Esen: Halka arz sürecindeki 'dengesizlik' normalleşiyor
A1 Capital Genel Müdürü Atilla Esen, halka arz sürecinde tamamen yanlış fiyatlamaların yol açtığı olumsuz durumun dengelenmeye başladığını söyledi. Esen, BIST için de 2 dolar seviyesi üzerinde kalınıp kalınmayacağının önemli olduğunu vurguladı.
Haber Merkezi |A1 Capital Yatırım Menkul Değerler Genel Müdürü Atilla Esen, son dönemde hız kazanan halka arzları, oluşan fiyatlamaları ve 'borsasaya koşan' yerli yatırımcıları değerlendirdi... Gazeteci Kenan Sözbir'in sorularını yanıtlayan Esen, halka arzlarda yaşanan artışı, Türk yatırımcısının kendi sermaye piyasasındaki varlıklarına güven duyması açısından çok önemli gördüğünü söyledi. Esen, halka arz sürecinde talep ve arz açısından bazı dengesizlikler yaşandığını, bu durumun da normalleşmeye başladığını kaydetti. Yerli bireysel yatırımcıların yatırım yaparken 'ödevini iyi çalışması' gerektiğine işaret eden Atilla Esen, "Zararı bir yerde kesmeniz gerekiyor. Bu borsaya küsmek anlamına gelmiyor. Hatta bu size başka bir yerden kaynak yaratabilir" diye konuştu.
Kenan Sözbir: Pandemi döneminde çok sayıda şirket halka arz edildi ve yenileri de yolda... Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Atilla Esen: Pandemi döneminde arz ve talep dengesinde sıkıntılar yaşadık. Navlun ve hammadde fiyatlarındaki artış fiyatlamaların yanlış olmasına neden oldu. Örneğin bu dönemde ikinci el araç fiyatları birinci el araç fiyatlarını geçti. Bu tabiki anormal bir durumdu. Biz bunu talep arzın üzerine çıktığı için yaşadık. Bu durumu borsada da yaşadık. Bir hisse senedinin fiyatı, fiyat bazlı talepten dolayı ederinden çok fazla seviyeler görmesine sebep oldu. Bu dengesizlikler şuan yaşadığımız normalleşmeye evrildi.
Son dönemde gelen halka arzların birçoğu yıllardır Türkiye’nin beklediği halka arzlar. Tabi ki bunun dışında bu dalgadan faydalanmak isteyen şirketler de oldu, bu da çok doğal. Sonuçta şu an bir bankadan kredi çekmek istediğinizde hem rakam hem de uğraş anlamında bir sıkıntı yaşanıyor. Sermaye piyasalarına karşı olan bu ilgi şirketlerin nakit ihtiyaçlarını karşılamaya başladı. Bu da doğal, hatta iyi bir şey. Sonuçta Türk yatırımcısının kendi sermaye piyasasındaki varlıklarına güven duyması çok sağlıklı. Ancak talep ve arz esnasında bazı dengesizlikler vardı. Şimdi bu durum en azından dengelenmeye başladı.
Yılbaşından beri şuana kadar yaklaşık 2 milyar TL’lik yeni ihraç var. 2 milyar da bedelli sermaye artırımı. Bu yeni gelen halka arzlarla beraber bedelli sermaye artırımıyla da artık piyasa normalleşiyor. Yeni gelen yatırımcılar maalesef geçmişte yaşadığımız anormalliği normal zannediyordu. Borsaya yatırımın her gün yükseliş olacakmış mantığıyla değil, değere yatırım olması gerektiği konusunda da bir sonuç ortaya çıktı. Normal olan da buydu. Bu normalleşmeyle birlikte tabi ki yatırımcının risk algısı da değişecek.
Bazı yerli yatırımcılarda ‘ödevini yapmayan öğrenci’ durumu söz konusu
Kenan Sözbir: Arzın bu kadar artıyor olmasını sadece talebe mi bağlamalıyız?
Atilla Esen: Tabi ki talep burada en önemli faktör. Çünkü halka arza çıkıldığında eskiden yabancı ve yerli yatırımcılarla/kurumsallarla görüşülüyordu. Temettü dağıtma süreçleri oluyordu. Yatırımcı kitlesi sınırlı olduğu için kolay bir şey değildi. Yatırımcı sayısının çoğalıyor olması talebin de arttığına işaret ediyor. Halka arzlarda genelde eşit dağılım konusunda aksiyon alınmaya da başlandı. Bu sermayenin tabana yayılması açısından doğru. Normalleşme süreciyle birlikte yatırımcılar doğru sorular sorarak doğru adımlar atmaya başladı. Ayrıca yanlış anlaşılmasın yeni halka arz olacak şirketler değerinden düşük fiyatlama görmeyecek. Tamamen yanlış fiyatlamanın yapmış olduğu olumsuz durum dengeleniyor sadece. Yerli yatırımcı kitlesinde tek eleştirebileceğim konu ödevini yapmayan öğrenci durumu söz konusu. Hisse senedi alırken neden dikkatlice okuyup araştırmıyoruz?
Kenan Sözbir: Sanırım finansal okuryazarlık konusunda yanlış adımlar atıldı. Yeni gelen yatırımcılar sizce kalıcı olabilecek mi? Yatırımcının nelere dikkat etmesi gerek?
Atilla Esen: Genç olmaları bence sevindirici. Çünkü gençler kazanmayı ve kaybetmeyi erken yaşta öğreniyorlar. Eskiden hisse senedi işlemleri tezgah üzerinde yapılırdı ve insanlar hisse senedini evlerine götürebiliyordu. Daha sonra fiziksel durum ortadan kalkınca yatırımcı göremediği bir şeye yatırım yapmak istemedi. Böylelikle o yatırımcı neslini kaybettik. Yeni gelen neslin ise sanal olarak telefonda görüyor olması yeterli. Onların öğrenmesi gereken ise borsada biraz daha orta ve uzun vadeli yaklaşmanın önemi…
Bir malı alırken doğru seviyeden aldığınızda satarken eliniz çok daha rahat oluyor. Yatırımcının en önce kendisini tanımlaması gerekiyor. Ayrıca bizde nerdeyse zarar-kes anlayışı neredeyse hiç yok… Türk toplumu olarak kolay kolay bir şeyden vazgeçmiyoruz. Esasında bu iyi bir özellik ama zarar-kes sizi zarardan kurtarmaya yönelik bir süreç aslında. Zararı bir yerden kesmeniz gerekir bu borsaya küsmek anlamına gelmiyor. Hatta bu size başka bir yerden kaynak yaratabilir.
Kenan Sözbir: Halka arzdaki artış önümüzdeki dönemde de devam edecek mi?
Atilla Esen: Edecek gibi duruyor. Muhtemelen başvurular da devam ediyordur. Belki biraz seçici olunabilir. Çünkü arz ve talep dengeleniyor ve eldeki kaynaklar da sınırlı. Yatırımcı sayımız on milyona ulaşmış olsa o zaman durum belki farklı olurdu. Farklı sektörleri aynı süreçte halka arza açarsak yatırımcıların kafasında bu kadar soru işareti de olmaz.
Halka arzdaki 'enerji' furyası
Kenan Sözbir: Son dönemde enerji sektöründe yoğun halka arzlar oldu. Demek ki bu sektörün finansmana ulaşma çabası var…
Atilla Esen: Enerji şirketleri borçlarını kapatmak için bu kaynağa ihtiyaç duyuyor. Evet bu gerçekten güzel. Borçları kapatıp yeni yatırımlara dönmek için şirkete kaynak yaratılması bence bir sıkıntı değil. Aynı sektörlerin halka arzının aynı döneme getirilmemesi bence daha efektif olacaktır. Çünkü yatırımcı açısından kafalarda soru işareti yaratıyor. Yatırımcıyı küstürmeden doğru vadelerle doğru sektörleri bir araya getirmek bu süreçleri yürütmek açısından bence mantıklı olacak. Böylece hem yatırımcı hem de şirket kazanacaktır.
Yabancıya ‘bağımlı olmak’ çok iyi değil
Kenan Sözbir: Yabancı yatırımcıların payı hiç olmadığı kadar düşüş gösterdi. Yabancı yatırımcı olsaydı bahsettiğimiz normalden bu kadar uzaklaşma yine söz konusu olur muydu?
Atilla Esen: Yabancı yatırımcı tamamen yok diyemeyiz. Yabancı yatırımcıda da bir güvensizlik sorunu dolayısıyla bir sıkıntı var. Bu bizim için olumsuz bir gelişme mi hayır. Türk halkının kendi sermaye piyasalarına güvendiğinde ve destek çıktığında yabancıya ihtiyaç olmadığını da gördük. Bunca halka arzı karşılayan ana faktör yerli yatırımcı oldu. Ayrıca aracı kurumlar da 2020 yılını bence gayet iyi geçirdiler. Bence yerli yabancıya yeterli hizmetin bunca yıl aktarılmaması da bir sıkıntıydı. Yerli yatırımcının sınırlı bir sayıda kalması dolayısıyla aracı kurumlar yabancı işlem birimi kurmaya başladı. Çıkartılan tüm raporlar da yabancıya hizmete yönelikti, hatta bazı raporların Türkçesi bile bulunamıyordu. Yerlinin talebi olmadığı için şirketler de ister istemez yabancıya yöneldi. Yabancıya yönelmek kötü değil, ama yabancıya bağımlı olmak kötü. Yabancı yatırımcı Türkiye için bence olmazsa olmaz durumunda değil. Uzun vadeli yatırımcı kitlesi bence hala duruyor. Yabancı yatırımcıya sabit yatırımlarda bence ihtiyacımız var. Tabi ki borsada da tekrar katılımcı olması sevindirici bir gelişme olur. Ben yabancı yatırımcının doğrudan gelmesini daha değerli buluyorum. Özellikle yabancı yatırımcının kullandığı borsada işlem gören makinalar sebebiyle ister istemez bir mağduriyet de yaratıyor.
Kenan Sözbir: Makinelerin borsadaki işlem hacminin yaklaşık yüzde 70’e ulaştığı söyleniyor, bu doğru mudur? Ayrıca bireysel yatırımcılar için de bu hizmeti veren aracı kurumlar da var. Ne kadar etkili kullanabiliyorlar?
Atilla Esen: Makineler dünyanın artık bir gerçeği bundan kaçamayacağız. Beni üzen durum ise, Borsa İstanbul’un içerisinde gömlekçi şeklinde tabir edebileceğimiz bir dolu her gün gelip giden yatırımcı kitlemiz vardı. Onlar her gün borsada kendi ekranlarında işlem yapıyorlardı ve likidite sağlıyorlardı. Para kazandıklarında orada kazandıkları para tekrar ülke ekonomisine gidiyordu. Para kazandığında ev alıyordu, araba alıyordu… Sektör buradan besleniyordu. Biz şimdi bu yatırımcıları biraz küstürdük. Bu yatırımcılar bizim makinelerimizdi aslında. Şimdi yabancıların algoritma vasıtasıyla lazer silahla savaştığını düşünün biz hala kılıç ve kalkanla o savaşa karşı koymaya çalışıyoruz. Bu tabi ki imkansız. Dolayısıyla yerli yatırımcının da kendisini doğru bir şekilde geliştirmesi gerekiyor. Aracı kurumların gerek algoritma gerek hız konusunda destekleri de var. Bu konuda bilgi de çok fazla arttı.
Kenan Sözbir: Küçük yatırımcı makinelere karşı nasıl davranmalı?
Atilla Esen: Küçük yatırımcının bir makineye bence ihtiyacı yok. Çünkü onun sorunu hız değil, onun sorunu nasıl bir yatırımcı olduğuna karar vermek. Makineyle işlem yapan yabancı yatırımcı genelde Türkiye’de günlük pozisyon taşımıyor. Burada yerli yatırımcı hangi kimlikle işlem yaptığını netleştirirse aksiyon alması daha kolay olur. Küçük yatırımcının zarar ettiğinde nasıl davranması gerektiğini netleştirmesi gerekiyor. Bunları çözmemiz makine konusundan daha öncelikli faktörler.
Hisse Koçu uygulamamız yenileniyor
Kenan Sözbir: Önümüzdeki dönemde kurum olarak hedeflerinizde herhangi bir değişiklik oldu mu?
Atilla Esen: Hayır olmadı. 2020 yılı gerçekten tüm aracı kurum şirketleri için güzel bir sene oldu. Mesafeli sözleşmelerle ilgili yeni bir uygulama devreye girecek. Bu durum aracı kurumlar için de geçerli olacak. Türkiye’nin neresinde olursanız olun online bir şekilde hesap açma süreci gerçekleşebilecek. Bu süreçte borsaya olan ilginin devam etmesiyle yeni hesap açılışları da devrede olacaktır. Biz de bu anlamda dijital altyapımıza destek sağlamaya çalışıyoruz. Bizim de ilk defa deneyimleyeceğimiz bir şey ama ben tüm aracı kurumların bunun üstesinden gelebileceğini düşünüyorum. Şirket olarak da kendi callcenterımızı kurduk gelen talebi karşılamak için aldığımız bir aksiyondu bu. Araştırma bölümümüzü kuvvetlendirdik. Zaten online platformlarımız çok kuvvetli. Biz özellikle bir kesinti yaşanmamasına dikkat etmeye çalışıyoruz. Bizim Hisse Koçu isimli bir uygulamamız var. Bu uygulamanın yeniden dizaynının yapılmasını rica ettim. Aplikasyonlu uygulama olarak devreye girmesini bekliyoruz. Burada yatırımcı cep telefonundan kendisine günlük gelen araştırma raporlarını görme imkanına sahip olacak.
Kenan Sözbir: Raporlar konusunda da düzenleme yapıldı. Birkaç kurum dışında rapor yayımlanmayacak şeklinde. Siz başka raporlar da hazırlıyor musunuz?
Atilla Esen: Hisse Koçu genellikle likiditesi yüksek olan senetlerle ilgili yorum yapıyor. Çünkü ister istemez likiditesi düşük bir hisse senediyle ilgili yorum yaptığınızda burada yön vermiş oluyorsunuz. Bu doğru bir algı değil. Bizim yatırımcı sayımız da yirmi bine ulaştı. Yirmi bin kişiyi aynı anda yanlış anlaşabilecek yerlere yönlendirmek de istemeyiz. Yatırımcılarımızın daha kolay alıp satabileceği bizim şirketin de arkasında daha rahat durabileceği şirketlere yatırım yapıyoruz. Bunun haricinde yatırımcının beğendiği ve fikir sormak istediği hisse senetlerinde hem yatırım danışmanı arkadaşlarımızın bilgisine, eğer onların bilgisi yeterli değilse, hem de araştırma birimimizdeki arkadaşlarımızın özel olarak müşterilerimize yapacağı çalışmaları da teknik ve temel olarak soruyoruz.
Kenan Sözbir: Bu yıl için kur, borsa ve enflasyon hedefleriniz neydi? Buralarda bir değişiklik oldu mu?
Atilla Esen: Endekste iki dolar seviyesi üzerinde kalıp kalmayacağımız bence önemli. O seviyeden tekrar maalesef geri dönüş oldu. Bence iki doların aşılıp aşılmayacağını yatırımcılar takip etmeli. Dolar kurunda yerli yatırımcı ilk defa dolarını satmakta kaygı duymadı. Çünkü faiz kalkanı bizi korudu. Farkındaysanız yeni bir zirve yapmadık dolarda. Biraz daha makro ekonomik çerçeveleri ülke olarak dengeleyebilirsek o zaman biz de vereceğimiz değerleri daha iyi konumlandırabiliriz.
Kenan Sözbir: Türkiye’de yatırımcının kripto paraya çok büyük bir ilgisi var. Nedir bunun arkasındaki dinamik sizce?
Atilla Esen: Yatırımcı sayısı beş milyona yakın, sermaye piyasasındaki yatırımcı sayısından daha fazla. Kripto paranın bence tüm dünyada biraz daha regülatif tarafta kontrol altına alınması lazım. Siz sabah kalktığınızda ne olduğunu bilmediğiniz bir süreçle uyanmamanız lazım. Kripto paralar olmazsa olmaz, dijitalleşmenin de etkisiyle birlikte mutlaka daha fazla gündemimizde olacaklar. Regüle edilmemiş kripto paraya ben çok fazla güvenemiyorum. Olmazsa olmaz olduğunu biliyorum ancak açık şekilde ifade etmek gerekirse içime çok sinmiyor.
Kenan Sözbir: Peki kripto paraya yatırım yapan kişiler nelere dikkat etmeli?
Atilla Esen: Seçimlerini doğru yapmaları lazım. Ne aldığını ne değer ürettiğini bilmiyor yatırımcı. Bu fikirlere sahip olmadan sadece fiyata bağlı hareket etmek biraz kumar mantığıyla örtüşüyor ve bence bu doğru bir şey değil. Bir anda fiyat çekilmeleri yaşandığı için yatırımcı parasını kaybedebiliyor. Bence regülasyonu bekleyip öyle aksiyon almaları daha doğru olacak.
Kenan Sözbir: Sizin kurum olarak kripto para çalışmalarınız var mı?
Atilla Esen: Şu anda yok ama bu olmayacağı anlamına gelmiyor. Biz de regülasyonu bekliyoruz.