Hukuk ekonomiyi, ekonomi de hukuku takip etmek zorunda
EKONOMİ gazetesi ve Daha İyi Yargı Derneği işbirliğinde yapılan ‘Ekonomi ve Hukuk Buluşmaları’ toplantısının 11. durağı Konya oldu. İş ve hukuk dünyasından aktörlerin katıldığı etkinlikte ekonominin mevcut durumu, riskler ve fırsatlar, istikrarlı kalkınma ve büyüme için kaliteli hizmet verebilen bir yargı sistemine dair öneriler ele alındı.
Haber Merkezi |Burcu SUNA
EKONOMİ gazetesi ve Daha İyi Yargı Derneği işbirliğinde düzenlenen ‘Ekonomi ve Hukuk Buluşmaları’nın 11’incisi“İstikrarlı Büyüme ve Kalkınma için A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu” temasıyla Konya’da yapıldı. Dedeman Otel’de gerçekleşen toplantıya Konya Ticaret Odası Başkanı (KTO) Selçuk Öztürk, EKONOMİ gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz, Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün, TOBB Etü Öğretim Üyesi ve EKONOMİ gazetesi Yazarı Prof. Dr. Fatih Özatay, Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, Mevlana Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu ve Konya İş Kadınları Derneği Başkanı Güliz Arıkoğlu, Askon Konya Şube Başkanı Atilla Sinacı, KONSİAD Başkanı Ali Kaya ile iş ve hukuk dünyasından birçok isim katıldı.
KONYA DIŞ TICARET FAZLASI VEREN 6. IL KONUMUNDA
SELÇUK ÖZTÜRK / KONYA TİCARET ODASI (KTO) BAŞKANI
DEMOKRASİ ENDEKSİMİZİ 8 PUANIN ÜZERİNE ÇIKARMAMIZ GEREKİYOR
GÜLİZ ARIKOĞLU / MEVLANA SANAYİ VE İŞ DÜNYASI FEDERASYONU VE KONYA İŞ KADINLARI DERNEĞİ BAŞKANI
Türk lirasının değer kaybı, yüksek enflasyon, artan borç ve finansmana erişim sorunlarını aşmanın ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlayarak refahımızı kalıcı artırmanın ilk ve en önemli yolu ileri bir hukuk devleti ve demokrasinin olduğuna dikkat çeken Arıkoğlu şunları söyledi, “2000’li yılların başlarındaki demokratikleşme adımlarımız ve sağlıklı finans yönetimi, ülkemize orta demokrasi ve orta gelir tuzaklarını aşma ümidi verdi. Ancak 2011 yılından sonra yaşadığımız kısırdöngüler sonucunda ülkemiz orta gelir ve orta demokrasi tuzaklarına takılı kaldı. Tabi ben meslek icabı olayları verilerle değerlendiriyorum 2012 yılında 5,76 olan demokrasi endeksimiz 2021 yılı sonu itibariyle 4,35 olarak gerçekleşti. Orta gelir tuzağını aşmak için, Demokrasi Endeksimizi 8 puanın üzerine çıkarmamız gerekiyor.”
HUKUKA YAPILAN YATIRIMLA EKONOMİNİN BÜYÜMESINE KATKI SAĞLANIR
ALİ KAYA / KONSİAD BAŞKANI
BAŞINI DUVARA VURMAK İÇİN DUVAR ÖRENLER VAR
ŞEREF OĞUZ / EKONOMİ GAZETESİ YAYIN KURULU BAŞKANI
Açılış konuşmalarının ardından EKONOMİ gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz moderatörlüğünde gerçekleşen panelde TOBB ETÜ Öğretim Üyesi ve EKONOMİ gazetesi Yazarı Prof. Dr. Fatih Özatay ve Daha İyi Yargı Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Av. Mehmet Gün, istikrarlı büyüme için yapısal reformlar ve A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu konularında değerlendirmelerde bulundu. Şeref Oğuz, panelin açılış konuşmasında Daha iyi Yargı Derneği ile bu yolculuğa “hukukun olduğu yerde kalkınma vardır” prensibinden yola çıkarak bu etkinlikleri düzenlemeye başladıklarını bildirdi. Oğuz, “Biz Ekonomi gazetesi olarak bütük anadoluyu gezerek iş dünyası hakkında fikir sahibi oluyoruz. Bunu en güzel şu sözlerle açıklayabilirm . ‘Başını duvarlara vuranı gördümde başını duvara vurmak için duvar örenleri de görüyoruz’ şirket olarak siyaset olarak neden başımıza bunlar geliyor sorularının cevaplarını burada açıklayacağız” dedi. Oğuz konuşmasının ardından sözü panelistlere verdi.
HUKUKU YÖNETEBİLİRSEK RİSKİ DE YÖNETİRİZ
PROF. DR. FATİH ÖZATAY / TOBB ETÜ ÖĞRETİM ÜYESİ VE EKONOMİ GAZETESİ YAZARI
Kalkınma iktisatçıları bu konularda çok çalışıyorlar bundan bir taneside Daron Acemoğlu. Kurumsal yapının öneminden bahsediyorlar ve araştırıyorlar. 2021 verilerine göre ise Hukukun egemenliğini Kore ile karşılaştıracak olursak, Türkiye yüzde 36.5 Kore ise yüzde 84.6 yani burada sıfıra doğru gittikçe çözümler kötüleşiyor. Üzülerek söylüyorum, bu verilere göre bizim ikinci ligte olmamız çok şaşırtıcı bir şey değil. 2022’de dünya enflasyon ortalaması yüzde 8 seviyelerinde. Bizim içinde bulunduğumuz G20’de bir Arjantin var bizim gibi yüksek. Ocak ayındaki asgari ücrete 1 mal veya hizmet alırken, haziran ayında bunu yüzde 70’ini alabilir hale gelmiş. Yüksek enflasyon ve yüksek risk birbirinden bağımsız şeyler değil. Bunlar olurken son 1 yılda bir takım kararlar alındı. Bu kararların yansıması olarak şöyle bir gariplik var. Türkiye Cumhuriyeti hazinesinin bu yüksek risk ve yüksek enflasyonda Türk Lirası cinsinden borçlanırken ödediği faizle, dolar cinsinden ödediği faiz aynı yere geldi. Bu bir gariplik. Birinden biri yanlış demek. Bu sürdürülemez demek. Böyle dönemler riskin çok fazla arttığı dönemler. Paradoksal olarak riskin çok fazla arttığı dönemlerde hem ekonomik hem de ekonomi dışı alanlarla özellikle hukukta yapacaklarınızla riski düşürmek mümkün. 2021 Eylül ayında politika faizi yüzde 19’du. Biz durup dururken faiz düşürmeye başladık. yüzde 19’dan yüzde 14’e getirdik. Faiz indirimleri birlikte risk de sıçradı. Riskle birlikte kur da sıçrıyor. Durup dururken politika faizini düşürüyorsunuz, bunun gerekçesini bilmiyoruz. Bunun sonucunda kurun 8 liradan 18 liraya çıktığını görüyoruz. Ardında panik halinde bütçeye büyük bir yük olan kur korumalı mevduat devreye sokuluyor. Peşi sıra bankaların açtıkları kredileri zapturapt altına alan her şeyin merkezden komut alan bir döneme giriyoruz.”
UYUŞMAZLIKLARIMIZI YÖNETMEYİ ÖĞRENMELİYİZ
AV. MEHMET GÜN / DAHA İYİ YARGI DERNEĞİ BAŞKANI
Mahkemeler kaliteye öncelik versin
Türkiye’de rüşvet ve yolsuzluğun önlenebilmesi adına bir kanun var bu kanunda siyasiler izin vermezse yargılanmaz diyor. Örneğin; Çorlu maden kazasında üstler altındakilerin yargılanmasına izin vermediler dolayısıyla rüşvet al yargılanmana izin vermeyeceğim diyebilir. Dolayısıyla bizim macro manada doğru kararlar alabilmemiz gerekiyor. Hukuk iktidara ve muhalefete karşı işlemiyor. Biz önümüze konulanlar arasında bir tercih yapılmak zorunda bırakılıyoruz. Oysa burada demokrasiden söz edilemez. Çünkü siyasi partilerde demokratik yönetim yok. Halka kaliteli hizmet verememeyi çözmemiz gerekiyor.
Mahkemelerin bize kaliteli hizmet vermesi gerekiyor ki bir yargıcın karar verdiği karardan dolayı başka bir yere tayin edildiği durumda hepimiz o mahkemenin kapısına gidip o adamı savunmalıyız. Ama şimdi ne avukatı savunabilecek durumdayız ne de mahkemeleri savunacak durumdayız. Tam tersine diyoruz ki bu mahkemedekileri hizaya sokar mısın diyoruz çünkü mahkemeler kaliteli hizmet veremiyor.
Türkiye’de 8 milyon 200 bin dava açılıyor. 4 milyon da önceki yıllardan kalan olmakla birlikte çözülmesi gereken 12 milyon dava var. 2 ile çarparsak 24 milyon insan yapıyor. Başkalarını da eklerseniz toplumun neredeyse yarıya yakını uyuşmazlıkların çözümü için uğraşıyor. Bu 180 bin hukukçunun yapması gereken işlerin 10’da 9’unu hâkim ve savcılara veriyoruz. 10’da 1’ini ise avukatların yapmasını istiyoruz. 180 bin kişilik iş gücünün 10’da 9’u avukatlar, 10’da 1’i ise hâkim ve savcılar. 10’da 1’ini teşkil eden işgücüne işlerin 10’da 9’unu, 10’da 9’unu teşkil eden işgücüne ise 10’da 1’ini veriyoruz. Ve bu da onların arasında bir çatışmaya neden oluyor. Bu yüzden de süre uzuyor.
“Adli Hazırlık Mahkemesi kurulmalı”
Hukukun kendi içinde bir verimli çalışma meselesi var. Bunu için bir Adli Hazırlık Mahkemesi kurulmasını öneriyoruz. Bu mahkeme delillerin sağlıklı olarak toplanılması konusunda vatandaşlara ve avukatlara yardımcı olsun. Mahkemelerin önüne giden işler hazır olsun. Dünyadaki davaların durumunu biliyorum. Türkiye’deki davaların 40-50 günden fazla gideri yok. Ama en basit davayı 2-3 senede çözmeye çalışıyoruz. Ve sistemi suiistimal ediyoruz. Mahkemeleri böyle etkin ve verimli çalışacak şekilde yapılandırmak, onları kalkınma amaçlarına uygun olarak yapılandırmak gerekiyor.
“Çocuk hâkimler teriminden kurtulmamız gerekiyor”
Bizim kaliteli hizmet istediğimiz insanları iyi bir kariyer gelişimine tabii tutmamız gerekiyor. Daha hayatı, kendini bilmeyen insanlara çeki anlatmak kadar ayıp bir şey olmaz. Onun için bir insanın 30 yaşına kadar yargıda önemli görevler yapmaması lazım. Çocuk hakimler diye bir terim bizim dilimize yerleşti, bizim bir an önce bu terimden kurtulmamız lazım. Hukukçuların eğitim üyelerini kendi içlerinden yetiştirmeleri lazım. Bir taraftan kariyerlerini geliştirirken bir taraftan da öğretim üyeleri ve toplumun en saygın insanlarını yetiştirmemiz lazım.