OPEC Genel Sekreteri Barkindo, DÜNYA için yazdı: Enerji krizi; uyanış çağrısı
OPEC Genel Sekreteri Muhammed Sanusi Barkindo DÜNYA’nın talebi üzerine özel olarak kaleme aldığı makalede, küresel enerji piyasalarında yaşanan krizin bir uyarı alarmı olduğunu ve zincirleme etkilerin çok geniş bir alanda hissedildiğini belirtti. Barkindo’ya göre 2050’ye kadar net sıfır emisyona ulaşmak gelişmiş ekonomiler için bile son derece zorlu bir hedef olabilir.
Elif Karaca |Muhammed Sanusi Barkindo
OPEC GENEL SEKRETERİ
Başta doğalgaz ve elektrik üretim sektörleri olmak üzere dünya genelinde enerji piyasalarında tanık olduğumuz kriz bir uyanış çağrısıdır. Yaşanan oynaklık ve kopukluk, küresel LNG pazarı ve Avrupa doğalgaz piyasasındaki arz ve talep faktörleri, boru hattı akışlarının sınırlı olması ve düşük gaz stoklarından kaynaklanırken, zincirleme etkiler çok geniş bir alanda hissediliyor. Petrol piyasası için; gaz piyasasının sıkışıklığı, kışın normalden daha soğuk olması durumunda, ısıtma ve elektrik üretimi için petrol ürünleri de dahil olmak üzere ikame yakıtlara olan talebi daha da artırabilir ve daha fazla olası yayılma etkileri meydana gelebilir.
Bununla birlikte, OPEC ve İşbirliği Bildirgesi'ne (DoC) katılan 23 OPEC ve OPEC dışı katılımcının perspektifi doğrultusunda, düzenli olarak yürüttüğümüz anlaşmalarla sürdürülebilir istikrar ve dengeli bir petrol piyasası sağlamaya tamamen bağlı kaldığımızı vurgulamak burada önemli. Aylık toplantılar şeffaflığımızın ve DoC başladığından bu yana başarı sağlayan esnek ve uyarlanabilir yaklaşımın bir işaretidir.
Doğalgaz krizi, spotların aynı zamanda enerji sektörünün can damarı ve enerji geçişi için hayati öneme sahip olan yatırımlar konusuna da çevrilmesini sağladı. OPEC'in yakın zamanda yayınlanan Dünya Petrol Görünümü Raporu (WOO) 2021'de gösterildiği gibi, bugün enerji karışımının %50'sinden fazlasını oluşturan ve 2045'te bile aynı seviyelerde olması beklenen petrol ve doğalgazda herhangi bir eksiklik, eğer arz düşer de talepte düşüş olmazsa ciddi sonuçlar doğurabilir. Küresel ekonomiyi etkileyecek türden ham petrol ve petrol ürünü kıtlığı söz konusu olabilir.
Dünya Petrol Görünümü Raporu, sadece petrol endüstrisi için günümüz ile 2045 arasında arama ve üretim faaliyetleri, işleme, depolama, ulaştırma ve satış faaliyetleri için 11,8 trilyon dolarlık yatırımın gerekli olacağına işaret ediyor. Bunu daha ileri bir bağlama yerleştirmek gerekirse, pandeminin etkisiyle 2020'de arama ve üretim faaliyeti sermaye harcamaları yaklaşık %30 düştü ve bu düşüş 2015 ve 2016'daki %27'lik düşüşleri izledi. Yatırım gereksinimleri, petrol ve gaz endüstrilerinin geçmişte bırakılarak bu alandaki yeni yatırımların durdurulması gerektiği yönündeki söylemlerin yanlış olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bilim bize emisyonları azaltmamız gerektiğini söylüyor ve OPEC bunu tamamen destekliyor. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Paris Anlaşması’nın da gösterdiği gibi, emisyonlarla mücadele etmenin birçok yolu var. Ülke ya da endüstri bazında herkes için sadece tek bir yol söz konusu değildir.
Bazı ülkelerin odaklandığı gibi 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmanın gelişmiş ekonomiler için bile son derece zorlu bir hedef olduğunu kabul etmek önemli. Birçoğu enerji erişimi, geçim maliyetleri ve temel ihtiyaçların sağlanması gibi konulara odaklanan gelişmekte olan ülkelerin net sıfıra ulaşmaları için karşı karşıya oldukları büyük zorluklar da son derece dikkat çekici.
Hem iklim değişikliği hem de enerji sıkıntısıyla ile mücadelenin sürdürülebilir kalkınma ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDG'ler) bağlamında ele alınması hayati önem taşımaktadır. Zira SDG7, evrensel ve sürdürülebilir enerji erişimi çağrısını içermektedir.
Bugün tanık olduklarımız, enerjinin satın alınabilirliği, enerji güvenliği ve emisyonları azaltma ihtiyacı ile ilgili sıkıntılar ve anlaşmazlıklardan ibarettir. Bu sorunlardan sadece birine odaklanıp diğerlerini görmezden gelmek, piyasa bozulmaları ve fiyat oynaklığı gibi istenmeyen sonuçlara yol açabiliyor.
Enerjinin herkes için karşılanabilir olmasını sağlamalıyız; herkesin enerjiye erişiminin olduğu daha kapsayıcı ve eşitlikçi bir dünyaya geçmemiz ve emisyonları azaltmamız gerekiyor. Enerji sürdürülebilirliği için, ortada her parçanın uyum içinde hareket etmesi gereken üçlü bir önerme var.
Bu, enerji sektörüne bütünsel bakmamız ve tüm yumurtalarımızı bir veya iki sepete koymamamız gerektiği anlamına geliyor. 2045 yılına kadar küresel ekonominin iki katından fazla bir büyüklükte olması, dünya nüfusunun 9,5 milyara çıkacak olması ve enerji talebinin %28 oranında artması beklendiğinden tüm enerji biçimlerinin güçlü yanlarından yararlanmamız gerekiyor.
Mevcut enerji piyasasındaki dalgalanmayı ve Glasgow’da düzenlenecek COP26’yı izlerken, lafı yine Paris Anlaşması ve Uluslararası İklim Değişikliği Paneli'ne getirmekte fayda var. Bu gezegendeki her insan için bilimin ışığında ileriye dönük sürdürülebilir bir yol bulmak zorundayız.
OPEC ve üye ülkeler, Kyoto Protokolü ve Paris Anlaşması'nı ortaya koyan UNFCCC'nin evriminde doğrudan yer aldı ve bizler iklim değişikliği ve enerji geçişine yönelik çok taraflı yaklaşımı tamamen destekliyoruz. UNFCCC’nin temel ilkeleri, özellikle eşitlik, tarihsel sorumluluk ve ulusal koşullar ile ortak ve farklı sorumlulukların ileriye dönük tüm dönüm noktalarında dikkate alınması gerekiyor.
Petrol ve gaz endüstrisinin, emisyonları azaltmaya yardımcı olmak için daha temiz ve daha verimli teknolojik çözümler geliştirmede güçlü bir yenilikçi olarak, sahip olduğu kaynaklar ve uzmanlıkla karbonsuz geleceğimizin önünü açmak için sağlayacağı destekten şüphe yoktur. Örneğin karbon yakalama, kullanma ve depolama ile genel çevre performansında iyileştirme için karbon ekonomisinin desteklenmesi buna örnek olarak gösterilebilir.
Hepimizin odak noktası çok taraflılık çerçevesinde olmalı. Dünyanın karşı karşıya olduğu zorluklar, toplumun her köşesinden, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden ortak çözümler gerektiriyor. Kimse tek başına hareket edemez.
Enerji piyasasında bugün yaşananlar, durumun farkına varıp sorunun bütün boyutları üzerinde tam bir odaklanma sağlayamazsak neler olabileceğinin altını çiziyor. Herkes için işleyen sürdürülebilir bir enerji geleceği oluşturmak her birimizin çıkarınadır. Bu bağlamda ortaya değil, birbirimizle konuşmamız; birbirimize karşı değil, birbirimizle çalışmamız gerekiyor.