"Sürdürülebilirlik KOBİ'lerin yeni dönüşüm alanı"
QNB Finansbank, “Dijital Köprü Anadolu Buluşmaları” kapsamında, reel sektör temsilcileri ile Bursa’da bir araya geldi. Etkinlikte konuşan QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan, sürdürülebilirlik ve dijital dönüşüme vurgu yaparak, dijital dönüşümün maliyet avantajı sağlamanın yanı sıra KOBİ’ler için uzun vadede ciddi verimlilik artışları yarattığını söyledi.
Haber Merkezi |ALİ ŞAHİN / ESRA ÖZARFAT - BURSA
QNB Finansbank, “Dijital Köprü Anadolu Buluşmaları” kapsamında Türkiye’nin farklı şehirlerindeki reel sektör temsilcilerini ağırlamayı sürdürüyor. Dijital Köprü Anadolu Buluşmaları toplantılarının beşinci durağı Bursa oldu. Sheraton Hotel’de düzenlenen buluşmada dijitalleşme, sürdürülebilirlik ve Türkiye’nin yeni ekonomi politikası gibi konular masaya yatırıldı. Bursa iş dünyası ile finans sektörü temsilcilerinin de hazır bulunduğu toplantıda konuşan QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan, KOBİ’lerin dijitalleşme ve sürdürülebilirlik dönüşümlerine destek olmanın, QNB Finansbank’ın temel hedeflerinden biri olduğunu vurguladı. 2017 yılında başlatılan bu projeyle, işletmelerin dijitalleşme sürecinde karşılaştıkları zorlukların çözülmesine katkı sağladıklarını belirten Tan, dijital dönüşümün maliyet avantajı sağlamanın yanı sıra KOBİ’ler için uzun vadede ciddi verimlilik artışları yarattığını söyledi. Tan, “Sahada olmayı çok önemsiyoruz. Müşterilerimizin ihtiyaçlarını birebir konuşarak daha iyi anlıyoruz. Bu da gelecekte hangi alanlarda daha fazla destek sunmamız gerektiği konusunda bize önemli ipuçları veriyor” dedi.
Dijital Köprü projesi ile ilgili bilgi veren Ömür Tan, KOBİ’ler için iş süreçlerini kolaylaştıran entegre bir yapı sunduklarını dile getirdi. Tan, “Bugün 300 bine yakın kullanıcıya ulaştık ve bu platform KOBİ’ler için çok yönlü bir dijital çözüm kapısı haline geldi. Müşterilerimiz bu platform üzerinden bankacılık işlemlerini de gerçekleştiriyor, ayrıca birçok işletme e-fatura ve insan kaynakları programları gibi hizmetlerden de faydalanıyor” diye konuştu. Tan, Dijital Köprü platformunun QNB Finansbank müşterilerine ücretsiz sunulduğunu belirterek, bu hizmetin KOBİ’ler için önemli bir maliyet, dolayısıyla da rekabet avantajı sağladığını ifade etti.
“Yeşil dönüşüm bir an önce başlaması gereken bir süreç”
Sürdürülebilirliğin KOBİ’ler için yeni bir dönüşüm alanı olduğuna işaret eden Ömür Tan, özellikle ihracatçı firmalar için karbon salınımı hedeflerinin kritik olduğunu vurguladı. Türkiye’nin 2053 yılına kadar sıfır karbon hedefi doğrultusunda hareket etmesinin ihracatta rekabet gücü açısından kaçınılmaz olduğuna değinen Tan, QNB Finansbank’ın bu alanda da firmalara önemli destekler sunduğunu, karbon salınımını düşüren işletmelere yönelik olarak faiz indirimleriyle destek sağladıklarını anlattı. Tan, “Yeşil Kredi ürünümüzle, karbon salınımını azaltan firmalarımıza finansman desteği sunuyoruz. Karbon salınımını ne kadar azaltırlarsa, kredi faiz oranları da o kadar düşüyor. Birçok müşterimiz yeşil dönüşüm işini erteliyor, ancak bu bir an önce başlaması gereken bir süreç. Eğer bugünden hazırlanmazlarsa, yarın bu dönüşümü yapmak çok daha zor olacak ve rekabet gücünü kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacaklar” dedi.
Bankaların dijitalleşme ve sürdürülebilirlik süreçlerinde kritik bir rol oynadığını vurgulayan Ömür Tan, QNB Finansbank’ın kendi iç dönüşümüne de odaklandığını söyledi. Bankanın karbon salınımını sıfırlama hedefi doğrultusunda güneş enerjisi yatırımları yaptığını, atık yönetimini geliştirdiğini ve iç süreçlerinde sürdürülebilirlik odaklı değişiklikler gerçekleştirdiğini belirten Ömür Tan, hem dijitalleşme hem de sürdürülebilirlik alanlarında KOBİ’lere kapsamlı çözümler sunarak Türkiye ekonomisinin geleceğine katkıda bulunmaya devam ettiklerini ifade etti.
“Faiz indirimlerinin başlayacağını öngörüyoruz”
Türkiye’nin yeni ekonomi politikasına da değinen Ömür Tan, son 15-16 ayda uygulanan politikaların ülkenin ekonomik istikrarını güçlendirdiğini belirtti. Türkiye’nin risk priminin düşmesi ve gri listeden çıkması gibi olumlu gelişmelerin bu politikanın bir yansıması olduğunu dile getiren Tan, önümüzdeki dönemde faiz indirimlerinin başlamasının beklendiğini söyledi. Tan, “Mevcut faiz oranları yüzde 50 seviyesine ulaştı ancak Kasım ayı itibarıyla faiz indirimlerinin başlayacağını öngörüyoruz. İlk etapta 250 baz puanlık bir indirim bekliyorum” dedi. Faizlerin düşmesiyle birlikte bankaların da kredi musluklarını açacağını belirten Tan, bu sürecin Türkiye ekonomisi için önemli bir toparlanma dönemi olacağını vurguladı. Krediye erişim zorluklarının sürdüğünü kabul eden Tan, faizlerin düşmesiyle birlikte firmaların daha uygun maliyetli finansman imkanlarına kavuşacağını ifade etti. Tan, küresel ekonomik koşulların da Türkiye lehine geliştiğini ve önümüzdeki dönemde uluslararası yatırım iştahının artmasını beklediklerini dile getirdi.
“Dönüşüm, yeni iş ve yatırım alanlarını beraberinde getiriyor”
Toplantıda konuşan Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Başkanı İbrahim Burkay da Bursa’nın Türkiye ekonomisindeki stratejik önemine vurgu yaparak, kentin sanayi ve ihracat alanındaki güçlü kimliğinin yanı sıra iş gücü ve ileri teknolojilerdeki payının da dikkat çekici olduğunu ifade etti. Burkay, Bursa’nın ekonomik değerinin artırılması için bölgesel rekabetin ön plana çıktığı günümüzde, şehirlerin rekabet gücünün kritik bir faktör haline geldiğine işaret etti. “Artık ülkelerin rekabeti değil, bölgelerin ve kentlerin rekabeti söz konusu” diyen Burkay, bu bağlamda Bursa’nın yerinin daha da güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Bursa’nın merkezinde olan Güney Marmara havzasının, Türkiye’nin zenginlik merkezi olarak yeniden yapılandırılması gerektiğinin altını çizen Burkay, “Bursa ekonomisi, ölçek açısından Türkiye ekonomisini etkileyebilecek bir büyüklüğe sahip. 20 milyar dolarlık ihracatımız var ve kilogram başına ihracat değerimiz 4 dolar seviyesinde. Türkiye’nin ortalaması ise 1.35 dolara tekabül ediyor. Bursa’nın kilogram değeri 8 dolara çıkarsa, Türkiye’nin ihracat değerinin de ciddi bir şekilde artması kaçınılmaz olacaktır” açıklamasını yaptı. Burkay, ayrıca imalat sanayinin küresel ölçekte Batı’dan Asya Pasifik’e kaydığını belirterek, bu dönüşümün yeni iş ve yatırım alanlarını beraberinde getirdiğini söyledi. Burkay, dijital ve yeşil dönüşümün özellikle gelişmiş ekonomilerin önümüzdeki süreçteki büyüme stratejilerini belirleyen temel unsurlardan biri haline geleceğine dikkati çekti. Teknolojiyi elinde bulunduranların bu dönüşüm sürecinin düzenini belirlediğini dile getiren Burkay, “Bu nedenle, Türkiye’nin de dijital ve yeşil dönüşüme ayak uydurması şart” dedi.
Girişim sermayesi yatırım fonu ile Bursa’ya yeni nesil yatırım
E-ticaretin Türkiye’de toplam perakende ticaretinin yüzde 20’sine ulaştığını belirten İbrahim Burkay, bu oranın önümüzdeki yıllarda yüzde 40-50 seviyelerine çıkacağını tahmin ettiklerini aktardı. Bursa’da tarihi çarşı kültürü etrafında kurulan dönüşüm merkezleri ile e-ticarete geçişin hızlandırılması gerektiğinin altını çizen Burkay, mevcut ticaret yapısının dijital ortama taşınmasının önemli bir fırsat sunduğunu ifade etti. Genç girişimcilerin bu alandaki adaptasyonunun yüksek olduğunu vurgulayan Burkay, onların konvansiyonel ticaret yapan kesimlerden daha hızlı bir şekilde ticaret yapabildiğini belirtti. Burkay şu bilgileri verdi: “Hayata geçirdiğimiz Girişim Sermayesi Yatırım Fonu ile 210 milyon dolarlık bir yatırım yapıyoruz. Akıllı depolar başta olmak üzere dijital veri depolama için kullanacağımız bir veri merkezi kuruyoruz. Yapay zeka ve veri yönetimi şu anda olmazsa olmaz bir gereklilik. Yeni nesil iş modellerine yöneldiğimizde bu tür yatırımların sayısını artırmamız gerekiyor.”
“Bursa dönüşümde önemli bir avantaja sahip”
Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen de orta gelir seviyesine ulaşan ülkelerin ya kalkınma ve müreffeh bir toplum yaratma yönünde ilerlediğini ya da sabit kalıp geri düştüğünü ifade etti. Sezen, bu durumun üstesinden gelmenin yolunun ise toplam faktör verimliliğinin artırılması olduğunu vurguladı. Toplam faktör verimliliği konusunda sermaye ve emek gibi iki temel faktörü dışarıda bıraktıklarını belirten Sezen, “Bu aşamada Türkiye’de bu verimliliği ölçmek için henüz erken. Çünkü sermaye ve emek maliyetleri son yıllarda önemli ölçüde arttı. Uzun vadede ulaşmamız gereken hedef toplam faktör verimliliğini yükseltmek olmalı’ şeklinde konuştu.
Teknolojik üretimin ve yüksek teknoloji süreçlerinin alt yapısının oluşturulmasının kritik önem taşıdığına dikkat çeken Açıl Sezen, dünya entegrasyonunu doğru yapabilen toplumların büyük bir atılım yapma fırsatına sahip olduğuna vurgu yaptı. Sezen, yapay zekanın ve diğer teknolojik yeniliklerin hala başlangıç aşamasında olduğunu belirterek, bu süreçlerin üretimle buluşmasının potansiyel bir devrim yaratabileceğine işaret etti. Bursa’nın ise bu dönüşümde önemli bir avantaja sahip olduğunu dile getiren Sezen, “Bursa’nın ‘Yeşil Bursa’ sloganıyla, katma değerli ürünlerde öne çıkması büyük bir fırsat. Sürdürülebilirlik çözümlerinde en hızlı dönüşümü gerçekleştirebilecek şehir Bursa’dır. Avrupa’daki tedarik zincirlerinde bu konular gelecekte daha fazla tartışılacak” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin en önemli gücü üretimdir”
EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ ise Türkiye’nin son dönemdeki ekonomik koşullarının, birikmiş risklerin ekonomi yönetiminin hareket kabiliyetini kısıtladığını belirterek, “Haziran öncesinde bir kriz patlayacaktı; bu artık net bir durumdu. Ancak şimdi bu krizlerin çıkmaması için ciddi bir mıntıka temizliği yapılıyor” dedi. Güldağ, ekonomik programın devam edeceğine dair sinyallerin net olduğunu ifade ederek, fiyat istikrarı ve enflasyon sorunlarına odaklanıldığını belirtti. Şirketlerin dikkat etmesi gereken birkaç noktaya vurgu yapan Güldağ, “Kur korumalı mevduat gibi uygulamalardan büyük bir sorun çıkmadan kurtulacağımızı düşünüyorum, ancak bunun bir maliyeti var. Faizler yükselmek durumunda kalıyor. Reel sektör, 12 ay sonrasının enflasyonunu yüzde 50’nin üzerinde bekliyor. Vatandaş ise bu beklentiyi yüzde 70’in üzerine koymuş durumda. Bu durum, işlerin daha karmaşık hale gelmesine neden oluyor” diye konuştu.
Bursa’nın otomotiv endüstrisindeki önemine dikkati çeken Hakan Güldağ şunları söyledi: “Avrupa’nın büyük üreticileri, 2028’de hidrojen bazlı motorlarla piyasaya gireceğini duyurdu. Bursa’nın bu fırsatları değerlendirmesi gerekiyor. Türkiye’nin en önemli gücü üretimdir. Üretimden kopmamak, ülkenin ekonomik geleceği açısından kritik. Bunun yanı sıra yeşil dönüşüm konusundaki adımları da atmamız gerekiyor. Türkiye, Avrupa’nın ihtiyaçlarını karşılayabilecek ürünler geliştirebiliyor.”
“Reel sektör için doğru bir finansal yapı oluşturulmalı”
Türkiye’nin kalkınma stratejisinin artık eski yöntemlerle yürütülemeyeceğini, yeni nesil finansman ve yatırım modellerinin devreye alınması gerektiğini kaydeden İbrahim Burkay, Türkiye’nin ekonomik krizlerden kurtulmasının 2025’in üçüncü çeyreğinde daha net bir şekilde görülebileceğini ifade etti. Burkay, ancak bunun için, politika yapıcıların ve iş dünyasının birlikte hareket etmesi gerektiğini belirterek, “Krizlerin yüzde 50’si psikolojik faktörlerden kaynaklanıyor. Bu nedenle algıyı iyi yönetmek çok önemli. Sahada gözlemlenen veriler ve analizler ekonomik politikaların oluşturulmasında dikkate alınmalı. Reel sektör için doğru bir finansal yapı oluşturulması şart. Dışa bağımlılığın azaltılması ve Türkiye’nin kendi üretim gücünü artırması gerekiyor. Bu bağlamda Merkez Bankası’nın kredilerinin üretim ve ihracata dayalı hale getirilmesi önem taşıyor” değerlendirmesini yaptı. Burkay, Bursa’nın ve Türkiye’nin ekonomik potansiyelini gerçekleştirebilmesi için iş dünyası, siyasetçiler ve kamu kurumlarının iş birliği içerisinde çalışmasının kaçınılmaz olduğunu sözlerine ekledi.