Kamu borçlanmasında kriz kapıda

Kriz kehanetleri ile tanınan yatırımcı Marc Faber krizin kapıda olduğunu söyledi. Faber, kamu borçlanmasının yüzdesel olarak bakıldığında Batılı ülkelerde gerçekten endişe verici olduğunu ve kesinlikle bir krize doğru gidildiğini belirtti.

Haber Merkezi |

Uluslararası finans piyasalarındaki kriz tahminleri dolayısıyla "Doktor Kıyamet" olarak bilinen yatırımcı Marc Faber, Çin ekonomisi ve kamu borçlanması hakkında Bloomberg HT’ye özel açıklamalarda bulundu.

The Gloom, Boom & Doom Report'un da yayıncısı ve editörü olan Faber, ABD seçimlerine ilişkin yaptığı tahminde Kamala Harris yerine Donald Trump'ın seçilme ihtimalinin Avrupa Birliği ile olan ilişkilere etkisine değindi. Trump’ın Harris’e kıyasla iş dünyasına daha yakın olduğunu kaydeden Faber, aynı zamanda Trump’ın Ukrayna-Rusya arasındaki savaşa barış getirme niyeti olduğunu söyledi.

“Tabii ki bu Avrupa ekonomisine fayda sağlayacak bir gelişme olacaktır.” diyen Faber, kazananı olmayan bir savaşın devam etmesindense bitmesinin ekonomiyi destekleyeceğini, dolayısıyla Avrupa ekonomisi için Trump’ın kazanmasının Harris’in kazanmasından daha faydalı olacağını söyledi.

Goldman Sachs ve Citibank gibi Wall Street devlerinin son analizleri, S&P 500'de büyük getiri döneminin sona erdiğini gösteriyor. ABD piyasaları için beklentilerini paylaşan Faber, bu analizin aşağı yukarı doğru olduğunu düşündüğünü kaydetti ve şöyle devam etti:

“Piyasalara baktığımız zaman dalgalı bir şekilde ilerliyor. Varlık piyasalarında özellikle 2018-2019’a kadar süren bir yükseliş trendi vardı ve Türkiye’de buralarda para basma durumu vardı. Para basıldığı dönemlerde nominal değerli anlamda artış oluyor. Reel olarak çok fazla arttığını görmüyoruz. Örneğin 2024’te ABD hisse piyasalarında yüksek seviyeler karşımıza çıktı. ABD’de Döviz cinsi listelenmiş varlıklara baktığımızda 2010 seviyesinde yükselmişti. Sonrasında 2011 seviyelerine yükselmişti. Bunu nasıl ölçtüğünüze bağlı. Bence merkez bankaları ve bundan sonra yapılacak para basma durumları küresel çapta enflasyonist bir ortam yaratacaktır. Reel anlamda getiri sağlamayacaktır. Bu da bir şekilde insanların yaşam standartlarını yükselten bir durum değil.” dedi.

“Kesinlikle bir krize doğru gidiliyor”

Bazı gözlemciler, bir sonraki krizin kamu borçlanmasından kaynaklanabileceğini belirtiyor. Küresel piyasalarda kriz tahminleriyle nam salan Faber, bu alanda bir kriz görüp görmediğini açıkladı.

Kamu borçlanmasının yüzdesel olarak bakıldığında batılı ülkelerde gerçekten endişe verici olduğunu kaydeden Faber, “Daha da endişe veren şey şu: ABD’deki her iki aday da herhangi bir şekilde mali açıkları hiç umursamıyor gibi duruyor. Hem Trump hem de Harris bir şekilde hükümet borçlarını daha da artıracak adımlar atacak. Hükümet borçlar o kadar yüksek ki faiz indirimleri belki etkisini göstermeyecek bile.” dedi.

18 Eylül’de Fed’in faizi 50 baz puan indirdiğini hatırlatan Faber, burada tahvil ve uzun vadeli faizlerin yükseldiğini söyledi. “Fed’in faiz indirdiği noktada bu oldu” diyen Faber, bu durumun endişe verici bir gelişme olduğunu ve kesinlikle bir krize doğru gidildiğini söyledi.

“Çin yüzde 4’ün üzerinde büyüyemez”

Çin'in açıklanan teşviklere rağmen beklenen ekonomik dinamizm seviyesine ulaşamamasının dünya ekonomisi için ne anlama geldiğini açıklayan Faber, Çin’in eskiden olduğu gibi büyüyemediğini ve bunun da bir sebebinin olduğunu kaydetti. “Çin’in nüfusu artık eskisi gibi artmıyor, hatta daralmaya gidecek gibi duruyor.” diyen Faber, Çin’de çok fazla stok fazlası olduğunu ve hane halklarında çok fazla borçluluk oranları olduğunu söyledi. Faber şöyle devam etti:

“Çin ekonomisinin çökeceğinden bahsetmiyorum ama şu an itibarıyla anlamlı bir büyüme çok zor. Yüzde 4 büyüyebilirler ve bunu yaparlarsa şanslılar. Ancak yüzde 4’ün üzerinde büyüyemezler. Daha önce yüzde 8 oranında büyüyebiliyorlardı. Kovid sonrasında şimdiye kadar ki rakamlara baktığımızda ekonomik refah ve yaşam şartları kötüleşti. Kişisel tüketimlere baktığımızda büyük fiyat artışlarından dolayı halk sıkıntı çekiyor.

“Türkiye’de 2025’te bir alım fırsatı olacak”

Türkiye'deki enflasyonun ana eğilimi henüz para otoritesinin kolayca gevşetebileceğini göstermiyor ve parasal gevşemenin en geç gelecek yılın başında başlaması bekleniyor. 2025'in gelişmekte olan piyasalar için gevşeme açısından uygun olup olmayacağını değerlendiren Faber, “Değerli metallere yatırım yapılması gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla burada değerlemeler epey düşük. Türkiye’de 2025’te bir alım fırsatı olacak. O noktadan sonra ABD tarafında satış fırsatları oluşacak” dedi.

TUSAŞ'a yönelik hain saldırıda Hürjet detayı! Bakan Uraloğlu açıkladı Piyasa psikolojisini anlamanın anahtarı: Mum formasyonları Kırmızı et tüketimi alarm veriyor: Kişi başı tüketim 10 kilonun altına indi Fiyat/kazanç oranı ile hisse senedi seçimi stratejileri! Papara Holding, yatırım teknolojileri şirketi Finfree’yi satın aldı İzmir depreminin 4. yılında kritik uyarı: '7 büyüklüğünde deprem üretebilir'