İthal ürüne yüzde 25 TAREKS zammı
Geçtiğimiz ay itibari ile hazır giyim ve deri ürünlerinin de dahil edildiği TAREKS’in bekleme süresini ve maliyetleri artırması, son ürüne yüzde 25 zam olarak yansıması bekleniyor. Uygulamanın yabancı markaların yatırımlarını azaltması riskine de yol açacağı belirtilirken başka bir iddia ise akredite olan laboratuvarların sistemi suiistimal ederek haksız kazanç sağladığı yönünde…
Yener Karadeniz |YENER KARADENİZ
Birçok sektörde ithalat maliyetlerinin artması ve sürelerin uzamasına yol açan Dış Ticarette Risk Esaslı Kontrol Sistemi’nin (TAREKS) perakende sektöründe enflasyon riskini de beraberinde getirdi. İthal ayakkabı başta olmak üzere birçok ithal üründe sadece bu uygulamadan kaynaklı yüzde 25’ten fazla zam bekleniyor. Uygulamanın yol açtığı bir diğer riskin ise yabancı markaların Türkiye’de yatırımlarını azaltması olduğu dile getiriliyor. Öte yandan denetime düşme oranının kimi şirkette yüzde 80’lere ulaştığı belirten perakende sektörü temsilcileri, akredite olan laboratuvarların ise sistemi suiistimal ederek haksız kazanç sağladığını iddia e diyor.
1 Mart öncesinde ithalatta ürün güvenliği denetimine tabi tutulan eşyalar arasında kişisel koruyucu donanım, oyuncak, yapı malzemeleri, tıbbi cihaz, telsiz ve telekomünikasyon terminal ekipmanı, pil ve akümülatör gibi sanayi ürünleri yer alıyordu. 1 Mart itibari ile ise bu ürün listesine hazır giyim ve deri ürünleri de eklendi. Denetime tabi tutulan ürün sayısı böylece bin 500’e ulaştı. Uygulamada tekstil ve ayakkabıda Avrupa Birliği ülkelerinden A.TR sertifikalı (serbest dolaşım belgesi) olarak gelen ürünlere kolaylık sağlanıyor. Asıl sorun ise AB dışında üçüncü ülkeler ile yapılan ithalatta.
“Denetmen sayısı yetersiz”
Türkiye’de yatırımları bulunan uluslararası bir perakende şirketinin temsilcisi, 6 bin civarında katalog ürünleri bulunduğunu ve bunun yarıdan fazlasının Uzakdoğu’dan getirildiğini belirterek, “Bu ürünlerin yüzde 80-85’i sisteme takılıyor. Denetmen sıkıntısı var. Sadece bunun belirlenmesi 7 günü buluyor. 3 gün numune alım süresi var. Daha önce 5, en fazla 10 gün olan süreler iki kattan fazla arttı. Biz ürün başına 350-400 TL ekstra ödeme yapıyoruz. Hesaplamalarımıza göre sadece test ücretlerinden kaynaklı 800-900 bin TL ekstra masraf çıkıyor. Ardiye masrafları ile birlikte bu rakam 2 milyon TL’leri buluyor” dedi.
“Daha az mağaza açacağız”
Peki bu durumun tüketiciye yansıması ne olur? Markanın temsilcisi, uygulama nedeni ile ürünün mağazaya geç girdiğini, bu nedenle de sezon sonu ürün satış dönemini kaçırdıklarını bunun da stok maliyeti olarak kendilerine döndüğünü anlatarak, “Stok oldukça yeni alım yapmıyoruz. Yeni alım yapmadıkça da yeni ürün getirmiyor, vergisini ödemiyoruz. Bu durum ürün fiyatlarına da yansıyor. Bir noktada bu ekstra maliyetler ürün fiyatlarına yansıyacak. Minimum yüzde 20-30 fiyat artışı olacak. İlk alım döneminden itibaren bu maliyetler ürün fiyatlarına eklenecek. Maliyetlerimiz mağazacılık planlarımızı da etkiliyor. 5 mağaza açacaksak bunu 2’ye düşüreceğiz. Büyük resimde aslında uygulamanın negatif etkisi daha fazla” diye konuştu.
Lescon: Test firmaları durumu suistimal ediyor
TAREKS uygulamalarından sıkıntı yaşayan bir diğer şirket ise Lescon. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Erbay, en büyük sıkıntıların başında denetmen sayısındaki yetersizlik olduğunu dile getirdi. İşin bir diğer sıkıntılı tarafının ise test firmaları olduğunu iddia eden Erbay, “Test firmaları bu işi bir ranta dönüştürüyor. Test teknikleri çok değişik. Bir ürün teste gönderildiğinde bunu 800 TL’ye de test edebilirsiniz parçalayıp şuradan da aldım buradan da aldım deyip masrafı 5 bin TL’ye de çıkarabilirsiniz. Bu çok keyfi bir durum. Bir test firması ile böyle bir sorun yaşadık. Bizden 4 çift ayakkabı teste gitti. Bunu bir cuma günü teslim aldılar parça yetersizliği var bana 70 çift ayakkabı daha vermen lazım dediler. 70 çift ayakkabı demek asorti mantığı ile bakıldığında 840 çift ayakkabının heba olması demek. Biz sesimizi yükselttik sonuç olarak geldikleri nokta 2 çift. Ben o kadar çift ayakkabıyı versem bana 70 bin TL test parası çıkaracaktı. Denetimin yapılmasında hiçbir sorun yok. Kontrol ederken zaman açısından müşteriler mağdur ediliyor. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki kur 7,22 iken ertesi gün 8,50 oluyor. Bu ithalat işlerinde de gümrük beyannamesindeki kurlar o günün merkez bankası kurundan hesaplanıyor. Buna göre vergi ödüyoruz. Ürünün orada beklediği için de her gün için para ödüyorum. 1 haftalık için bin TL iki hafta kaldığında 2 bin TL ödüyoruz. Kaç konteynerse ona göre değişiyor bu fiyat” diye konuştu.
"Yabancı yatırımlar negatif etkileniyor"
İthalat zorlaştıran bu tarz uygulamalar enflasyonist baskıya da neden oluyor. 2020’nin başından bu yana lojistik maliyetlerine yüzde 20’ye yakın kur artışının da eklenmesi, özellikle spor ayakkabı fiyatlarında yüzde 100’e yakın bir fiyat artışına yol açtı. Hali hazırda uluslararası birçok spor giyim markasında ortalama bir spor ayakkabının fiyatı geçen yılın aynı döneminde yöre yüzde 100’e yakın artış göstererek bin TL sınırına yaklaştı. Tescilli Markalar Derneği Başkanı İzzet Stamati, testlerin maliyetleri ve belirsizliğinin sıkıntı yarattığını söyleyerek, bekleme süresinin de çok uzun olduğuna dikkat çekti. İthalatın zorlaşması nedeni ile geçmişte birçok markanın Türkiye piyasasından çıktığını hatırlatan Stamati, “Bir gün içinde anahtarını bırakıp giden oldu. Elemanlar kendi maaşlarını alabilmek için satış yaptı. Umarım bu tarz çıkışlar görülmez ama markaların yatırımlarının negatif etkileneceği bir gerçek. Uygulamalar alışveriş turizmini de negatif etkiliyor. Ortadoğu’dan gelen turistin başka bölgelere kaptırılma riski var. 2018’e kadar Dubai ile yarışırken şimdi şimdi tam tersi bir politika var. Ülkemiz yabancı turist için alışveriş cazibesini yitirmiş durumda” diye konuştu.