Zincir mağazalar enerji için komisyon kuruyor
AB’de yaşanan enerji krizi nedeniyle mağazalarda başlayan tasarruf tedbirleri, Türkiye’de de uygulanacak. Bu kapsamda TAMPF bünyesinde komisyon kuracaklarını belirten ZMD Başkanı Tınastepe, “Enerji maliyeti ile ilgili ciddi sıkıntılar var. Geçmiş dönemde bu kapsamda önlemler almıştık. Bu önlemleri daha da artırmamız gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Yener Karadeniz |
Enerjinin maliyetleri içindeki payının bu yılın başından bu yana 2’ye katlandığını söyleyen Zincir Mağazalar Derneği (ZMD) Başkanı Serhan Tınastepe, Türkiye Alışveriş Merkezleri ve Perakendecileri Federasyonu (TAMPF) bünyesinde “enerji tasarruf komisyonu” kuracaklarını söyledi. Gazetemiz DÜNYA'ya özel açıklamalarda bulunan Tınastepe, AB'de enerji tasarrufuna ilişkin ciddi önlemler alındığına dikkat çekerek, "Yürüyen merdivenlerin kapanması, aydınlatmaların azaltılması, ısıtma gibi alanlarda tasarrufa gidildi. Bizde enerji arzıyla ilgili olmasa da maliyetlerle ilgili ciddi sıkıntılar var. Geçmişte önlemler almıştık. Bu önlemleri daha da artırmamız gerekiyor. Ticaretin doğal akışını bozmadan, tüketicileri mutsuz etmeden bu süreci nasıl yürütebiliriz diye çalışıyoruz” dedi.
2021’de 60 bin yeni istihdam
ZMD, organize perakendenin yaygınlaşması ve bu yolla kayıtlı ekonominin büyümesine katkı sağlayan derneklerden biri. 2021 sonu itibariyle teknolojiden kozmetiğe, yapı marketten moda perakendesine, Türkiye’nin en büyük perakendecileriyle 55 bin satış noktası, 360 bin istihdam ve 500 milyar TL’lik ciroyu temsil eden ZMD’nin Başkanı Tınastepe, organize perakendenin gelişmiş ülkelerde yüzde 90, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 70 pay aldığı bilgisini vererek Türkiye’de ise bu oranın hala yüzde 35’ler gibi düşük bir seviyede seyrettiğine dikkat çekti. Bu kapsamda organize perakendenin gelişimi açısından yapılacak çok iş olduğunu belirten Tınastepe, hem ZMD hem de üyesi bulundukları TAMPF'ın temel amaçlarından birinin Türkiye’de organize perakendenin gelişmesi ve toplam perakende içinde daha fazla pay alması olduğunu belirtti.
Silikon Vadisi'nden çok IT’cimiz var
Organize perakendenin kayıtlı ekonomi için hayati öneme sahip olduğunu belirten Serhan Tınastepe, “Aldığımız ve sattığımız tüm ürün ve hizmetler kayıtlı ve bu da ekonomiye ciddi katma değer demek” dedi. Bir diğer önemli katkılarının kayıtlı istihdam olduğunu anlatan Tınastepe, “Perakende genç işsizliğin ilacı niteliğinde bir sektör. Bugün Türkiye’de 3 gençten biri işsiz. Biz dernek olarak genç işsizliği Türkiye’nin en yakıcı sorunlarından biri olarak görüyoruz. Sektörümüzde çalışanların yüzde 85-90’ı 30 yaş altı. Nitelikli işgücü açısından da muazzam farklılık yaratıyoruz. Organize perakende sektöründe, finans sektöründen daha fazla finansçı, Silikon Vadisi’nden daha fazla IT’ci, sanayi sektöründen daha fazla mühendis çalışıyor” diye konuştu.
Ciroları 1 trilyon TL’ye dayandı
ZMD üyeleri, 2020’yi 320 milyar TL ciro, 50 bin satış noktası ve 300 bin istihdam ile kapatmıştı. Tınastepe’nin verdiği bilgilere göre geçen yıl itibari ile mağaza sayısı 55 bine, çalışan sayısı 360 bine ve toplam ciro da 500 milyar TL’ye ulaştı. Bu yıl mağaza ve çalışan sayısında çok yüksek oranlı bir artış beklenmese de cirolarda gidişatın oldukça iyi olduğunu söyleyen Tınastepe, “Satışlar nerdeyse ikiye katlandı. Yılın son çeyreğinde neler olur bilemiyoruz ama bu yıl temsil ettiğimiz markaların toplam ciroları 1 trilyon TL’yi bulabilir” dedi. ZMD üyeleri sektör ve markaya göre değişmekle birlikte adetsel satışlarda ise hala salgın öncesini yakalamış değil. Tınastepe, adetsel satışların 2019’un yüzde 5-15 arasında değişen oranlarda gerisinde olunduğunu aktardı. ZMD markaları da dahil olmak üzere salgın döneminde perakende sektöründe faaliyet gösteren markalar, verimsiz mağazalarını kapatarak daha küçük ve verimli noktaları artırma yoluna gitmişti.
Mağazalaşma yavaşladı
Bu trendin sonuna geldiğine dikkat çeken Serhan Tınastepe, “Geçen yıl bu çalışmalar ile birlikte 5 bin civarında yeni mağaza açtı ZMD üyeleri. Bu senenin genelinde mağazalaşma anlamında önemli bir büyüme beklemiyoruz. Zaten mağazalaşma için yeni arz da yok. Üyelerimizin çoğu gelişme alanlarını yurtdışı olarak görüyor. Türkiye’de artık her marka elindeki mağazalarını korumaya yönelik strateji izliyor” dedi. Tüm dünya ile eş zamanlı yükselen enflasyon, Türkiye'de çok daha derin hissedilirken buna bağlı olarak tüketicinin alım gücü de gün geçtikçe eriyor.
İç talebi turist sürüklüyor
Tüm bu gelişmelere rağmen turizmde yaşanan hareketliliğin etkisiyle iç talebin oldükça canlı seyrettiğini deli getiren Tınastepe, “Fiyatlar artış eğiliminde. Tüketiciler bu nedenle alımlarını öne çekiyor. Çünkü tüketicilerin finansal piyasalarda elindeki parasını enflasyon nispetinde değerlendirme şansları yok. 3-5 ay sonra almayı planladığı bir ürünü şimdiden almayı tercih ediyor. Bu durum maalesef beklenti enflasyonuna da yol açıyor. İç talebi canlı tutan bir diğer hadise ise turizm” dedi. Tınastepe, turistlerin olduğu bölgelerde yabancı alışveriş oranının markalara göre yüzde 20- 80 arasında değiştiğini söyledi.
Sektörde çözüm bekleyen sorunlar:
■ İthal markalara uygulanan gümrük vergisi düşürülmeli. Turistler sadece deniz, kum ve güneşe değil alışverişe de geliyor. Konaklama ve yeme içmeye harcadıklarından daha fazla harcıyorlar. Yabancı markalarda vergiler nedeni ile pahalı kaldığımızda bu ülke ekonomisini de, yabancı markaların Türkiye yatırımı ve istihdamı da negatif etkiliyor.
■ Mağaza yatırımlarına turizm ve sanayiye olduğu gibi bir KDV istisnası gelmesi ve kiralarda KDV ve stopajın düşürülmesi gerekiyor. Kirada yüzde 18 KDV ödüyoruz stopaj yüzde 25. Bu özellikle kayıt dışılığı da çok artıran teşvik eden bir durum. Hem bunların kayıt içine alınması açısından hem de makul seviyelere gelmesi açısından KDV’nin 8’e stopajın da 10’a indirilmesi ile ilgili beklentilerimiz mevcut.
■ Her şeye taksit var, kozmetiğe yok. Genelde kredi kartına taksit yasakları sıkılaştırma politikası olarak uygulanır. Altın, cep telefonu gibi birçok üründe taksit yasağını esnetildi ancak kozmetik yerinden kımıldamadı. Cari açığa olumsuz etkisi de yokken taksit yasağının hala devam etmesinin nedenini anlamıyoruz.
■ Yabancı ve yabancı ortaklı markalara döviz kiralaması haksız rekabete yol açıyor. Bu sorun giderilmeli. Örneğin bizim aynı sektörde iki üyemiz var. İkisinin de aynı AVM’de yan yana mağazaları var. İkisi de zamanında 4 bin Euro ile kiralama yapmış. Şu an birinin kirası 50 bin, diğerinin 70 bin TL. Bunun haksız rekabet olduğunu düşünüyoruz.
IT'ci bulunamıyor, departmanlar kilitlendi
Markaların yaşadığı sorunlara değinen ve bu sorunlardan birinin IT personeli bulamama olduğunu anlatan Serhan Tınastepe, “Şirketlerin IT departmanları kitlenmiş vaziyette. Çünkü kalifiye personel bulmakta ciddi güçlük çekiyorlar. Türkiye’de yetişmiş IT’cilerin önemli bir kısmı ya yurtdışına gittiler ya da gitmeyip burada yurtdışındaki şirketler için çalışıyor. Türkiye’de kalıp İngiltere, AB, Dubai ABD’deki şirketlere iş yapıp döviz ile gelir elde etmeleri yaygınlaştı. Ülkemizin son süreçte yaşadığı fakirleşme maalesef beyin göçünü hızlandırdı. Şu anda yeni bir iş istediğinizde şirketlerin IT departmanları 2 yılı bulan terminler veriyorlar. İşi, dışardan hizmet almak yoluyla yapalım diyorsunuz ama orada da aynı durum söz konusu. Ayrıca proje bedelleri de astronomik rakamlara ulaşıyor. Şu an Türkiye’de şirketlerin gelişiminin ve dijital dönüşümünün önündeki en önemli engel IT alanında donanımlı ekiplere ulaşabilme problemi. Bu sorun, şirketlerin kendi başına çözebileceği bir sorun olmaktan çıktı. Bunun için etkili bir kamu politikası lazım. Kamu özel işbirliği projeleriyle bu iş desteklenmeli, beyin göçünü tersine çevirecek politikalar uygulanmalı” ifadelerini kullandı.
Tartışmalar hep 15-20 AVM etrafında dönüyor
AVM ve markalar arasında yaşanan tartışmaların odağında hep aynı AVM’ler olduğunu anlatan Tınastepe, “2018’de kira sözleşmelerinin dövizden TL’ye dönüşünden önce 400 AVM’nin yaklaşık 380’inde zaten sabitlenen kurdan daha düşük kira ödüyorduk. Problem zaten 15-20 AVM’de idi. Sonra yaşanan tartışmalarda hep aynı AVM’ler ekseninde yaşandı” dedi.
Çalışan refahı için ekimde ücret artışı planlıyoruz
Çalışanlar için şirketler şimdiden ekim ayında ücret artışı planlıyor. Geneli itibari ile bu dönem şirketlerin çalışanlarının yanında durmaya çalıştığına dikkat çeken Tınastepe, “Çalışanlar, sabit gelirliler zor bir süreç yaşadı, yaşamaya da devam ediyor. Şirketler ise enflasyon ve turizm etkisiyle nispeten daha iyi bir dönem geçirdiler. İş barışının bozulmaması adına şirketlerin çalışanlarına daha cömert davrandığını ve bu eğilimin devam edeceğini gözlemliyoruz” diye konuştu.
Mağazalar yeniden eski günlerine döndü
Peki tüketici talebi alışkanlıkları ve tercihlerinde ne tür değişimler yaşanıyor? Tınastepe’ye göre en önemli değişim salgın öncesi alışkanlıklara hızlı dönüş oldu. Tınastepe, “Online’dan offline’a kayış var. Salgın öncesi şartlara ulaşılması ile insanlar korkmadan mağazayı tercih etmeye başladı. Öte yandan e-ticaret siteleri arasında yıkıcı rekabet hafiflemiş görünüyor. Bunda e-ticaret yasa tasarısının da etkisi olabilir. Pazar yerlerinde rekabet iştahında da düşüş var. Tüm bunlar e-ticaretin büyüme hızını yavaşlatıyor. E-ticaret yavaşlayınca da mağazacılık hızlanıyor. Online alışveriş oranları da hali hazırda 2019’un üzerinde olsa da 2021’in gerisinde seyrediyor” ifadelerini kullandı.
AVM'lerle sözleşme savaşları yaşanıyor
Markalar ve mülk sahipleri arasında son aylarda süresi dolan kira sözleşmeleri ile ilgili sorunlar yaşıyor. Kira sözleşmelerinde süreler doldukça yeni savaşlar yaşandığını belirten Tınastepe, “İş yeri sahipleri sözleşme süresi dolunca kiraları günümüz koşullarına uyarlamak istiyor, perakendeciler de ‘mağazalarda yatırımlarımız var, emek verdik, müşteri portföyü oluşturduk’ deyip eski kiracı olmanın avantajını yaşamak istiyor. Bu da bazı yerlerde sulh ile çözülse de bazı yerlerde hukuki problemlere yol açacak bir noktaya varıyor. Biz konu kanserleşmedikçe yasal düzenlemeler ile müdahil olunmasını tercih etmiyoruz. Çünkü her yasal düzenleme beraberinde kiraci-kiralayan ilişkisini zedeliyor. Biz bu sorunu tarafların öncelikle diyalog yoluyla kendi arasında çözmesi gereken bir konu olarak görüyoruz. Ancak özellikle 10 yılı dolan kira sözleşmelerinde fahiş kira taleplerini duyuyoruz ve bunu oldukça endişe verici buluyoruz. Bu noktada hukuken ne yapılabilir araştırıyoruz” ifadelerini kullandı. Kira artış oranları ile ilgili de tartışmalara değinen Tınastepe, şöyle devam etti: “Bu ay kira artış oranı 12 aylık ÜFE ortalamasına göre yüzde 55 oldu. Ciro artış ortalamamızın bir miktar altında bir oran. AVM’lerde ağırlıkla ciro üzerinden kira ödendiği için kira artış oranı yüzde 55’in üzerinde gerçekleşiyor. Enfl asyon oranlarıyla ilgili güvensizliğin giderilmesi kiracı-kiralayan ilişkisinin tamirine de imkan sağlayacak.”
Tüketicinin ekonomik ürünlere eğilimi arttı
Tüketici alışkanlıklarında bir diğer önemli değişim ise ihtiyatlı alıveriş. Tınastepe, tüketicilerin daha ekonomik ürünlere yöneldiğini söyledi. Aslında bu durum çok yeni değil. Tınastepe, 2018’den itibaren hızlanan bu eğilimin enflasyonist baskının etkisi ile daha da arttığını belirtti.
“İthal ettiğinin iki katı ihracat yapan yabancı üyelerimiz var”
Şu anda Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı ya da yabancı ortaklı markaların neredeyse tamamının Türkiye’yi bir tedarik üssü olarak gördüğünü belirten ZMD Başkanı Serhan Tınastepe, “Yabancı sermayeli üyelerimizden birçok marka Türkiye cirosunun çok önemli bir kısmını belki daha fazlasını Türkiye’den tedarik ederek ihraç ediyor, tüm dünyadaki mağazalarına gönderiyor. Kimse Türkiye’yi sadece bir satış kanalı olarak görmüyor. Türkiye’nin dinamik bir reel sektörü, muazzam bir üretim kapasitesi var. En büyük gücü de üretim ve ihracat. Bir üyemiz Türkiye’de sattığının iki katı kadar ihracat yapıyor. 100 milyon dolar ithal ediyorsa 200 milyon dolar ihracat yapıyor. Salgın öncesinde de vardı bu durum ama bu dönemde çok daha hızlı arttı. Yerli yatırımcı 5 ödüyorsa kirayı, yabancıya 7 öde ya da ‘senin ithal ettiğin ürünlere gümrük getiriyorum, vergileri artırıyorum’ dememek lazım. Aksi takdirde yatırım gelmeyecek, gelenler de gidecek. Biz ülke olarak kaybedeceğiz. Türk şirketlerinin de çoğunda yabancı ortak var, bu durum oldukça yaygın. Bu durumda olan Türk şirketleri de büyük sorun yaşıyorlar. Bunu bir an önce düzenlememiz lazım” dedi.