Faizde indirim mevsimi geçti
Şans Sohbetleri'nde bu hafta, kredi artışı ile büyüme arasındaki ilişkiyi ele alan Ali Ağaoğlu ve Hakan Güldağ ekonomi politikalarının sürdürülebilirliğini tartıştı. Ayrıca ikili, çiçeği burnunda yatırımcıların davranışları ve yol açabileceği tehlikeler üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, bu hafta Şans Sohbetleri'nde, Merkez Bankası'nın son hamlesi ışığında ekonomi politikalarını değerlendirdi. Kredi artışı ile büyüme arasındaki ilişkileri tartışan ikili, cari açıktaki artışa dikkat çekti. Bugüne damga vuran ekonomi politikalarının sürdürülebilirliğini de ele alan ikili, özellikle borsada son dönemde yaşanan gelişmelere ve çiçeği burnunda yatırımcıların davranışlarına ve yol açabileceği tehlikelere değindi.
Güldağ: Bu hafta önemli gelişmeler oldu. Merkez Bankası'ndan zorunlu karşılık hamlesi geldi. Yabancı para mevduatlarda zorunlu karşılıklar bütün vadelerde 300 baz puan artırıldı. Bundan böyle diyelim ki, bir banka 100 dolar mevduat aldı, 22 dolarını zorunlu karşılık olarak Merkez Bankası'na yatıracak. Gerekçede, "normalleşme sürecinin bir parçası olarak" deniliyor. Ancak pek çok yorumcu bunun son dönemde üzerinde çok konuşulan Merkez Bankası'nın rezervlerindeki erime nedeniyle atılan bir adım olarak değerlendirdi. Doğrusu bana da, atılan adım özellikle yabancı para ve altın tarafına geldiği için, biraz 'ihtiyaç'tan kaynaklandığını hissettirdi. Dışarıdan döviz gelişinde bir sıkıntımız olduğu malum. İhracat henüz yeterince 'normalleşmedi'. Geçen yıl 180 milyar dolar civarında bitirmiştik. Bu yıl gidişata bakınca ancak 160-165 milyar dolar olur gibi görünüyor. Turizm malum. İlk çeyrekte yaklaşık bir 4.5 milyar dolar gelir oldu. sonra pandemi nedeniyle dibe vurduk. Şimdi bazı gelişmeler var, elimizden gelen her şeyi de yapıyoruz turist çekmek için ancak sektörde yıl sonuna kadar bir 10 milyar dolar daha gelse 'çok iyi' gözüyle bakılıyor. 'Sıcak para' tarafından da giriş yok, aksine çıkış hala sürüyor. Yabancı borsadan iyice çıktı. Payı da yüzde 50'nin altına geriledi. İthalatı da tutamıyoruz. Bol bol ucuz kredileri verdikçe harcamalar da artıyor, cari açığımız da... Böyle bir ortamda, Merkez Bankası da döviz ve altın tasarrufçusuna yöneldi rezervleri tahkim etmek için. Hatırlarsan, "denklemin sürmesi için her şey dövize bağlı" demiştim ve "Benim merak ettiğim zaten biz bunu nasıl tutuyoruz?" diye sormuştum.
Ağaoğlu: ‘Con Ahmet'in devridaim makinesi dönüyor. Benzetme bir yana şöyle; diyelim ki ben vatandaş olarak TL'ye karşı endişem var, güvensizliğim var. Getiriyorum aldığım dövizi bankaya yatırıyorum, -ki DTH'lar hala daha erimedi- banka faiz vermiyor ama zaten ben dövizi faiz için almamıştım. Korunmak için almışım. Banka alıyor bu dövizi Merkez Bankası'na veriyor. Merkez Bankası'ndan TL alıyor, yani swap yapıyor. Swap olduğu için döviz pozisyonu her iki taraf için değişmiyor ama Merkez Bankası bunu artı olarak yazıyor. İkinci ayağı eksi kaydetmiyor. Sonra banka TL'yi ucuz kredi olarak veriyor. Döviz satması gerektiği zaman Merkez Bankası'ndan alıyor. İşleyişi harfi harfine bilenimiz yok ancak sonuç olarak arka tarafta bir yerde döviz kontrol etme çabası var.
Güldağ: Bu böyle devam eder mi? Sürdürülebilir mi sence?
Ağaoğlu: ‘Con Ahmet'in devridaim makinesi dönüyor ama bir süre sonra yağı azalacak. Şu anda anladığım kadarıyla izlenen politika çerçevesinde, ‘Her seferinde bir yerler sıkıştığında rahmet yağdı, toparladık. Şimdi salgın nedeniyle yine sıkıştık. Mecburuz. Yine aynı şekilde yapalım sonra nasılsa bir şekilde toparlarız' yaklaşımı sürüyor. Günü kurtarmakta sorun yok.
Güldağ: Günü kurtarmada mahiriz, mahir olmasına... Çözebildiğimizi yolda çözüyoruz. Çözemediğimizi ileriye öteliyoruz. Yarın ne olacak?
Ağaoğlu: Normal patikasından çıkan büyüme ya gelecek nesle ihraç edilen kriz ya gelecek nesilden çalınan refahtır. Türkiye'nin normal büyüme patikası yüzde 4.5'dur. Biz ne zaman KGF'lerle 7.4 büyüdük, ertesi yıl küçülmek zorunda kaldık. Şimdi bugün de 3. çeyrekte büyüme beni şaşırtmayacak. Geçen yılın haziran ayına göre konut satışları yüzde 209 artmış. Kredi ile alınan konut miktarı yüzde 1280 artmış. Şimdi aynı anda konut fiyatları da yüzde 25-30 arttı. Eş dost birbirlerine evlerini satarak kredi aldılar.
Güldağ: Aslında ekonomiye gerçekten katkısı olan ilk el konut satışları. Ancak satışların çoğu ikinci el konutta. Ama o ikinci el piyasa hareketinin de kendine göre bir işlevi var. Borç kapamaya, borç ödemeye yaradı.
Ağaoğlu: Yaradı çünkü eski yüksek faizlerle, yeni düşük faizlerin yer değiştirme şansı oldu. Bir tür yeniden yapılandırma modeli geliştirdiler. Bu kadar talebin arkasında ucuz kredi var. Gereğinden hızlı toparladık, ileriye fazla mazotumuz kalmayacak çünkü bankalar sermaye açısından, kaynak bulamama açısından belli bir kapasitesi var. Şu anda biz cari açığı Merkez Bankası rezervlerinden fonluyoruz. Bu nereye kadar gider?
Güldağ: En azından bu yıl sonuna kadar gitmesi isteniyor gibi anlıyorum ben. Büyümeyi istiyoruz. En kolay yolu da kredi genişlemesi. Büyüme hesaplarına yüzde 60 civarında etkisi var. Politika faizi, enflasyonun altında tutuluyor. Dövize ve diğerlerine finansal baskılama var. Vergiler, stopajlar, zorunlu karşılık oranlarında artırımlar. Bu gidişle bankalar yakında döviz getirenden komisyon alacaklar. Ama kredilere yavaş yavaş fren gelecek gibi. Konut kredileri örneğin hız kesmeye başladı. Faizler yeniden artma eğilimine girdi. Birçok dengesizliğe neden olan bu durum da eninde sonunda dengelenmek zorunda. Mühim olan bunun bir alt üst oluşla, bir krizle değil, kontrollü bir şekilde gerçekleşmesi. İşte o çok faydalı olur.
Ağaoğlu: Sorun şurada çıktı: Faizler düşerken, birden müthiş bir negatif faize geçtik. Şu an enflasyon yüzde 12, yıl sonu beklentisi yüzde 11'e geldi. Merkez Bankası'nın politika faizi 8.25. Negatif faiz nedeniyle insanlar ileride yapacakları alımları bugüne çekiyor. Borsa tarafında da çok garip şeyler olmaya başladı. Geçen haftaki yazımıza bir yorum geldi. ‘borsa profesyonellerinin önerdiği kağıtlar artmadı, yan kağıtlar uçtu gitti' diyor. Bunun borsada iki deyimi vardı. Biri yatırımlar açısından ‘açgözlülük öldürür.' İkincisi de kolay gelen kolay gider yani bizdeki karşılığı ‘haydan gelen huya' gider.
Güldağ: Merkez Bankası politika fazini değiştirmedi. Yine 8.25'te tuttu. Sanki faizde indirim mevsimi geride kalmış gibi...
Ağaoğlu: Öyle... Merkez Bankası enflasyondaki eğilimi dikkate alıyor doğal olarak. Enflasyon düşerse yeni bir indirim gelebilir ancak. Faiz indirimlerinin şimdilik sonuna geldik.
SPK'nın da devreye girmesinde yarar var!
Güldağ: Geçenlerde Işık Ökte, çok doğru bir şekilde, "Düşen piyasa nedir bilmeyen bir yatırımcı grubu var. İlk aşağı silkelenmede korkacak ve asıl alım yapılması gereken yerden, ne yazık ki satacak" diyordu. Uyarılar yapılıyor. Aman ihtiyaç için biriktirilmiş parayla borsaya yatırım yapmayın. Yapacaksanız da mutlaka profesyonellere, SPK tarafından izinli belgeli kuruluşlara danışın, onlarla çalışın deniyor ama pek kulak asan yok gibi. Belli süre sonra borç ödemede kullanılacak para borsaya getiriliyor. Kredili pozisyonlar alınıyor. Kredili işlemlerdeki artışa karşı Takasbank'tan hamle gelse de yükselişler devam ediyor. Borsacıların 'tavan kumarı' dedikleri oyunlara giriliyor. Maalesef yatırımcımızın önemli bir kısmının borsaya bakışı çok kısa vadeli. Halka açıklık oranı yüzde 1'i bile bulmayan bazı hisselerdeki harekete bakıp, bence SPK da harekete geçmeli.
Ağaoğlu: Geçen hafta hatırlarsan, gümüş fonu üzerinden bir örnek vermiştim. Okumayan varsa okusun lütfen. Bu ve benzeri örnekler artıyor. Küçük iş gibi görünüyorlar ama hesabı net olan bir şeyde bile böyle irrasyonel, akıl dışı yükselişler yaşanıyorsa hisse senetlerinde çok daha fazlası yaşanıyor ve yaşanacak. Yine söylüyorum, SPK'nın düzenleyici operatör olarak bu ve benzeri şeylere en azından bu kadar hesabı net olan işlerde açığa satış vermesi lazım. Daha büyük sesle yatırımcıların uyarılması lazım.