İTO Başkanı Şekib Avdagiç: Rekabetçiliğimizi kaybediyoruz
İTO Başkanı Şekib Avdagiç, işletmelerin büyük kısmının kontrollü zararla ya da cüzi karlarla yılı kapadığını söylerken, “Rekabetçiliğimizi kaybediyoruz” diyerek, döviz kurunun dış ticaret dengesine olumsuz etkilerinin 2025’te daha net görüleceğini söyledi. Arzı sağlayan üretici ve tüccarın zorlandığını vurgulayan Avdagiç, “Özellikle piyasanın sağlıklı yürümesi için küçük ve mikro ölçekli işletmelerin, bankaların TL ticari kredilerdeki aylık yüzde 2 büyüme sınırının dışında tutulması gerekiyor” ifadesini kullandı.
Merve Yiğitcan |MERVE YİĞİTCAN
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, iş dünyasının döviz kuru ile enflasyon arasındaki makasın neden olduğu dış ticaretteki olumsuz gelişmelerin 2025’te de devam edeceğinden endişe ettiğini söylerken, üretimin korunması için özellikle mikro ve küçük ölçekli işletmelere yönelik finansman kanallarının açılması gerektiğini dile getirdi.
Yoğun gündem trafiğinde görüşme fırsatı bulduğumuz İTO Başkanı Şekib Avdagiç, 2025 yılına girerken iş dünyasının önündeki riskleri ve üretime nefes aldıracak önerilerini EKONOMİ gazetesiyle paylaştı. Bu yıl özellikle ihracatçıların ana gündemini oluşturan döviz kurunun 2025 yılında da birtakım ekonomik sonuçları olacağını dile getiren Avdagiç, bu konunun sadece ihracatçıları ilgilendiren bir sorun gibi dursa da, ihracatçılara çalışan diğer sektörleri de yakından ilgilendirdiğini belirtti.
Sipariş kayıpları sektörlere yayılıyor
İthalatı cazip hale getiren bir sürecin içinden geçildiğini kaydeden Avdagiç, “Son 1 sene içinde resmi enflasyon ile sepet kur artışı arasında yaklaşık 35 puanlık bir fark oluştu. Bu büyüklükteki bir makası değil Türkiye hiçbir ülke sanayicisi hazmedemez, yönetemez. Hazır giyim, tekstil gibi konvansiyonel sektörlerde firmalar bir süredir yurtdışından sipariş alamıyorlar. Tekstilciler Fas’a ve Mısır’a karşı değil, İtalya ve Portekiz’e karşı sipariş kaybediyorlar. Sipariş alamama sorunu otomotiv, kimya ve beyaz eşya sektörlerine de sirayet etti. Dolayısıyla kurun dış ticaret dengelerindeki olumsuz etkilerini 2025’te de görmemiz doğru olmayacaktır” diye konuştu.
Kurun baskılanmasının etkilerini yeteri kadar anlatamadık
“Kurun baskılanmasının ihracat ve üretim üzerine etkilerini iş dünyası olarak yeteri kadar anlatamadık” diyen Avdagiç, şöyle devam etti: “Bu sene ihracat düşmedi, mal ticaretinde de dış açık 80 milyar dolara indi. Ama şunu da gözden kaçırmayalım: Bütün firmaların pipeline’ında önceden aldığı siparişleri ve taahhütleri vardır. Dolayısıyla kur 5-6 ayda terse döndü diye kimse müşterisine ‘Yarın sana mal gönderemiyorum’ diyemez. Çünkü taahhütlerini yerine getirmekle mükellef. Ama bu siparişler yavaş yavaş tamamlanacağı ve yenileri de gelmeyeceği için orada bir sıkıntı ortaya çıkıyor. Bu nedenle 2025 ile ilgili en büyük risk bu...”
Küçük ve mikro işletmelere pozitif ayrımcılık önerisi
Enflasyonun döviz ve faiz gibi belli araçlarla düşürülmeye çalışıldığını hatırlatan Avdagiç, bu noktada faizle bağlantılı olarak kredi politikasını da dengelemek gerektiğine işaret etti. Özellikle piyasanın sağlıklı yürümesi için TCMB tarafından getirilen, bankaların TL ticari kredilerde aylık yüzde 2 büyüme sınırının küçük ve mikro ölçekli işletmeleri kapsamaması gerektiği önerisinde bulunan Avdagiç, şu ifadeleri kullandı: “Bu yönde bir adımın toplam kredi portföyüne etkisi sınırlı olacaktır. Ama küçük ve mikro büyüklükteki şirketlerin faaliyetlerini sürdürmesini sağlarsak, ekonomik anlamda genele de yayılan pozitif bir hava sağlanabilir. Diğer taraftan bu adım arzı da dengeli hale getirecektir. Eğer birçok işletme devre dışı kalırsa bu durum arzı baskılayacak, fiyatların da artmasına yol açacaktır. Bu nedenle biz enflasyonla mücadele ederken arzı artıracak önlemlerin de çok ciddiye alınması gerektiğini düşünüyoruz. Arzı sağlayan üretici ve tüccarlar çok baskılanıyor. Bu nedenle bizim en önemli gördüğümüz konulardan biri bu. Arzı daha efektif hale getirecek enstrümanları da uygulamalıyız ki artan arz ile beraber fiyatlar daha dengeli hale gelsin.”
İTO’dan 2025 için 5 beklenti
Şekib Avdagiç, 2025 yılı için başta enflasyonun kalıcı olarak tek haneye indirilmesi olmak üzere, çözüm bekleyen önemli konular olduğunu belirterek, 2025 yılı beklentilerini 5 başlık altında sıraladı.
1 - Öncelikle finansmana erişim hâlâ ciddi bir sorun olma niteliğini koruyor. Enflasyonla mücadelenin ve kalıcı düşük enflasyonla yaşamanın olmazsa olmaz araçlarından biri de üretimin artmasıdır. Ancak halihazırda kredi piyasası ve kredi koşulları, arz ve maliyetler yönünden üretim faaliyetlerine olumlu katkı verecek seviyenin oldukça uzağında. Bundan dolayı üretime yönelik selektif finansman koşullarının bu amaca yönelik olarak tekrar gözden geçirilmesi zamanının geldiği kanaatindeyiz.
2 - Ayrıca kamu tasarrufunun ve kamunun fedakârlığının da enflasyonla mücadelede önemli olduğuna inanıyoruz. Harcama ve tasarruf dengesinin dikkatle yürütülmesi gerekiyor.
3 - Yine bu kapsamda yönetilenyönlendirilen fi yatlarda ve yeni yıldan itibaren geçerli olacak yeniden değerleme oranlarında Cumhurbaşkanı yetkisiyle, beklenen enflasyona paralel bir düzenleme yapılmasının önemli etkileri olacağına inanıyoruz. Geçmiş enflasyon yükünü 2025’e taşımamalıyız.
4 - Dezenflasyon politikasında uygulama süresinin uzaması, fedakârlık yapan kesimler üzerindeki yükü her geçen gün daha da ağırlaştırır. Dolayısıyla bu süreci makul uzunlukta yönetip sonuç almanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Buna yönelik olarak bir yandan seçici önlem ve politikalarla bu yükün hafifletilmesi yoluna gidilirken, bir yandan da yapısal reformların gerçekten hızlandırılması yerinde olur.
5 - Yine bu kapsamda, yatırım ikliminin iyileştirilmesi ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının çekilmesine yönelik hızlı adımlar atılması hem kısa ve orta hem de uzun vadede arz açığının giderilmesine, böylece kalıcı fiyat istikrarının inşasına büyük katkı verecektir.