Makine sektörü 2030’da 63.3 milyar dolar ihracat hedefliyor
Ticaret Bakanlığı İhracat Ana Planı kapsamında stratejik sektörler arasında konumlandırılan makine sektörü, 2030’da 63.3 milyar dolarlık ihracat hedefliyor.
Makine sektörü, Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) organizasyonuyla Makine Sektör Çalıştayı’nda buluştu. Çalıştay, MAİB Başkanı Kutlu Karavelioğlu’nun makine sektörünün son 17 yılda makine dış ticaretinden aldığı payı, dünya ortalamasının dört misli hızla artırarak yüzde 0,4’ten yüde 0,8’e yükselttiğini ve 2019 yılını 18 milyar dolara yakın bir seviyede ihracatla tamamlayacağını vurgulayan açılış konuşmasıyla başladı. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, çalıştayda sektör dernek başkanlarının değerlendirme ve önerilerini dinledi, Bakanlık olarak makine sektöründe ihracatın artırılması için attıkları adımları aktardı.
Hedef sektörlerin uluslararası rekabet gücünü artırmak üzere bir yol haritası belirlediklerini belirten Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan şunları ifade etti: “Mevcut olduğumuz pazarlarda rekabet gücümüzü artırmaya çalışırken, yeni ürün ve stratejilerle yeni pazarlara girmeyi hedefliyoruz. Küresel teknoloji savaşları içinde yüksek teknolojili ürün ihracatına yönelik önemli fırsatlar var. İhracatçılarımızla birlikte bunları iyi değerlendirmeyi amaçlıyoruz. Hedef sektörler arasında makine sanayiine yer verdiğimiz İhracat Ana Planı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı'nda stratejik sektörlerin kesiştiğini görüyoruz. Sürdürülebilir büyümenin odak noktası Ar-Ge, inovasyon ve teknolojik gelişimdir. Yol haritamızı belirlerken, uluslararası rekabetteki gücümüzü artıracak şekilde dünyadaki bu trendleri dikkate alıyoruz.”
“Makine sektörü rekabetçi olamazsa, Türkiye de rekabetçi olamaz”
Makine sanayiinin iyi örgütlenmiş, katılımcı ve disiplinli bir sektör olduğuna dikkat çeken Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, sektörün önemli gündem maddelerinin, Bakanlıkların eş zamanlı Strateji Belgelerinde güçlü vurgularla yer almasından memnun olduklarını belirterek şunları söyledi: “Makine sektörü dünyanın en büyük ticaret alanıdır. Uluslararası rekabet makine, elektronik ve yazılımın birlikte geliştirilmesini şart koşmaktadır. Makine ihracatımız 17 yıldır dünya ortalama artışının dört misli bir hızla artıyor. Türkiye makine sektörü eşi görülmemiş bir başarı hikâyesi yazıyor. Ülkemizin hedef ülkelerde ve potansiyeli yüksek ürün gruplarında beklenen ihracat artışını bütün ülkelerde ve sektör genelinde de yakalayabilirsek 2030 yılında 4,5 trilyon dolara ulaşması beklenen dünya makine ihracat pazarından 63,3 milyar dolar pay alabiliriz.”
Yakın tarihe kadar ticarette ve üretimde lider ülkelerin hem katma değeri düşük hem de orta segment ürün gruplarında liderliği Doğu’ya kaptırmanın telaşını yaşadığına dikkat çeken Karavelioğlu, “Dünyada üretilen makinelerin yüzde 20’ye yakınını üreten Çin’in en fazla yatırım yaptığı alan ısrarla makine imalatıdır; üretim gücünü teknoloji seviyesini yükseltmek hedefiyle tahkim ediyor. Bütün gelişmiş ülkelerin sanayi ve dış ticaret stratejilerinin merkezinde makine ve teknolojide liderlik hedefi var. Makine sektörümüz rekabetçi olamazsa, Türkiye de rekabetçi olamaz” dedi.
“Firma sayısı değil, ölçeği büyümeli”
Bakanlıkların odak sektör olarak makine sektörünü seçmesinin üretim, teknoloji ve dış ticaret alanlarında kapsamlı ve detaylı programlar hazırlamayı zorunlu kıldığına dikkat çeken Karavelioğlu şöyle konuştu: “Ölçek sorunumuz var. Firma sayısını daha fazla artırmak yerine ölçeklerinin büyümesini sağlamalıyız. Bunun için de kayıt dışı ile hep birlikte mücadele etmeliyiz. Fikri mülkiyet ile Piyasa Denetleme Gözetleme en önemli koruma araçlarımızdır. Ölçek sorununu aşmak üzere teşvik ve desteklerin de seçici, yönlendirici, performansa dayalı olması gerektiğine fakat makine ithalatını kolaylaştırmaması gerektiğine inanıyoruz.”
Karavelioğlu, ihracatın ve ihracatçının finansmanının da öncelikli konular arasında yer aldığını belirterek, “İhracatı en fazla oranda destekleyen Eximbank bizde fakat desteklerin kısa vadeli olması makine sektörünü olumsuz etkiliyor. Makineler orta uzun vadeyle satılır ve alıcı finansmanı esastır. Türkiye’nin ihracatının yüzde 10’undan fazlasını yapan sektörümüzün Eximbank kaynaklarının sadece yüzde 4’ünü kullanıyor oluşu, bu konuda sektörel açılımlar gerektiğini gösteriyor” dedi.
Son iki yılda kurulan 150 Ar-Ge ve tasarım merkezinin katkı vermesi için zamana ihtiyaç olduğunu belirten Karavelioğlu, “Yüksek teknolojili makine imalatı, bilhassa mühendislik makineleri referansla satılır. İş bitirme belgeleri özel imalat veya projeli işlerde bir sertifikasyon mahiyeti taşır. Bu referanslar ancak yurtiçinde yapılacak işlerle sağlanabilir. Kamu yatırımlarını lehimize çevirmek zorundayız” dedi.
“Üreticilerin rekabet gücünün korunması gerekiyor”
Makine imalatçılarının rekabet gücünü koruması gerektiğine, aksi halde yerli sanayicinin ithalata yöneleceğine dikkat çeken Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede, “Stratejik sektörler arasında yer alan ve Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı'nda öncelikli alan olarak belirlediğimiz makine sektöründe zaman zaman firmaların Uzak Doğu ile rekabet etmekte zorlandıklarını görüyoruz. Yerli makine imalatçılarının yurt içindeki etkinliklerinin korunması önceliğiyle gerekli düzenlemelerin hayata geçmesinin, Türkiye'nin sanayileşmesi yönünde önemli bir adım olacağına inanıyoruz” dedi.
“İhracatçı tüm sektörler yerli makine kullanmalı”
En büyük potansiyelin ve en çok gidilecek yolun makine sektöründe olduğunu belirten TİM Başkanı İsmail Gülle, otomotivden tekstile, halıdan tarıma ve daha birçok sektörde üretimin makinelerle gerçekleştiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Sadece makine ihracatında değil, diğer sektörlerin ihracatında da yerli makine kullanımının artması gerekiyor. Makine sektöründeki Ar-Ge yatırımları ve patent sayısı toplam imalat sanayi içinde yüzde 20’ye ulaşıyor. Tescilli marka sayısı 3 bin 987’e yükseldi. Makine sanayii en fazla Ar-Ge Merkezi olan sektör. Sadece geçtiğimiz sene 59 yeni Ar-Ge merkezi açıldı, bu alanda toplam sayı 176’ya yükseldi. Makine sektörümüz 5,6 dolar birim fiyatla katma değer ortalamamızın çok üzerinde seyrediyor. İhracatçılarımızın yoğun gayretleriyle yakalamış oldukları başarılı ivme sayesinde, 2010 yılında yüzde 40 seviyesinde olan sektörümüzdeki ithalatı karşılama oranını bugün yüzde 62’ye taşımayı başardık.”