İş dünyası ‘desteksiz kapanmaya’ tepkili
Tam kapanma karası sonrası yeni desteklerin açıklanmaması, mevcut desteklerin ise yetersiz kalması STK ve iş dünyası temsilcilerinin tepkisine yol açtı. Dünyada genelinde salgın dönemi verilen desteklerde, Türkiye alt sıralarda kaldı. Yeme-içmeden turizm işletmelerine, küçük esnaftan kayıtdışı çalışanlara kadar bütün Türkiye daha kapsamlı destekler bekliyor.
Selenay Yağcı |Selenay YAĞCI / Yener KARADENİZ
Salgınla mücadele kapsamında alınan, 29 Nisan-17 Mayıs arasındaki tam kapanma kararının ardından, hükümetten yeni bir destek açıklaması yapılmadı. İşlerini güçlükle yürüttüklerini açıklayan iş dünyası ve STK temsilcileri, hükümetten acil destek açıklaması bekliyor. Hazır giyimden yeme-içmeye, turizmden esnaf birliklerine kadar binlerce kurumu temsil eden sektör temsilcileri verilen desteklerin yetersiz olduğunu belirterek, gelir kaybı yaşayan küçük esnaftan kafe ve restoranlara, turizm işletmelerinden kayıt dışı çalışanlara kadar daha geniş kapsamlı desteklerin verilmesi gerektiğini söylüyor. Öte yandan tekel bayilerini de kapsayan alkol yasağı getirildi.
Türkiye’deki salgın süresince verilen desteklerin yetersizliği Uluslararası Para Fonu’nin (IMF) raporunda da açıkça görüldü. IMF’nin yayınladığı son rapora göre, ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’sının (GSYH) pandemi harcamaları oranında Türkiye, yüzde 1,5 ile dünya ülkeleri arasında en alt sıralarda yer aldı.
Öte yandan İstanbul'da, tam kapanma tedbirleri öncesinde il dışına çıkmak isteyenler, Anadolu Yakası'nda TEM Otoyolu ve D-100 Karayolunun bazı bölgelerinde trafik yoğunluğu oluşturdu. İstanbul’un şehir içi trafik yoğunluğu ise zaman zaman yüzde 75’in üzerine çıktı. Eminönü ve Mısır Çarşısı gibi alışveriş bölgelerinde ise yaya hareketliliği yoğun yaşandı.
ASO: Kapanmada tedarik zinciri bozulmamalı
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, pandemi şartlarının 17 günlük kapanma sürecini zorunlu kıldığını belirtti. Hükümetin bu kararı almaktan başka çaresi olmadığı söyleyen Özdebir, kararda sanayicilerin üretime devam edebilmesinin çok önemli olduğunu dile getirdi. Sanayinin ekosistem içinde yürüyen bir iş olduğunu vurgulayan ASO Başkanı; “Bu ekosistem içinde üreticiler, tedarikçiler, ara malı üreticileri, pazarlamacılar gibi birçok unsur yer almaktadır. Ancak, bu ekosistemin bütünlüğünü bozabilecek bazı unsurların gözden kaçtığına dikkat çekmek istiyorum. İçişleri Bakanlığımız ve Ankara Valimizle bu konuda temas halindeyiz. Üretim ve tedarik zincirinin aksamaması için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz” dedi.
ATO: Nakit yardım desteği verilmeli
Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran, hükümetin basit usulde vergi mükellefi olan işletmelere sağladığı kira ve gelir kaybı desteğinin kapsamının genişletilmesi gerektiğini belirterek, "Tam kapanma döneminde faaliyetlerini sürdüremeyecek işletmelere nakdi yardım desteği verilmesi gerekli." ifadesini kullandı.
Bir yılı aşkın süredir salgın ile mücadele edildiğini hatırlatan Baran, bu dönemde aktif olarak çalışanlarla, kapanmak zorunda kalan işletmeler arasında yeniden denge sağlanması gerektiğini kaydetti.
Salgının başlangıcında finansman ihtiyaçlarını gidermek için işletmelerce kredi kullanıldığını hatırlatan Baran, geri ödemelerinde sorun yaşanan krediler için yeniden yapılandırma imkanı getirilirken, özellikle hizmet sektöründe faaliyet gösteren işletmelere uzun vadeli, belirli bir süre geri ödemesiz ve düşük faizli yeni destek paketleri sunulması gerektiğini bildirdi.
TURYİD: Düşük faizli kredi imkanı tanınmalı
Salgından en fazla etkilenen sektörlerden biri de yeme-içme. Söz konusu alanda faaliyet gösteren 120 binden fazla esnaf, sadece paket servis ile hizmet verebilecek. Ancak paket servisin ciroya oranı yüzde 3-5’ler civarında seyrediyor. Üstelik çok az sayıda işletme paket servis hizmeti verebilme gücüne sahip. Turizm Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği (TURYİD) Başkanı Kaya Demirer, şu ana kadar açıklanan desteklerin olumlu gibi görünse de, sektörün içinde bulunduğu durum göz önünde bulundurulduğunda yetersiz kaldığını belirtti.
Demirer, “Sektör son 1 yıl içinde yüzde 25’in üzerinde küçüldü. Yeni desteklerin verilmemesi durumunda bu oran yüzde 30’ları aşacak ve istihdamda ciddi bir biçimde azalacak” ifadelerini kullandı.
Son 1 yıl içinde işletmelerin yüzde 70’lere varan bir ciro kaybı göz önüne alındığında sektörün kan kaybının daha iyi anlaşılacağını vurgulayan Demirer, destekler konusunda beklentilerini şöyle sıraladı: “Öncelikle sermayesi tükenen işletmelerimize düşük faizli uzun vadeli KGF kredisi imkanı tanınması, yapılandırma ödemelerinde sektöre özel yeni taksit imkanı ve yapılandırılmanın bozulmaması, açılışta ‘eleman azaltmama’ taahhüdü veren işletmelere ciro kaybı esas alınarak çalışanlar üzerindeki Sgk ve prim ödemelerinin alınmaması, haziran sonuna kadar uzatılan KDV indirimlerinin sektör özelinde yıl sonuna kadar devam ettirilmesi.”
Hazır Giyim: Destekler kayıt dışı çalışanları da kapsamalı
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Konfeksiyon ve Hazır Giyim Meclis Başkanı Şeref Fayat da pandemi desteklerinin yetersiz bulan isimler arasında yer aldı. Özellikle gelir kaybı yaşayan küçük esnaf ve günlük çalışmayla evini geçindiren insanlara daha fazla destek verilmesi gerektiğini aktaran Fayat, günlük çalışma ile evini geçindiren çalışan sayısının çok fazla olduğuna dikkat çekti. Fayat, “Kayıt içi çalışan olduğu kadar kayıt dışında da çalışan insan sayısı çok fazla. TUİK rakamlarına göre hazır giyim ve konfeksiyon sektöründe kayıt dışı çalışan oranı yüzde 40’larda. Birçok sektörde benzer durum söz konusu. Destek ve teşviklerin özellikle bu kesimde yer alan ihtiyaç sahibi küçük esnaf ve kayıt dışı çalışanlara da daha fazla verilmesi gerekir” dedi.
BMD: Kiralama KDV sıfıra indirilmeli
Birleşmiş Markalar Derneği Başkanı Sinan Öncel, tam kapanma ile yüzde 80-85 gelir kaybı yaşayacak olan perakende markalarının yükümlülükleri bulunduğunu ve bu konuda destek talepler olduğunu söyledi. Öncel, “Vergi, çek gibi ödemeler var. Kapalı kalınan dönemler için kira konusu, genel gider, krediler var. Bu konuda özellikle cadde mağazalarında sorun yaşıyoruz. Bunlar önemli ve acil konular. Vergi ödemelerinin ötelenmemesi veya alınmaması, kiralamada KDV ve stopajın sıfıra indirilmesi. Bunların hepsi çözüm bekleyen konular” diye konuştu.
TÜRSAB: Kredi borçları yeniden yapılandırılmalı
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya, Ramazan Bayramı’nı da kapsayan tam kapanmanın sektörü etkileyeceğini ifade ederek, daha önce talep ettikleri desteklerin hayatiyetinin daha da arttığını belirtti. Bağlıkaya; “Bu çerçevede sektöre özel destek paketi sağlanması, kredi borçlarının uygun şartlarda ve faiz oranlarıyla yeniden yapılandırılması ile alınan önlemlere ek olarak bankacılık kayıtlarına ilişkin sicil affı getirilmesi taleplerimizi iletmiştik. Bunlarla ilgili gelişme olmadı. Ancak iç turizme çalışan acentaların iki önemli tatili var. Bunlardan biri olan Ramazan Bayramı’nda kapanma geldi. Bunun ekonomik bir kayba uğratacağı bir gerçek. Şartlar zorlaştıkça talep ettiğimiz konuların önemi, hayatiyeti artıyor” açıklamasında bulundu.
Kapanmanın sektöre getireceği yükün altından kalkılabilmesi açısından da birtakım destekler verilmesinin ve yeni finansal kaynaklar sağlanmasının da önem arz ettiğini belirterek, "Seyahat acenteleri kapanma ile en önemli ürünleri olan bayram tatilinden feragat ederek büyük bir fedakârlık yapmış oluyor. Beklentimiz bu uygulamada ayrıca sıkıntı yaşamalarının önüne geçilecek idari önlemlerin alınması ve gereken düzenlemelerin yapılması” diye konuştu. Bağlıkaya, alınan kapanma kararı nedeniyle bayram dönemi rezervasyonlarını iptal edecek vatandaşlara seyahat acentelerinin alternatif tarih önerilerinde bulunduğunu aktararak, "Vatandaşlarımızın önemli kısmının tatil özlemiyle birlikte iptal, değil tarih değişikliğine gideceğini umuyoruz" dedi.
TÜSPAF: Pazarcı esnafı muaf tutulmalı
Tam kapanma pazarcı esnafını da sarsmış durumda. İstanbul'da bir haftada 394 günde ise yaklaşık 55-60 arası pazar kuruluyor. Buralarda yaklaşık 20 bin pazarcı esnafı çalışıyor. Türkiye genelinde ise 330 bin pazarcı esnafı faaliyet gösteriyor. Türkiye Sebzeciler, Meyveciler ve Seyyar Pazarcılar Federasyonu (TÜSPAF) Başkanı Ali Karaca, salgını süresince pazarların açık olduğunu ancak bu akşam başlayacak tam kapanma dönemiyle ilk kez buraların kapatılması yönünde karar alındığını söyledi. Karaca, kapalı alanlarda hizmet veren marketlerin açık tutulduğu açık alanda faaliyet gösteren pazarların ise kapalı olmasının doğru olmadığını vurguladı.
Karaca, semt pazarlarının, salgını tedbirleri kapsamında alınan tam kapanma kararından muaf tutulmasını talep ederek, yoğunluğun önlenmesi için yürüme mesafesindeki pazarların her gün açık olması önerisinde bulundu.
Karaca, gıda tedarik zincirinden pazarların çıkmasıyla marketlerde fiyat artışları yaşanabileceğini ifade ederek, şöyle konuştu: "Alınan bu karar, 330 bin pazarcı esnafını, ailelerini ve yanında çalışanlarıyla birlikte 1 milyon kişiyi etkiliyor. Dört gözle bayramı bekleyen, buna yönelik hazırlığını tamamlamış, mal alıp stok yapmış tekstil ürünleri ve ayakkabı satan binlerce pazarcımız bulunuyor. Bu esnafımızın ödemeleri var. Havaların ısınmasıyla çilek ve yeşillik gibi ürünler bollaştı. Bu ürünlerin günlük olarak toplanıp satılması gerekiyor. Semt pazarları yanında üretici pazarları da kapatıldı. Üreticinin bu ürünü ne olacak? Bu ürünler dayanmaz. Marketler zaten belli tedarikçilerle anlaşmalı. Üretici bu ürünü kime satacak? Üretici yine günlük ürettiği sütünü ve peynirini pazarlarda satıyordu. Gıda tedarik zincirinde her yer açıkken sadece pazarların kapalı tutulması doğru olmaz. Pazarlarımızın açık kalmasını istiyoruz."
TOFED: Otobüs biletlerine zam talep ediyoruz
Bu akşam başlayacak olan tam kapanma öncesi şehirler arası yolculukta yoğunluk devam ederken, İDO sefer sayılarını artırdı, otobüs seferleri ikiye katlandı. Ancak otobüs firmaları tam kapanmada yolcu sayısının düşeceğini belirterek destek bekliyor. Türkiye Otobüsçüler Federasyonu (TOFED) Genel Başkanı Birol Özcan, Tam kapanmada seferlerin yüzde 50 kapasiteyle yapılacağını ve sefer ve yolcu sayılarının düşeceğinin altını çizerek, firmaların ekonomik anlamda sıkıntıya düşmemesi için bakanlıktan bilet fiyatlarına zam talebinde bulunduklarını dile getirdi. Destek verilmesinin elzem olduğunu belirten Özcan, tam kapanma kararının ardından yaklaşan Ramazan Bayramı öncesi vatandaşların şehir dışına çıkmak istediğini belirterek, şunları anlattı: “Firmalarımız gelen talebe yetişebilmek için ek seferler koymaya başladı. İstanbul'dan otobüslerimiz Anadolu'daki şehirlere dolu olarak gidiyor. Türkiye'nin her şehrine bilet satışlarında yoğunluk var. Normalde İstanbul'da şehirler arası günlük otobüs sefer sayısı 600'dü. Dün 850 oldu, bugün 1200'e çıktı. Cuma gününe kadar tam kapasiteyle hizmet vereceğiz."
KOBİDER: Tedbirler olumlu ancak yeterli değil
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Başkanı Nurettin Özgenç, yeni tedbirler arasında zincir marketlerin pazar günleri kapalı olmasının küçük esnafı korumak açısından kısmen de olsa olumlu göründüğünü ancak yeterli olmadığını belirtti.
Özgenç, şunları kaydetti: "Bu hususta daha önce pandemi döneminde haksız rekabetin önlenmesi için marketlerin de hafta sonu kapatılması gerektiğini söylemiştik. Bu çağrımız sonunda karşılık buldu ve zincir marketler pazar günleri kapalı olacak. Ancak zincir marketlerin 17 günlük tam kapanma sürecinde gıda ve temizlik maddeleri haricinde başka ürün satmaması lazım. Çünkü küçük esnaf, zincir marketlerin orantısız gücü altında eziliyor. Dolayısıyla tanınan imtiyazlar haksız rekabete yol açıyor."
Özgenç, zincir marketler ile züccaciye, tuhafiye, kırtasiye, kozmetik, kıyafet, elektronik, elektrikli ev aletleri, telefon ve aksesuarı, bilgisayar, saat, seyahat malzemeleri ve mobilya gibi aynı ürünlerin satışını yapan farklı iş kolundaki dükkanların genelge kapsamında kapalı olmasından dolayı haksız rekabet yaşandığını, hükümetin bu konuda ek düzenleme yaparak bu duruma çözüm getirmesi gerektiğini belirtti.
İSİB: Uzun vadede yerinde ve doğru bir karar
Kapanma kararını sektör olarak olumlu karşıladıklarını kaydeden İklimlendirme Sanayi İhracatçıları Birliği (İSİB) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Şanal, uzun vadeli düşünüldüğünde son derece yerinde doğru bir karar oluğunu söyledi.
Şanal, şunları kaydetti: “İhracata yönelik üretim ve diğer konulardaki aktivitelerde bir kısıtlama yok. Dolaysıyla önemli bir sıkıntı olacağını düşünmüyorum. Bu noktada bakıldığında ticari olarak tabii ki birtakım kayıplar ve sıkıntılar olacak, ancak bunlar geçici tedbirler. Umuyoruz ki bu kapanma sonrasında vaka sayılarımızı ciddi oranda düşürüp, daha planlı programlı çalışabiliriz. Diğer taraftan bakıldığı zaman tabi herkes değişik yorumlar yapıyor ve bazı haklar kazanmaya çalışıyor ama neticede bir problemi gidermek için bazı riskleri göze alıp, böyle bir kapanmanın olması tüm sektörler açısından iyi oldu. Şu anda kısıtlama kararın içeriğine baktığımızda üretimle ilgili imalat ihracat sektörüne yönelik bir sıkıntı görülmüyor. Gümrüklerdeki faaliyetlerde de bir aksama olmayacak şekilde tedbirler illaki alınacaktır. Alınmasa bu konuda bizim taleplerimiz olacak. Şu aşamada bakıldığında ekstra taleplerde bulunmanın da çok bir anlamının olduğunu düşünmüyorum. Sonuç olarak sürekli verimsiz tedirgin çalışmaktansa bir çırpıda büyük bir kısmını azaltırsak daha verimli bir çalışma periyoduna gireriz diye umuyorum.”
Pegasus Hava Yolları: Havacılık sektörünün 2 milyar dolara ihtiyacı var
Pegasus Hava Yolları Genel Müdürü Mehmet Tevfik Nane de, salgın sebebiyle kabineden çıkan tam kapanma kararının havacılık sektörüne olan etkisini değerlendirdi. Türkiye genelinde uygulanacak olan tam kapanmanın sonucu olarak uçuşların yüzde 50 düşeceğine yönelik öngörüsünü paylaşan Nane, Eximbank ve Kredi Garanti Fonu kaynaklı kredilerin havacılık sektörü için önemli olduğunu vurguladı. Nane, ilgili bakanlıklardan havacılık sektörü için destek almayı beklediklerini dile getirdi. Nane sektörün ihtiyaçlarına ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Havacılık sektörünün ihtiyacını kabaca 2 milyar dolar olarak söyleyebiliriz. Ülkenin risk priminin yükselmesi nedeniyle yüksek faizle borçlanılıyor” açıklamasında bulundu.
Esnaf ‘sözlü’ alkol yasağına karşı çıkıyor
Yarın başlayacak 18 günlük sokağa çıkma kısıtlaması öncesi, alkol satışı yasağı tartışma yarattı. Esnaf, karara tepki göstererek, yasağın sözlü olduğunu savunuyor.
Pandemiyle mücadele için bayram sonrasına kadar uygulanacak tam kapanma sırasında alkollü içecek satış yasağı tartışmaları da beraberinde getirdi. Alkollü içki satan esnaf karara tepki göstererek, yasağın sözlü olduğunu savunuyor. Hukukçular ise uygulamanın herhangi bir yasal dayanağı olmadığını belirtiyor. Karar Twitter’da gündem oldu. Sosyal medya kullanıcıları, kararı yaşam tarzına müdahale ve anayasal hak ihlali olarak yorumladı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, tekel bayilerinin açık olup olmayacağı konusunda gelen soruyu yanıtlayarak, “İstisnada yer almıyor ve kapalı. Bu açıdan hem bir muafiyet yok hem de soru işareti de söz konusu değil” açıklamasında bulunmuştu.
"Olmayan yarayı kaşıyoruz"
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken DÜNYA'ya yaptığı açıklamada; tekel bayii ruhsatı olanların kapalı olacağını ancak büfelere, bakkalara alkollü içki satış yasağı olmadığını savundu. Palandöken, şunları söyledi: “Genelgeyi satır satır okudum, alkol yasağı yok. Alkol satan büfeler satamaz demiyor. Alkol yasağı ile ilgili bir yazılı belge yok. Olmayan bir yarayı kaşıyoruz. Burada kesilmiş bir ceza da yok. Cumhurbaşkanı’nın, İçişleri Bakanlığı’nın belki de haberi yok. Bize gelmiş bir belgede yok. Bu alkol meselesinde devlet de esnaf da kaybediyor, millet evde kimyager oldu. Ailece bunu yapmayı öğrendi.”
"Dükkan sahipleri idari para cezası kesilmekle tehdit ediliyor"
DÜNYA'ya konuşan Türkiye Tekel Bayileri Platformu Başkanı Özgür Aybaş, tam kapanma sürecinde alkollü içkilerin satışının yasaklanmasının sözlü olduğunu savundu. "Satışı yasal bir ürün kanuna aykırı şekilde yasaklanamaz" diyen Aybaş, tekel bayii ruhsatı olmadan alkol satma ruhsatı alan birçok bakkal ve kuruyemişçinin açık kalabildiğini ama içki satamayacağını belirterek, şunları söyledi: “Ancak yazılı bir kâğıt gelmedi. Bu sözlü olarak ifade ediliyor. Dükkan sahipleri idari para cezası kesilmekle tehdit ediliyor. Bu tip dükkanların gelirinin yüzde 90’ını zaten alkollü içki oluşturuluyor. Bu bize aç kalın demektir. Yönetimden arkadaşlar Emniyet’i aradılar. Emniyet, İçişleri Bakanlığı’nın şifahen kendilerine böyle bir bildirimde bulunduğunu aktardı. İçişleri Bakanlığı’nın genelgesinde böyle bir karar yok. Bu kararı verenler mülki amirlikler. 18 günlük kapatma çok uzun bir süre. Zaten mevcut yasaklar sebebiyle, saate vurduğunuzda bir ay içinde 10 gün çalışmıyoruz. Akşam 17.00’da kapatıp, sabah 10.00’da açıyoruz. Ödemeleri yapmakta zaten zorlanıyoruz. Bu kararla tekel bayii esnafı kepenk kapatacak.” İçişleri Bakanlığı’nın genelgesinde böyle bir ibare yokken mülki amirliklerin kendilerine görev bilip yasak getirdiğini söyleyen Aybaş, tekel bayilerine de muafiyet getirilmesi gerektiğini ve bunun engellemenin, anayasal bir hakkı engellemek olduğunu vurguladı.
Tekel bayi ruhsatı olan Mustafa Şen ise “Yarı kapanmada biz hafta sonları kapalıydık. Şimdi 20 gün boyunca kapalı kalacağız. Dükkanın kirasını nasıl ödeyeceğiz diye düşünüyoruz. Bu konuda muafiyet istiyoruz. Bakkala gitmekle aynı durum bu” dedi. Tekel bayii ruhsatı olmadan alkollü içki satma ruhsatına sahip Halil Akçan da “Bize yönetmelik geldi. Sabah 10:00 ile akşam 17:00 arasında çalışabilirsiniz diyor. Alkol satışı ile ilgili bir yazı gelmedi. Ama sözlü olarak alkol satılamayacağı söyleniyor. Bu yasal bir uygulama değil. Biz bu dükkanlarda çoğunlukla alkollü içki satıyoruz. Kimse ekmek süt almıyor. Zorunlu ihtiyaç değil deniyor ama marketlerde birçok zorunlu olmayan ihtiyaç da satılıyor. Biz de muafiyet istiyoruz. Sattığımız için ceza ödemek de istemiyoruz” diye konuştu.
“Yasal dayanağı bulunmuyor"
Avukat Güneş Kök hem bayilerin, hem tedarikçilerin hem de tüketicilerin bu konuda yasal yollara başvurma hakkı olduğunu belirterek, "Anayasa'ya göre devlet gençleri alkol alışkanlığından korumakla yükümlü. Ancak, korumak başka, yasaklamak başka şeyler. İçki satışını bu şekilde yasaklamanın hiçbir yasal dayanağı yok. Diğer kısıtlama önlemlerinin Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nca yasal bir dayanağı var. Ancak içki yasağı konusunda bu söz konusu değil. Burada kamu yararı yok. Temel hak ve özgürlüğe ölçüsüz müdahale” dedi.
İSO: Vergi ve SGK primleri ertelenmeli
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, şirketlerin tam kapanma sürecini en az hasarla atlatması için öncelikle vergi ve SGK prim ödemelerinin ertelenmesi gerektiğini söyledi, Bahçıvan, özellikle perakende sektörü için kira ertelemesi veya kira desteğinin çok daha önemli hale geldiğini açıkladı.
Perşembe gününden 17 Mayıs tarihine kadar uygulanacak olan tam kapanma tedbirleri ile sanayinin farklı sektörlerinde bazı sıkıntıların yaşanmasının kaçınılmaz olduğuna değinen Bahçıvan “Yalnızca temel sektörlerimiz değil, bu sektörlerimize hammadde ve ara malı tedarik eden alt sektörler ile perakende sektörümüz de bu süreçten olumsuz etkilenecek. Şirketlerimizin bu süreci en az hasarla atlatabilmeleri için öncelikle vergi ve SGK prim ödemeleri makul bir süre ertelenmelidir. Bu süreçte özellikle perakende sektörü için kira ertelemesi veya kira desteği çok daha önemli hale gelmiştir” diye konuştu.
Nakit akışında aksamalar yaşanacak
Birçok sektörün faaliyetini durdurmasıyla sanayinin nakit akışında ciddi aksamalar yaşanacağını vurgulayan Bahçıvan, şöyle konuştu: “Faizlerin bu denli yüksek, kur hareketliliğinin bu kadar fazla olduğu, dolayısıyla öngörüde bulunmanın bu kadar güç olduğu bir dönemde sanayimizin uygun koşullarla finansman ihtiyacının karşılanması için KGF teminatlı kredi mekanizması ivedilikle tekrar uygulamaya alınmalıdır. Ayrıca, sanayimizin kapanma döneminde ödemesi gereken çeklerin ödeme tarihlerinin ertelenmesi de bu dönemde nakit akışının sağlıklı işlemesi için hayati önem taşımaktadır. Bu konularda ilgili bakanlıkların ivedilikle adımlar atması üretim hayatımızın geleceği açısından son derece önemlidir. Dünya genelinde yaşanan pandemi sürecinin yarattığı olumsuzlukları hiçbir sektörün kendi kaynakları ile gidermesi, bu yükü kendi imkanları ile kaldırması mümkün değildir. Bu nedenle tüm ülkeler sektörlerine ve vatandaşlarına ciddi maddi destekler sağlamaktadır. Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında ülkemizin bu destekleri yeterli düzeyde sağladığını söylemek ne yazık ki mümkün değildir. Bu nedenle ülke olarak destekleri artırmanın çabası içinde olmalıyız.”
Öte yandan Erdal Bahçıvan, salgına yönelik aşılama takviminde bazı sektörlerin öne çıkarılmasının sanayicileri vicdanen yaraladığına dikkat çekerek “Pandemi süresince canla başla fedakarca çabalayan, ülke ihracatına, üretimine ve vergi kaynaklarına en büyük katkıyı ve desteği sağlayan sanayi sektörümüzün çalışanları böyle bir ayrımcılığı asla hak etmiyor. Bu haksız uygulamanın düzeltilmesini sanayi sektörümüz adına şiddetle talep ediyorum” dedi.
IMF: Türkiye en az destek açıklayan ülkelerden
IMF, dünya çapında ülkelerin pandemi harcamalarının GSYH’lerine oranlarını gösteren raporunu kamuoyu ile paylaştı. Ocak 2020’den Mart 2021’e kadar hükümetlerin duyurduğu ekonomik ve sağlık yatırımları, harcamaları ve yardımları karşılaştıran rapora göre Türkiye COVID-19 gelir ve harcama desteklerinde (sağlık harcamaları dahil) yüzde 1,1 oranla son sıralarda yer alıyor. Toplam COVID-19 desteklerinin GSYH’ye oranının ise yüzde 1,5 olduğu belirtiliyor.
Raporda ülkeler pandemi harcamalarına göre 5 gruba ayrılıyor: Yüzde 10 ve üzeri, yüzde 7,5-10, yüzde 5-7,5, yüzde 2,5-5 ve yüzde 2,5 ve altı. Türkiye yüzde 2,5 ve altı ile halkına en az destek veren ülkeler grubunda yer aldı. IMF’nin yayınladığı raporda desteklerde Türkiye’den de geride olan bir ülke var, o da GSYH’nin 0,7’sine denk gelen COVID-19 destek paketiyle Meksika. Türkiye’nin bulunduğu grupta dahi birçok gelişmekte olan ülke destekler bakımından bizden önde ve aynı kulvarda olduğumuz ülkelerin büyük bir kısmı düşük gelirli ekonomiler.
Garanti desteğinde başı çekiyoruz
Türkiye muadili gelişmekte olan ülkelerin aksine, ülke ekonomilerinin pandemi süresince sağladığı likidite ve garanti desteği oranlarında ise başı çekiyor. GSYH’nin yüzde 6,4’ü kadar garanti sağlanan Türkiye’de, sağlık sektörüne ayrılan desteğin oranı yüzde 0,3, yurttaşa sağlanan destek ise GSYH’nin sadece yüzde 0,4’üne denk geliyor.
Toplam teşviklerin GSYH’ye oranı listesinde Lüksemburg yüzde 27 ile başı çekerken, onu yüzde 25 ile ABD ve yüzde 19 ile Yeni Zelanda izliyor.