IMF’den Türkiye’ye "sıkılaşma" çağrısı
IMF, büyük ekonomilerin dış pozisyonlarına ilişkin değerlendirmelerini paylaştığı Dış Sektör Raporu’nda Türkiye’ye de mali politikaları ve para politikalarını sıkılaştırma çağrısı yapıyor. Dış borcun orta vadede sürdürülebilir olduğunu söyleyen IMF, kur riskine de dikkat çekiyor.
Haber Merkezi |HİLAL SARI
Uluslararası Para Fonu (IMF) en büyük ekonomilerin dış pozisyonlarına ilişkin düzenli değerlendirmeler sunduğu Dış Sektör Raporu’nda fonla bir kurtarma paketi anlaşması için görüşmeler yapan Pakistan başta olmak üzere Türkiye’nin de aralarında olduğu bir çok ekonomiye enflasyonla mücadele ve dış denge cephesinde istikrar için sıkılaşmanın devam etmesi çağrısı yapıyor.
“Türkiye’nin dış pozisyonu zayıf”
“Çalkantılı Zamanlarda Dış Dengelenme” başlıklı raporun Türkiye ekonomisinin değerlendirildiği bölümünde Türkiye’nin 2022’deki dış pozisyonu için orta vadeli temellerde ve istenen politikalardakine göre görece daha zayıf olduğu vurgusu yapıldı. Düşük rezervler, çok yüksek finansman ihtiyacı ve net uluslararası yatırım pozisyonunun (UYP) ölçeği ve kompozisyonunun bu değerlendirmeyi desteklediği belirtildi. Cari açığın enerji fiyatlarındaki artışa bağlı olarak 2022’de kaydadeğer oranda arttığı vurgulanan raporda, net UYP’nin ise değerleme etkileri nedeniyle 2021 yılında sert daraldığı hatırlatılıyor ve şöyle deniyor: “Türkiye’nin şoklara kırılganlığı hala çok yüksek seyreden brüt dış finansman ihtiyacı nedeniyle hala çok yüksek. Orta vadede emtia fiyatlarındaki baskıların azalmasıyla cari açığın daralacağı öngörülüyor.”
“Parasal ve mali sıkılaşma cari açığı düşürmeye yardımcı olur”
IMF’nin Türkiye’ye politika tavsiyesi ise şöyle: “Politika çerçevesini güçlendirmek Türkiye’nin dış pozisyon sürdürülebilirliğini destekleyecektir. Para politikalarının ve mali politika duruşunun sıkılaştırılması ve politikalara güvenin yeniden inşa edilmesi talebi baskılamaya ve ithalatı azaltmaya yardımcı olur, böylece cari açığı da düzelir. Ayrıca sıkılaşma rezervlerin zamanla yeniden artırılması için sermaye girişlerine ve liralaşmaya da yardımcı olur.”
Türkiye’nin net UYP’sinin 2018-2022 döneminde ortalama GSYH’nin negatif yüzde 40’ına denk geldiği ve 2022 sonu itibariyle GSYH’nin negatif yüzde 30,8’ine ulaştığı belirtilen raporda dış borcun ise 2021’de GSYH’nin yüzde 54’üne denk geldiği, 2022’de ise bu oranın yüzde 52’ye gerilediği belirtiliyor. Borcun yaklaşık yüzde 53’ünün özel sektöre ait olduğu, kalan yüzde 47’lik kısmın ise hükümet ve merkez bankası borcu olduğu belirtilen raporda, borcun üçte birinin ise kısa vadeli dış borç olduğuna dikkat çekiliyor.
Dolar zayıflasa da 20 yılın zirvesine yakın
ABD’de TÜFE’nin mayıstaki yüzde 4 düzeyinden haziranda yüzde 3’e yavaşlamasıyla ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artırımlarının sonuncusunun 25-26 Temmuz toplantısında geleceği görüşü güçlendi. Fed dotplot grafi ğinde faizde zirvenin yüzde 5,50-5,75 ile görüleceği öngörülüyor ancak Reuters ekonomistlerininin katıldığı ankette 106 ekonomistten sadece 19’u bu seviyelere çıkılacağı görüşünde. Ankette ağırlıklı olarak son 25 bps’lik artırımın gelecek haftaki toplantıda yapılacağı öngörülüyor. Euro Bölgesi’nde enfl asyonun yüzde 6,1’den haziranda yüzde 5,5’e yavaşlaması pariteyi 1,12 üzerinde destekleyen bir gelişme olurken, dolar endeksi son 1 yılda yüzde 6’nın üzerinde gerilemiş olsa da son 20 yılın en yüksek düzeylerine yakın bir seviye olan 100 direnç noktası etrafındaki seyrini koruyor.
Güçlü doların bedelini gelişen piyasalar ödüyor
IMF çarşamba günü yayınladığı ve Dış Sektör Raporu’na ilişkin değerlendirmelerini paylaştığı bir blog yazısında ise “Güçlü doların bedelini gelişen piyasa ekonomilerinin ödediğine” dikkat çekti. Raporun yazarları Rudofs Berns ve Racha Moussa tarafından kaleme alınan yazıda “ABD dolarının 2022 yılında 20 yılın en yüksek düzeyine ulaşmasının küresel ekonominin tamamı için sonuçları olduğunu, ancak ABD dolarının değerlenmesinin küçük gelişmiş ekonomilerden ziyade ağırlıklı olarak gelişen ekonomileri olumsuz etkilediği” belirtiliyor. “Gelişen ekonomilerde dolardaki yüzde 10’luk bir artış, sadece bir yılda ekonomik çıktıyı yüzde 1,9 düşürüyor ve bu durum iki buçuk yıl boyunca sürüyor” denilen yazıda, gelişmiş ülkelerde ise bu oranın ilk çeyrekte yüzde 0,6 ile zirve yaptığı ve sadece bir yıl sürdüğü aktarılyor. Güçlü doların etkisinin ticaret ve fi nans kanallarıyla yayıldığı, gelişen ekonomilerin ticaret hacimlerinin çok daha keskin düştüğü, ithalatın ihracatın iki katı düştüğü belirtilen yazıda “Gelişen ekonomiler kötüleşen kredi bulunurluğu, azalan sermaye girişleri, sıkılaşma döngüsünün etkileri ve borsalarda düşüş gibi diğer önemli alanlarda da daha olumsuz etkilenmeye eğilimli” değerlendirmesi yapılıyor. Ayrıca doların güçlenmesiyle cari açıkların arttığı ve bunun ülkelerin tasarrufyatırım dengelerini bozduğuna dikkat çekiliyor. Enfl asyon beklentilerinin daha çıpalı olduğu veya daha esnek kur rejimi uygulanan gelişen piyasa ekonomilerinin daha iyi durumda olduğu vurgulanan yazıda “Mali ve para politikası çerçevesini uzun vadeli taahhütlerle iyileştirmek enfl asyon beklentilerini çıpalamaya yardımcı olur. Buna iyi dengelenmiş mali-parasal politika miksi oluşturmak, merkez bankasının bağımsızlığını artırmak ve etkin bir iletişimi güçlendirmek de dahil” deniliyor.
“Dış borç sürdürülebilir ama kur riski devam ediyor”
“Brüt dış yükümlülüklerinin ölçeği ve kompozisyonu, rezervlerin de düşük olmasıyla birleşerek Türkiye’nin likidite şoklarına, yatırımcı hissiyatındaki ani değişimlere ve dünya genelinde faiz oranlarının artmasına karşı kırılganlıklarını artırıyor” diyen IMF, Türkiye’nin fi nans dışı şirketlerinin kur risklerinin son yıllarda bir iyileşme olsa da hala yüksek olduğunu, kısa vadeli net döviz pozisyonunun pozitifte olmasının bir likidite yastığı sağladığını söylüyor. IMF, UYP’nin orta vadede cari açık dengesiyle istikrara kavuşacağını ve 2028 itibariyle GSYH’nin yüzde 33’ü düzeyinde olacağını öngörüyor. Ancak kur oynaklıklarının UYP’yi olumsuz etkileyebileceği notu da düşülüyor. Dış borcun orta vadede ‘sürdürülebilir’ olduğu değerlendirmesini yapan IMF “Ancak riskler var, özellikle de reel efektif döviz kurunda büyük bir değer kaybı risk oluşturur” uyarısı yapıyor. Brüt rezervlerin IMF’nin tavsiye ettiği (ARA ölçütüne göre) yüzde 100-150 aralığında olmadığına dikkat çeken raporda bu oranın yüzde 95’te olduğu ayrıca rezervlerin kalitesine yönelik de endişeler olduğu ifade ediliyor. Özel Çekme Hakları (SDR) sepeti dışındaki para birimlerinin yüzde 15’lik bir payı olması IMF’nin dikkat çektiği unsurlar arasında. Sıkılaşma süresince rezervlerin giderek artırılması gerektiğine dikket çeken IMF, “Lirayı desteklemek için kura yapılan müdahalaler sadece kur oyanklığı gibi aşırı durumlarda kullanılmalı ve sadece merkez bankasının kendisi tarafından yapılmalı (kamu bankaları tarafından yapılmamalı)” uyarısı da yapıyor.
“Döviz kuru şu anda adil değerinin yüzde 4-9 üzerinde”
IMF’ye göre reel efektif döviz kuru şu anda adil değerinin yüzde 4 ila 9 üzerinde. Raporda 2022 yılında Avrupa Bankacılık Otoritesi’nin modellemelerine göre Türkiye’de reel efektif döviz kurunun yüzde 46,3 ila 56,7 düşük değerlendiği görüşüne de yer veriliyor.