MB, son indirimiyle 'iş gören faiz'e yaklaştı

Gazeteci Hakan Güldağ ve ekonomist Ali Ağaoğlu, Merkez Bankası'nın faiz indirimi kararını ve faizlerdeki düşüşün yansımalarını tartıştılar.

Hakan Güldağ: İran ve ABD meselesi yumuşadı. Arkası gelecektir, gelebilir diye düşünüyorum. Şimdilik yumuşadı diyebiliriz. Libya konusundaki gerginlik de sanki yavaş yavaş yumuşuyor gibi… ‘ Hafter toplantıyı terk etti’ deniliyor ama o da bir kaç gün içinde bir yola girecek. Ali Bey, Suriye meselesinin de bu yıl içinde biteceğine inanıyor. Sanki içeriye daha fazla dönebileceğimiz süreç başladı gibi. Merkez Bankası’nın (MB) atacağı adım çok kritik olduğunu söylemeye gerek yok.

Ali Ağaoğlu: Evet. Bu yıl her ay toplantı yapacak. İlk toplantı da dün yapıldı. 100 baz puandı benim tahminim. Merkez Bankası’ndan 75 baz puanlık bir indirim geldi, haftalık politika faizi yüzde 11.25’e indi. Benim ‘İş gören faiz’ dediğim bir faiz var. Merkez Bankası’nın belirlediği politika faizi her ne olursa olsun, piyasalardaki gerçek iş gören, hayata geçen faiz neyse ben oraya bakıyorum. Bu iş gören faiz nelerden oluşuyor: ‘A: mevduattan B: Krediden C: Yurtdışındaki swap oranlarından oluşur. Bunların hepsine baktığımız da bu bölge yüzde 10 ile 10,5 arasında bir yerde…

Güldağ: Swaplar’da durum nasıl?

Ağaoğlu: Şu anda öyle çok büyük değişiklik yok. Türkiye’ye para giriş, çıkışının boru hattında değişik yerlerde patlamalar olduğu için henüz onları tamir etmeden çok müthiş nakit akışı olduğunu söylemek zor. Şu anda yüzde 9-9.5 gibi makul seviyelerde. Mevduatlarda yüzde 9.5 ila 11’lere geldi. 6 aylık kredi faizinin yüzde 10.5011.50 arasında… Hal böyle olunca, iş gören faiz Merkez Bankası’ndan önde ve düşmüş durumda. Son iki - üç aydır da böyle. İşte bu sebeple Merkez Bankası’nın ‘iş gören faizi’ne yaklaşması lazım diye düşünüyordum, MB biraz daha benim iş gören faize yaklaştı. Kur tarafında gereksiz TL lehine abartılı bir talebe yakışıyoruz.

Bu ihracatçı tarafını üzüyor. Onlar için kuru devalüe etmeli miyiz? Hayır, öyle bir şey yapmamıza gerek yok, ama faizin en azından iş gören faizine yaklaşması gerek. Hangisi doğru diye baktığımız da ben her zaman iş gören faizine bakmayı tercih ederim. Merkez Bankası yüzde 12’de, iş gören faiz yüzde 10.5’taysa, -eskiden de MB yüzde 12’deyken iş gören faiz yüzde 17’deydi- ‘Bu yüzden yüzde 12 mi doğru, yüzde 17 mi doğru, yüzde 12 mi doğru yüzde 10.5 mu?’ derseniz, bence buradaki yüzde 10.5'la oradaki yüzde 17 doğru oranlar… MB’nin faizi yüzde 12 ile piyasanın gerisinde kalmıştı. MB piyasanın önünde olması gerekirken, geriden takip ediyor demektir. Son hamle ile farkı biraz kapattı. Faiz indirimi beklentimin en büyük sebeplerinden biri buydu. İndirmeseydi bir sonrakinde daha fazla indirmek zorunda kalırdı. Politik baskıları tamamen geçtim. Politik baskılar MB üzerinde değil şu anda, bankacılık ve kamu bankaları üzerinde olduğunu varsayıyorum. Önceden hareket ettikleri için öyle okuyorum.

Güldağ: Bir sonrakine niye daha fazla indirmek zorunda kalsın, enflasyon nedeniyle mi?

Ağaoğlu: Bir, şu anda indirmemesinin sebebi geçen yılsonu enflasyonu yüksek kaldığı içindi. Baz etkisinden dolayı yılın ilk yarısında zaten yüksek kalacağını biliyoruz. Her şey tahmin ettiğimiz koşullarda olursa, yılın ikinci yarısında enflasyon inecek. Önden yüklemeli faiz indirimleri politikası izleniyor. Hedeflenen büyüme yakalanmak isteniyorsa, politika yapıcıların önceden indirmesi gerekiyor noktasındalar. İndirmeli mi diye tartışmak istemiyorum. Bir önceki 1200 baz puan faiz artışına gerek yoktu, 350 baz puan artışla bunu çözebilirdi. Hızlı düşürmek zorunda kalındı. Buradaki dengeyi kurmak da aylar alıyor. Hep doğru zamanda doğru iş önemli.

BANKALAR GÜNAH KEÇİSİ GÖRÜLÜYOR REYTİNGİ YOK SAYAMAYIZ...

Güldağ: Türkiye üretici güç olarak baktığında iş yapabilme kapasitesine sahip bir ülke. Teminat mektubu meselesi de var. Mal alacağım, üreteceğim tekrar satacağım. Eskiden bunlar açık hesap yürütülen işlerdi. Şimdi “ya yarısını peşin gönder ya da teminat mektubu ver, ama öyle her bankadan da olmaz. Türk bankasından olmasa daha da iyi” diyor. Bu hala tam çözülemedi.

Ağaoğlu: CDS’imiz düştü, hatta bakanımız da bununla ilgili tweet attı. Ama düştüğümüz yer, çıktığımız yere göre çok daha yukarıda. Bizimle aynı gruptaki gelişen ülkelerin CDS’leri çok aşağıda. CDS eşittir Türkiye’nin risk primi ve risk priminin de yüksek olması, 250-270’lerde halen daha. Tamam 500’lerden aşağı geldik, o çok iyi bir haber de orayı da hak etmiyorduk. Hedeflediğimiz ihracata dayalı büyümeyi sağlayacak fonlama bize gelir mi? Orada bir sıkıntı var. Evet merkez bankalarından faiz artışı dönemi olmayacak; FED yatay, Avrupa piyasaları da belki sıfıra yaklaşır ama bizi çok etkilemez. Yurtdışı merkez bankalarından olumsuz bir şey gelemeyecek. Bunu bizim Merkez Bankası destekleyecektir. İçeriyi hallettiğimizi varsayarsak, dışarıya dönmemiz lazım. Bunun içinde bize dışardan bir kaynak gelmesi lazım. Ben o kaynak kısmında sıkıntılıyım. Teminat mektubu meselesini de bugünden yarına kolay çözülebileceğimizi zannetmiyorum.

Neden dersen; CDS’lerden örnek vereyim. 500’den 250’lere düşünce seviniyoruz da bu 100’lü rakamlardan 200’lü rakamlara çıktık. Adımız çıktı 9’a inmiyor 8’e… Öyle de bir sıkıntımız var. Bu bankaların, şirketlerin, bireylerin kolay kolay halledebileceği bir konu değil. Bir başka enteresan nokta da Türkiye’nin algısı, çok önemli. Türkiye’nin reytingi önemli. Hani o beğenmediğimiz reyting şirketleri var ya, maalesef biz onları yok hükmünde sayıyor olsak da bize mal satan veya para veren yurtdışındaki şirketler, bankalar, finans kurumları, üreticiler hala onları dikkate alıyor ve bizim piyasalarımızı riskli olarak görüyor. Risk primi indirme işi ne yazık ki iş dünyasının yapabileceği bir şey değil. Bizim ülke reytingini yükseltecek adımlar atmamız gerek. Şöyle bir sıkıntısı var, reytingi yükseltmek zaman alıyor. Bölgesel sebeplerden ve iç politika sebebiyle yükseltmek için gerekenleri bir türlü yapamıyoruz. Teminat mektubu konusunda bankacılık sektörüne haksızlık ediliyor. Onların suçu değil, günah keçisi gibi oluyor.

Güldağ: Evet şirketler diyor ki; niye vermiyorlar verseler ne olacak? Ağaoğlu: Bankacılık sektörünün kendi yetenekleri de törpülendi. Eski cengaverlikleri kalmadı. Bankaların sermaye yeterlilik oranları düştüğünde kredi iştahı azalıyor. Bu sebeple de teminat mektubu vermek konusunda temkinli yaklaşıyor. Esas burada mesele bankacılar neden yüksek faizle teminat mektubu veriyor sorusunu çözmek yerine, neden bize mal satanlar teminat mektubu istemeye başladılar sorusunu çözsek sorun kalmayacak.

Güldağ: Esas bataklığı kurutmak lazım.

“TL tasarrufları teşvik etmek için pozitif reel faizi de korumamız şart”

Güldağ: Bana sorulan en çok sorulardan biri mevduat faizleri bu kadar mı gidecek? Daha düşecekse biz ne yapalım? Ev mi alalım? Dolar alma diyordum ama yine de dolar mı alayım? Ev kısmı daha fazla sorulur oldu. Soranlardan birine konut stoğu var, bekleyebilirsin diyecek oldum. “Sen emlak sitelerine bakıyor musun? Uygun fiyata kaliteli bir tane buluyorsun ertesi gün giriyorsun, satılmış oluyor. Bu kadar hızlandı piyasa” dedi. Yatırımcı sence ne yapmalı?

Ağaoğlu: Gayrimenkul iyi olduğum alan değil. Ev alacak olanlar için söylediğim birşey var. İlk evini alıyorsa, spekülatif karar değildir. Yuva alıyordur. İkinci evi alıyorsa o spekülasyona girer. Bu arada spekülasyon kötü değil, kötü olan manipülasyon. Cebinde 500 lira yerine

100 dolar taşıyan kişi zaten spekülatördür. 100 dolar taşıyan doların TL’ye karşı daha fazla artacağını düşünen “sıradan” bir spekülatördür. Dolayısıyla, mevduata mı yatıralım? Dolar alalım faize yatıralım hem faizden hem reel artıştan mı kazanalım? Ev mi, araba mı alalım? Borsaya mı yatıralım? bunların hepsi kendi başına birer spekülatif karar. Ben hangisini seçersem seçeyim bir spekülasyon yapıyorum. Benim seçtiğim diğer alternatiflere göre daha iyi getirecek diyorum. Ev; borsadan, altından daha mı fazla getirecek diyorsunuz? Bazı bölgelerde evet, aldığınız fiyata göre, kalitesine göre evet. Ben bilmiyorum. Her halükarda bakması gereken şey; buradaki değer artışının, faiz, altın veya döviz artışından daha fazla olup olmayacağı... Halen daha ciddi konut stoku var. Son iki yıldır satamıyoruz. Kolay kolay erimeyeceğini düşünüyorum. Yatırım iştahı oluştuğunu zannetmiyorum. ‘Küresel etkiler bize olumsuz yansımayacak, durağan ortam bize pozitif yansıyacak’ demiştim. O da en fazla Borsa’ya yaradı. Son zamanlarda borsa yükseldi. Gelen yatırımcılar arttı. Bunun en önemli sebebi faizlerin düşmesi. Fakat faizlerin düşüşü, dövize gidiyor. Döviz tarafında ise kamu bankası, swap işlemleri vs’lerle garip bir kısır döngü oluştu. Dövizden korkanlar, düşük TL faiz ortamında döviz alıyorlar. Sonra onu bankaya yatırıyorlar. Banka bunu merkez bankasına veriyor, swap yapıyor. Hem kuru kontrol etmiş oluyoruz hem böyle garip bir devir daim makinası gibi bir şey çalışıyor. Ancak buradaki problem, döviz faizleri de çok düştü. İlla dövizde kalacağım diyenlere, yurtdışında; Türkiye’deki getiriden daha cazip alternatifler oluşmaya başladı. Hal böyle olur ise Türkiye’den yurtdışına sadece yüksek faiz için bile çıkış olabilir. Çarklar dönmeyebilir. Faizleri de düşürürken TL tasarrufları teşvik etmek için pozitif reel faizi de korumamız şart.

Güldağ: Kırılgansa kırılabilir. Borsanın çıkışının devamı gelir mi? 45 bin civarı yeni yatırımcı gelmiş. Yükselişle birlikte insanlar borsaya bel bağlamaya başladı. Burada bir hüsran bekler misin?

Ağaoğlu: Risk almayı seven yabancılar da geldi. Çoşkuyla giden bir hareket oldu. Düzeltme yapmadan sert yükseldi. Bu ne demek; bu hırs ve açgözlülükle yaşanan yükseliş, boşluklu yaşanıyor. Maliyet oluşmadı bazı bölgelerde. Bu demektir ki; daha az katılımcıyla gidiyor yukarı doğru. Düzeltme olması yeni katılımcıları da denklemin içine dahil edeceği için daha fazla insanla daha geniş bir maliyet bandı oluşursa onun aşağı inme oranı görece olarak azalır. Az sayıda kişi ile yukarı çıkar, onlar da yeni katılımcılara bu malı devrederse, hüsran olur. Düzeltme gelsin; hem önceden almış olanlar karlarını alıp cebine koysun, hem de yeni gelenler de fahiş fiyatlardan alıp üzerlerine bir tsunami gelmesin’ noktasındayım. Düzelterek gitmesinde de fayda var. Borsa tarafında pozitifim. Düzeltme olursa, borsadaki potansiyel daha güvenilir potansiyel olur.

Bakanlık harekete geçti... Açık büfelere inceleme: Gıda israfı önlenecek Mert Başaran’dan finansal özgürlük yolunda altın ipuçları Altın zeytin ilk kez görücüye çıktı! 300 dolardan satılıyor Bakan Yumaklı: Deprem bölgesi için 46 milyar liralık su yatırımı planlandı Kredi ve kredi kartı borcu nasıl yapılandırılacak? İşte örnek ödeme tablosu İPA Başkanı Buğra Gökce: 784 bin kişi yasal takip altında