Piyasanın kur çıkmazı
Üretici fiyatlarının yüzde 150’nin üstüne çıktığı son bir yılda dolar kurundaki artışın yüzde 65; Euro’daki artışın ise yüzde 51 düzeyinde kalması iş dünyasında tartışmalara neden oldu.
Merve Yiğitcan |Merve YİĞİTCAN / İSTANBUL
● Bir süredir baskılanan kur, piyasayı ikiye böldü. Yılbaşından bu yana enflasyon ile kur artışı arasındaki makasın giderek açıldığını söyleyen ihracatçılar, bu durumun nakit akışını ve rekabetçiliği baskıladığını, mevcut kur yaklaşımının sürdürülemez olduğunu, devam etmesi halinde istihdam ve kâr kaybının hızlanacağını vurguluyor.
● Bunun yanında kurun yükselmesinin içeride alım gücünü daha da düşüreceğine inanan bazı ihracatçılar ise iç piyasanın şu ankinden daha da durgun olmasının sonuçlarının çok ağır olacağını, bu nedenle ihracatçının rekabetçilik sorununu kur ile değil katma değerli üretime daha yoğunlaşarak aşması gerektiğini savunuyor.
Enflasyonu dizginlemek ve kur korumalı mevduatın maliyetini artırmamak için baskılanan kurların reel sektör üzerine yaptığı basınç giderek artıyor. Talebin düşük, finansmana erişimin güçleştiği son dönemde baskılanan kurun rekabetçiliği de zayıfl attığını düşünen ihracatçılar kurların mevcut seviyesinin nakit akışlarını tırpanladığını belirtiyor. Yıllık ÜFE artışı ile dolar ve Euro kurundaki artışlar arasındaki makasın açıldığını vurgulayan reel sektör temsilcileri, yeni yıla mevcut kur seviyeleriyle girilmesi halinde, artan işletme maliyetlerinin karşılanmasının daha da güçleşeceğine, bu durumun da istihdam kayıplarını artırabileceğine dikkat çekiyor. Reel sektör temsilcilerinin bir kısmı ise kurdaki yukarı yönlü bir artışın düşük alım gücüyle boğuşan iç piyasada durgunluğu daha da derinleştirebileceğini, bunun sonuçlarının daha vahim olabileceğini dile getiriyor.
Enflasyon ve kurdaki seyre bakıldığında TÜİK’in son açıkladığı veriye göre, Yİ-ÜFE ekimde bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 157,69 artış gösterdi. Öte yandan kurdaki son 1 yıllık harekete baktığımızda dolar kurundaki artış kasım itibariyle yüzde 65,22; Euro kurundaki artış ise yüzde 50,99 olarak gerçekleşti. Bu verilerin de ışığında reel sektör temsilcileri piyasadaki kur baskısıyla ilgili görüşlerini NB EKONOMİ’ye anlattı. İhracatçılar kur baskısını dile getirirken ÜFE ve kur artışları arasındaki makası dayanak gösteriyor.
“Kur seviyesi ihracatçıya yardımcı olmuyor”
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, TİM Başkanı Mustafa Gültepe, kurun mevcut seviyesinin ihracatçıya yardımcı olmadığını söyledi. Türkiye’nin son iki yılda ihracatta büyük bir ivme yakaladığına değinen Gültepe, bu yıl ihracatın 250 milyar dolara ulaşacağını, bu ivmenin devam edebilmesi ve küresel pazarlarda halen yüzde 1 olan Türkiye’nin payını yüzde 2-3’e çıkarabilmek için rekabetçiliği koruyabilmenin önemine dikkat çekti. “Daha çok üretip daha çok ihracat yapmamız lazım” diyen Gültepe, “Bunun için de girdi maliyetlerini kontrol edebilmemiz gerekiyor. Ancak yıllık yüzde 85 enflasyonun olduğu bir ortamda kurun mevcut seviyesi rekabetçiliğimizi zayıflatıyor. İhracatçı için kurun seviyesinden çok istikrarlı olması önem arz ediyor. Geleceği planlamak için kurda istikrar önemli. Güncel durum üzerinden konuşmamız gerekirse kurun mevcut seviyesinin ihracatçımıza yardımcı olduğunu söyleyemeyiz. İhracatımızın yüzde 70’ini yaptığımız Avrupa ve ABD’de daralma endişelerinin arttığı bir süreçte kurun ihracatçımızı destekler seviyede olması çok daha büyük önem arz ediyor” ifadelerini kullandı.
“Yeni yıla bu kurla girmek kayıpları artırır” TOBB Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Meclis Başkanı Şeref Fayat, özellikle sektörde maliyet ve kâr kayıplarına dikkat çekerek, “Yılbaşından bu yana enflasyon artışı ile kur artışı arasında makas çok yüksek, zaten parite kaynaklı kaybımız yüzde 15. Üzerine bu maliyet artışı ciddi etkiliyor bizleri. Üretici enflasyonu ile muhatap olan imalathanelerin şikayeti büyük. Yansıtamadığımız üretici enflasyonu ile uğraşırken bu rakamlar ile çok daha büyük sıkıntıda olduğumuzu belirtmek isterim. Kurdaki baskılanma rekabetimizi engelleyecek boyutta, istihdam kaybı ve iş kaybı gibi daha farklı sıkıntılar ile karşımıza gelecek bu sorun” dedi. İçeride talep olmadığını ve finansmana erişim sıkıntılarını hatırlatan Fayat, “Firmalar bırakın kârı, maliyetine sipariş alıp günü kurtarmaya çalışıyor. Enflasyon yüksek ama kurun bu seviyesiyle maliyetleri karşılayamıyoruz. Eğer yeni yıla bu kur ile girersek işletmelerin kan kaybı daha da hızlanacak” diye konuştu.
“Fiyat pazarlığından kârsızlıkla kalkabiliriz”
Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Laçin de kurların mevcut ekonomik parametrelere paralel olması gerektiğine işaret etti. Şu anda ihracatın en büyük probleminin kârsızlık olduğuna işaret eden Laçin, “1 Ocak’ta ihracat müşterilerimizle yeni fiyatları konuşacağız. Hammadde fiyatlarında bir düşüş var. İhracat müşterisi bu nedenle bizden indirim isteyecek. Biz de doların değerinden dolayı artış isteyeceğiz. Bu süreç biz tedarikçilerin bedel ödemesiyle bitecek gibi görünüyor. Kârımız yine risk altında kalacak. Ya müşteri kaybedeceğiz ya da Euro-dolar kaynaklı kârsızlığımızı burada da iyileştiremeyeceğiz” şeklinde konuştu.
TOBB Plastik, Kauçuk ve Kompozit Sanayi Meclis Başkanı Yavuz Eroğlu ise baskılanan kur sorununa farklı bir bakış açısıyla yaklaşanlardan… Şu anda içeride tüketicinin alım gücünde çok ciddi sıkıntı olduğunu vurgulayan Eroğlu, “Kur artışı bu sıkıntıyı daha da körükleyebilir” dedi. Kurların yukarıya çekilmesinin rekabetçilik konusunda kalıcı değil palyatif bir çözüm getirdiğini söyleyen Eroğlu, “Baskılanan kurun yarattığı endişe ve sorunlara katılıyorum. Ancak biz bütün ihracatı hep kurla mı organize edeceğiz? Daha fazla katma değer üreterek bu sorunu kökten çözmeliyiz” diye konuştu.
■ “Kapsamlı dezenflasyon programıyla bu sarmaldan çıkmamız mümkün”
Baskılanmış kur sorununu NB EKONOMİ’ye değerlendiren ekonomist Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, ÜFE ve TÜFE’deki artışlara değinerek üretici açısından ciddi bir maliyet baskısı oluştuğunu dile getirdi. Bunun yanında ücretlerde ciddi bir iyileşme gerektiğini, bunun da önümüzdeki dönem bir baskı unsuru olarak yaratabileceğine işaret eden Aslanoğlu, “Öte yandan kurlardaki son 1 yıllık artış ise dolarda yüzde 65, Euro da ise yüzde 51 seviyesinde. Daha çok Euro bazında ihracat yapan sanayici, sattığı ürünün fiyatında bir değişikliğe gidemezken maliyetlerinde ciddi bir artışla karşı karşıya kalıyor. Hatta dünyada tedarik sorunları azalmaya başladı. Birçok emtiada da fiyat düşüşleri var. Bu gelişmeler bizim rakiplerimizin fiyat düşürmesine yol açıyor. Dolayısıyla rakiplerimiz fiyat indirip rekabete girebilirken, bizim sanayicimiz rekabette zorlanıyor. Fiyat indiremiyor, tam tersine fiyat artırma ihtiyacı var, onu da yapamıyor” diye konuştu. Aslanoğlu, şöyle devam etti: “Kur artarsa bu enflasyonu artıracak. Kur yine yetersiz kalacak. Yine kurda bir düzeltme ihtiyacı olacak. Benim görüşüm, sorunun temeline inmek, enflasyon beklentilerini radikal şekilde aşağı çekecek başta para politikası olmak üzere kapsamlı bir çerçeve değişikliğine gitmek gerekiyor. Para politikasında ciddi bir sıkılaşma ve kapsamlı bir dezenflasyon programıyla bu sarmaldan çıkabiliriz. Fiyatların, kurların, faizlerin piyasa ve makro dengelerle uyumlu oluşması gerekiyor.”