Merkez Bankası'nın yapacağı çok şey var!
Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, Şans Sohbetleri’nde bu hafta ABD seçimlerine değindi.
Ali Ağaoğlu ve Hakan Güldağ gündemi değerlendirdi/ Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, Şans Sohbetleri’nde bu hafta ABD seçimlerine değindi, kim Başkan olursa olsun, ABD'nin sorunlarının artacağı öngörüsünde bulundu. Merkez Bankası'nın attığı adımları da değerlendiren ikili, piyasalara reaktif değil, proaktif bir biçimde yaklaşılması gerektiğini öne sürdü.
Güldağ: ABD seçimine bakınca, bizim kamuoyu araştırma şirketlerimizi tebrik etmek istiyorum öncelikle. Hemen bütün Amerikalı anketçiler 10 puan farkla 'Biden' diyordu. En az söyleyen 7 puan diyordu. Oysa seçim kıl payı gitti. Mahkemede bitti desek yeri var. Görünen o ki, sonuçlar cuma gününden önce netleşmeyecek. Muhtemelen daha da uzar süreç. Ama kim seçilirse seçilsin, Amerika'da büyük bir kutuplaşma olduğu ortada. Obama ile ABD 'ırk sonrası' döneme geçti deniliyordu. Oysa Trump-Biden kapışmasında adeta yeni bir “Güney-Kuzey" kamplaşması yaşandı.
Ağaoğlu: Demek ki ABD’nin sosyal kontratında bir sorun var. Zaten şöyle bir varsayımım var; ben kendi ömrümde ABD’nin dağıldığını göreceğim. Birleşik Devletler artık 'dağınık devletler' olacak gibi duruyor. İşin sonunda bir iç savaşa doğru giderler mi yoksa başka bir yöntemle mi ayrılırlar bilmem ama bu kutuplaşma belli ki, ABD’yi büyük Amerika yapamayacak. Görünen o ki, gelir dağılımındaki bozulma burada önemli bir rol oynuyor.
Güldağ: Biden geldiğinde ne değişecek diye baktığımız zaman, mutlaka farklar var ama bu göçmen karşıtı tutum çok değişecekmiş gibi görünmüyor. Korumacılık konusu da öyle... Göçmen karşıtlığı meselesi özellikle 11 Eylül hadisesinden beri sürüyor. 2004 yılındaki 'Patriot Act' bunun bence açık ifadesiydi. Çin meselesi de değişmez. 'Obama Doktrini' içinde de Çin konusu yer alıyordu. Hatta Amerikanın egemenleri o doktrini yeterli görmedi. Trump'ın 2016'daki zaferi Amerikan seçim sisteminin bir cilvesi değildi sadece. Çok daha derin nedenleri vardı. Ve o nedenler hala geçerli...
Neyse, bize dönersek, Merkez Bankası'nın yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsun? Kur çok ciddi bir atak yaptı. Son enflasyon toplantısında, 'gerekeni hiç tereddütsüz yaparız' demişti başkan. Fonlama faiz yükseldi ama...
Ağaoğlu: Yükseldi yükselmesine ama insanlara anlatamadığınızda bunu sağır sultan duymuş olmuyor. Bu işin içerisinde biri olarak benim bile anlamakta zorluk çektiğim bu politikayı ne sokaktaki vatandaşa ne de yabancı yatırımcıya anlatabilirsiniz. Ortada 'çoklu faiz' var. Çoklu faiz de belirsizlik var demekti. Belirsizlik beklentileri bozar. Belirsizlik iş adamının rahatça yatırım yapmasına izin vermez. ‘Güven', 'güven' diye boşuna konuşulmuyor, güven tesis ederseniz, anlattığınızı dinliyor insanlar. Edememişseniz, sağır sultan dahil kimse duymuyor.
Güldağ: Geçen gün bankaya gittim. Görevli arkadaş yanımdaki müşteriye yüksek sesle sordu: 'Ne oldu, bir haftadır herkes parasını dolara döndürmeye başladı' diye... Herhalde Merkez Bankası bunları bizden önce duyuyor, izliyordur. Şapkayı önüne koyup, harekete geçmesi gerekmez mi?
Ağaoğlu: Geç kalındı. Çünkü 200 baz puan politika faizinde artırım, bütün piyasayı doğudan batıya kapsama alacak kadar radikal bir hareket olacaktı. Diyecektik ki bir önceki artışın üzerine Merkez Bankası faiz artırmaya, ortodoks yöntemlere dönüyor. Ve onu da artık kabul ediyoruz, biz de piyasa olarak Merkez Bankası ile anlaştık. Ama tali yollardan gideceğim, geç likidite penceresini artıracağım, bu bankalar nezdinde etki yaratacak, bankalar üzerinden ben bu işi yönetirim diyorsanız maalesef yetmiyor. Çünkü bankaların da belli bir alana kadar gücü var. Senin dikkat çektiğin konu da önünü görememekten, güvensizlikten kaynaklanıyor. Bir endişemi de paylaşmam lazım. 2001 krizini yaşamış biri olarak söylüyorum. 2000 yılı kasım ayında benzer bir hareket yaşanmıştı. O gün 22 milyar dolar rezervimiz vardı, gayri safi milli hasılanın yüzde dokuz buçuğuna denk geliyordu. Bugün yaklaşık 750 milyar dolar gayri safi milli hasılamız var, eksi 45 milyar dolardayız. Yüzde 8 eksi rezervimiz var. Sistemik bir arızaya doğru gidiyoruz. 2000 Kasımı'nda böyle bir risk vardı, önlem alınmadı, teşhis yanlıştı, tedavi de yanlıştı. 2000 krizindeki kriz likidite kriziydi, döviz krizi zannedildi. Merkez Bankası piyasaya likidite vermiş olsaydı 2000 yılı kasım krizi yaşanmayacaktı. 2001 yılındaki kriz de döviz kriziydi, likidite krizi zannedildi. Teşhisi dolayısıyla tedaviyi doğru yapmadığınız sürece hep bu problemleri yaşamaya devam edersiniz. Bugün itibariyle net olarak söyleyeyim ki, ben 2001 krizini yaşamış biri olarak söylüyorum ki, benzer bir haleti ruhiyeye yakınız. İçimde karıncalar hareketlenmeye başladı. Hatta zıplamaya başladılar.
Güldağ: Bekleyişler değiştirilebilir ama...
Ağaoğlu: Tabii ki bunu önlemenin yolları var. Demokrasilerde olduğu gibi ekonomilerde de çözümün sonu yok. Aksiyon alınması gereken günlerdeyiz. Mesela Merkez Bankası çıkıp '19’unda yapacağımız toplantıda ciddi bir politika değişikliğine hazırız' dese inan her şey bambaşka olur. Bütün her şey bekleyiştir. Beklentilerdir. Ben neden dolar alırım? Korktuğum için... Korkuyu ortadan kaldırdığınız zaman işler de değişir.
Güldağ: Öte yandan cari açık dengelenmeye doğru gidiyor. Çok ucuzladık ama ihracat da iyi. Adil Konukoğlu ile konuşuyorduk bir toplantı öncesinde, Gaziantep bu yıl 8.5 milyar dolar ihracata koşuyor mesela. Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şahin Balcıoğlu da ihracattaki artışı ve Çin'e alternatif arayışındaki önemli dünya markalarının bölgede 'neler üretiyorsunuz' diye yoklama yaptığını anlattı. Bu gidişat da önemli. Ucuzluktan kurtularak sürdürülebilir hale getirebilmemiz için parasal istikrar önemli. Eninde sonunda parada istikrar olmadan ekonomide de istikrar olmuyor.
Ağaoğlu: Şu anda eski kurdan gelen stoklardan yiyoruz. Akıllı bir iş ama bu stoklar bitecek. Yeni kurlara sıra gelecek. Bunun enflasyona yansıması olacak. Her şeyin ötesinde çalışan bir ekonomiyiz. Çalışan bir ekonomi döviz talebi yaratıyor. Bu da yaklaşık 3’te 2’dir bizde. Yani 100 dolarlık ihracatın 3’te 2’si ithalattır. Bu ithalatı yapmadığımız sürece ihracat da yapamıyoruz. Birinci günde yaratılacak döviz talebinin kura etkisi bundan sonra gelecek 6 ay sonraki dövizle kapatılamıyor.
Güldağ: Kolay bir dönemden geçmiyoruz, doğru. Haksızlık da etmeyelim. sen de söyledin zor bir denklem diye. Ama çaresiz de değiliz. Merkez Bankası’nın yapabileceği çok şey var. Öncelikle de proaktif olması lazım.
Ağaoğlu: Çok doğru. Proaktif olması lazım, reaktif değil. Mesela Fed reaktiftir. Ama zaten derdini piyasaya önceden anlattığı için piyasa ona göre fiyatlandırmasını yapar. Sonra Fed gelir damgasını basar. Bu çoğu gelişmiş ülkelerde merkez bankalarının konumu böyle. Türkiye için maalesef bu geçerli değil. Türkiye’de proaktif davranmak lazım. Başka türlü yönetilemiyor. Bir kere piyasanın en büyük oyuncusu sizsiniz. Ne söylüyorsan, paranı da oraya koy derler ya yabancılar. Biz de de ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz denilir.
"Köy kahvesindeki çiftçiye bile VİOP'u anlatmak lazım"
Güldağ: Kurların bu oynaklığında şirketlerin kendini hedge etmede çok zorlanıyor iş dünyası… Ağaoğlu: Aslında spekülatif olarak davranıyor orada…
Güldağ: Spekülasyonun ötesinde belirsizlikten kaynaklanan bir durum var. Bankalar da bu konuda çok yardımcı olmuyor ya da olamıyor. Onlar da yüksek risk almak istemiyor, fiyat yükseltiyor.
Ağaoğlu: Orada miktarla ilgili bir problem var. 17 bin 850 dolar dersen sorun olur. 1 milyon 750 bin dolarla gelirsen hiçbir sorun çıkmaz. Çünkü ben banka olarak karşı işlem yaparım orada. Nedir karşı işlemi, forwardla ihracatçıdan dövizi aldım mı, ileride gelecek döviz için de belli bir teminat alıyorum. Bunun karşılığında spotta satarım, hiçbir kur hareketi de yaratmam.
Güldağ: Bir sorun da orada çıkıyor. Teminatta ve limitte sıkıntı oluyor.
Ağaoğlu: O zaman daha ucuz bir yol söyleyeyim. VİOP...,Vadeli İşlem Opsiyon Piyasası. Oradan işleyebilirler. 17 bin 853 doları 18 bin veya 17 bin dolarla hedge edebilir durumdasın, 853 doları da hedge etmeyiverin...Her yılın altıncı ayında ve yıl sonunda ve de takip eden her üç ay için neredeyse VİOP’ten işlem yapılabilir. Alma veya satma için... Üstelik çok da ucuz, yaklaşık yüzde 10 teminatla halledebiliyorsun. Merkez Bankası olsun, ekonomi yönetimi olsun, borsa olsun, aracı kurumlar birliği olsun neredeyse köy kahvesinde bile VİOP’u anlatması lazım. Çünkü çiftçinin bile kur problemi var. Hemen hemen aldığı her şey dolarla. Ona bile gidecek bir yapıdır VİOP, Piyasa katılımcıları olduğu sürece daha sağlıklı bir fiyat oluşacak. Bir tek problem kalıyor. O da fiziki olarak doları alma veya gönderme ihtiyacınız olduğunda belki banka ile VİOP arasında 1 kuruşluk bir fark olabilir. O 1 kuruşluk riski de alın bir zahmet.