Konutlar yatırımcıya gidiyor
Türkiye'de 2014-2020 yılı arasında 5 milyon 331 adet konut üretilip piyasa sunulmasına karşın ev sahipliği oranı aynı dönemde yüzde 3,3 düşerek 57,8 oldu. Kiracılık oranı ise 4,1 artarak 26,20'ye yükseldi. Sektör temsilcilerine göre üretilen konutları yatırımcı grup aldı.
Haber Merkezi |Leyla İLHAN
Türkiye’de konut sahipliği oranında düşüş devam ediyor. 2014’te yüzde 61.1 olan konut sahipliği oranı 6 yılda 3.3 oranında azalarak 57.8’e geriledi. Bu dönemde yaklaşık olarak 5 milyon 331 adet konut tamamlanarak piyasaya sunulurken, kiracılık oranı ise aynı dönemde 4.1 puan artarak 26.20’ye çıktı. Üretimin yüksek olmasına karşın konut sahipliğinin düşmesinin hanelerin özellikle düşen alım gücünden dolayı konuta erişememesinden kaynaklandığı kaydediliyor.
Satışların artışı ise konutu alan kişilerin yeniden konut alım yaptığıyla açıklanırken, hanelerin yeniden konuta ulaşması için erişilebilir fiyata konut üretiminin gerekliliği ifade edildi. Bunun içinde daha küçük metrekareli konutlardan, paylaşımlı ev gibi yeni konseptler geliştirilmesinin yanı sıra kredilerde 10 yıl olan ödeme sürelerinin 20-25 yıla çıkarılması gerektiği dile getirildi. Bu alanda oluşan ihtiyacın giderilmesi içinde erişilebilir konut üretiminin yıllık 1 milyonun altına düşmemesi gerektiği belirtildi.
“Üst gelir grubu konuta erişiyor”
Bu durumda konuta üst gelir grubunun eriştiğini ifade eden Büyükduman, “Bu grubun konutları kiraya verdiğini gösteriyor. Ayrıca konuta erişim gücü olsa bile toplumun bazı kesimleri konut sahibi olmak yerine kiracı kalmayı tercih ediyor olabilir. Gençler daha uzun süre bekar kalıyor, bekar kalınca daha uzun süre kirada kalıyor. Bu grubun da toplum içindeki payı genişliyor. Birde böyle bir sosyolojik gerçeklik var” dedi.
“Üretimi 1 milyonun altına düşmemeli”
Önümüzdeki dönemde yeterli kadar yeni konut üretilemeyeceği bir barınma riski oluşabileceğini dile getiren Büyükduman şu öneriyi sundu: “ Barınma krizinin oluşmaması Türkiye’de en az 3 yıl boyunca konut üretimi 1 milyonun altına düşmemeli. Ayrıca maliyetler çok yüksek bu nedenle erişilebilir konut içinde küçük konut üretilmeli. Çünkü 100 metrekarelik bir konutun fiyatı ortalama fiyatı 1 milyon 400 bin TL iken, konutu küçülterek kullanılan arazi ve inşaat maliyetleri düşürülerek çok sayıda insana barınma sunulabilir.”
“Konut finansmanı uzun vadeliye dönmeli”
Ayrıca KDV harcı ve tapu harçlarında ve yarı mamulde vergi indirimleri sağlanabilir. Böylece üretici uygun imkanlarla ürettiği zaman uygun fiyatlarla satabilir. Diğer türlü yüksek fiyata üretip yüksek fiyata satmak durumunda kalıyor” dedi. Diğer taraftan artan konut fiyatları nedeniyle bankadan kullandırılan kredi miktarının artırılmasının önemli olduğunu aktaran Babacan, “Türkiye’de konutta arz sıkıntısının yaşanmaması için 1.5 milyon adet konut üretilmeli. Bu üretim için alım gücünün yükseltilmesi daha önemli. Bunun içinde enflasyonun böyle yüksek olduğu bir dönemde faizin oranlarının düşürülmesinden ziyade verilen kredi miktarının artırılması ve uzun vadeler daha önemli diye konuştu” diye konuştu.
Bu önlemler alınmadığı taktirde bundan 6 yıl sonrası alınan ruhsat sayılarına bakıldığında üretimin önceki 6 yıla göre yarı yarıya azalacağını dile getiren Babacan şunları söyledi: “Yıl 2028 olduğunda 5.5 milyon konut yerine 1.5 milyon konutun üretildiğini konuşacağız. Buda alıcının konuta erişmesi açısından olumsuz bir süreç. Bu açıdan TOKİ özellikle alt gelir grubuna yönelik daha fazla konut üretebilir. Çünkü bizim gibi üreticilerin yüksek fiyata satmasının en büyük nedeni arsa fiyatları. Oysa kamu arsaya bir bedel ödemediği için alt gelir gurubuna üretim yapma imkanı var. Bu konuda konsantrasyonunu artırabilir.”