Konkordato zincirleme etkiye yol açarken, işsizliği artırabilir

Türkiye’de son günlerde konkordato açıklamaları giderek sıklaşırken, bu artışın nedenini uzmanlar nasıl açıklıyor?

Haber Merkezi |

Kapanan şirketlerde sayı giderek artarken, ilk 7 ayda konkordatoya başvuran şirketlerin sayısı da geçen yılı geride bıraktı.

Konkordato, iflas durumu olmazken, borçlu şirketlerin borçlarını ödemekte zorlandığını gösteren bir durum olarak, şirketlerin mali durumunu düzeltip iflastan kurtulmasını amaçlayan bir süreç. Ancak iflasla sonuçlanma olasılığı da var ve bu süreçte ödemelerde de aksamalar görülebiliyor.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) verilerine göre, temmuz ayında kapanan şirket sayısı geçen yıla kıyasla yüzde 39,8 oranında artarken, ilk 7 ayda kapanan şirket sayısı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 28,3 arttı. Kurulan şirket sayısındaki artış temmuzda yüzde 4,2 seviyesinde kalırken, ilk 7 ayda da geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14,5 azaldı.

Konkordato Takip sitesinin Basın İlan Kurumu’ndan aldığı verilere göre, bu yılın ilk 7 ayında, en çok inşaat sektöründe olmak üzere toplam 1.554 konkordato talebi oldu. Geçen yılın tamamında bu sayı 1.516 olmuştu. Bu yıl görülen artış, 2018-2019 yıllarındaki konkordato patlamasıyla aynı seviyede seyrediyor.

Ocak ayından beri sürekli artan konkordato talebinin, yıl sonuna kadar 3 binin üzerine çıkması bekleniyor.

BBC Türkçe’den Fundanur Öztürk haberine göre, sektör temsilcileri, ekonomide ciddi bir durgunluk yaşandığını ve şirketlerin mali darlık içinde olduğunu belirtti.

Şirketler paraya ulaşmakta ciddi zorluk yaşıyor

Konkordato, borçlu şirketlerin mali durumunu düzeltip, iflastan kurtulmasına ve alacaklılarının da bir vadeyle alacaklarını almalarına yararken, konkordato başvurusu kabul edilen şirketlerde haciz işlemi yapılamıyor, bankalar kredilerini geri çağıramıyor, ipotekler satışa çıkarılamıyor. Bir nevi geçici koruma sağlanıyor.

İcra ve İflas Hukukçusu Prof. Dr. Serdar Kale, 2024’te 2018-2019 döneminden daha kötü bir tablo olduğunu söylerken, durgunluğun daha geniş bir zamana yayıldığını söyleyerek, şirketlerin paraya ulaşmakta ciddi zorluk yaşadığını belirtiyor.

Kale, yüksek kredi faizleri ve taşınmazların nakde çevrilememesi gibi nedenlerle şirketlerin likidite sorunu yaşayarak borçlarını ödeyemez hale geldiğini ve konkordatoya başvurduğunu belirtiyor.

İnşaat ve tekstil önde geliyor

Sektör temsilcileri, inşaat ve tekstil sektörünün konkordato konusunda önde geldiğini söylerken, artan işçilik maliyetleri ve azalan karlılığın bu süreci tetiklediğini belirtiyor.

Bir konkordato danışmanı, kurdaki baskının azalmaması nedeniyle tekstil sektöründe ciddi bir kriz olduğunu söylerken, ilaç ve tıbbi cihaz sektörü de benzer şekilde risk altında bulunuyor. Dövize bağlı hammadde maliyetleri yükselirken, ürün fiyatları baskı altında kalıyor.

Konkordato süreci şirketler için maliyetli olabiliyor

Konkordatoya başvuran şirketlerin, genellikle büyük sermayeli şirketler olduğu görülürken, mahkemeye sunulan proje ve evrakların hazırlığı, şirketlerin maliyesinin denetlenmesi gibi tüm masraflar milyonları buluyor.

İcra ve İflas Hukukçusu Prof. Dr. Serdar Kale, “Konkordato, maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle küçük ölçekli KOBİ'lerin son çare olarak başvurduğu, parası olan büyük şirketlerin daha etkin kullandığı bir çözüm yolu haline geldi" derken, büyük ölçekli şirketlerin konkordato ilan etmesi alacaklı olan KOBİ’leri de konkordatoya itiyor.

Bir şirket konkordato ilan ettiğinde, borçları askıya alındığından onunla iş yapan ve alacaklı olan şirketler de likidite sorunu yaşıyor.

Kale, konkordato ilan eden büyük şirketten alacağını tahsil edemeyen KOBİ’lerin de konkordatoya mecbur kaldığını şu şekilde anlatıyor:

“Sektördeki önemli bir aktör konkordato ilan edip borçlarını ödeyemeyecek duruma gelince, bu bir domino etkisi yaratıyor ve onunla çalışan diğer firmalar da aynı noktaya geliyor. Çünkü borçlarını alamıyorlar. Örneğin Türkiye’nin her tarafında işler yapan ve taşeronları olan bir inşaat firması borcunu ödemeyince alt taşeronları da borçlarını ödeyemedi ve böyle bir sarmala girdiler. Konkordato sayısının artmasındaki önemli sebeplerden biri de bu."

“Firmalar zincir etkisiyle konkordatoya başvuruyor”

Başkent Üniversitesi Finans ve Bankacılık Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adalet Hazar, zincirleme konkordato etkisini şu şekilde açıklıyor:

“Düşünün ki bir firmaya, vadeli satış yaparak çok ciddi miktarda ham madde satıyorsunuz. O firma konkordato ilan ettiğinde sizin hem paranızı alamıyorsunuz hem de elde etmediğiniz bir gelirin vergilerini ödemek zorunda kalıyorsunuz. Bu da hiç ummadığınız, beklemediğiniz firmaları likidite sıkışıklığına sokuyor. Bir kısım firmalar da bu zincir etkisiyle konkordatoya başvuruyor."

Kale, konkordato dalgasının KOBİ’lere sıçramasının çok daha riskli olacağını söylerken, orta ölçekli bir şirketin konkordato ilan etmesi halinde alacaklısı olan daha küçük ölçekli şirketlerin direkt batabileceğini belirtiyor.

Alacaklıların borcunu tahsil edebilmesi uzun yıllar alıyor

Bir şirketin konkordato başvurusu mahkeme tarafından geçerli bulunursa, 3+2 aylık geçici mühlet kararı veriliyor. Karardan itibaren şirketin tüm borçları donduruluyor, icra takibi başlatılamıyor ve şirket de ticari faaliyetlerine devam ediyor.

Mahkemenin atadığı konkordato komiserleri, şirketin bilançosunu inceliyor ve borçlarını ödeyip ödeyemeyeceğini belirliyor. 5 ayın sonunda komiserler şirketin borçlarını ödeyebileceğine kanaat getirirse, mahkeme 12 aylık kesin mühlet kararı veriyor ve alacaklılarla bir ödeme planı yapılara anlaşılmaya çalışılıyor.

Alacaklıların planı kabul ederse, mahkeme konkordato tasdik kararı veriyor ve şirket bu süre içinde borçlarını ödemeye başlıyor. Bir konkordatonun tasdik süresi iki yıla yakın sürüyor.

Ödeme planı vadesi de uzadığında alacaklıların borcunu tahsil edebilmesi uzun yıllar alıyor.

Bilerek süreç uzatılabiliyor

Sektör temsilcileri, yıllara yayılan bu sürecin, alacaklı şirketleri batağa sürüklediğini belirtirken, kötü niyetli şirketler ve onlardan maaş alan komiserlerin de bu süreci bilerek uzatabildiğini ekliyor.

Bir konkordato danışmanı, “Komiserlere mahkeme tarafından bir maaş bağlanıyor ve maaşı da peşinen şirket tarafından ödeniyor. Bu insanlar daha uzun süre maaş alabilmek için süreci uzatıyorlar. Bunun önüne geçilmediği sürece bu süreler maalesef uzayacak" diyerek durumu özetliyor.

Kale, birden fazla şirketli bir dosyada genelde 3 komiserin görevlendirildiğini ve bir şirketin 5 aylık komiser masrafları için yaklaşık 3 milyon TL ödediğini belirterek, “Kimi zaman komiserler, maaşının sürmesi için sürecin uzamasını tercih edebiliyor ama kanun ne diyorsa onu yapan ve gerekli gördüğü durumda şirketin konkordatoyla bağını kopartan bağımsız komiserler de var” diyor.

Kötü niyetli şirketler konkordato sürecini suistimal ediyor

Prof. Dr. Hazar, bazı kötü niyetli şirketlerin de konkordato sürecini suistimal ettiğini söylerken, şu ifadeleri kullanıyor:

“Konkordato, faaliyetini sürdürmek isteyen ancak likidite sıkışıklığı yaşayan firmalara, iflas etmemeleri için sağlanan bir kolaylık. Ancak şirketlerin bir kısmı kötü niyetli olarak bu sürece başvuruyor. Geçmiş borçlarını yıllarca ödemekten kaçıp, bu sürede kendini yeni bir iş ortamı yaratmayı ve sıfırdan başka bir firmayla devam etmeyi hedefliyorlar.”

Konkordato başvurularındaki artış Türkiye ekonomisi için ne gösteriyor?

Hazar, enflasyon kaynaklı yüksek maliyetlerin ve enflasyonla mücadeleye yönelik politikaların bu sonucu yarattığını söylerken, bu durumun ekonomik konjonktür düzelmediği sürece böyle devam edeceğini öngörüyor. Döviz, enflasyon ve fiyat artışlarının bir zincir olduğunu söyleyen Hazar, “Hepsi birbirini tetikleyen unsurlar” diyor.

Yüksek kredi oranları da likidite sorunlarına yol açarken, kredi kısıtları da şirketleri zorluyor. Hazar, “Konkordatoya başvuranlara zaten kredi verilmiyor. Onlara mal satan, hala ayakta kalan firmalar için de bankacılar ufukta aynı riski görüyor ve onlara karşı da daha kısıtlı kredi kaynaklarını açıyorlar" diye de ekliyor.

İşsizlikte artışa yol açması bekleniyor

Kapanan şirketlerin artmasının doğal bir sonucu, işsizlikte artış olurken, Kale, konkordatoya başvuran şirketlerin ilk yöneldiği alanın personel olduğunu şöyle anlatıyor:

“Mesela 300 çalışanı bir şirket konkordato başvurusunda, tasarruf tedbirlerine gideceğini ve 200 işçiyi işten çıkarıp, şubeleri ve fabrikaların bir kısmını kapatacağını söyledi. İş gücü daralmasını olmazsa olmaz bir sonuç olarak görüyorum."

Dünyanın en pahalı alışveriş caddeleri açıklandı: İstiklal Caddesi kaçıncı sırada? Finansal performansın anahtarı: Dupont analizi Sıfır araçlarda kampanya yarışı başladı! İşte yılsonu fırsatları... Sıfır faiz, takas desteği! AKOM açıkladı: İşte fırtına ve yağışın İstanbul'a bilançosu Öğretmenlerin 24 Kasım beklentisi: Birer maaş ikramiye Türkiye dünyanın en sinirli ikinci ülkesi oldu!