Onur Ünlü: Manevi doyuma da ulaşıyorum

Türkiye’de henüz enerji verimliliği, karbon emisyonunun azaltılması gibi konulara yatırımın çok sınırlı olduğu dönemde, bu yola baş koyan Onur Ünlü, yaptığı işten manevi olarak da çok tatmin olanlardan… Öyle ki “Yaptığımız işte öyle bir maddi-manevi doyuma ulaşıyoruz ki her geçen gün daha fazla koşturuyoruz” diyor...

Haber Merkezi |

Doğan Selçuk ÖZTÜRK - ANEKDOT

● Onur Bey, hayat hikâyenizi özetleyerek başlayabilir miyiz?

Annem Bursalı, babam Nevşehirli. Erzurum’da tanışıp Ankara’da evlenmişler, ben Diyarbakır’da doğmuşum. Ancak bütün hayatım İstanbul’da geçti. Kolej eğitiminin ardından Yıldız Teknik Üniversitesinde makine mühendisliği okudum. Babam sektör duayeni bir makine mühendisi. O yüzden küçüklüğümden beri ‘vana mühendisi’ olacağım dermişim. Sonra İngiltere’de Engineering Business Management masterı yaptım. Türkiye’ye döndüğümde amacım yönetim danışmanlığı kulvarına geçmekti. Hem benim hem de babamın kanaati bir aile ferdinin şirkete girecekse hakkıyla bir yerlere gelmesi yönündeydi. Üniversite döneminde birkaç kere babamın ortağı ve genel müdürü olduğu şirkette çalışmayı denedim ancak şirkette çalışanlar patronun çocuğu olarak yaklaştılar. Ben hata yaptım, biz yanlış anlattık dediler. İnsanın hatalarıyla yüzleşirse gelişebileceğine inanan biriyim, bu nedenle orada başlamak istemedim. Babamın arkadaşı rahmetli Metin Bilgiç’in iş teklifini kabul ettim. Metin Bey cesaretli bir insandı. İlk iş tecrübesi olan biri iki ayda satış müdürü yapılır mı, ben yapamam herhalde. Ama o yaptı. Fabrikalar ve oteller için endüstriyel buhar kazanları satıyorduk. Birçok iş yaptım, yaptıkça yetki verdi, yetki verdikçe cesaretim arttı. İki sene içerisinde öyle bir konuma geldik ki ona şirketin geleceğiyle ilgili bir yol çizdim. Kötü tecrübeler yaşamıştı, o yola gitmek istemedi. O zaman bana müsaade, ben askere gidiyorum dedim. 

CESARETLE YOLA ÇIKTIM

● Sonra kendi yolunuzu çizdiniz.

Özellikle gelişmiş ülkelerde enerji verimliliği, maliyetlerin azaltılması vb. konuların çevre duyarlılığı ile beraber önem kazandığını görmeye başlamıştım. Bizde ise bu konularda yatırımın çok sınırlı olduğunu görüyordum. Askerden döndüğüm 2004’te biraz araştırma yaptım ve bu alanda çalışmaya karar verdim. Bekârdım, bakmakla yükümlü olduğum kimse yoktu, cesaretle yola çıktım. Başarırsam başarırım, başaramazsam daha yaşım genç, en kötü ihtimalle maaşlı bir işe girerim dedim. Araştırmalarım sonucunda dünyada bu sektörde ana oyuncuların enerji hizmet şirketleri (ESCO) olduğunu gördüm.

Üniversite döneminde birkaç kere babamın ortağı ve genel müdürü olduğu şirkette çalışmayı denedim ancak şirkette çalışanlar patronun çocuğu olarak yaklaştılar. Ben hata yaptım, biz yanlış anlattık dediler. İnsanın hatalarıyla yüzleşirse gelişebileceğine inanan biriyim, bu nedenle orada başlamak istemedim.



● Burada bir parantez açıp ESCO’ların ne yaptığını anlatalım mı?

ESCO’lar, enerji verimliliğini artırıp emisyonu azaltabilmek için enerjiyi faydaya dönüştürme konusunda hizmet veren şirketler. Bu şirketler enerji dağıtım şirketi, teknoloji üreten bir firma, mühendislik firması veya finans kuruluşu olabilir. ESCO’lar ya binalara ya da sanayiye hizmet verir. Sanayiye hizmet verenler; ölçüm aletleriyle enerji etütü yapar. Hesaplamalar yaparak firmaya nasıl bir yol haritası izlemesi gerektiğini, ne kadarlık bir yatırımla ne kadar kâr edebileceğini söyler ve bu kârı garanti eder. Firmadan herhangi bir ekstra ücret talep etmeden bahsi geçen kârı paylaşmayı talep eder. Bu şekilde müşteriler herhangi bir risk almadan enerji verimliliklerini artırmış olurlar.

ÜLKEMİZE DE KAZANDIRIYORUZ

● ESCON’u kuruşunuzdan devam edersek...

2004 yılı ekim ayında ESCON’u kurdum. Öyle bir zamandı ki daha Enerji Verimliliği Kanunu bile yoktu. İşletmelere enerji verimliliği dediğin zaman yaka paça dışarı atıyorlardı (Gülüyor). 2005 yılında pek proje alamadığımız bir dönemde dışarıdan iki inanılmaz iş teklifi aldım. Bu anlamda sınanmış olarak görüyorum kendimi ama ben bu yolda devam edeceğim dedim. Çabalarımızın karşılığını önce yabancı firmalardan almaya başladık. 2007’de Enerji Verimliliği Kanunu çıkınca bizim firmalarımızın da farkındalığı arttı. Söylemeden geçmeyeyim, kanunun çıkışı doğum günüm olan 2 Mayıs’a denk geldi. Şu anda pazar lideriyiz, hizmet ağımızı genişlettik. Sadece müşterilerimize değil, ülkemize de kazandırıyoruz. Enerji ihtiyacının yüzde 75’ini ithal eden ülkemizde enerji tasarrufu cari açığın azaltılması için hayati önemde. Bu nedenle yaptığımız işte öyle bir maddi-manevi doyuma ulaşıyoruz ki her geçen gün daha fazla koşturuyoruz.

● Babanızla çalışma fırsatı buldunuz mu?

Babamın ortağı olduğu şirkette değil ama şirketini yabancı bir kuruluşa sattıktan iki yıl sonra ESCON’da beraber çalıştık. Yaklaşık 3 sene genel müdürlüğümüzü yaptı. Ben sahada olduğum için birinin şirketi yönetmesi gerekiyordu. Babam başta pek gönüllü olmasa da annemi ikna ettim, o da babamı ikna etti. Daha sonra sektörden gelen yoğun talep nedeniyle sonra tekrar kendi şirketini kurdu ve eski alanına döndü.

● Yabancı ortaklıklarınız var mı?

Kırılma anlarımızdan biri 2011 yılında Mitsubishi Heavy Industries ile çalışmaya başlamamız. Mitsubishi yetkilileriyle Hollanda’daki bir fuarda tanışmıştık. Bir gün bizi ziyaret ettiler, “Endüstriyel soğutma gruplarımız var. Bu konuda beraber çalışabilir miyiz?” dediler. Biz o zaman onların rakibi firmalarla çalışıyorduk ve onlar da bizim dışımızda firmalarla da görüşüyorlardı. Rahmetli Metin Duruk ve babama danıştım. Onlar da beni yüreklendirdi ve evet demeye karar verdim. Japonlara şunu sordum: “Konuştuğunuz firmalar içinde en küçük firma biziz. Neden bizi seçtiniz?” “Beş firma ile görüştük. Tek fiyat sormayan sizdiniz. Siz hep performans sordunuz.” dediler. Bugün 11 sene geçti beraber çalışmaya başlayalı. Şimdi yüzde 50-50 ortaklıkla Singapur operasyonumuz başlayacak. O aşamaya geldik. Japonlarla iş yapmakta çok enteresan anılarım var. Bir fabrikadaki projemizin uygulama safhasında teknik bir problemle karşılaşmıştık, atlayıp Japonya’ya gittim iki günlüğüne. Toplantıda 10 kişi vardı. Japon kültüründe o 10 kişi aynı fikirde olmadan konu kapanmıyor. O toplantı iki gün sürdü ve ben konuşmayı da seven bir adam olmama rağmen toplamda herhalde 10 dakika ya konuştum ya konuşmadım. (Gülüyor)

BEN SAHADAN GELİYORUM

● Üretim aşamasında sıkıntı yaşadığınız bir projenizden bahsedebilir misiniz?

İlk işim endüstriyel kazanlar üzerineydi. En büyük bilgi birikimim baca, egzoz gibi atık ünitelerinden enerji kazanabilmek üzerine. Bu kapsamda büyük bir holdingin bir fabrikasının gaz türbininin bacasına bir sistem yerleştirmeyi planladım ve teklif verdim. Genel müdür bizi görüşmeye çağırdı. “Oğlum, bunlara inanıyor musun?” dedi. Daha yaşım 30 değil bu arada. “Evet” dedim, “inanıyorum.” “Başka bir yerden bütçem var. Burası çok kazandırıyor diye sana vereceğim bu işi ama eğer ki beceremezsen seni yakarım.” dedi. Tasarım ve imalat süreci 3-4 ay sürdü. İmalatın bitmesine iki hafta kala tasarımda hata yaptığımı fark ettim. İstanbul Teknik Üniversitesi termodinamik kürsüsü başkanı Prof.Dr. Ahmet Arısoy’un kapısını çalıp kontrol etmesini rica ettim. Hesaplarda yaptığımız hatayı fark etti. Son dakikada cihazların boyutlarını büyütmek ve kaynağımızın kıt olduğu bir dönemde referans olması için aldığımız işte cebimizden epey para harcamak zorunda kaldık. Ama tasarımı kısa sürede değiştirip projeyi başarıyla tamamladık. Akabinde holdingin beş farklı projesini üstlendik. Daha sonraki yıllarda başka bir fabrikanın atık ısı projesinde sistemi kurduk, çalıştırdık, süreç kaynaklı bazı sıkıntılar oldu, yaklaşık iki ay Gemlik’te fabrikada yatıp kalktım. TÜRKONFED Başkanımız Süleyman Sönmez ile endüstriyel bir işletmeye ziyarete gittiğimizde “Ne kadar rahat dolaşıyorsun fabrikayı?” dediğinde kendisine şu cevabı verdim: “Beni salona siz soktunuz, ben sahadan geliyorum, sahada rahat ediyorum.”

Türkiye’nin en verimli süt fabrikasını hayata geçirdik

● En önemli projelerinizden birisini dinleyebilir miyiz?

Günübirlik Bursa’ya gitmiştim, birkaç müşteri ziyaretim vardı. Akşama doğru telefon geldi, Sütaş yöneticileri bizi ertesi sabah 08.30’da görüşmeye davet ediyordu. O zaman Osmangazi Köprüsü yoktu, feribotla gidip geliyorduk. İstanbul’a gidip sabah erkenden tekrar yola çıkmak istemedim. Hemen orada bir otele yerleştim, AVM’den yeni bir gömlek ve pantolon aldım. Sabaha kadar Mitsubishi ile teknolojimiz üzerine toplantı yaptık, sabah 08.30’da Sütaş’a gittim. Öğlene kadar teknik tartışmalar yaptık, hedef verdiler. Dedim ki, “Beni buradan kovmuyorsanız akşama kadar burada kalacağım ve bu fiyatları ayarlayacağım, sonrasında da imza atıp çıkacağım.” “Siz çalışın” dediler. Gece yarısına kadar oradaydım. Sütaş’ın şöyle bir yaklaşımı olmuştu ki çok da haklıydılar: “Fabrikaları yapıyoruz, ondan sonra gelip şurasını burasını değiştirelim, tasarruf sağlarsınız diyorsunuz. Bu sefer sıfır noktasından başlayalım, tasarım aşamasından. Sonra da bir daha değiştirmeyelim.” Bu anlayışla Türkiye’nin en verimli süt fabrikasını Tire’de beraber hayata geçirdik.

Yaptıkları işlerin sözleşmesini bana verseler bu kadar haz almazdım

● Sivil toplum çalışmalarınıza dair neler anlatabilirsiniz?

2010 yılında bizim sektörün derneği olan Enerji Verimliliği ve Yönetimi Derneği (EYODER) kuruldu. Sadece şirketlerin üye olduğu bir derneğin olması gerektiğine inandığım için uzun süre direndim, üye olmadım. 2017’de sadece şirketlerin üye olması yönünde bir karar alındı ve beni tekrar davet ettiler. Bugün başkanı olduğum derneğe beş sene önce üye oldum. İki dönem başkan yardımcılığının ardından, 2021’de tam da şirket olarak atılım yaparken başkan oldum. Şimdi TÜSİAD Başkanı olan Orhan Turan TÜRKONFED başkanıyken beni yönetim kuruluna alacağını söyledi. “Siz uygun görüyorsanız gurur duyarım. Ancak koltuk doldurmak için beni çağırmıyorsunuz sanırım” dedim. Orhan Bey “O koltuğun en az elli talibi var. Seninle işimiz var” dedi. Meğer amacı, yeşil dönüşüm komisyonunu kurmakmış. TÜRKONFED’in Adana zirvesinde yaptığımız çalışmaların ne kadar dikkat çektiğini fark ettim. Çorum OSB’den fabrika sahibi iki hanımefendi geldi. Dediler ki: “Biz sizin Samsun’daki çalıştayınızdan çok etkilendik.” Çalıştaydan edindikleri bilgilerle Çorum OSB’de bir senede enerji tüketiminin ne kadar düştüğünden bahsettiler. Bu nasıl gurur verici bir şey biliyor musunuz? Yaptıkları işlerin sözleşmesini bana verseler bu kadar haz almazdım.

Şirketlerin 'eşitçilik' performansı yüzde 9 arttı Finansal performansın anahtarı: Dupont analizi AFAD'dan yurt geneli için kritik açıklama Eğitime kar engeli: Birçok ilde okullar tatil edildi! TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu istifa mı etti? Resmi açıklama geldi Bitcoin 100 bin dolar rekorunu ne zaman kırar?