Hileli gıdada üretimden men cezası gelecek
Ankara Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı AK Parti Kars Milletvekili Yunus Kılıç oldu. Kılıç, Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak’ın gündeme dair önemli sorularına yanıt verdi.
Canan SAKARYA
ANKARA- TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı AK Parti Kars Milletvekili Yunus Kılıç, gıdada taklit ve tağşiş yapanlara cezaların artırılması ve üretimden men edilerek işletmelerinin kapatılmasına kadar varan cezalar geleceğini açıkladı.
Patates ve kuru soğan ihracatının ön izin şartına bağlanan ürünler listesine alınmasını doğru bir adım olarak değerlendiren Kılıç, her iki üründe de üretim planlamasının bulunduğunu alınan kararın fiyat düzenlemesine yönelik bir adım olduğunu kaydetti. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan TBMM Tarım Komisyonu Başkanı Kılıç, Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak’ın sorularını yanıtladı.
Gıdada taklit ve tağşiş önüne geçecek yeni bir yasal düzenleme gündemde, bunu detayları nelerdir, Meclisin gündemine ne zaman gelir?
Gıdada taklit tağşiş dediğimiz süreçlerle alakalı halen uyguladığımız bir mevzuatımız var. AK Parti hükümetleri ile birlikte ilk defa topluma bunun teşhir edildiği süreçler yaşıyoruz fakat bütün bunlara rağmen hala gıdada tağşişi önleyemedik. Çünkü yaptırımlar bunu yapanların kazanımlarından daha geride gidiyor. Devlet yakalıyor 20 bin lira para cezası veriyor fakat adam o süreçte 40 bin lira kazanıyorsa devletin vermiş olduğu 20 bin liralık cezayı da bir maliyet sayıyor, 20 bin lira yine karlıyım diye devam ediyor. O zaman bunu önleyemezsiniz. Şimdi kademeli cezai yaptırımlar sürecine sokuyoruz böyle bir hazırlık var, birinci , ikinci sonunda, üretimden men edilerek, işletmesi kapatılacak. Çünkü kötü niyetli adamı başka türlü önleyemiyorsunuz, sadece ekonomik yaptırımlarla, Kabahatler Kanunu ile halledemiyorsunuz. Düzenleme çok yakın bir zamanda Meclise sunulacak.
Hal Yasası çok konuşuldu hangi aşamada ne zaman yasalaştırılması planlanıyor?
Bu yasa ile ilgili çalışmanın biraz daha devam etmesi gerekiyor çünkü çok kapsamlı bir düzenleme gerektiriyor. Ticaret Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, belediyelerin ortak yapacağı bir çalışmaya ihtiyaç var, hatta iktidarı ile muhalefeti ile herkesin fikrini ortaya koyduğu bir yasa olmalı. 55-60 milyon tonluk bir üretim ve pazarlama kapasitesinden bahsediyoruz. Yeni Hal Yasası konusunda toplumda çok büyük bir beklenti oluştu, yarım yamalak sorunları çözmeyen, çıkarılmış olsun diye çıkaracağımız bir yasa olmayacak. Bir kere birlikler güçlenmeli hallerde yeri olmalı bütün ürünler halde fiyatlanmalı, hale girmeli, halden çıkmalı. Taşıma sistemleri, depolama, soğutma sistemleri teşvik edilmeli.
Komisyoncuların kaldırılması gündeme gelmiş ve itirazlar olmuştu. Nasıl bir düzenlemeye gidilecek?
Şu anda sistemin hiçbir ayağı doğru yürümediği için suçu bir tarafa yıkmak doğru değil. Mevcut yasada zaten komisyoncuların alacağı komisyonun sınırları çizilmiş durumda. Hukuken komisyon alma hakları var, bunu da üreticiden alıyor. Aslında komisyoncuların fiyatın yükselmesi ile ilgili doğrudan olumsuz bir etkileri de yok. Elbette yeni yasada onların da kendilerine tanınmış ölçüler içinde hareket etmeleri zorlanmalı, çiftçiyi, üreticiyi sömüreni varsa bunlar için de tedbir alınmalı. Bana göre burada asıl neşter atılması gereken alan perakende market zincirleri. Binlerce mağazası olan perakende market zincirleri üreticinin tarlasına, bahçesine, bağına gidiyor ‘malını hale götürmene gerek yok, ben senin malını buradan alırım’ diyor.
Köylerde genç iş gücüde kalmadığı için kimsenin kendi ürününü toplayacak durumu yok. Suriyelileri, Afganları, mevsimlik işçileri buralarda çalıştırarak toplama işini köylüye bırakmadan yapıyorlar. Köylü ‘ben ürünümü bu fiyata vermiyorum’ dese de bir tane işçi bulup çalıştıramıyor. Bunlar dayıbaşlarıyla da anlaşıyorlar, köylünün bağını bahçesini toplattırmıyorlar. Karpuzunu, portakalını çürütüyorlar, çiftçi ister istemez bu sisteme girmek zorunda kalıyor. Fiyatı da bu zincir marketler belirliyor. Tüketim tarafını da üretim tarafını da bunların eline verirsen sen fiyat politikanı nasıl uygulayabilirsin, üreticiyi tüketiciyi nasıl koruyabilirsin. Asıl hal yasasının aciliyeti burada. Her ürün hale girecek, halde bir fiyat ortaya çıkacak, bir rekabet oluşacak bu rekabet üreticinin de tüketicinin de lehine olacak. Diğer taraftan üretici birliklerine hallerde parasız pulsuz teşvikli, destekli mekanlar verip, halin yüzde 30-40’ını üretici birliklerine tahsis etmek gerekiyor.
Yaş sebze ve meyvede önemli bir kayıp söz konusu, bu nasıl önlenecek?
Yaş sebze ve meyvenin üçte biri ziyan oluyor. Bu da yüzde 33 fiyat farkı getiriyor, kaybı azalttığımızda zaten fiyatlarda yüzde 30 civarında bir indirim olacak. Bu kayıpların giderilmesi için gerekli altyapıyı da devlet teşvik edecek. Sistemin içine bütün üreticiyi soktuğun zaman ne kadar depolamaya, ne kadar soğutmalı sisteme ve araçlara ihtiyacın var bunlar tespit edilmiş olacak. Ayrıca illerin günlük tüketimleri tespit edilecek fazla ürün götürülmeyecek böylece hem üretim hem sevkiyat hem de pazarlama bir arada planlanarak takip sistemi oluşturulacak. Hal Yasası bunlara imkan verebilecek şekilde hazırlanıyor.
Patates ve kuru soğan, ihracatı ön izin şartına bağlanan ürünler listesine alındı. Tarım Bakanı Pakdemirli soğan, patates ithal etmemek için ihracatın izne bağlandığını söyledi. Sizce üretimde bir planlama eksiği mi var?
Şu anda soğan ve patateste planlı üretim var, yıllık soğan üretimi 2 milyon ton, patates üretimi de 4-5 milyon ton arasında gelip gidiyor. Türkiye aslında soğanda ve patateste yüzde 3 ile yüzde 5 civarında fazlası olan, çok da ithalata ihtiyacı olmayan bir ülke. 2019’da yüzde 10 civarında soğan ve patateste üretim artışı var ama bu da Türkiye’nin tüketemeyeceği bir miktar değil. Bunlar kendi seyrinde yürürken seçim döneminde yaşananları hatırlarsak bu kadar şamatayı gerektirecek bir ortam var mıydı? Emin olun yoktu, olsaydı zaten devam ederdi. Seçimlerden sonra konu birden kesildi gitti. Bizim 5 milyon ton patates üretimimizde ihracata konu olan miktar yüzde 1-2’ si kadar. Bu miktar da asla fiyatları bu kadar dalgalandırmaz. Peki dalgalandıran ne? Tüccarın o süreçteki tavrı.
Şu anda mayıs ayının sonuna kadar patates sökümü olmayacak yani şu anda üreterek depolara koyduğumuz patatesle o güne kadar gideceğiz. Aslında bu bize yetebilecek kadar bir patates. Bakanlığımızın aldığı tedbir yerinde midir, yerindedir. Emek verene bir zararı var mı asla yok, çünkü şu anda üreticinin elinde patates yok. Birileri ‘ sen benim yurtdışına daha iyi fiyata satacağım ürüne niye karışıyorsun, eğer karışıyorsan bunun farkını bana ver ‘diyebilir ama emin olan şu anda üreticinin elinde patates yok, artık üretici satışının tamamını tarlada yapıyor, şu anda ürün tüccarın elinde. Şu andaki talep yurtdışına satalım talebi bu da tüccardan geliyor. Tüccar ülkeyi düşünmeyen bir noktaya gidebiliyor. Ben ‘ürünü satayım parayı cebine koyuyum’ şeklinde düşünebiliyor. Türkiye patatesi nerden alır kaça alır bunu düşünmüyor. Bakanlık bunu görüyor. Üretim planlaması vardı fiyat planlaması da gerektiğini fark etti.
Hayvancılıkta durum nedir yeterli arz güvenliği sağlandı mı? İthalata ihtiyaç duyulmayacak ortam oluştu mu ?
Şu andaki hayvan sayılarımızda koruyabilir ve sürdürebilirsek, yetecek kadar kırmızı et üretimi var. Zaten tavukta fazla var 300-400 bin ton civarında ihracat yapıyoruz. Kırmızı ette şu anda sıkıntı yok, fazlamız var ama birkaç yıl sonra daha net konuşabiliriz. Şu anda et ve süt kurumumuz ihracat yapmaya çalışıyor, biz daha düne kadar ithalat yapıyorduk şimdi ihracat yapmaya çalışıyoruz. Depolarımızda bir müddet daha yetecek kadar et var, bunlar piyasadan tamamen çekildikten sonra o zaman gerçek arz talep dengesi ortaya çıkacak. Rayına oturması için 3-5 yıl izleyip gereklerini de yaparak sonra bir fikir beyan etmek lazım ama eskisinden iyiyiz. 1 milyon 200 bin ton civarı bir üretim var bunu koruyabilirsek, yıllık 15 kg kişi başına et tüketimi anlamına gelir bu da fena değil. Bir yandan da balıkta yetiştiricilikle birlikte üretim arttı. Toplam 550-600 bin tona ulaştı. 1 milyar dolar ihracat yapılıyor, hedefimiz birkaç yıl içinde 2 milyar dolara çıkartmak.
Doğru yollardan para kazanamamak…
Ferit PARLAK - Doğruluk, dürüstlük gibi ‘normal insan’ da olması gereken olguları artık, ‘düzgün mükellef’, ‘dürüst satıcı’, ‘doğru adam’ gibi tamlamalarda kullanıyoruz… Alın terinin karşılığını bulamaması, hak edilenin kazanılamaması nedeniyle yurtiçi ve dışında imaj zedeleyen iş yapma modellerine, kolaycılığa, yasal/ doğru olmayan yollara yöneliyoruz… Kısa dönemde, az sayıdaki kişiye ‘çok kazandıran’ bu yapının, uzun dönemde ekosistemi çökerteceğini de biliyoruz… Haksız rekabetin cezasız kaldığı, cezalar olsa dahi (adama göre) uygulanmadığı bir yapı ile ‘verimlilik’ adına uykusuz kalan ve ‘kalkınmayı refahı sağlayacak’ tek adres olan on binleri de bu ideallerinden uzaklaştırıyoruz… Prof.Dr. Yunus Kılıç’ın anlattıklarından, tarımsal üretimi de etkileyen bu yapının, düzeltilmeye çalışıldığını anlıyoruz…