikna etmek lazım
Dünya Yazarı Atılım Murat: Yaşananlara dış politika çerçevesinde bakmak da lazım. Öncelikle Merkez Bankası’nın faiz artırımı bekleniyordu, piyasalar beklenti karşılanmadığı için hayal kırıklığına uğradılar. Bunun ilk yansımasını cuma günü de yaşadık. Önümüzdeki döneme ilişkin ekonomik olarak atılacak adımlar var. Başta Merkez Bankası’nın faiz artırımı veya başka politika araçlarının kullanılmasıyla müdahil olması olabilir. En önemlisi ise Türkiye’ye döviz girişi sağlanması ve bunun için yerli ve yabancı yatırımcının ikna edilmesi gerekiyor. Döviz arzına ihtiyaç var, iyi reel faiz verirsek yerli dolarını bozdurmayı düşünebilir. Yabancı normalleşme adımlarının devam edeceğine ikna edilirse döviz getirebilir. Merkez Bankası swap anlaşması yapabilir. Şu bir gerçek ki önümüzdeki dönemde geçtiğimiz 1.5 yıldan farklı bir yol haritasına ihtiyaç var. Pandemi dolayısıyla rezervler çok azaldı. Yabancıyı ikna etmez yerliyi memnun etmezsek diplomasi işletmez, iyi ilişkiler kurmaz, süreci iyi yönetemezsek olumsuz trend devam edecektir.
Bankalar GLP’ye yönlendirilebilir
Ekonomist Haluk Bürümcekçi: Merkez Bankası, ekim PPK toplantısında bir hafta vadeli repo faizini yüzde 10,25 seviyesinde sabit bırakırken, sadece geç likidite borç verme oranı 150 baz puan artışla yüzde 14,75 seviyesine çıkarılmıştı. Karara, politika faizi artışı bekleyen piyasanın tepkisinin olumsuzluğu ve TL’nin değer kaybına devam etmesine bağlı olarak bankanın haftalık repo ihalelerini açmadığı, aylık geleneksel repo ihalelerini ise sürdürdüğü izlenmişti. Aylık geleneksel repo ihalelerinde yüzde 11,75’den sağlanan gecelik borç verme miktarının azalmasına bağlı olarak ortalama faizlerin yüzde 14,75 civarında oluşmaya başladığı da izleniyor. TL’deki değer kaybı baskısı devam ederse, bankalar zaman zaman yüzde 14,75 olan yeni GLP faizinden borçlanmaya da zorlanabilir. Bu doğrultuda, APİ ortalama fonlama maliyetinin ekim kararı öncesindeki yüzde 12,52 seviyesinden yüzde 14,75’e doğru yükselmeye devam etmesi beklenebilir.
Hızlı bir faiz artırımı gelebilir
Dünya Yazarı Tuğrul Belli: Yaşananlar şaşırtıcı değil, Merkez Bankası’nın kararı sonrası olumsuz hava başlamıştı. Bunun yanı sıra başta Fransa olmak üzere siyasi gelişmeler ve olumsuzluklar eklenerek devam ediyor. Dış ilişkilerde yumuşama göremiyoruz. Bu baskılar hafta içinde devam ederse belki 2018 yılındaki gibi hızlı bir faiz artırımı gerekebilir.
TL’yi korumak için yetersiz kalabilir algısı
Tera Yatırım Ekonomisti Enver Erkan: Jeopolitik gerilimlerin de arttığı bir ortamda Merkez Bankası’nın para politikasında faiz koridoru ve GLP’yi ön plana çıkartarak arka kapı sıkılaştırmasına devam sinyali vermesinin de Türk Lirası’nı korumak için yetersiz olacağı kaygısı döviz kurunda artışın devam etmesine neden oluyor. Merkez Bankası’nın geleneksel para politikası hamlelerini yapmadığı dönemde, kamunun döviz satışlarıyla döviz kurunda artışın önüne geçilmeye çalışıldığını görmüştük. Bugüne kadar atılan adımların içerisinde piyasanın olumlu yanıt verdiği tek hamle, Merkez Bankası’nın eylül PPK’sında politika faizini 200 baz puan artırması ve ilerleyen günlerde de para ve ekonomi otoritelerinin attığı normalleşme adımları olmuştu.
Merkez’den ek önlemler gelebilir
A1 FX Araştırma Müdürü Eren Can Umut: Dolar/TL’de 8 seviyesinin üzerine yükseliş yaşanması ile yeni rekorlar kırılıyor. Başka rekorların da gelme ihtimali bir hayli kuvvetli. Geçen hafta TCMB’nin piyasaları ters köşe yapması önemli ölçüde olumsuz bir hava oluşturdu. Merkez’in GLP hamlesi piyasaları tatmin etmekten oldukça uzak kaldı. Para politikasında oldukça karışık ve TL’yi destekleme gücü düşük politikaların uygulanmasının yanında dış politikada da ipler gergin. ABD ile S400 anlaşmazlığı devam ediyor. Hatta ABD Başkanlık seçimlerinde Biden’ın seçilme olasılığının yüksek olması Türkiye’ye yönelik yaptırım ihtimalini bir hayli ön plana çıkarmış durumda. Bunun anında Fransa ile yaşanan gerginlik de dikkatle takip ediliyor. Ermenistan – Azerbaycan çatışmasında ise Rusya ve ABD ile ne derece karşı karşıya gelineceği de belirsizlik unsuru. Tüm bu gelişmeleri bir arada değerlendirdiğimizde TL’de değer kayıplarının son bulması adına somut bir neden görülmüyor. 8.20 seviyeleri artık önem derecesi yüksek direnç olarak takip edilebilir. Yalnız 8.50 – 8.55 bölgesini da yakından takip ediyoruz. Kurda sert yükseliş hareketinin TCMB’nin ek önlemlerini beraberinde getirme olasılığı bulunduğunu düşünüyorum. Geçmişte bu yönde olumsuz tecrübelerimiz maalesef var.