İzmir’in EXPO sevdası bitmedi

İzmir’in Milano’ya karşı EXPO’yu kaybetmesinin kendisini kentin yönetimine talip olmak için harekete geçirdiğini söyleyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, hem 2026 Botanik EXPO’ya hem de 2030 Büyük EXPO’ya aday olduklarını söyledi.

Ahmet USMAN

Aklının bir köşesinde hep yerel yöneticilik yapma hedefi olan Tunç Soyer, uzun bir süre turizm alanında çalıştı, İzmir’in ilk EXPO adaylığında genel sekreter olarak sürecin içinde yer aldı. EXPO’da İzmir, Milano’ya karşı kaybedince, yerel yöneticilik yapma isteğini hayata geçirmek için Seferihisar Belediye Başkanlığı için CHP’den aday oldu.

10 yıl boyunca Seferihisar’da başkanlık görevini yürüten Soyer, Türkiye’yi “sakin şehir-cittaslow” kavramı ile tanıştırdı. Bir şehrin yavaşlayarak da kalkınabileceğini gösteren Soyer, geçen yıl CHP’den aday olduğu İzmir’e Büyükşehir Belediyesi Başkanı seçildi. İzmir’de önceliği arka sıradakilerin hayatını kolaylaştıracak projelere vereceğini belirten Soyer, 2026 Botanik ve 2030 Büyük EXPO adaylık sürecinde de kaptan köşkünde yer alacak. Başta tarım ve turizm olmak üzere İzmir’in potansiyelinin gerisinde olduğu sektörlere yönelik çalışmalar yapacağını ifade eden Soyer, Ege Bölge Temsilcisi Yaşar Kuş ile sorularımızı yanıtladı.

● Seferihisar’da 10 yıllık deneyimin ardından, büyükşehre başkan oldunuz. İlçe belediye başkanlığı ile büyükşehir belediye başkanlığı arasında nasıl bir fark var?

İçerik olarak fark etmiyor. Belediye başkanlığı içeriği ölçekle değişen bir kurum değil. Ölçekle çok şey değişiyor ama içerik bunlardan değil. Hedefler, vizyon, insan malzemesi, sıkıntılar, problemler, fırsatlar üç aşağı beş yukarı her belediyede aynı. Ama ölçeğin değiştirdiği unsur zaman kısıtlaması. Küçük bir belediyede zamanı daha rahat planlayabiliyorsunuz, burada ise daha sıkıntılı.

ULAŞIM AVANTAJLARIMIZ GURUR VERİYOR

● Seçildiğinizden bu yana en çok hangi projenizle gurur duyuyorsunuz?

Ulaşımda sağladığımız avantajların önemli olduğunu düşünüyorum. Gece sabaha kadar toplu ulaşım araçlarının devam etmesi, sabahın erken ve akşamın geç saatlerinde yüzde 50 ucuz ulaşım imkanı bunların başında geliyor. Sosyal hizmetlerle ilgili çalışmalar yaptık. Masal evleri açıyoruz. Bunları yaygınlaştıracağız. İhtiyaç sahiplerine sütün yanı sıra kavurma dağıtımına başlayacağız. Bir yandan da Halk Gıda adını verdiğimiz bir üst başlıkla küçük üreticinin ürünleriyle tüketiciyi buluşturacağımız platformlar oluşturuyoruz. Halk Bakkal bunlardan biri olacak. Aydın Büyükşehir Belediyesi ile birlikte Buca’da Halk Et marketini kurduk. Kemeraltı’daki Balıkçılar Çarşısı’nda yapımı devam eden, sadece kooperatif ürünlerinin satıldığı bir merkez kuracağız. Seçim kampanyamızda hep arka sıradakilerden bahsetmiştik. Arka sıraların hayatını kolaylaştıracak adımlar atmaya devam edeceğiz.

BİR ÇOK DİNAMİĞİ İÇİNE ALAN YAPILAR KURUYORUZ

● İzmir’in ekonomik anlamda potansiyelinin çok gerisinde olduğunu söylüyorsunuz. Yerel yönetim olarak hangi sektörlere öncelik veriyorsunuz?

Bizim açımızdan kent ekonomisinin iki büyük başlığı var: Tarım ve turizm. Sanayi ekonomi için önemli bir başlık ama o daha çok kendi yağıyla kavrulan ve kendi önünü açan bir sektör. İzmir, Türkiye’de sanayinin kalelerinden biri. Gerektiğinde üzerimize düşeni yapıyoruz ama bize çok fazla ihtiyaçları yok. Bizim liderlik yapmamız gereken iki büyük sektör tarım ve turizm. Her ikisi ile de çok konsantre olduk ve çalışıyoruz. Bunu da sadece büyükşehir belediyesi olarak yapalım istemiyoruz. O nedenle İzmir’in bir çok dinamiğini içine alan yapılar kuruyoruz. Bir tanıtma vakfı vardı onu canlandırdık, turizm konusunda çalışan herkesin içinde olduğu bir zemin yarattık. Biliyoruz ki turizm sadece ekonomik bir sektör değil. Aynı zamanda kültürlerin alışverişinin yapıldığı, farklılıklara tolerans gösterilen, hatta zenginlik kabul edilen bir platform. Aslında hayatı iyileştiren, demokrasiye hizmet eden bir olgu. İzmir turizm potansiyeli çok yüksek bir şehir. Antalya’nın 17-18 milyon turist çekerken, İzmir’in 1.5-2 milyon turist alması kabul edilebilir değil. İzmir’e hiç yakışmıyor.

● Bu durumu değiştirmek için neler yaptınız?

Sun Express ile İzmir’e doğrudan uçuşlar konusunda 2020 için 5 noktada mutabık kaldık. Milano, Üsküp, Budapeşte, Saint Petersburg ve Prag’a doğrudan uçuş başlatacağız. Biz de belediye olarak elimizi taşın altına koyduk. Yurtdışında ofisler açmaya başlıyoruz. İlkini 17 Mart’ta Moskova’da açacağız. Ardından Brüksel, Cenevre, Washington ve Çin gelecek. Uluslararası fuarları önemsiyoruz, yeni fuarlarımız olacak. 2020’de İzmir’de kruvaziyer turizm tekrar ivme kazanacak. Hedefimiz 1 milyon turist. 3 ayrı firma ile çalışacağız. Haftanın 6 günü İzmir’e kruvaziyer gemi gelecek. Turizmde çok iş var. Tarımda daha büyük işler var yapılacak. Orada CHP’li 11 büyükşehir belediyesi ortak hareket ediyoruz. Ülke tarım politikalarının çöktüğünü biliyoruz. Başka bir tarım mümkün diyerek, başka bir tarım politikası üretmeye çalışıyoruz.

DÜNYA KENTİ OLDUĞUMUZU HATIRLAMAYA İHTİYACIMIZ VAR

● EXPO’nun sizin için özel bir anlamı var. İzmir’in EXPO ısrarı sürecek mi?

İzmir’in Expo sevdası bitmeyecek, bitmemeli. 2026 Botanik Exposu’na ve 2030 Büyük Expo’ya talibiz. 2026’nın teması biyoçeşitlilik, farklı türlerin bir arada yaşaması, 2030’un teması ise toplumda birlikte yaşamak olacak. İkisi de birbirini destekleyen bir kampanya süreci gerektiriyor. Yani biz 2026’ya talip olurken, aslında 2030’a hazırlanıyor olacağız. 2030 için attığımız her adım, 2026’yı destekleyecek. Bu tema kardeşliği rakipler karşısında elimizi çok güçlendirecek. 2026’yı da 2030’u da alacağımızı ve çok iyi yapacağımızı biliyorum. İzmir’in artık bu konuda yerleşmiş bir deneyimi var. Üst üste yaşanan yenilgiler de hazmedebileceğimiz bir şey değil. Bu kez mutlaka yapacağız. Genel sekreter olduğum 2015 adaylık sürecinden şahsen çok büyük bir ders çıkardım. O gün neyi daha iyi yapabilirdik, neyi yapmadık bütün bunları biliyorum. Şimdi sahip olduğum yetki ve imkanlarla neleri daha iyi yapabileceğimizi de biliyorum. O yüzden mükemmel bir iş çıkaracağız. Bu tür büyük organizasyonlar kentlerin markalaşmasına muazzam katkı sağlıyor. Mesele sadece onun içeriği değil. Dubai 2020’ye ev sahipliği yapıyorsa ya da olimpiyatlar Fransa’da düzenleniyorsa o kent, o ülke çok büyük bir farkındalık oluşturuyor ve cazibe merkezine dönüşüyor. İzmir’in EXPO’ya, tekrar silkinmeye ve bir dünya kenti olduğunu hatırlamaya ihtiyacı var. O yüzden kararlıyız. Ömrümüz yetmese de bu yola su taşımayı sürdüreceğiz.

Dijital platformda teknolojik imece

Bizİzmir dijital platformumuzda gönüllüler, verdikleri hizmeti kamunun hizmetiyle takas edebilecekler. Yani, siz gazeteci olarak belediyenin basın işlerinde çalışan arkadaşlara iki konferans verme önerisi getirdiniz diyelim, biz, bunun karşılığında kartınıza bir miktar puan yükleyeceğiz. Siz bu puanın bir kısmı ile belediyenin konserine bilet, bir kısmına vapur seyahati alabilecek ya da sokak hayvanlarına mama alınmasını isteyebileceksiniz. Gönüllü hizmetlerle kamu hizmetlerinin buluştuğu bir zemin yaratıyoruz. Bu şehre nasıl faydalı olabileceğini düşünen herkes için alan açtık. Bir tür teknolojik imece olacak.

Demokrasi insanlığın en önemli inovasyonu

Geçtiğimiz günlerde Bizİzmir adlı dijital platformumuzun açılışını yaptık. Bu bir teknolojik proje olmanın çok ötesinde, demokrasinin bir uygulaması aslında. Bizde demokrasi 5 yılda bir sandığa gitmekten ibaret sanılıyor. Bu bir yaşam kültürü meselesi, bir arada yaşama kültürünün oluşması. Bence demokrasi insanlığın en önemli inovasyonu ve biz giderek bundan uzaklaşıyor, bu zenginliği kaybediyoruz. İnsanlara demokrasinin bir kriz içinde olmadığını, krizin demokrasinin teknoloji ile buluşmasındaki zafiyetten kaynaklandığını anlatmamız ve demokrasi ile hayatlarının iyileştiğini göstermemiz lazım. Bizİzmir bunu yapacak. Kentin kılcal damarlarına, arka sokaklarına, mahallelerine demokrasiyi götürmeye başlıyoruz. Onlara kulak vereceğimiz, taleplerini kent yönetimlerine aktarılmasını sağlayacağımız, birlikte yönetme alanları yaratacağımız ve bir de Türkiye için bir yenilik olarak hizmet takası yapacağımız bir platform kurduk.

Kent tarihinin en büyük projesi 1 milyar doların üzeri

Buca Metrosu’nun onayı geldi. Bu İzmir için çok önemli bir proje. 1 milyar 70 milyon dolarlık yatırım değeriyle İzmir tarihinin en büyük projesini hayata geçireceğiz. Bence bu sadece bir metro değil, bir medeniyet projesi. O bölgeye yepyeni bir yaşam kalitesi getirecek. Ulaşımı rahatlatmakla ilgili diğer projemiz de Çiğli Metrosu olacak. Ayrıca ihale edeceğimiz battı çıktılar, yayalaştırmaya başladığımız, bisiklet kullanımını artırdığımız alanlarla trafiği rahatlatacağız. Tüm bunlar büyük finansman gerektiriyor. Çünkü İzmir’in metrosu, hafif raylı sistemi hükümetten bir kuruş alınmadan İzmir’in kaynaklarıyla yapıldı. Bundan sonra da öyle devam edeceğiz. Bu kapsamda Washington’a gittik, Dünya Bankası ile uzun bir görüşme yaptık. IFC ile görüştük. Kaynak buldukça yapacağımız proje çok.

İstanbullular dikkat! Hava bir anda soğuyacak, tarih belli oldu Mert Başaran’dan finansal özgürlük yolunda altın ipuçları Bankaların promosyon yarışı kızıştı: Emeklilere uyarı geldi: 'Acele etmeyin' Birleşik Krallık bu Türk yatırımını konuşuyor: 1 milyar sterlinlik yatırım İstanbul’dan daire fiyatına Roma'dan ev alınıyor 2024'te mi 2025 yılında mı emekli olunmalı? Özgür Erdursun yanıtladı