Büyürken nasıl fakirleşiyoruz?
Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, Şans Sohbetleri'nde bu hafta byüme rakamlarına değindi. İkinci çeyrek büyüme hızının 21,7 oranında geldiğini kaydederek, bu yılın yüzde 8'in altında bir rakamla kapatılamayacağını belirten ikili, büyüme ile birlikte fakirleştiğimizi de dile getirdi.
Haber Merkezi |Güldağ: Bu haftanın en önemli gündem maddesi ikinci çeyrek büyüme performansıydı. Yüzde 21.7 ile beklentilere paralel geldi. İlk çeyrek de yüzde 7'den 7.2'ye revize edildi. Görünen o ki bu yıl büyüme yüzde 8’in altında olmayacak. Hatta bunu yüzde 10’a kadar çıkarmak da mümkün. Üçüncü çeyrekte yüzde 6’lık, dördüncü çeyrekte de yüzde 3-4 civarı bir büyüme gelirse, üstü bile olabilir. Ama ikinci çeyreğe bakarak durumu da 'Türkiye böyle büyüme görmedi' havasına sokmamak lazım. Çünkü burada baz etkisi çok önemli. Korona etkisi çok bariz. Benzer nedenlerle Peru dünya büyüme şampiyonu oldu. Çünkü geçen sene çok büyük bir daralma yaşamıştı. Keza virüste en sert dalgalardan birinin yaşandığı İngiltere bu kez büyümede dünya ikincisi oldu....
Ağaoğlu: Sıralamanın çok fazla bir önemi yok. Siz yüzde 20 daralsanız, yüzde 30 büyüyeceksiniz sıfıra gelseniz dahi. Biraz hesaplamaların cilvesi diyeyim. Yüzde 8-10 gibi büyümeler konuşuluyor ama ben yine orada tedbirli olma tarafındayım. Gerek Uzakdoğu’daki PMI’lar, gerek ABD’deki güven endeksleri… Bunlar üçüncü çeyrek için yeni büyüme rekorlarına işaret etmiyor. Bizi etkiler.
Güldağ: Beklentin nedir?
Ağaoğlu: İkinciye göre üçüncü çeyrekte sakinleşen bir büyüme hızı beklerim. Dördüncüde daha da az. Çünkü ne dünyada ne bizde geçen yılın dördüncü çeyreği kötü geçmemişti.
Güldağ: Geçen sene son çeyrekte yüzde 6 büyüdük. Üzerine koymak zor olacak ama imkansız değil. Tabii büyümenin kalitesi ve sürdürülebilirliği de önemli. Bu oranlarda büyümeyi sürdürmek mümkün olmaz önümüzdeki yıl...
Ağaoğlu: Sürdürülebilir değil o açıdan. Mesela tüketim harcamaları önemli. İhracatın payı da katkı sağlamış durumda. Ama bu katkılar aynı şekilde devam edecek mi? Önümüzdeki dönemde benzer düşüşler Avrupa bölgesinde de olacaktır. Fed’in artık parasal genişlemeye son verme kararına yakın olduğu yavaş yavaş piyasalarda kabul gören bir yargı.
Güldağ: Ancak şu da var ki. Bu yıl ikinci çeyreği istisnai bir dönem olan pandemi yılı 2020 yerine 2019 ve 2018 ile de karşılaştırsak da yine önemli bir büyüme görülüyor. 2019'a göre yüzde 9.1, 2018'e göre yüzde 7.4. Az değil. İSO'nun ağustos ayı PMI rakamı da geldi: 54.1. Son 7 ayın en yükseği. İhracat da rekorlarına devam ediyor. 6-8 haftalık siparişlere de bakınca o tarafta da olumsuz bir sinyal yok.
Ağaoğlu: Tabii ki, geçen senenin olumsuzluğunun üzerine bu sene normale dönmemiz bile önemli. Hepimize katkı sağlıyor. Sevinelim ama bunu büyük bir başarı olarak telakki etmemekte fayda var.
Güldağ: Kendimizi dev aynasından da görmeyelim diyorsun. Bir de hepimize katkı sağlıyor meselesi şüpheli...
Ağaoğlu: Ne kastettin?
Güldağ: Vatandaşın böylesi bir büyümeden gelmesi beklenen refahı hissedememesini...
Ağaoğlu: O çok dile getiriliyor...
Güldağ: Dün bankada işim vardı. Güvenlik görevlisi tanıyor. Kapıyı açarken, 'hocam maaşallah yüzde 21 büyümüşüz' dedi. Bende 'nokta 7'sini unutma' dedim. Gülüştük.
Ağaoğlu: Vatandaş büyüme varsa bana niye yansımıyor diyor...
Güldağ: Fatih Özatay hocamız yazdı. Sonuçta Gayri Safi Yurtiçi Hasıla hepimizin gelirlerinin toplamı demek. Ücret gibi, kar gibi... İkinci çeyrekte ücretlilerin GSYH içindeki payı yüzde 32.9 oldu. Oysa ilk çeyrekte yüzde 35.5'ti. Hele 2019'daki payına bakarsan yüzde 36.7 idi. Türkiye büyüyor ama ücretlilerin payı azalıyor. Bence bu çok net biçimde anlatıyor büyürken fakirleşmeyi...
Ağaoğlu: Geçen gördüm. Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, 'Türkiye'de yoksullaştıran büyüme yaşıyor' diyordu.
Güldağ: O da işin bir başka boyutu. 10 yıldır büyüme yaşandığı halde ihracat fiyatı düştüğü için, dış ticaret hadleri bozulduğu için daha fazla üretip, daha yüksek ihracat gerçekleştirmesine rağmen refahımızın artmadığına dikkat çekiyordu Nurettin Başkan.
Ağaoğlu: Ben de aynı fikirdeyim. Bir de şimdi belli sektörlerde, belli grupların, belli iş kollarının fazlasıyla faydalandığı bir durum oluştu. Belli sektörler öne çıkıyor. Oysa, 1960’lardan bu yana, 'büyürsek refahı herkese yayarız' diyen Anglosakson bir ekonomik görüşü var. Bu bir yere kadar doğruydu ama tıpkı orta gelir tuzağı gibi, artık bu büyümenin belli sektörlerle sağlanması durumu var. Birkaç sektör yüzde 25 büyüyüp, ekonomiyi yüzde 5 büyütüyorsa o sektörde bulunanlar bu işten nemalanıyorlar, geri kalan hiç kimse bu işten faydalanamıyor. Küçük bir kesimin elde ettiği kâr, büyük bir kesimin düşük gelire razı olduğu, gittikçe de enfl asyonla fakirleştikleri bir dönem. Kalkınmaya odaklamadığımız için büyüsek de bir anlamda fakirleşiyor, nette kalkınmıyoruz.
Güldağ: TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski de 'kapsayıcı büyüme' gereğine dikkati çekti geçen...
Ağaoğlu: Emek yoğun sektörlerde Türklerin yerine Suriyeli ve Afganları çalıştırarak, para kazanmaya çalıştığımız bir ortam da var.
Güldağ: Öbür yanda geçim maliyeti arttıkça, insanlar kredi kartı harcamalarına yükleniyor. Yıllıklandırmış bakarsan, son dört haftadaki kredi kartı harcamalarındaki artış yüzde 60'a denk geliyor. Bir de kısmen enfl asyon daha da artacak ben alacağımı şimdiden alayım hesabı da harcamaları artırıyor. Benim gördüğüm, insanların kafasında enfl asyon yüzde 30'da. 'Senin enfl asyonun kaç' diye sor bak, yüzde 30'dan aşağıya söyleyen pek çıkmayacak maalesef. Sanki ÜFE artı TÜFE, sonra böl ikiye, çıkan sonuç hakiki enflasyon diye bakılıyor. Harcaması artıyor ama borçlanarak. Borçlarınız arttığında da, refahı hissetmeniz zor oluyor. Fiyatlar artıp gelirlerin artmaması da aynı şekilde... Bu büyümeye işsizlikte de bir azalma görülmediği için, 'oh çok şükür büyüdük' diyemiyor rahatlıkla...
25 baz puan faiz indirmenin bir anlamı olmaz
Güldağ: Merkez Bankası’nın eylül kararı kritik demiştik. Bakıyorum piyasada ama 25 baz puan ama 50 baz puan indirim gelebilir beklentileri öne çıkmaya başladı...
Ağaoğlu: Bana göre bir değişiklik yapılmasına gerek yok. Bu faize bir süre daha katlanılması gerekli. Henüz daha enflasyon beklentilerinde majör bir iyileşme olmadan faizlerde indirime gitmenin bir anlamı olmayacaktır.
Güldağ: Neden? Eğer enfl asyon önümüzdeki dönemde düşüşe geçecekse... Kurlar da da gerileme var şu sıralar...
Ağaoğlu: Şu anda dolar/TL kurunda bir gerileme var. Piyasa katılımcılarının 'Yılın geri kalanında faiz inmeyecekse, boşu boşuna dolarda uzun pozisyon taşımanın bir alemi yok. Hem taşıma maliyeti yüksek hem de fırsat kaçırıyoruz' diyerek yavaş yavaş pozisyonlarını azalttıklarını o nedenle kurda hafif bir gerileme olduğunu düşünüyorum.
Güldağ: Paritenin etkisi de var tabii...
Ağaoğlu: Kesinlikle. Gelişen ülke para birimlerine bir tür iltifat dönemindeyiz yine. Biz de faydalanıyoruz. Hem de TL’nin yatırım cazibesini koruması nedeniyle de... En azından yabancılar gözüyle, bunun da etkisi var.
Güldağ: Faiz indirilirse ne beklersin?
Ağaoğlu: Mesela 25 baz puana indirdiğimiz zaman attığımız taşın kurbağaya ulaşması bile zor. Ne işe yarayacak sorusunu sormak lazım her zaman.
Güldağ: Fiyat istikrarı mücadelesine yarar mı getirir zarar mı?
Ağaoğlu: Şu sırada bir indirim, korkarım zarar getirir, Merkez Bankası açısından bakıyorum. 25 puanlık bir faiz indirimi olsa ne olur, olmasa ne olur. Faiz indirimlerini majör hareketlerle yapmakta fayda var diye düşünüyorum. Şu anda da 150, 200, 300 baz puanlık gibi majör hareketler yapacak bir ortamda bulunduğumuzu düşünmüyorum. O yüzden de 25’lik bir indirimin hiçbir anlamı yok. Bir de üstelik, 'istendi de onun için yapıldı' denilecek. Mührü teslim ettiğimizin garantisi olur.
1.1850 seviyesi kritik, sepet kurda çıkış bize yarar
Ağaoğlu: Parite ile ilgili hatırlarsan 1.1740’ın altına inerse sert hareketler bekliyoruz demiştik. 1.615’lere indi. Ama orası da yine arızi kaldı, 1,1740’ın üzerine geri döndü. Özellikle 1.1850 seviyesi önemli. Ara bir trendin denk geldiği bir seviye. 1.1850’nin üzerinde tutunursa, bu sefer 1.20’leri tekrar test edecek bir parite görebiliriz diye düşünüyorum. Hatta ben yılı 1.2300-1.2350 seviyelerinde, yani yıla başladığımız seviyelerde kapatacağız diye düşünüyorum. Parite yukarı çıkınca sepet kur da yukarı çıkacak. Bu Türkiye’nin lehine olacak bir şey. Çünkü ihracatımız için avantajlı bir durum. Tek başına doların yükselmesi bize bir şey ifade etmiyor ama parite destekli sepet kurun yükselmesi bizim için faydalı bir şey.
Altının 1815-1835 arasında önemli dirençleri var
Güldağ: Altında da ufak ufak bir hareket var. Orayla ilgili ne düşünüyorsun? Piyasadan gelen bir sinyal var mı?
Ağaoğlu: Altın gümüşe göre daha hızlı hareket etti son günlerde. Gümüş teknikleri itibariyle çok geride kaldı. Beni biraz şaşırttı açıkçası. Çünkü Amerikan tahvillerinin getirileri düşerken neden buraya bir alım gelmiyor? Buna karşın kripto tarafı biraz daha önde gitti. Altın ve gümüş diğerlerine göre geriden geliyorlar. Kripto paralar da kendi içinde ayrışmaya başladı. Bunların hepsini derleyip, toplayıp, bir araya getirdiğimde bu kripto meselesi anlaşılan o ki majör bir trend değişikliği getirebilir. Şöyle ki, değerli metallerle kriptolar arasında gidip gelen yatırımcılar artık daha uzun süre kriptolarda kalıp daha az altın ve gümüşle ilgileniyor olabilirler. Çünkü her ikisinde de bir gerileme oldu. O gerilemeden sonra majör bir toparlanma henüz daha yok. Evet, altında 1915’lere kadar bir hareket ihtimali var. Çok da kritik seviyelere yakınız yine 1815-1835 arasında önemli dirençleri var altının. Oraya geldik, tam ortasındayız, daha geçmek için yeni bir güce ihtiyaç var ama 1690’lara sert satışın geldiği günlerdeki toparlanması zor oldu kendi açısından. O satış bölgesine dönme çabası var. Altın yavaş yavaş dönüyor ama gümüş hayli geride kaldı. O çünkü 25’lerden 23’lere düştü, 23’lerden 24’lere çıktı. 25,40’ın üzerine çıkması lazım ki majör bir hareket başlasın. O da birazcık erkenmiş gibi görünüyor. Biraz prematüre bir durum var orada. Altın ve gümüş öncelikle şu Fed’in kararını görecek, daha sonra bir karar verecekler diye düşünüyorum.
Dolarda 8’in altı zor görünüyor
Güldağ: Kurda yeniden bir geri düşüş izliyoruz. 8,25’lere kadar çekilme gördük. 7,80’leri görürüz diyenler var. Geçen yıl sonu beklentini paylaşmıştın ama kısa vadede kurda 8’in altını bekler misin?
Ağaoğlu: Hayır beklemiyorum. Benim kurda tahminim 8,3250’ydi. 8,2650 ikinci durağım. Ama majör destek seviyesi 8,0750’lerde. Ben bu seviyelerin altına inmesini beklemiyorum, inerse çok kısa süreli bir deneme olur. Buradan önemli bir alım geleceğini düşünürüm. Ertelenmiş talepler ve gelecek endişesi yeniden ortaya çıkacaktır. Çünkü kur düşüşünde dikkat etmekte fayda var; DTH çok fazla bozulmuş değil. Az miktarda yurtdışından gelen borsaya bir miktar alım geliyor. Tahvil tarafı değilse de swap tarafında bir giriş var. Bunlar majör büyük girişler değiller ama görece olarak küçük bir döviz piyasamız olduğu için oradaki girişler, alıcılar biraz çekilince kurları aşağı indiren bir etki gösteriyor.
Güldağ: Majör destek dediğin 8,0750 seviyesinin altı zor diyorsun yani…
Ağaoğlu: Bu desteğin altını pek beklemem. Kurda 7,80, 7,60, 6,50 seviyeleri de söylenebilir ama onların olabilmesi için majör bir trend değişikliği gerekiyor. Bunun için de politikaların değişmesi lazım. Onların da yakın zamanda olmayacağını düşünmüyorum. Politika değişimi olmadan ben bir değişiklik beklemiyorum, olursa arızi olurlar. Hatta biraz da problem yaratır, enerji biriktirirler. Kurun belli bir patikada olması bizim için hayırlıdır. O yüzden çok sert düşüşler de bize çok fazla fayda sağlamıyor.
Güldağ: Peki o hayırlı diye ifade ettiğin kurdaki istikrar açısından sepet kurdaki gelişmeler de biraz önemli oluyor. Dolayısıyla parite tarafına da bir bakmamız lazım.
Borsa İstanbul'a dikkat! Pozitif sinyaller vermeye başladı
Güldağ: Borsa cephesinde de yukarı yönlü isteğin güçlü olduğunu görüyoruz. Hisse senetleri için ne düşüyorsun?
Ağaoğlu: Borsa İstanbul bir tık pozitif tarafta bazı sinyaller veriyor. Özellikle bankacılık sektörüne gelen son 2-3 haftadaki alımlar dikkat çekici. Majör bir trendin içine mi girdik? Şu anda onu söylemek için çok erken ama borsa tarafında bir pozitif seyir var. Buna karşılık ABD’deki borsa tarafında da Fed haberinden önce bir düzeltme ihtimalinin arttığını düşünüyorum. Özellikle S&P’de 4640 gibi bir seviye var. Buradan aşağı bir dönüş olur mu, olmaz mı? Eğer olmazsa doğrudan 5 bine gidiyor ki o zaman da başka bir dünyada yaşıyor olacağız veya bambaşka rekorları konuşuyor olacağız. Onlara da yaklaştık. Gelişen ülkeler olarak biz onların içinde çok gerideyiz. Oradan bir yukarı çıkma potansiyeli imkanımız var. Buna karşılık ABD’deki borsada bir düzeltme var. "ABD düşerse biz yukarı çıkar mıyız" sorusunun cevabı, onlar düşerken yatay kalırız, onlar tekrar düzeltmeye girdiğinde biz daha hızlı çıkarız diye bir düşüncem var. O yüzden borsalardaki hareketleri izlemekte fayda var.