Şans Sohbetleri: Piyasada yeni denge arayışı

Şans Sohbetleri’nde bu hafta şahin Fed sonrası yeni dönem ele alındı. Güldağ ve Ağaoğlu, parite, altın ve petrole ilişkin beklentileri de aktardı.

Haber Merkezi |

Hakan Güldağ ve Ali Ağaoğlu Şans Sohbetleri'nde bu hafta; dünyada yükselen enflasyonu ve etkilerini ele aldı. Fed'in politikalarının dünyayı ve Türkiye'yi nasıl etkileyeceğini tartıştı. Yanlış teşhisin yanlış tedaviyi de beraberinde getireceğini vurgulayan ikili, Türkiye'nin Fed'den bağımsız fiyatlandığına dikkat çekti.

'Dövizde ne olur' tartışmasının yanıtının, şirketlerin yaptığı kur korumalı mevduatların yaz aylarında dönmesiyle birlikte daha net biçimde ortaya çıkacağını savunan ekonomist Ali Ağaoğlu, altın, gümüş, petrol ve de euro/dolar paritesine ilişkin değerlendirmelerini de paylaştı. Ağaoğlu'na göre, euro/dolar paritesinde kritik eşik 1.0825, dolar endeksinde ise 101.95.

Güldağ: Bu kez dışarıdan başlayalım istersen. Amerikan faizleri bir hayli hareketli. Daha önceki sohbetlerimizde 'halen niye yükselmiyor' diye zaten sorguluyordun. İşte yükseliyor şimdi. Amerikan Merkez Bankası niteliğindeki Fed'e epey eleştiri var. Birden fazla 50 baz puanlık faiz artışları gelebileceği işareti veriyor Fed cephesi. Hatta piyasada 75 baz puanlık artış gelir mi tartışması da başladı şimdi...

Ağaoğlu: ABD bizim için de önemli ama dünya için daha önemli şu anda. Piyasalarda yeni bir denge arayışının arifesindeyiz. Fed tarafında çok geç kalınmış bir faiz artışı süreci başladı. Ve daha ilkinde 50 puan ile başlaması lazımdı. Bu kadar bedava parayı, bu kadar uzun süre piyasaya salarsanız yan etkisini göreceksiniz muhakkak. COVID-19 sonrası ertelenmiş talep piyasayı sarsacak denli hızlı geldi. Önlem alması lazımdı Fed'in, almadı. Enflasyona geçici dedi. Şimdi enflasyon patlayınca ne yapsak diye bakıyor.

Güldağ: Fakat 2008’deki global finans krizi döneminde de çok büyük parasal genişleme oldu. O zaman böyle bir enflasyon olmadı. Hatta hatırlarsan enflasyon patlayacak diye beklenirken dezenflasyon oldu bazı ülkelerde. O zaman teknolojik gelişmelerin birçok alanda sistemi ucuzlatması nedeniyle enflasyonun baskılandığı söylenmişti. Bir de Çin ve diğer Güney Doğu Asya ülkelerinin ucuz ürünleri gösterilmişti...

Ağaoğlu: Ekonomileri çalıştıran şey güvendir. İstihdam, üretim değil, önce gereken şey güvendir ile falan çalışmaz sadece güvendir. O günü ve bugünü güven açısından kıyaslayalım. 2008’de emtia balonu da patladı. Emtia tarafında manipülatif fiyatlamalar vardı. Arkasından finansal kurumlara olan inanç kayboldu, orada verilen para ekonomiye giremedi. Bankalarda kaldı. Daha çok gelişmekte olan ülkelere geldi. Batı'da önce tasarruf etmeyi tercih etti insanlar. Para sisteme girip çalışmadı o dönem. Oysa COVID-19 sonrasındaki durum çok farklı. Ekonomiye olan güven çok tartışılmadı. Tüketmedik değil tüketemedik. Sokağa çıkamadık, restorana gidemedik. Sağlık endişesi ön plandaydı. Konteyner sıkıntıları, navlundaki artışlar güvenle ilgili değildi. COVID-19 sonrası ise harcamaya hazırdık. Güven problemimiz yoktu. Bir de bu süreçte ertelenen ve desteklerle birlikte artan talep, arz tedarikindeki sıkıntılar nedeniyle emtia tarafında işin spekülasyondan manipülasyona evrilmesi derken, araya bir de savaş girdi.

Güldağ: Geçen Profesör Erhan Aslanoğlu, "barış dezenflasyonisttir, savaş enflasyonisttir" diye yazıyordu...

Ağaoğlu: Aynen öyle. Bizde durum biraz farklı ama dünyaya baktığımızda ciddi bir enflasyonla karşı karşıyayız.

Güldağ: Zengin dünya son 30 yıldır böyle enflasyon görmedi. Bizde ise enflasyon dediğin gibi daha farklı. Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım; Türkiye'de enflasyon Rusya-Ukrayna krizinden çok daha önce patladı. Eylülde 19.6'ydı, şimdi 61.1. ÜFE 115'te. Hissedilen enflasyonun çok daha yüksek olduğunu söylememe gerek bile yok herhalde...

Ağaoğlu: 2008'deki, 2018’deki parasal genişlemenin geri döndürülememiş olmasının üstüne bir de 2020’deki parasal genişleme eklediğin anda müthiş bir para bolluğu ya da bedava para dönemi var. Bu para da deyim yerindeyse davulcuya zurnacıya kaçtı. Fed’in geç kalması hem ABD'ye hem dünyaya pahalıya patlıyor. 25 baz puan yerine ilk elde 50 artırsaydınız sorun yoktu. Bugün bir ay geçmiş aradan 75 artırmasını konuşuyor piyasa. Toplantı notları açıklanınca bakacağız. Ağır kalacağı anlaşılırsa piyasa toparlar ama sonra her halükarda Fed’in hızlı gelmesi gerekecek.

Güldağ: Fed'in faiz artırımı hızlanırsa bizi olumsuz etkileyecek.

Ağaoğlu: Bence bizi etkileyeceği kadar etkiledi. Baksanıza, İBB 10.75 ile dolar bazında borçlandı. Devlet 8.60’la borçlanıyor. Çok yüksek faiz veriyoruz zaten. Daha ne etkileyecek bizi? Gerçekçi olalım. Biz bu faizi Fed yüzünden ödemiyoruz. İBB arkasında başka riskler gördüğü için bu seviyeden borçlanıyor. Ama devletin kendisi bile çok yüksek borçlanıyor. Bunlar çok yüksek oranlar. Fed'in faizi, 25 baz puan ya da 150 baz puan artsa ne olur artmasa ne olur? Baz etkisi diye baktığımda, 2,5 deseniz, 600 baz puanlık risk priminiz var demektir. Belediye olarak baktığınızda bu risk primi 900’e çıkıyor. Fed’in arttırmış haline göre konuşuyorum. Biz büyük ölçüde Fed'den bağımsız fiyatlanıyoruz şu aşamada.

Güldağ: Fed'den de, büyük ölçüde savaştan da. Şimdi bu çok söyleniyor; 'Eh işte ne yapalım. Dünyada enflasyon çok yükseldi. Bize de yansıyor' diye. Hani, elle gelen düğünle bayram misali. Burada inatlaşma, iddialaşmanın değil, gerçeklerin peşinde olmamız lazım. Gerçeklikten koparsak geleceğin risklerine karşı da kendimizi koruyamayız. Biz bu enflasyonu öncelikle kendi yaptıklarımızla, kendi dinamiklerimizle ortaya çıkardık. Yanlış teşhis, yanlış tedaviye yol açar. Eğer kendi dinamiklerimizin payı yüzde 80'se demek ki enflasyonu buraya nasıl tırmandırdıysak, ancak tam tersini yaparak indiririz.

Ağaoğlu: Tabii işin başka boyutları da var. Haftaya 'enflasyon nasıl durur' diye bir soru sorup tartışalım. Mevduat, faiz ve enflasyonu eşitleyecek bir formülü konuşmayı çok önemsiyorum doğrusu...

Döviz hareketi için ağustos ayı kritik

Güldağ: Görünen o ki, kur korumalı mevduat para politikasının yerini almaya devam edecek. İlk dönüşler başladı. Devam edenler olduğu gibi, tekrar dövize dönenler olduğu da anlaşılıyor. TL değer kaybetmeye devam ediyor ama dış ticaret açığı da büyüyor. Tam aksi hesaplanıyordu. Geçen yıl bu sıralarda ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 80'lerin üzerinde rekor kırıyordu. Şimdi 70 küsürlerde... Bunun kura etkisi ne olur?

Ağaoğlu: Var olan enflasyonla, bugün Türk Lirası tasarrufçusunun kaldığını ben düşünmüyorum. Neredeyse TL tasarruf edeni dövüyoruz, canını çok yakıyoruz. Duranın da bir kısmı kur korumalıyı anlayamadı, bir kısmı şirketlerin operasyonel ihtiyaçları için TL mevduatında duruyor.

Güldağ: Zaten şirketlere TL üzerinden kur korumalı hesap açtırmıyorlar, ancak dövizden dönerlerse imkan var.

Ağaoğlu: Dövizden geçenler geçen yılın vergi avantajı nedeniyle geçmişlerdir ve de kurda hareket olmuyor diye geçiyor olabilirler. TL'si olanlar için kur korumalı hala iyi alternatif. Ama öte yandan, makro seviyeden baktığımızda bütün ülkeyi dolarize etmiş durumdayız. Sayın Bakanın kendisi açıkladı; Merkez Bankası politika faizini anlamsızlaştırdı, ortalıkta TL faizi ile iş yapan olmasa gerek. Bireyler de gayrimenkul tarafına gidiyor, bir kısmı borsaya gidiyor. 'Döviz patlar mı' derseniz, ağustos ortasında göreceğiz. Şirketlerin kur korumalı yapmış olduğu kontratlar Ağustos ortasında sona eriyor. Ondan sonra onların tercihleri belirleyici olacak.

Altın ve gümüş te aşağı yönlü hareket sürebilir

Güldağ: Altın tarafında düşüş var...

Ağaoğlu: Tasarruf sahipleri için altın ve gümüşte ben geçen günlerde negatif olduğumu söylemiştim. Ben altın düşecek dediğimde 1965-1970 dolar seviyelerindeydi, şu anda 1925 dolar seviyelerine geldi, 40-45 dolar geriledi. Gümüşte, 24.20 dolar seviyelerinde o da bir dolar kadar geriledi. Halen daha düşüş ihtimali var. Altında 1865 kritik bir eşik, gümüş içinse 23,90 dolar kritik eşik. Oralara kadar gelme ihtimalini yüksek görüyorum. Eğer alacaksa yatırımcı, buralar alıcı olarak düşünülmesi gereken seviyeler… Fed’in faiz artışı gündemdeyken, 50 yerine 75 baz puan artışlar konuşulurken, değerli metaller işi var. Değerli metallerde majör bir yükseliş beklemiyorum. Kripto paralar da aynı sebepten olumsuz etkileniyorlar zaten.

Güldağ: Dolar tarafında, dolar/Euro paritesinde nasıl bir beklentin var?

Ağaoğlu: Faiz artışı dolara yarıyor. Kısa vadeli yarayıp orta ve uzun vadeli işini biraz zorlaştırır. ABD dış ticaret açığının daha da artmasına sebep olacak ama onun etkilerini görmemize daha zaman var. Euro/ dolar paritesinin bir önceki dip seviyesi 1,08’di. Şimdi bir trend geçiyor. Euro/dolar paritesinde 1,0825 kritik eşik. Özellikle bu hafta için önemli. Bir de dolar endeksi var. O da 99’un üzerine atmış durumda bir sonraki eşik seviyesi 101,95. Baktığımızda onunda gideceği hedef var. Euro/dolar 1,0550’lerin görülme ihtimali artıyor. Dolar biraz daha güçlenecek görünen o. Bizde dengeyi Ağustos’a kadar sürdürebileceğiz. Öte yandan, İsrail’den gelen gazın Türkiye üzerinden geçirilmesinin getireceği politik avantajlar daha önemli sonuçlar doğurur.

Güldağ: Petrolde neler oluyor?

Ağaoğlu: Petrolde majör bir değişiklik yok. Rusya ve İran’ı bekliyor orası, sonrasında karar verecek. Benim gördüğüm kadarıyla brent 101,5 dolarlara kadar düşebilir ama aşağı yönlü gidecek gibi görünmüyor. Rekor potansiyeli bana göre azaldı. Ukrayna ve Rusya meselesinde dengeli mutsuzluk, dengeli tatminsizlik şeklinde bitecek.

SPK'dan 17 şirketin sermaye artırımına onay Finansal performansın anahtarı: Dupont analizi ABD'den Rus bankası Gazprombank'a yaptırım Anayasa Mahkemesinden Pasaport Kanunu'na kısmi iptal İstanbullular dikkat! AKOM uyardı, saat verildi: Sıcaklık 8-10 derece birden düşecek! Otomobil devi binlerce kişiyi işten çıkaracak