Ekonomik krizde en kolay feda edilebilir grup onlar!
Ekonomik krizde ilk işsiz kalan grubun kadınlar olduğu TÜİK verileriyle ortaya çıktı. Buna göre, kadın istihdamı son bir ayda 231 bin kişi düşerken kadın işsiz sayısında 129 bin artış yaşandı. Uzmanlara ekonomik kri dönemlerinde ilk feda edilen grubun kadınlar olduğunu söylüyor.
Haber Merkezi |Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) işgücü istatistikleri yayınlandı. 12 Ağustos’ta yayınlanan verilere göre, istihdamda 341 bin kişilik düşüş, işsiz sayısında ise 234 binlik artış işgücünü yaklaşık 107 bin kişi azaltırken genel işsizlik oranı son bir ayda 0.7 puan artarak yüzde 9.2 oldu. Ancak cinsiyete göre bakıldığında bu oran, kadınlarda yüzde 12.4’ken erkeklerde sadece yüzde 7.6. TÜİK verilerine göre işsizlik, kadınlar arasında bir ayda yüzde 11.3’ten yüzde 12.4’e yükseldi.
Erkek işsiz daha fazla ama kadın işsizliği daha yüksek
Bu, kadınlarda mayıstan hazirana istihdamda 231 bin kişilik düşüş ve işsiz sayısında 129 bin kişilik artış anlamına geliyor. Erkeklerde ise haziranda istihdamda yalnızca 109 bin kişilik düşüş yaşanırken işsiz sayısındaki artış 105 bin kişi oldu. İşgücüne katılım oranı ise Nisan-Haziran 2024’te kadınlar için yüzde 36.8, erkekler için yüzde 72.3.
Gazete Oksijen'den Esen Dolma'ya konuşan Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Gülay Toksöz “Erkeklerin işgücüne katılma oranı kadınlarınkinin iki katı. Öte yandan 1.7 milyon erkek işsize karşılık 1.4 milyon kadın işsiz var. Ancak erkeklerin işsizlik oranı yüzde 7.3 ile kadınların yüzde 11.7 olan işsizlik oranından daha düşük” diyor.
Potansiyel kadın işgücü de daha fazla
Toksöz, yalnızca işsizlik verilerinin yeterli olmadığını, son dönemde sürekli artma eğiliminde olan istihdam açığı veya TÜİK’in ifadesiyle potansiyel işgücünün de önemli bir gösterge olduğuna dikkat çekiyor:
TÜİK kişileri işsiz kaydetmek için onlara son dört hafta içinde iş arayıp aramadıklarını sorar. Çalışmak isteyen ama iş aramayanlar işgücüne dahil edilmez. İşte asıl önemli nokta burası. Esas olarak kadınlar, üzerlerindeki bakım yükümlülükleri nedeniyle, örneğin çocuklarını bırakacak kreş olmadığı için çalışmak isteseler de iş arayamazlar. Potansiyel işgücü olarak tanımlanan bu grubun içine iş aramayan ama çalışmaya hazır olanların yanı sıra iş aramış ama bulamamış olanlar da dahil edilir. Nisan-Haziran 2024’te potansiyel kadın işgücü yaklaşık 2.5 milyon kişi ve erkeklerden bir milyon kişi daha fazla.
Her 3 kadından 1’i çalışmak istiyor ama iş bulamıyor
Toksöz’e göre bunun bir adım ötesi ise geniş tanımlı işsizlik yani TÜİK’in ifadesiyle atıl işgücü. Bu oran yüzde 27.3 ile 2021 yılı ilk çeyreğinden beri en yüksek seviyesini gördü. Ancak burada da erkeklerle kadınlar arasında belirgin bir eşitsizlik söz konusu. Geniş tanımlı işsizlik erkeklerde yüzde 22.8’ken kadınlarda yüzde 35. Toksöz’e göre bunun anlamı şu:
Her üç kadından biri çalışmak istiyor ama iş bulamıyor.
Yüksek faizler kadın istihdamını olumsuz etkiliyor
Toksöz, kadınlarda işsizlik oranının son zamanlarda artmasının altında yatan sebebi ise şöyle açıklıyor:
Enflasyonla mücadele amacıyla faiz oranlarının artırılmasının ardından işsizlik arttığında kadınların erkeklerden daha fazla iş kaybetme eğiliminde olduğunu görüyoruz. Dışarıdan finansman kaynağı ve yatırımın gelmesine bağımlı politikaların sonucu olan yüksek faizler borçlanma maliyetlerini artırıyor, krediye erişimi engelliyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için finansal kaynaklara erişimin kısıtlanmasına, küçük işletmelerin kapanmasına yol açıyor. Bu da kadınların işlerini daha fazla kaybetmesine neden oluyor.
En kolay feda edilebilir grup kadınlar
‘Çalışma saati - ekonomik güç’ kısır döngüsü
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı Çalışma Hayatı İstatistikleri’ne de atıf yapan Kurnaz “Erkeklerde haftalık ortalama fiili çalışma saati 45.7 iken kadınlarda 40.3 olarak görülüyor ki bu da gene istihdam piyasasının erkekleri tercih etmesinin gerekçelerinden biri. İŞKUR’un cinsiyete göre işe yerleştirme politikasında ağustos ayındaki veri erkeklerin yüzde 61.36 oranıyla kadınlara nazaran daha çok işe yerleştirildiğini gösteriyor” diyor.
Öte yandan Kurnaz’a göre, kadınların ekonomik gücü azaldıkça çocuk, ev bakımı, kreş için yardım alabilme imkanları da ortadan kalkacağından ortalama fiili iş saati de eşitsiz bir biçimde daha azmış gibi görünüyor. Yani aslında ortada kadınların fiili iş saati daha düşük olduğu için ekonomik güçlerinin azaldığı, ekonomik güçleri azaldıkça ortalama fiili iş saatlerinin de azaldığı bir kısır döngü söz konusu:
Kadınların hane içi çalışma saatleri bu sayıya eklenmediği için piyasa bakımından kadın aleyhine sonuçlar doğuyor. Erkeklerin yüzde 66’sı zorunlu sigortalıyken kadınların sadece yüzde 34’ünün bu güvencesi var.
Bakıma muhtaç biri varsa işgücüne katılamıyorlar
Prof. Dr. Toksöz’le birlikte CEİD bünyesinde toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine çalışan, Ankara Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emel Memiş de cinsiyete dayalı iş bölümü nedeniyle kadınların işgücü piyasasına katılamadığını söylüyor:
Özellikle küçük çocukları olan veya yaşlı ve hasta bakımını üstlenen kadınlar gelir getirici bir işte çalışmak isteseler bile işgücü piyasasına katılamıyorlar.
10 kadından 7’si zaman yoksulluğu çekiyor
Kadınların ev işleri ve bakım hizmetlerine harcadıkları zaman nedeniyle daha fazla sayıda ücretsiz çalışma saati üstlendiğini söyleyen Memiş, “Derneğimizin TÜİK Zaman Kullanım Anketi mikro verilerini kullanarak yaptığı hesaplamalara göre ülkemizde işgücü piyasasında çalışan kadınlar hane içinde bakım işlerine halen haftada ortalama otuz saat, erkekler ise sadece yedi saat süre ayırıyor. Dolayısıyla tam zamanlı gelir getirici bir işte çalışan on kadından yedisi zaman yoksulluğuna maruz kalıyor. Bu nedenle kadınların dinlenmeye, kendini geliştirmeye ayıracağı zaman azalıyor” diyor.
İşgücüne katılımda cinsiyet eşitliği yüzde 50’nin altında
Kurnaz, derinleşen ekonomik krizin ve asimetrik büyüme politikalarının, kadınların istihdamına olumsuz yansımasının Dünya Ekonomik Forumu’nun bu yıl yayınlanan Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’nda da görüldüğünü söylüyor:
Raporda Türkiye 146 ülke arasından 127’nci olmuştu ama daha da ilginç olan, kadınların istihdama ve ekonomik büyümeye katılmalarının yetmemesi. Çünkü kadınlar istihdama katılsalar bile istihdamdan aldıkları pay daha az ve Avrupa’da işgücüne katılımda cinsiyet eşitliğinin yüzde 50’nin altında olduğu tek bir ülke var: O da Türkiye.
‘Yoksulluğun kadınsılaşması’
Kurnaz, TÜİK’in haziran verileriyle küresel veriler karşılaştırmalı olarak incelendiğinde ise, ilk defa 1975 yılında 4. Dünya Kadın Konferansı Eylem Planı’nda karşımıza çıkan ‘yoksulluğun kadınsılaşması’ kavramına dikkat çekiyor:
Kadınlar yoksullaştıkça, sadece ekonomik bir zarara uğramıyorlar, eğitimden dışlanıyor, sağlık hizmetlerine erişemiyorlar. Kadınların ekonomiden en az payı aldığı ülkeler aynı zamanda kadınların sağlık ve hayatta kalma dizininde de en yoksul olduğu yüzde beşlik kesimdeki ülkeler. Yani kadınların ekonomik özerkliği azaldıkça, hayatta kalma oranları belirgin şekilde düşüyor. Türkiye geçen sene bu dizinde 100’üncü sıradaydı, bu sene de 98’inci sırada oluşuyla yine kötü bir durumda.
İnşaattaki büyüme kadın istihdamını olumsuz etkiledi
Prof. Dr. Toksöz’e göre istihdamda kadınlarla erkekler arasındaki bu derin eşitsizlik yalnızca ekonomik krizle açıklanamaz:
Asıl neden iktidarın son 20 yıldır uyguladığı ekonomi politikaları. Ucuz dış kaynağa bağımlı, istihdam yaratma etkisi çok sınırlı bir büyüme modeli izlendi. Yeni işlerin inşaat, taşımacılık gibi sektörlerde olması erkek işgücüne talep yarattı. Kadın istihdamı için önemli olan kamu işletmelerinin yok olması ve kamusal hizmetlerde eğitim, sağlık gibi kadınların daha çok yer aldığı sektörlerde harcama kısıtlarına gidilmesi orantısız biçimde olumsuz etkilere yol açtı.