Dengeleyici hamleye ihtiyaç var

Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, büyüme, enflasyon, faizlerin seyri ve yurtdışındaki gelişmelerin ekonomiye etkisini ele aldı.

Haber Merkezi |

Şans Sohbetleri bu hafta Kocaeli Sanayi Odası meclis üyeleriyle birlikte yapıldı. KSO Başkanı Ayhan Zeytinoğlu'nun konuşmasından sonra Meclis Başkanı Tahsin Tuğrul'un yönetiminde üyelerin sorularını yanıtlayan Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, büyüme, enflasyon, faizlerin seyri ve yurtdışındaki gelişmelerin ekonomiye etkisini ele aldı.

Güldağ: Öncelikle Kocaeli Sanayi Odası'nın çok değerli başkanlarını, meclis üyelerini saygıyla selamlıyoruz. Bu kez Şans Sohbetleri'ni değerli başkan Ayhan Zeytinoğlu'nun daveti ile birlikte yapıyoruz. Bildiğiniz gibi biz Şans Sohbetleri’nde Ali Ağaoğlu ile birlikte, 'bizi neler bekliyor' sorusu etrafında gündemi değerlendiriyoruz. Şimdi ilk çeyrek rakamları da şekillenmeye başladı; görünen o ki, biz bu yıl rakam bazında yüksek bir büyüme göreceğiz. Birinci çeyrekte yüzde 6 civarında bir büyüme görürsek şaşırmayacağız. İkinci çeyrekte büyüme çok daha yüksek olabilir. Hatta büyümenin çok önemli bir unsuru sanayi üretimi tarafından bakarsak çok şaşırtıcı büyüme rakamları görebiliriz. Nedir çok şaşırtıcı derseniz, yüzde 50'ye varan sanayi üretiminde artışlar görebiliriz. Tabii baz etkisiyle... Nisan ve mayıs aylarında geçen yılki müthiş daralmaların karşısında bu yıl müthiş büyümeler olacak. Doğrusu, sadece baz etkisi dersek de haksızlık olmasın. İmalat sektörü iyi bir performans gösteriyor. İhracatın yanı sıra, virüs nedeniyle evde oturmaktan da kaynaklanan bir iç talep canlılığı var. Geçen Türkiye İMSAD Başkanı Tayfun Küçükoğlu anlatıyordu; inşaat sektörü küçüldü ama inşaat malzemeleri sektörü yüzde 6 büyüdü diye. Boyaydı, tamirdi evde otururken olumlu etkiledi. Mobilyayı da öyle... Gözünüze eskimiş geliyor koltuk, değiştiriyorsunuz. Ya da ofis koltuğu alıyorsunuz evde çalışırken tahta sandalyeye oturmaktan rahatsız olunca. Gıda da iyi gitti mesela. Neyse uzatmayayım, sanayi tarafı canlı ve yavaşlamakla birlikte bir süre daha öyle kalacak gibi görünüyor. Dolayısıyla, büyümede ikinci çeyrekte ciddi oranlar görürüz. Çift hane kesin gibi... Bu durumda yılın ilk yarısı en az yüzde 8 büyüme. İkinci yarı hiç büyümesek bile yüzde 4 büyüme bu yıl garanti. Tabii rakam olarak. İşsizliğe olumlu bir katkı sunmasını bekleyemiyoruz maalesef. Veriler de onu gösteriyor. Şubatta yüzde 10 civarında büyüdü sanayi endeksi ama istihdama katkısı nedir diye bakınca 80 bin civarında kalıyor. Milyonlarca işsizimizin olduğu bir ortamda, belki de yine 'şu kadar büyüdük' denilince, 'niye biz hissetmiyoruz' soruları daha da güçlü sorulacak. Enflasyon cephesinde de işler iyi gitmiyor. 6 Kasım'dan sonraki tablo yeniden değişti. Martta, bilemediniz nisanda enflasyonda düşüş eğilimini görürüz diyorduk. Şimdi bunun o kadar hızlı olmayacağını anlıyoruz. Hem o kadar hızlı bir geri dönüş olmayacak enflasyonda hem de ineceği seviye de... Yüzde 10-11 tahminleri yapılırken şimdi tahminler yıl sonu için 15'lere çıktı enfl asyonda. Resmi rakam olarak. Yoksa herkes birbirine 'senin enfl asyonun kaç?' diye soruyor. Kurlar bir süre sabit kalabilirse belki aşağıya çekme şansı olabilir enfl asyonu.. Döviz lazım ama turizmde de olumlu senaryolar ciddi biçimde bozuldu. Kurların seviyesi çok önemli. "Dolarda 9'u görürüz" sözlerini daha çok işitir olduk.

Ağaoğlu: Bana pek bir şey bırakmadan, resmi özetledin. Yine kur tahminleri ne olacak sorusu bana kalıyor. Katılıyorum, şu anda iç talepten kaynaklı bir beklenti bozulması ve enfl asyon artışı, bir de yurtdışından emtia fiyatlarının üzerinden ithal ettiğimiz bir enflasyon var. Mesela ABD’de bu sene içinde en fazla yükselen finansal ürün ne diye sorsam, birçoğunuz 'Bitcoin' diyeceksiniz. Ama ondan da fazla yükselen bir şey var: Kereste fiyatları... ABD’de genç nüfus şehirden uzakta çalışmak için küçük ağaç evler yapma talebi ortaya çıkarmış. Sadece Türkiye’ye de has değil. Küresel bir enflasyon dalgasıyla karşı karşıyayız ve ister istemez faiz artışları gündeme geliyor. Bu ortamda kimse buna cesaret edemiyor ama konu oraya gelecek. O zaman Türkiye açısından durum daha sıkıntılı hale gelebilir. Bu ortamda faiz indirdiğiniz zaman bankaların parasal genişlemeye destek verme kapasiteleri sınırlı. Yine mi kamuya yükleneceğiz endişesi var, ki şu anda öyle. Eğer öyle bir şey olursa enfl asyonu kontrol etmenin gerçekten zorlaşacağı bir döneme gireceğiz demektir. Şu anda söyleyeceğini söyledi Merkez Bankası. Fakat bundan sonra eğer politika faizinde eğilim aşağı yönlü dönmüşse söylediğin dolarda 9 seviyesini görmemiz an meselesidir. Ama orada bir 'iyi haber' vereyim, 9’u görmeyiz büyük ihtimalle... 8.98-8.99 seviyelerinde kalırız. Sebebi de finansal piyasalardaki bazı opsiyonlar nedeniyle orayı kırdırmak istemezler.

Güldağ: Enflasyonda tahminin ne?

Ağaoğlu: 6 Kasım'dan sonra makul işler yapılacak diye bir beklenti içindeydim. Ve yılsonunu 8.60, enfl asyonu da 10.50 bitiririz diye de bir tahminle bu seneye başlamıştık biz. Şu an gelinen noktada gerek Merkez Bankası gerek de dış meselelerden dolayı sıkıntılı bir dönem bizi bekliyor.

Güldağ: Dış politika da ısındı biraz. Özellikle ABD ve Rusya cephelerinde...

Ağaoğlu: Ama güzel haberler de var. Asıl güzel olan haber Mısır tarafında pozitif bir gelişme olması. Dostluk heyetleri toplanacak. Mısır’ın açılması Türkiye için çok kıymetli. Oradaki pozitif ilişkiler diğer tarafl a olan ilişkileri teraziye oturtabilir ama Doğu Akdeniz’deki bu yumuşak adımlar pozitif tarafl arımız. Rusya, Ukrayna, Boğazlar, NATO tatbikatı ise negatifl erimiz. Gece yarısı yapılan değişiklikler negatifl erimiz. Bunları dengeleyecek hamleler nelerdir derseniz Türkiye’nin iç talebi.

Güldağ: Negatiflerimizi dengeleyecek hamle ya da hamleler çok önemli. Öncelikle de CDS primlerimizi düşürecek bir ekonomik programa ihtiyacımız var. Aslına bakarsan bir süredir hem iç hem de dış piyasalar açısından ihtiyaç aynı: Güven inşa etmemiz gerekiyor. Bugünkü faizlerle borçlanarak bir yere gidemeyeceğimiz kesin. Dünyada faizler hala çok düşükken fırsatı değerlendirmemiz lazım. Ayrıca dünya talebi de bu yıl toparlanacağı için yardımcı olacaktır...

Ağaoğlu: 3 ülke hızlı çıkacak. Çin zaten çıktı, ABD tahminlerin çok ötesinde hızlı aşıladı vatandaşlarını ve İngiltere krizi en kötü yönetip en hızlı çıkan ülke oluyor. Ama onlar toparlanırken biz de onlardan faydalanır mıyız dersek? Hayır, maalesef faydalanma ihtimalimiz düşük. Çünkü, Çin zaten hızlı toparlanıp yoluna koydu, dünyanın talebini karşılıyor. ABD tarafındaki toparlanma ise enfl asyon yarattı, yaratacak. Bu da beklentileri orada da bozdu. ABD 10 yıllıkları yükseldi. 1.77’ye kadar geldi. Orası geçilmezse bu yıl içinde şimdilik endişe etmeyelim. Ama ABD 10 yıllık tahvillerinde 1.77 geçilir, 2’ye doğru bir hareket olursa inanılmaz bir dolar talebinin olduğu döneme giriyor olabiliriz. Kurlardan çok likiditesiyle ilgili bir sıkıntı yaşayabiliriz. Bu durumda Türkiye ve benzer ülkelerin dış borçlanmasında bazı sıkıntılar olabilir. Neyse ki biz mart ve nisan ayında vadesi gelenlerimizi uzattık, uzatıyoruz. Parayı buluyoruz. O şu anda sorun değil. Paranın maliyeti sorun. O maliyet de maalesef düşmüyor şu anda ve yakın zamanda da düşecekmiş gibi görünmüyor. Bir süre daha ayağımızı yorganımıza göre uzatalım diyeyim.

Güldağ: Öyle... Ancak COVID de hiç göz açtırmıyor. Bu son dalga çok kuvvetli geldi. Virüs halen ekonominin geleceği bakımından en büyük risk. Hala şu anda öngöremediğimiz pek çok sıkıntıya yol açabilir. Kocaeli, her bakımdan sanayinin nabzının attığı bir üretim üssü. Bu noktada Kocaeli Sanayi Odası'nın görüşü önemli... Ayhan Zeytinoğlu bu konuda ne diyor acaba?

Zeytinoğlu: COVID-19 nedeniyle işçilerimizin hastalanması ciddi bir sıkıntı. Biz pilot il seçildik. Şimdi Kocaeli’de antikor rakamları yüzde 35 mertebesinde, PCR rakamlarının yüzde 3,5-4 mertebesinde olduğunu söyleyebilirim.

Güldağ: Çok teşekkürler sayın Zeytinoğlu. Yüzde 35 antikor hem şaşırtıcı hem sevindirici geldi bana. İlk defa böyle bir bilgi edindim. Demek ki bir şekilde sadece aşı değil, antikor üretmeye başladı Türkiye. Umut verdi bu paylaşımınız. Eğer Meclis Başkanımız sayın Hasan Tahsin Tuğrul uygun görürse, sizleri de dinleyelim ve soru-cevaplarla sizden öğrenelim.

Mısır'la görüşmeler iyi haber...

Hayrettin Çaycı: Mısır ile görüşmeler başlayabildi ama Mısır Dışişleri Bakanı Türkiye'den isteklerini sıraladığında bunların hiç birini bizim yapmaya imkanımız olmayacak. O açıdan fazla iyimser olamıyoruz. Ama olmak da istiyoruz. Çünkü Arap aleminde Mısır'ın çok sözünün geçtiğini de biliyoruz. Afrika konusunda da kapıdır Mısır...

Ağaoğlu: Mısırla görüşmeler konusunda iyimserim çünkü görüşmeler başladı. Hem Türk şirketlerin Mısır ekonomisine, hem Süveyş Kanalı’na lojistikle katkımız küçük değil. Öte yandan Suudi Arabistan’la gerginlik de sert bir hale geldi. Türkiyee ihracat noktasında halen sıkıntılı halde. Artı İran, oradan da çıkamıyorsunuz. Şimdi bir tek Azerbaycan çıkışımız kaldı Doğu’ya doğru. Son derece zorlu ve aslında olmaması gereken bir lojistik problemiyle karşı karşıyayız. Çözümü önemli ölçüde Mısır’dan geçiyor. Ayrıca İsrail’le de görüşmeye başladık. Doğalgaz aramaları sırasında bazı ileri geri hareketler oldu ama görüşmeler de yapıldı, yapılıyor, mecburen yapmak zorundayız. Yoksa o politikaların sürdürülebilir olması mümkün değil. Ama şunu da söyleyeyim İsrail, Mısır, Ürdün, Yunanistan, Güney Kıbrıs’ın yapmış olduğu boru hattı anlaşması da çalışır bir anlaşma değildir. O boru hattının başa baş noktası 25 yıldan kısa olamaz. O zamanki ve bugünkü doğalgaz fiyatlarıyla öyle. O doğalgazla birlikte doğalgaz fiyatları daha da düştüğünde o boru hattının başa baş süresi 30 yılı aşar. Kimse yapmaz o boru hattını. Onun da tek çözümü Türkiye’dir. Türkiye burada makul bir ortaklığı ortaya koyabilirse Mısır ve İsrail’in gazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarılarak hem Türkiye, hem İsrail ve Mısır bölgesi hem de Avrupa bundan fayda sağlayacaktır. Umarım bir işbirliğine doğru gidilir. Ama bu görüşmeler hiç başlamazsa bunların hiçbirinin olmayacağını biliyorum. O yüzden iyimser tarafta olmayı tercih ediyorum.

Emtiayı hedge etmek faydalı

Sedat Silahtaroğlu: Sanayicinin şu anda en büyük sorunu hammadde ve lojistik krizi. Arz-talep dengesi bozuldu. Bu da beraberinde fiyatlarda ve teslim sürelerinde çok ciddi bir sıkıntı ortaya çıkarıyor. Yetkililerle bu sorunları aşmaya çalışıyoruz ama herhangi bir çözüme de henüz gelebilmiş değiliz. İkinci önemli sorunumuz ise aşı konusu... Biz bu konuda sanayiciler olarak çok ciddi bir haksızlığa uğradığımızı düşünüyoruz. Turizm personeline aşı yapılırken, bizim bu konuda geride bırakılmamızı büyük bir haksızlık olarak görüyoruz. Asıl soruma gelirsem. Siz de belirttiniz büyük bir global enfl asyon geliyor. Biz 50 yıldır enfl asyonda yaşıyoruz ama bu glabol enfl asyona karşı işletmemizi nasıl koruyacağız?

Ağaoğlu: Futbol dünyasının aşı olduğu bir ortamda servislerle getirip götürdüğünüz sanayinin aşı olmaması çok kabul edilebilir bir şey değil. Bu kısımda hak veriyorum size, benzer şeyleri düşünüyoruz. Gelelim enflasyondan korunma meselesine… Global enfl asyon tarafında şu soruyu sormamız lazım: Evet fiyat artışları var ama bu enfl asyon kalıcı mı olacak? Herkesin kabul ettiği bu bir seferlik şok. Bizim Türkiye’ye benzeyen bir enfl asyon davranış biçimi olacağını zannetmiyorum. Bir yere çıkacak ve ondan sonra yataya dönecek şekilde. Bir seviye yükselişi ondan sonra yeni bir platoda devam edecek o fiyatlar ama kendi içinde artışı duracak varsayımı var şu anda. Ki geçtiğimiz dönemin çok düşük faizlerine göre şu anda yeni bir platoya gelmesi normal kabul edilecekti. Şu anda o tartışılıyor. Yeni tahvil alım programlarını durdurarak buna cevap verecekler. Zaten piyasa da onların reaksiyonlarını verdi, faizlerini yükseltti. Şimdi nasıl korunuruz konusu, sıkıntı verici bir tercihler demeti diyeyim. Özellikle finansal enstrümanı olan hammadde kullanıcılarının, en azından finansal piyasalar üzerinden bir kısmını alıp fiziksel olarak ama bir kısmını da hedge etmesi iyi olabilir. Risk normale döndüğünde o fiyatlar gevşeyecektir. Ona karşılık da tedbirli olmanızda fayda var.

Tek yol-Tek kuşak kesin tartışılmalı

Emre Giray: Geçen haftaki sohbetinizde, 130 km hızla seyredilen otobanda bir kamyon 80 km hızla sol şeride geçince sıkışıklık yaşanıyor demiştiniz. Şimdi kamyon tekrar sağ şeride geçti mi? Otobandaki şerit yeniden 130 kilometreye çıkar mı? Yoksa 110 mu olur? Ya da 150km hıza mı çıkar?

Ağaoğlu: Kamyon sol şeritten yavaş yavaş çıktı. Aşı meselesinde Çin ve ABD bu süreci aşarsa dünyanın geri kalanı bir şekilde halledecektir. İlk aşamada 110 olacağı kesin. Şu anda Türkiye’nin sık konuşmadığı, önümüzdeki dönemde daha sık konuşacağı, özellikle Kocaeli Sanayi Odası’nın daha sık konuşması gereken bir konu var. Onu dolayısıyla size anlatayım. Tek yol tek kuşak Çin. Türkiye bunu çok tartışmıyor. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı sürerken İktisat Kongresi’ni toplaması gibi bir şey bu. Bizlerin bunu Türk sanayisi ve Türkiye olarak ciddi değerlendirmesi lazım. Herkes diyor ki o Kuşak tamamlandığında Türkiye’ye ucuz hammadde kolay mal gelecek. Ya kolay mamul madde gelirse, öyle bir otoban düşünün ki 130 kilometre otoban sürücüsüz TIR’larla arka arkaya eklenmiş 30 TIR’ı 5G teknolojisiyle buraya getiriyor. Türkiye 110 kilometre devam ederken 150 kilometre bir hızla gelen böyle bir katarın karşısında nasıl duracak? Hazır mıyız buna? Değiliz. 5G teknolojisini bırakın biz halen daha 4G teknolojisini çalıştıramıyoruz. Hal böyle olunca Türkiye üzerinden geçen bir 5G ile yönetilen bir yol Türkiye’ye fayda mı getirir zarar mı getirir? Türkiye’yi pas geçecek bir dönem geliyor. Hazır olmamız lazım.

Borçlanmada fark daralmalı

Selçuk Aksoy: Yurtiçi finansman maliyeti yükseldiğinde yurtdışından doğrudan finansman temin edebilen büyük ölçekli firmalarımız ile yabancı sermayeli firmalar piyasada hakimiyet kuruyor. Bu da haksız rekabet yaratıyor.

Ağaoğlu: Orada naçizane bir haklılık payı olduğunu eski bir bankacı olarak söyleyeyim. Bu bankalar için de benzer bir rekabet dezavantajı söz konusudur. Lakin yurtdışından Türkiye’ye yatırımı olan şirketlerin Türkiye’ye bakış açılarıyla da doğrudan ilgili. Türkiye’nin yapması gereken çok basit bir şey var, TL ile döviz borçlanma arasındaki farkı risk anlamında düşürmesi lazım. Türkiye’nin önünde Kuşak Yol Projesi gibi bir risk varsa bir diğer sorun da TL ile döviz borçlanma arasındaki farkın daralması, Türkiye’nin risk priminin düşürülmesi gerekiyor. Ve de bunu sadece piyasa şartları içinde düzenlemek gerekiyor.

Yargıtay kararı: Emeklilerin kredi ödemeleri maaşlarından kesilemez Finansal okuryazarlığınızı ücretsiz eğitimlerle geliştirin! 11 kente kuvvetli yağış uyarısı Aydın Doğan Vakfı'ndan açıklama: Kağıt üzerinde kalmıştı Hangi banka ne kadar faizsiz kredi veriyor? İşte liste... Merkezi yönetim brüt borç stoku 8,3 trilyon lira oldu