Bugünün ve yarının liderleri Dönüşen Liderlik Zirvesi’nde
EKONOMİ Gazetesi ve PwC işbirliği ile düzenlenen 2’nci Dönüşen Liderlik Zirvesi, iş dünyasının önde gelen isimlerini bir araya getirdi. Zirvede çoklu krizler çağında dönüşümün nasıl olacağı, bu süreçte liderlerin önündeki riskler ve fırsatlar masaya yatırıldı. Düzenlenen panel ve oturumlarda teknoloji ve yeşil ekonomi odağında ufuk açıcı konuşmalara imza atıldı.
Haber Merkezi |HABER: YENER KARADENİZ - MERVE YİĞİTCAN - SELENAY YAĞCI / FOTO: MEHMET BARS
EKONOMİ gazetesi ile PwC ortaklığında bu yıl 2’nci kez düzenlenen Dönüşen Liderlik Zirvesi, Elite World Grand Sapanca Hotel'de 23-25 Kasım tarihleri arasında gerçekleşti. Türkiye’nin önde gelen şirketlerinin CEO ve yönetim kurulu başkanlarıyla kanaat önderlerinin katıldığı zirvede “İnsan, teknoloji ve yeni ekonomi” ana gündemi ile bir dizi panel düzenlendi.
EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, Yazı İşleri Müdürü Handan Sema Ceylan ve PwC Türkiye Kıdemli Ortağı Cenk Ulu’nun hoşgeldin konuşmalarıyla başlayan zirvenin akışını ise Dr. Barış Esen yönetti.
Zirvenin açılış konuşmasını Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper gerçekleştirdi. Alper’in yanı sıra Yıldız Holding CEO’su Mehmet Tütüncü ile KAGİDER Başkanı Esra Bezircioğlu da gündeme yönelik önemli mesajların aktarıldığı birer konuşma gerçekleştirdiler.
Zirvede gün boyu süren panel ve asansör konuşmalarında, aralarında Sabancı Holding Sanayi Grup Başkanı Cevdet Alemdar, TAV İşletmeler CEO’su Güçlü Batkın, İnci Holding Yönetim Kurulu Üyesi Perihan İnci, Ege Yapı Yönetim Kurulu Başkanı İnanç Kabadayı, Yıldızlar Yatırım Holding Yönetim Kurulu Üyesi Hakkı Yıldız, Re-Pie Portföy Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mehmet Ali Ergin, Microsoft Türkiye Genel Müdürü Levent Özbilgin, Gülman Group Yönetim Kurulu Başkanı Polat Gülman, Hepsiburada Fintek ve Ödeme Çözümleri Grup Direktörü Soner Beyhan, TSKB Genel Müdürü Murat Bilgiç ile Royal Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Türkeş Öngel’in de bulunduğu isimler ufuk açıcı konuşmalarıyla zirvenin ana gündemine ilişkin tespit ve öngörülerini paylaştı.
Zirvede gerçekleşen oturumlarda, ‘Çoklu kriz çağını yönetmek’, ‘Yeni ekonomide dünyaya açılanlar’, ‘Teknoloji ile dönüşen iş modelleri’ ve ‘Paranın yeni adresi’ konuları masaya yatırılırken; sektörlerinde başarılarıyla öne çıkan isimler ‘Bugün ve gelecek’, ‘Gelecek ve teknoloji’, ‘Dönüşümün finansmanı’, ile ‘Çoklu kriz çağında liderlik’ konularına etraflıca değinirlerken, aynı zamanda ‘Yerelden küresele’ uzanan başarı hikayelerini de paylaştılar. Panellerin ardından zirve gala yemeği ile devam ederken, gece Komedyen Kaan Sekban’ın gösterisi ile son buldu.
Ana sponsorluğunu Sabancı Holding’in üstlendiği zirveye Yıldız Holding etkinlik sponsoru; Hepsiburada ve Re-Pie Protföy oturum sponsorları; Arnica, cotcast.ai, Ege Yapı, Gülman Group, İskur, Royal Şirketler Grubu ve TAV Havalimanları destek sponsorları; PwC, Rönesans Enerji, Trendyol, Yayla ve Elite World Hotel & Resorts de özel sponsorlar olarak katkıda bulundular.
Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper
Değişen dünyada müşteri değil oyun kurucu olmamız lazım
Dönüşen Liderlik Zirvesi’nin açılış konuşmasını Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper gerçekleştirdi. Cenk Alper, 30 yıllık yöneticilik kariyerinden yola çıkarak hazırladığı “Zor zamanda liderlik, kolay zaman oldu mu?” konulu konuşmasında dönüşen ve değişen dünyada liderlik rolü ile ilgili tespitlerini paylaştı. Türkiye gibi bir coğrafyada kimse için kolay zaman olmadığını vurgulayan Alper, yöneticiliğinin başından bu yana üniversiteli gençler ile bir araya gelerek oluşturduğu bir akıl haritası olduğunu anlattı.
Eskiden genel müdür ya da CEO’ların patron olarak hiyerarşik düzenin en üstünde güç mesafesini koruyarak kararlar aldığını söyleyen Alper, “Bugün öyle değil. Sadece kâr eden bir şirkete yeni jenerasyondan bir genci çekemezsiniz. Onlar dünyanın her tarafında büyük amacı olan işlerin peşinde. CEO ya da genel müdürler artık organizasyonların tepesinde değil halka halka ekosistemlerin tam ortasında oturmak zorunda. Sadece karar verici değil hızlandırıcı rolünde olmalı” dedi.
Birlikte yürünen insanlara motivasyon ve enerji aktarmanın önemine değinen Alper, şöyle devam etti: “Liderin bunu yapabilmesi için direktif vermesi değil tutkulu olması ve belirlediği değer setlerinden hiçbir zaman sapmaması lazım. Çünkü bugünkü nesil o değer setini sürekli kontrol ediyor. Yanlış yaptığınız anda ortalık karışıyor. Feedback, anında geliyor. Herhangi bir şeyi kendi başımıza yapamayacağımızın farkında olmalıyız” dedi.
"Zor zamanlar için bugün para kazanmak zorundayız"
Liderlerin hem para kazanmayı hem de organizasyonu yarına hazırlamayı aynı anda başarmasının önemine dikkat çeken Cenk Alper, “Bugünü yönetmenin temel noktalarından biri disiplin ve mükemmeliyet. Bugün para biriktireceğiz ve mükemmelleştireceğiz ki zor zamanlarda bir şeyleri düzeltebilesiniz. Zor zamanın içinde bir şeyleri düzeltmeye çalışmak mümkün değil. Dolayısıyla işler iyi giderken sert ve zorlayıcı olun ki karlar eridiğinde pislikler çıkmasın ortaya” diye konuştu. İkinci olarak masrafın da karşısında olunması gerektiğini belirten Alper, iyi zamanlarda kayıpları ortadan kaldırmanın sürekli peşinde olunması gerektiğini söyledi. Krizde de kriz dışında da her zaman sahada olmanın önemini vurgulayan Alper, şöyle devam etti: “Bugünü yönetmek için para kazanan ve üreten insanların yanında olup onların sorununu çözmemiz lazım. Kulelerden işlerimizi yöntemeyiz. İşeler iyi gittiğinde sınırlı sayıda önceliğin peşinde koşmamız lazım. Bugünü yönetmekle ilgili 30 yılda öğrendiklerim bunlar.”
“Yarını yönetirken dönüşmek zorundayız”
Yarının yönetilmesi konusunda da konuşan Alper, “Yarını yönetirken değişmek, dönüşmek zorundayız. Bu dönüşümü kendiniz için anlamlandıramıyorsanız bu dünyayı dönüştürenlerin müşterisi olursunuz. Bizim dönüştürenler arasında olmamız lazım. Örneğin dijitalleşmenin müşterisi olduk. Şimdi yapay zeka ve sürdürülebilirlik treni kalkıyor. Bunlar yeni ekonomiler. Bizim değişen dünya ekonomisinde müşteri değil oyun kurucusu olmanın yollarını aramamız lazım" vurgusunu yaptı. Cenk Alper, bunun için de doğru tutku ve vizyonun peşinde koşulması gerektiğini söyledi.
"Hızlı koşun, düşecekseniz düşün ama ayağa kalkın tekrar koşun"
Alper, "Etkin bir inovasyon sürecini uçtan uca yönetebilmeliyiz. Fikirden ticarileşmeye ve endüstriyelleşmeye kadar. Bu basit. Benim stratejimi gerçekleştirecek portföyüm ne ve onları hayata geçirecek projeler neler. Bunu disiplinle yönetmek zorundayız. Yoksa inovasyon yapanların müşterisi konumuna düşeceğiz" diyerek, şunları söyledi: "Burada da hız çok önemli. Korkmayacağız. Mükemmelliği aramayacağız. Yüzde 80 yapıp piyasaya süreceğiz, feedback ile sonra düzelteceğiz. Hızlı koşun hata yapın. Düşecekseniz de hızlı düşün ama ayağa kalkın ve tekrar koşun. Şirketlerimize yetkinlikler kazandırmalıyız. Yetkinlikleri insan kaynaklarının dar düşünce kalıplarından çıkartalım. Şirketlerimizin elindeki rekabet avantajı sağlayan yetkinlikler neler, bunların listesini çıkaralım.”
“Patronculuk yeni nesle hiçbir şey ifade etmiyor”
Liderlerin vizyonu belirlediğini ve kendi yetkinlikleriyle bir iklim oluşturduğunu, günün sonunda da bir performansın ortaya çıktığını dile getiren Cenk Alper, “Bugünün liderleri artık empati, duygusal olmak, dinlemek ve anlamak zorundalar. Farkında ve meraklı da olmalılar. Patronculuk bitti, yeni nesle hiçbir şey ifade etmiyor” dedi. Direktif veren, vizyoner, katılımcı, dostane, mükemmeliyetçi ve koçluk yapan liderlik stilleri bulunduğunu ve liderlerde bu stilleri barındıran bir palet olması gerektiğini kaydeden Alper, “Duruma göre bunlardan uygun olanın kullanılması gerekiyor” şeklinde konuştu.
PwC’nin Yurt Dışı Yatırımları Araştırması açıklandı
Türkiye’den yurt dışına yatırımların yıllık ortalaması 5 milyar dolara koşuyor
Dönüşen Liderlik Zirvesi 2023’te Türkiye’den yurt dışına yatırımlarla ilgili bugüne kadar hazırlanmış en kapsamlı raporun sonuçları açıklandı. PwC’nin Yurt Dışı Yatırımları Araştırması’na göre, yurt dışına doğrudan yatırım miktarı, 2021 ve 2022 yıllarında ortalama 4,7 milyar dolara ulaştı. En fazla yatırım madencilik sektöründen gelirken, en çok tercih edilen ülke Hollanda oldu. Katılımcılar yatırımlarında pazar büyüklüğü ve büyüme oranı ile bölgedeki politik ve ekonomik istikrarı göz önünde bulundurdu.
Dönüşen Liderlik Zirvesi, PwC’nin hazırlandığı “Yurt Dışı Yatırımları Araştırması”nın lansmanına ev sahipliği yaptı. Son yıllarda Türk şirketlerinin hızlanan yurtdışı yatırımlarının arkasındaki motivasyonları ve zorlukları masaya yatıran rapor, bu alanda Türkiye’de hazırlanmış ilk detaylı çalışma olarak dikkat çekiyor. Rapora göre, yurt dışı yatırımlar yıllar içerisinde değişim gösterirken, son yıllardaki artış göze çarpıyor. TCMB’nin Ödemeler Dengesi verilerine göre, Türkiye’de yerleşik gerçek ve tüzel kişilerin 2013-2022 yılları arasında gerçekleştirdiği doğrudan yatırım tutarının yıllık ortalama 3 milyar dolar seviyesinde olduğu görülüyor.
Yıllık ortalama 4,7 milyar dolar
Yatırım miktarının 2000’li yılların başından 2008 yılına kadar hızla arttığı, 2008 yılında dünyada yaşanan küresel ekonomik kriz nedeniyle düşüşe geçtiği gözleniyor. Verilere göre 2014-2015 yıllarında yurt dışına yapılan doğrudan yatırım miktarının 5 milyar dolar ile en yüksek yıllık seviyesine ulaştığı kaydediliyor. Dikkat çeken artışta Yıldız Holding’in dünyanın altıncı büyük bisküvi üreticisi olan United Biscuits’i 3 milyar dolar karşılığında satın almasının önemli bir etkisi var. 2016-2020 yılları arasında yıllık ortalama 3,3 milyar dolar seviyesinde seyreden Türkiye’deki yerleşik kişilerin yurt dışına yaptığı doğrudan yatırım miktarının 2021 ve 2022 yıllarında ortalama 4,7 milyar dolar seviyesine ulaştığı gözleniyor. Rapora göre, bu artışın sebepleri arasında pandeminin ardından yatırımcıların tedarik zinciri ve üretim bölgelerini çeşitlendirip güçlendirmek istemeleri, istikrarlı piyasalarda faaliyet göstererek döviz riskini yönetme hedefi ile gelirlerini artırmak istemelerine ilişkin faktörler ön plana çıkıyor.
En fazla yatırım madencilikten
Türkiye’de yerleşik gerçek ve tüzel kişilerin yurt dışı yatırımları sektörel olarak incelendiğinde, madencilik ve taş ocakçılığı sektörlerinin ön plana çıktığı görülüyor. Madencilik ve taşocağı sektörünün 2002-2023 yılları arasında yapılan 16 milyar dolar ile yatırım yapılan tüm sektörler içerisinde yüzde 25 payı bulunduğu gözleniyor. Bu sektörü, 14 milyar dolar yatırım ve yüzde 22 pay ile imalat sektörü izliyor. Yüzde 19 pay ve 12 milyar dolar sermaye pozisyonu ile ‘finans ve sigorta’ sektörü, yüzde 9 pay ve 5 milyar dolar sermaye pozisyonu ile gayrimenkul, yüzde 4 pay ve 2 milyar dolar sermaye pozisyonu ile inşaat sektörü de toplam yatırımlar içerisinde önemli bir bölümü oluşturuyor.
İlk sıradaki adres Hollanda
Raporda, yurt dışı yatırımlar bölgesel olarak da inceleniyor. Buna göre, AB ülkeleri yüzde 62’lik pay ile ilk sırada yer alırken, Asya yüzde 17’lik pay ile ikinci sırada yer alıyor. Bu bölgeleri yüzde 10’luk pay ile Amerika ve yüzde 1 ile de Afrika takip ediyor. Yatırımların yapıldığı ülkeler kapsamında incelendiğinde ise Hollanda’nın yüzde 29 pay ile tüm yurt dışı yatırımların içerisinde önemli pay sahibi olduğu görülüyor. Hollanda’yı yüzde 16 pay ile ABD, yüzde 10 pay ile Almanya, yüzde 6 pay ile İngiltere izliyor.
Katılımcıların büyük bir çoğunluğu yatırımlarında pazar büyüklüğü ve büyüme oranı ile bölgedeki politik ve ekonomik istikrarı göz önünde bulunduruyor. Daha yüksek kârlılık potansiyeli ve rekabet koşulları da ‘olmazsa olmaz istikrar faktörlerini’ takip eden unsurlar olarak öne çıkıyor. İnsan kaynağı yurt dışına yapılan yatırım kararlarını etkileyen ilk 5 unsurdan biri değil. Vergi kolaylığı, finansmana ulaşım, regülasyonlar gibi uzun vadede yatırımları etkileyebilecek unsurların son sıralarda yer alması, katılımcıların yatırım bölgelerinin istikrarına ve büyüme potansiyeline yönelik değerlendirmelere öncelik verdiğine işaret ediyor. Kararlarda bölgenin gelişim potansiyelini ve mevcut istikrarını göz önünde bulunduran katılımcıların yurt dışına yatırım motivasyonları da değişkenlik gösteriyor.
TL’deki değer kaybı da etkili oldu
Katılımcılar pazara ulaşım motivasyonunun önemini vurgularken, döviz bazlı gelir elde etme motivasyonu da öne çıkıyor. Bu durum Türk Lirası’nın son yıllardaki belirgin değer kaybının bir sonucu olarak risk yönetimi adına bir tercih olarak karşımıza çıkıyor. Müşteriye fiziki yakınlık da motivasyon kaynağı olarak öne çıkıyor. Temel motivasyonların dağılımı incelendiğinde, yatırımlarda gözetilen faktörlerle uyumlu olarak teşvikler, finansmana ulaşım ve vergi kolaylığı öncü motivasyon kaynakları arasında yer almıyor.
Zorlukların başında insan kaynağı var
Rapora göre katılımcıların en çok karşılaştıkları zorlukların belirli bir alana yoğunlaşmadığı görülürken, katılımcılar sırasıyla yetkin insan kaynağı eksikliği, iş kültüründeki farklılıklar, regülasyonlara yönelik bilgilerin az olması, yerel pazara yönelik iç görü eksikliği, finansmana erişimde ve hukuksal süreçlerdeki farklılıkları karşılaştıkları temel zorluklar olarak dile getiriyorlar.
Yatırımlardaki memnuniyet; %89
Raporda mevcut yatırımların sağladığı tatmine de yer verilmiş. Katılımcılara yatırımlarının gözlemlenen katkılarından memnun olup olmadıkları sorulduğunda yüzde 89’u yurt dışına yaptıkları yatırımlardan memnun olduğunu söylerken, yüzde 11’i ne memnun ne de memnun değil yanıtını veriyor. Yurt dışına yatırımlardan genel itibarıyla memnuniyet duyulduğunun ifade edilmesi, katılımcıların uluslararası genişleme stratejilerinin etkinliğine ve devamlılığına dair önemli bir gösterge olarak izleniyor.
Uzun süreli bağlantılar AB ve ABD’yi cazip kılıyor
Son on yılda toplam ihracatın ortalama yüzde 69’unu oluşturan Avrupa ülkelerinin ve yüzde 9’unu oluşturan ABD'nin yatırımlarda ön planda olması halihazırda uzun zamandır sürdürülen ticari ilişkilerin yürütüldüğü ülkelerde var olan bağlantıların yatırımları kolaylaştırıcı bir rol oynayabileceğini gösteriyor. Araştırma kapsamında katılımcılar aynı zamanda en çok doğrudan yatırım yaptıkları üç ülkeyi yatırım büyüklüklerine göre sıraladı. Bu kapsamda yatırım büyüklüklerine göre en çok öne çıkan üç ülke Almanya, Romanya ve Hollanda, takip eden ülkeler ise Rusya ABD ve Birleşik Krallık oldu.
"Doğru danışmanlık şart"
EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ’ın moderatörlüğünde, PwC Türkiye Kıdemli Ortağı Cenk Ulu ve Norm Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Uysal’ın katılımıyla “Yeni Ekonomide Dünyaya Açılanlar” paneli gerçekleşti. Panelde PwC tarafından yayınlanan ‘Yurt Dışı Yatırımları Araştırması’nın çıktıları ışığında Türk firmalarının yurtdışı yatırımlarının motivasyonları ve zorlukları konuşuldu.
Temel motivasyon pazara ulaşmak
PwC Türkiye Kıdemli Ortağı Cenk Ulu: PwC olarak Türkiye’de 42 yıldır 3 binin üzerinde firma ile çalışıyoruz. Gördük ki 2016’dan itibaren gündem yurtdışına açılmak oldu. Ama bu konuyu incelediğimizde ‘neden gidiyorlar, nereye gidiyorlar’, ‘ne tür zorluklar yaşıyorlar’, ‘motivasyonları nelerdir’ gibi konularda hiç bilgi yoktu. Biz de müşterilimize hizmet için bunu bir başlangıç olarak görüp bu raporu yazdık. Yıllık 5 milyar dolara yaklaşan bir trend var şu anda ve bu artma eğiliminde. Bu araştırmayı yaparken yurtiçi firmaların bunu değerlendirmesi için bir bilgi seti oluşturmak istedik. Temel motivasyonun pazara, müşteriye ve finansmana ulaşmak olduğunu gördük. Öne çıkan bir diğer gerekçe tedarik riskini yönetmek. Bu motivasyon bir türbülans yarattı ve şirketlerimiz operasyonel mükemmelliği yakaladı. Gidilen ülkelerde yaşanan ilk sorun yetkin insan kaynağı bulmak... İş kültürü, regülasyon bilgisi, hukuk süreçleri karşımıza çıkan sorunlardan… Türk şirketleri için üretim zorluğu yok ama insan bulma ve iş kültürü öncelikli sorun. Ancak bu durum yatırımları etkilemedi. Tabii yurt dışına yatırım yapmak, artık Türkiye’de yatırım yapmamak anlamına gelmiyor. Şirketler için bu yatırımları işi büyütmek, vizyonu geliştirmek anlamına geliyor. Türk şirketleri yurt dışına yatırım yaparken mutlaka doğru danışmanlık almalı. Çünkü oralarda hatanın cezası çok yüksek.
Yabancı partnerler tek ülke riskini almak istemiyor
Norm Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Uysal: Norm Holding 1973’te kurulan bir aile şirketi. 2017’de holdingleştik. 3 nesil beraber çalışıyoruz, bağlantı elemanları üzerine hizmet veriyoruz. Geçen yılki konsolide ciromuz 560 milyon Euro. Uluslararası platformda uluslararası şirketlerin bizlerden talepleri oluyor; tek ülke riskini almak istemiyorlar. Araştırmalarımız neticesinde Amerika’da bu işi yapmaya karar verdik. Orada ayrıca imalat yapmak üzere bir tesis kuruyoruz. Fransa, Almanya ve Polonya’da da lojistik merkezlerimiz var. ABD, yabancı yatırımcı için enteresan bir ülke. Yaşadığımız en büyük zorluk insan kaynağı noktasında oldu. Mühendislerimizin bir kısmını götürdük, bu şekilde orada mühendislik hizmeti vermeye başladık. Tesla’ya yeni dizaynlarında mühendislik olarak direkt eşlik ediyoruz. Greenfield bir yatırım yaparken Amerika’da yer seçimi yapmak da çok kolay olmadı. Belediyenin 3 ayrı komisyonundan geçmek zorundaydık. 26 başlıkta rapor hazırladık ve sunduk. Kendi ekipleri bunları araştırdı. En sonunda halk jürisi önünde tekrar anlattık. Enteresan sorularla karşılaştık. Bu ülkelerde partner önemli. Hukuk ve vergi konusunu bilen kurumlarla hareket gerekiyor. Çok etkin bir pazar araştırması, yurtdışına giderken olmazsa olmaz. Pazar araştırmasından sonra buna uygun fizibilite yapmak gerekiyor. Ve iyi bir iş planı ile buna uygun ekip kurulması önemli. Yurt dışında yatırımın başarılı olması için lokalleşme çok önemli, müşterinin yanında olmak memnuniyet açısından gerekiyor.
BUGÜN VE GELECEK
Sürdürülebilirlik için geç, onarımı konuşmalıyız
Zirvede ilk asansör konuşması serisi "Bugün ve Gelecek" temasıyla gerçekleştirildi. EKONOMİ Gazetesi Koordinatörü ve Sürdürülebilirlik Editörü Didem Eryar Ünlü'nün yönettiği bölümde şunlar konuşuldu:
EKOIQ Genel Yayın Yönetmeni Barış Doğru: 30 Kasım-12 Aralık tarihleri arasında Dubai'de düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı’nın en önemli maddelerinden biri finansman kaynaklarına erişim. Ülkelerin önceliği iklim eylemini hızlandırmak olmalı. İklim krizi ile mücadele için ihtiyaç duyulan teknoloji ve finans kaynaklarına sahibiz.İklim eylemlerini hızlandırmak için çözüm odaklı stratejiler geliştirmek, finans kaynaklarının yönlenmesi gereken öncelikli alanları belirlemek çok önemli.
Onarım Atölyesi Kurucusu ve Ortağı Ekin Al: Sürdürülebilirlik için artık çok geç. Yaşamı var eden her sistemde artık aşırı durumdayız. İklim krizi sebebiyle ölümler başladı, yoksulluk artıyor, adalet kavramından uzaklaşılıyor. İklim krizine artık çevresel bir kriz diyemeyiz. Bunu nasıl çözeceğimizi biliyoruz ama neden çözemiyoruz? Çünkü büyük bir liderlik krizi var… Sürdürülebilirlik öldü, onarımı konuşmamız lazım. Refahı dağıtabilenleri, dünyayı onarabilenleri ödüllendirecek bir sistem var artık. Bunu yapamazsak korkunç bir yüzyıl bizi bekliyor olacak. Bir şey daha var. Artık bizi, yaş gruplarını harflerle kategorize etmeyin!
Dünyanın mevcut düzeni, gelişmelere ayak uyduramıyor
EKONOMİ Gazetesi Yazarı Zeynep Gürcanlı'nın yönettiği oturumda jeopolitik riskler tartışıldı.
Emekli Büyükelçi Mithat Rende: Şu anda kurallara ve ilkelere dayalı siyasi düzen sorgulanıyor. Uluslararası hukuk, selektif olarak kullanılıyor. Ülkeler işine gelince uluslararası hukuka uygun çözüm arıyorlar. Şu an itibarıyla ‘güçlü haklıdır’ ilkesi uygulanıyor. Bu düzen ya da aslında ‘düzensizlik’ yaşanıyor. Siyasi düzende hem oyuncu hem de hakem olan ülke ve ülke grupları var. Tıpkı AB gibi... Bazen G7 de böyle davranıyor ve aslında sağlıksız bir gelişme. BM’nin sistemi ciddi şekilde sorgulanıyor, zira geride kaldı. Artık ihtiyaçlara cevap veren bir sistemden bahsedemeyiz. Kısacası dünyadaki gelişime ayak uyduramayan bir sistem var. Şu anda dünyada iklim, enerji ve gıda krizleriyle mücadele edecek bir uluslararası ekonomik ve siyasal düzene ihtiyaç var, ama mevcut düzenin bunu sağlaması zor. Mevcut düzen dar siyasi çıkarlarla hareket ediyor. BM’nin bugünkü yapısı teknolojik ve bilimsel gelişmelerin gerisinde kalıyor.
Mevcut liderlik modelleri çöpe gidiyor
Zirvede trendlerin konuşulduğu asansör konuşmasını EKONOMİ Yazarı Ussal Şahbaz yönetti. Panelde şunlar konuşuldu:
Next Academy Kurucusu Levent Erden: Bu sene 60 ülkede 4 milyar insanı ilgilendiren seçimler var. Bir yanda merdivenlerde tökezleyen adamlar yarışırken, diğer yandan teknolojinin merkeze oturduğu muazzam gelişmeler var. Üretken bir yapay zekayı konuşuyoruz. Büyük teknoloji şirketlerini 34-35 yaşında insanların yönettiğini görüyoruz. Gücün yeniden paylaşıldığı bu dönemde artık başka bir dünya görüşüne geçilmek zorunda... Siyasi sistemler mi yoksa teknolojiyi üretenler mi dünyayı yönetecek? Regülasyonu ele geçirmek artık dünyayı ele geçirmek anlamına gelmeyebilir. Merkeziyetsiz otonomdan bahsediyorsak, bu zamana kadar bahsettiğimiz bütün liderlik modelleri çöpe gidiyor.
EKONOMİ yazarı Ussal Şahbaz: Yapay zekayı geliştirenler Kaliforniyalı beyaz erkekler. Onların değer yargılarına göre programlar şekilleniyor. Başka coğrafyalardan bu programlar çıkmazsa böyle olmaya devam edecek.
YERELDEN KÜRESELE
"Dışarı adım atmadan büyüme şansınız yok"
Zirvede EKONOMİ Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz moderatörlüğünde “Yerelden Küresele” temasıyla bir panel gerçekleştirildi. Panelde şu isimler konuştu:
Desa Deri CEO’su Burak Celet: Geçen yıla kadar yurt dışı yatırımlarımızı hep pazarlama tarafında gerçekleştiriyorduk. Ama ilk defa geçen yıl İtalya’da bir yatırım kararı aldık. Bu da şirketi değiştiren, algısını yukarı çeken bir adım oldu. Buradaki motivasyonumuzun başında risk yönetimi ve ülke riskinin bertaraf edilmesi vardı. Çünkü ihracatta en büyük müşterilerimiz AB markaları... Düzce’de 10 bin metrekare alanda 650 kişinin çalıştığı bir tesis var. Ama yine de başımızda hep kafamızı vurup geri döndüğümüz bir cam tavan vardı. “Made in” algısı bizim için çok önemliydi. Fiyatınız ve işçiliğiniz ne kadar iyi olsa da ülke algınızın ötesine bir adım geçemiyorsunuz bir noktada. Evrensel standartlara uygun olarak biz aslında daha becerikli bir organizasyona sahiptik. Dedik ki, “Tamam o zaman, biz de onlar gibi yapalım.” Yarı mamul ürettirip, kendi ülkelerinde menşe kazanmasını sağlıyorlardı. Biz de böyle yaptık, buradaki yarı mamulü orada tamamlayacak bir yapı kurduk. Ama orada bizi geliştiren, deneyim kazandıran, bazen “İyi ki geldik”, bazen de “Kendi ülkemizde iş yapmak ne kadar da iyiymiş” dedirten süreçler oldu. Türk girişimcisi gerçekten son derece dirençli... Şikayet ettiğimiz şartlar bizi dünyadaki rekabete muazzam hazırlıyor. Türkiye hızlı büyüyen bir ülke ama şirketlerimiz daha hızlı büyüyorlar ve pazarın belli bir sınırı var. Dışarı adım atmadan büyüme şansınız yok. İkincisi ülkedeki volatiliteyi dengelemek için kanallarınızı zenginleştirmeniz gerekiyor.
Güney Kore ekolü bize en uygunu
Royal Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Türkeş Öngel: Şirketimizin kurumsal felsefesini yerli kaynaklardan esinlenerek oluşturuyoruz. İletişim dilimizi Ömer Seyfettin’den, yönetim şeklimizi Şeyh Edebali’den, kurumsallık felsefemizi de Atatürk’ten esinlenerek hazırladık. Kurduğum şirket eğer devam edecekse benden daha mutlusu olmayacaktır. “Ben olmazsam şirket batar” zihniyetini reddediyorum. Bizim sektörümüz olan ev aletlerinde iş insanları Hasan Akın’ı ve Emin Cankurtaran’ı anmadan geçemeyiz. Biz hep bu sektörde ithalatçıyken, bu iki isim ile sektör Türkiye’de de üretime başladı. Dış ticaret fazlası veren bir sektörüz. Son siyasal ve iktisadi gelişmeler neticesinde Çin’e karşı bir ambargo söz konusu. Bu gelişme de Türkiye’de bizim sektörün önünün açık olduğunu gösteriyor. Şirket olarak teknolojik yatırımlar yapıyoruz, akıllı ürünler üretiyoruz. Ülke olarak kendi öz kaynaklarımızı iyi tahlil etmeliyiz. Üretimde, Çin, Almanya ve Güney Kore ekolleri var. Bize en çok benzeyen Güney Kore. Güney Kore gibi teknoloji transferi yapıp ülkemizde geliştirmemiz gerekiyor. Hayat bir yerde taklitle başlıyor. Bilmediğiniz konuyu geliştiremezsiniz. Önce trendi yakalarsanız sonra da geliştirebilirsiniz. Bizim de teknolojinin en son halini alıp geliştirmemiz lazım. Devletin üniversite-sanayi işbirliği için bir proses oluşturması lazım. Sadece üniversiteye değil, ihtisaslaşmış liselere de ihtiyacımız var.
TEKNOLOJİ İLE DEĞİŞEN İŞ MODELLERİ
Ekonomiye 15,7 trilyon dolarlık yapay zeka katkısı
Dönüşen Liderlik Zirvesi’nde PwC Türkiye Müşteri ve Endüstri Grupları Lideri Cihan Harman moderatörlüğünde “Teknoloji ile Dönüşen İş Modelleri” konulu panel düzenlendi. Panele PwC Türkiye Dijital Hizmetler Lideri Cem Aracı, Nazar Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Emre Balduk, Hepsiburada Fintek ve Ödeme Çözümleri Direktörü Soner Beyhan ve Kariyer.Net Genel Müdürü Fatih Uysal konuşmacı olarak katıldı.
Pamukta fiyat tahmini yapacak program
Nazar Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Emre Balduk: Pamuk ipliği üretimi yapıyoruz. Teknoloji ile ilgili de kulanım alanlarımız bulunuyor. Biz de yapay zeka uygulamalarını kullanıyoruz. En çok pamuk satın alım, kalite ve kıyaslama süreçlerini kontrol ediyoruz. Hatta bununla ilgili kendi GBT’mi yazmaya başladım, kaynaklar araştırıyorum. Bu sene devreye aldığımız yeni bir yatırımımız bulunuyor. Günlük 35 ton kapasiteyi 85 tona çıkardık. Paketleme, otomasyon uygulaması satın aldık. Bu sayede 55 işçi tasarrufu sağladık. Büyük veriyi kullanma ve analiz etme gibi alanlarda teknoloji ile iç içeyiz. Şimdi pamukla ilgili bir yapay zeka temelli program yazdık. Bunu ilk fazda Türkiye’de sonra ABD, Brezilya ve Hindistan pazarına sunmak istiyoruz. Pamuktan sonra diğer tarımsal emtiaya odaklanacağız.
Yapay zekanın ekonomik etkisi büyüyor
PwC Türkiye Dijital Hizmetler Lideri Cem Aracı: Yapay zeka uzun zamandır var. Analiz yapıyor ve bilgi oluşturuyor. Bugün en önemli konu üretken yapay zeka; içerik, resim yaratıyor. Bunun gideceği bir yer var o da yapay genel zeka. Artık işin içine sorumluluk, etik, denetim ve kontrol giriyor. Denetlenmesi ve etkin bir şekilde kullanılmasına dikkat edilmeli. 2023 nabız anketine göre şirketlerin bilgi işlem liderlerinin yüzde 89’u şirketlerini yeni düzene başarılı bir şekilde geçireceklerine dair kapasitelerine güvendiklerini söylüyorlar. CEO’ların yüzde 88’i teknoloji yatırımlarının geri dönüşünü tam ölçemediklerini söylüyorlar. Ancak öte yandan yapay zekanın ekonomik etkisi hızla büyüyor. Global ekonomik büyüklük 2030’a kadar yapay zeka ile yüzde 14 büyüyecek. 15,7 trilyon dolar ek yapay zekadan tetiklenecek artış olacak.
Çözümü ihtiyaç anında sunmak gerekiyor
Hepsiburada Fintek ve ödeme Çözümleri Direktörü Soner Beyhan: Artık daha mobil endeksli bir yaşama girdik. Müşteri kendi hayat dönüsü içinde hizmetleri almak istiyor. Burada finansal kurumların yapması gereken de bu ihtiyacı karşılamak. Efsane Cuma oldu mesela. Kartlar dolmuştur bu dönemlerde. Almak istediği bir ürün var ve hedefine ulaşması için de ihtiyacı olduğu anda çözümü sunmanız lazım. Tüm oyuncular buna benzer programlar için çalışıyor. İki trend var. Alışverişin aslında off-line’da da çok fazla dönüştüğü bir dönemdeyiz. İkincisi de nakitsiz deneyim gittikçe artıyor. Firmaların bu çözümleri teknolojiye dönüştürerek sunmaları gerekiyor. Hepsiburada olarak 23 yıldır hala büyümekte olan bir sektörün içindeyiz. Eski olunca sektörün büyümesi için çok fazla yatırım yapmanız gerekiyor.
Şirketler yeteneği nasıl elimde tutarım diye çalışmalı
Kariyer.Net Genel Müdürü Fatih Uysal: Son dönemde bir finansmana, ikincisi de nitelikli elemana ulaşım en önemli iki sorun. Birçok farklı krizden bahsediyoruz ama “çalışansızlık” diye bir terim var artık. Bu dünyanın da sorunu ve pandemi ile birlikte daha da arttı. Türkiye’deki mevcut konjonktür ile birlikte bu sorun katlanarak ilerliyor. Geçen ay yapılan araştırmaya göre Türkiye’de yeni işe başlayanların yüzde 30’u işe başladığı ay işi bırakıyor. Son bir yıl işe girenlerin de yüzde 70’i şu an iş arıyor. En büyük sebebi de maaşlardaki sürekli artış. Geliri artırmanın en kısa yolu iş değiştirme olarak görülüyor. Bunun için eğitimden başlayarak nitelikli insan üretmeye ve bunu bir seferberlik olarak düşünmeye ihtiyaç var. Bilişim sektöründe mezun sayısı 20 bin iken ihtiyaç 120 bin.
İnsan kaynağında dönüşümün planlanması şirketler için kritik
Ekonomi Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Vahap Munyar moderatörlüğünde gerçekleştirilen Çoklu Kriz Çağını Yönetmek başlıklı panele İnci Holding Yönetim Kurulu Üyesi Perihan İnci, Yıldızlar Yatırım Holding Yönetim Kurulu Üyesi Hakkı Yıldız, TAV İşletme Hizmetleri CEO’su Güçlü Batkın konuşmacı olarak katıldı.
Krizleri lokal yatırımla çözdük
Yıldızlar Yatırım Holding Yönetim Kurulu Üyesi Hakkı Yıldız: “Trump’ın başkanlık döneminde satacağımıza da getireceğimize de vergi kondu. Ne kadar kusursuz tedarik zinciri kursak da krizler çıkıyor. Yıldız Entegre’nin Amerika’da ormanı, Amerika’da bir limanı, Türkiye’de iki limanı vardı. Tedarik zinciri iyi çalışıyordu ama pandemi oldu. Tedarik zincirimiz çöktü. Bütün bu krizlere lokal yatırımla çözüm bulduk. Krizi lokalde tedarikçilerimizi güçlendirerek aştık. Onlara ‘yer sağlayalım finansman sağlayalım’ dedik. Krizler bizi yerinde lokal üretici yaptı. Sonra AB’den gelen ihracat kotalarını aşmak için Romanya ve Slovenya’da yatırım yaptık. Öte yandan biz sanayiciler için kalifiye iş gücü çok önemli. Bir hat kuruyorsunuz, bedeli 100 milyon Euro; onu bir insana teslim ediyorsunuz. Makinelerle 7-24 yaşayan, 20-30 yılını vermiş ustaları eğitmen olarak yetiştiriyoruz, “koç” olmalarını sağlıyoruz.
Portföy ne kadar genişlerse, riskler o kadar iyi yönetiliyor
TAV İşletme Hizmetleri CEO’su Güçlü Batkın: Biz TAV olarak, 1999 depremi, 2001 krizi, SARS, 11 Eylül, Arap Baharı, Gürcü-Rus savaşı gibi birçok kriz gördük. Bizim coğrafyamızın ya da olduğumuz pazarın getirdiği politik riskler bizim bütün kriz kaslarımızı geliştirdi. Mesela ortalama işletme sürelerimizi 8 yıldan 30 yıla çıkarttık. Biraz cesaret gerekiyor. Portföyümüz genişlettik ve şunu da gördük: Portföyü ne kadar genişletirseniz, riskleri o kadar iyi yönetiyorsunuz. Riskleri bölüyoruz. Pandemi öncesi yıl 2019’a göre 2040’da havalimanlarının kapasitesinin 2 katı artarak 19 milyar yolcuya ulaşması bekleniyor. Bunu karşılamak için de 2,4 trilyon dolarlık havalimanı yatırımına ihtiyaç var. İnsan kaynağının dijital beceriler sahip olmaması bizim sektörümüz için de önemli tehditlerden biri. Dijital ortamda hayatına devam eden insan kaynağına ihtiyaç var. Multi-disipliner eğitim sistemine geçmemiz gerekiyor.
Dijitalleşmede potansiyelimiz fazla ama hızlı olmalıyız
İnci Holding Yönetim Kurulu Üyesi Perihan İnci: Yöneticiler olarak bazı şeyleri iyi anlamamız gerekiyor. Dijitalleşmede Türkiye o kadar da kötü durumda değil. Potansiyelimiz fazla sadece biraz hızlı hareket etmemiz gerekiyor. Dijitalleşme trend olarak gündemde sıkça yer almaya başlayınca farkındalığımız arttı ama iş dünyasında bir umursamazlığımız oldu. Pek çok şey elimizin altındaydı. Teknolojiyi inovatif, kreatif bir şekilde üretmek yerine alıp koymayı tercih ettik. Yine de teknolojiden geri kalmadık. Şirketler, dijital süreçlerin yardımıyla pek çok işi aynı anda gerçekleştirebiliyor. Bunun yanında bunları yapabilecek insan kaynağı kısıtımız var. Memleketimizde insan kaynağı çok ama beceri kısmına da gelmemiz gerekiyor. Dijital becerileri hızla çalışanlarımıza kazandırmamız gerekiyor ama önce kendimize yani yönetim kademesine bazı şeyleri anlatmamız gerekiyor. Dijital beceriler kazandırma kısmını Türkiye’nin en başından başlayarak sahiplenmek gerekiyor. Biz kapasiteyi teknoloji ile 8 milyon janttan 12 milyon janta çıkardık ama hala 3 bin çalışandayız. Çünkü çalışanın kalitesini artıyorsunuz ama onların bir kısmı gidebiliyor. Bu da risklerden biri.
Alemdar: Teknolojiyi olmasa da en azından pazarı yakalayalım
Zirvede EKONOMİ Koordinatörü ve Sürdürülebilirlik Editörü Didem Eryar Ünlü moderatörlüğünde, sanayinin geleceği tartışıldı. Asansör konuşmasının konuğu Sabancı Holding Sanayi Grup Başkanı Cevdet Alemdar oldu.
Vaktimizi teknoloji ve ölçek arayarak geçirmeliyiz
Sabancı Holding Sanayi Grup Başkanı Cevdet Alemdar: Sürdürülebilirliğin ne kadar önemli olduğunu anlamamız gerekiyor. 150 yılın en yüksek sıcağını yaşadık. Sıcak yazın ne problemi var ki? Oturuyorsunuz kumsalda yanınızda buzlu su var onu da içiyorsunuz. Problem hem buzda hem suda. Buzu petrol ve kömürden yarattığımız enerjiyle üretiyoruz. Suyu da şu an bir yerlerden çıkarıyoruz ama onu da çok yakında artık filtre etmeye başlayacağız. Kocaman bir şaka; serinlemek için kullandığımız ürün aslında dünyanızı daha çok ısıtıyor. Bu enerji işini çözmek zorundayız. Herkes yenilenebilir enerjiye geçmek zorunda. Yenilenebilir enerjiye geçmek kolay değil. 150-170 yıllık ekonomi kesinlikle yenilebilir ekonomi değil. Yeni teknolojilerde de ölçek yok. Solar panellerde, rüzgar türbinlerinde ölçek yok. Ölçek olmayınca teknolojiyi geliştiremiyorsunuz. Enerji depolama mesela sodyum temelli pil geldiğinde hayat bambaşka olacak. Sodyum pil geliştirilemiyor çünkü ölçek yok. Burada ortaya eşitsizlik konusu çıkıyor. Bunu iklim adaleti diye romantize ediyoruz. Hiçbirimizin Türkiye’de oturmaması gerekiyor. Vaktimizi dünyada teknoloji ve ölçek arayarak geçirmemiz lazım. Isı pompası, 2030 yılında bugünkü pazarından 3 kat daha büyük olacak. Hidrojen 10, rüzgar 2,5 kat, güneş 4 kat, depolama 6 kat daha fazla olacak ve yeni teknolojiyle olacak. Dijitalleşme sürdürülebilirlik gibi eşitsizliğin konuşulacağı bir alan değil. Çünkü dijitalleşme bütün dünyanın aynı anda bir şey yapmaya ihtiyacı olduğu bir konu değil. Çok hızlı kendimizi sallamamız ve uçaktan inmemiz lazım. Teknolojiyi yakalayalım iddiasında değilim en azından pazarı yakalayalım. Girşimciliğimizle ortaklık yapalım.
GELECEK VE TEKNOLOJİ
Şirketler için dijital dönüşüm artık kaçınılmaz
Dünyayı bekleyen gelişmelerin "Gelecek ve Teknoloji" başlığıyla tartışıldığı asansör konuşmalarını EKONOMİ Yazıişleri Müdürü Handan Sema Ceylan yönetti.
Yapay zeka ile güven ilişkisi kurulmalı
Microsoft Türkiye Genel Müdürü Levent Özbilgin: Hepimiz birçok konuda beklenti içinde olduğumuz yapay zekayı konuşuyoruz. Ama bu teknoloji bizden kendisine gözü kapalı güvenmemizi bekliyor. Ancak diğer taraftan yapay zekanın gelişmelerden haberdar olmasını ve istediği yerden de faydalanmasını istiyoruz. Yapay zeka bir kara kutu. Kullandığımız yapay zeka ile bir güven ilişkisi olmalı. Ülkeler arasında muazzam bir bilgi alışverişi var. AB ve ABD arasında bununla ilgili anlaşmalar mevcut. Türkiye’nin bir anlaşması yok. Bizim de milli egemenlik unsurlarına saygılı anlaşmalara dahil olmamız lazım. Yapay zeka kod yazımını da çok kolay hale getirdi. Yüzde 50’sini yapay zeka yardımı ile yazabiliyoruz. Yapay zekanın kaldıracağı birçok iş alanı var artık. Sağlık sektörü ilk sırada ve diğeri de bankacılık ve finans sektörü.
Otomotiv endüstrisi dönüşüm geçiriyor
Mercedes-Benz Türk, Ventures Kurucusu & 2. El Kamyon ve Otobüs Satış Direktörü Didem Özensel: Otomotiv endüstrisi devrim niteliğinde dönüşüm geçiriyor: Birincisi emisyonsuz araçlar; ikincisi otonom sürüş ve üçüncüsü de yazılım odaklı mobilite. İçten yanmalı motorlar yerini batarya ve hidrojenli teknolojiye bırakıyor. Otomobiller hızla elektrikleniyor. Türkiye de elektrikli araçlar konusunda en fazla teşvik alan ülkelerden biri. İçten yanmalı motorun ÖTV baremi yüzde 220 iken elektirklide yüzde 60. Şimdi Togg var ve hızlı ilerliyor ancak hızı yeterli değil çünkü şarj altyapımız yeterli değil. Otomobilde durum bu. Ağır vasıta biraz daha komplike. Bizim yeni aracımız çıkacak ve bu aracın menzili de 500 km. Ancak bir dolumu 3 ailenin bir aylık elektrik tüketimine eş değer. Şarj istasyonları kurulmalı. Şimdi otonom sürüş gelişiyor.
Materyal taşıyan şirketler bilgi taşıyanlara dönüşüyor
Etiya CEO’su Aslan Doğan: Şirketler bir yerden bir yere bilgi ve materyal taşıyanlar olmak üzere ikiye ayrılır. Yaşanan dönüşüm ile birlikte bilgi taşıyan şirketlere doğru dönüşüm yaşanıyor. Sigorta ve bankacılık şirketlerini dönüştürmek kolay ama otomotiv şirketini nasıl dönüştüreceksiniz? Togg bu konuda iyi bir örnek. Önümüzdeki 10 yılda üreteceği katma değerin yüzde 70’i platformlardan gelecek. Şirketlerin iş modellerini dijitale taşımaları gerekiyor. Yine Togg bu konuda iyi bir örnek. Kendini bir otomobil değil akıllı cihaz olarak tanımlıyor. Gelirinin yüzde 60’ını cihazdan kalanını dijital servislerden sağlayacak. Burada yapay zeka önemli bir konu olarak öne çıkıyor. Şirketlerin yapay zeka vizyonunun olması lazım.
PARANIN YENİ ADRESİ
Dünyada yatırım yapılacak çok büyük fonlar var
Zirvede moderatörlüğünü Ekonomi Gazetesi Girişimcilik Editörü Selenay Yağcı’nın yaptığı “Paranın Yeni Adresi” konulu panel düzenlendi. Panelin konuşmacıları arasında Re-Pie Portföy Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mehmet Ali Ergin, 212 Kurucu Ortağı Ali Karabey ve Gülman Group Yönetim Kurulu Başkanı Polat Gülman yer aldı.
Dünya teknoloji ile çok daha iyi bir yer olacak”
212 Kurucu Ortağı Ali Karabey: Tekno-optimist diye bir kavram var. Teknoloji ile dünyanın çok daha iyi bir yere geleceğini düşünüyor ve biz de bu yolda yürüyen insanlara destek oluyoruz. 2015’ten bu yana girişim sermayesi fonu yönetiyoruz. Toplamda 30’a yakın şirkete yatırım yaptık. İşimiz gereği optimist olmaya mecburuz. Haftada 80’e yakın şirket görüyoruz. İster istemez karşımıza çıkan girişimciler pozitif, enerjik ve dünyadaki büyük problemler ile dertlenen insanlar. İklim, açlık, ekonomi, diğer krizler ve birçok endüstride hala çözülememiş binlerce problem var. Bu girişimcilere, problemler peşinde koşan insanlara sermaye desteği vererek o insanları bir nebze daha güvenli şekilde limana götürmeye çalışıyoruz. Öte yandan ekosistemde yatırımlarda bir yavaşlama var. Dünyada son yıllarda yüzde 50’lik daralma var. Öte yandan çok fazla yatırılmayı bekleyen fon da var. Kurulduğumuzda ilk girişim sermayesi fonu idik ve topladığımız para 30 milyon dolardı. Bugün 1 milyar dolarlık büyüklük var. Bunun çok daha büyüğü dünyada yatırılmayı bekliyor. Bugün 500’den fazla unicorn var.
Fonların büyüklüğü 2 trilyon liraya ulaştı
Re-Pie Portföy Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mehmet Ali Ergin: Sermaye piyasamız sığ. Türkiye’de 4 milyon kişi fonlara yatırım yapıyor ve fonların büyüklüğü 2 trilyon liraya ulaştı. Alternatif fon ise gayrimenkul yatırım fonu ve girişim sermayesi fonları. Yurtdışında farklı örnekleri de var. Bugün itibariyle gayrimenkul ve girişim sermayesi fonu 150 milyar lira. Bu da 2 trilyon liralık fon piyasasının yüzde 7’si anlamına geliyor. Bu iyi gibi görünüyor. Ama 4 milyon fon yatırımcısının yanında sadece 5 bini bu 150 milyarlık kısma yatırım yapmış. Bugün biz RePie olarak bunun üçte birini yapıyoruz. Bu biz çok iyiyiz demek değil. Sektör iyi büyümedi demek. Biz her sene yüzde 200-300 büyüyoruz. Ama ülke için aşmamız gereken bazı sorunlar var. Biz bunun için kendi adımıza şubeler açıyoruz. 11 şubemiz var. O şubeler ile finansal okuryazarlık artsın, alternatif fonlar gelişsin diye çalışıyoruz. Gayrimenkulden para kazanmak daha kolay. Biz bu alana girmeseydik bu kaynağımızı gayrimenkule ayırsaydık daha fazla para kazanırdık.
Yenilikçi teknolojilere fon aracılığıyla yatırım
Gülman Group Yönetim Kurulu Başkanı Polat Gülman: Yakın zamanda BM sürdürülebilir kalkınma ilkelerini benimsedik. İnsan ilişkileri gibi iş hayatının da sürdürülebilir olması adına ne yapabiliriz diye baktık. Yenilenebilir enerjiye yatırım yaptık. GES tesislerimiz oldu. Bundan sonra da girişim sermayesi işleri geldi. Türklerin girişimci ruhu var ama sermaye birikimleri çok olmadığı için riskli gibi görünen alanlara yatırımı teşvik eden bir ortam yoktu. Ama biz fonlara yatırım yapmayı tercih ettik. Yenilikçi teknolojilere fon aracılığıyla yatırım yapıyoruz. Bilmediğimiz işlerde fonlar aracılığı ile ilerlemek çok daha sağlıklı. Onların süzgecinden geçiyor. Sürdürülebilirlik adı altında hem yenilenebilir enerji hem de girişim sermayesi fonlarına yatırım yaptık. Biz yurtdışına da gayrimenkul adı altında İsveç’te halka açık şirkette yurt işletmeciliği yapan bir şirkete ortak olduk. Konut çok önemli bir alan gayrimenkulde. Modern bir barınma ihtiyacı çok güzel organize edilmişti orada.
Global Sohbetler: Kredi ve enflasyon arasında hassas denge kurulmalı
Nasıl Bir Ekonomi TV'nin programlarından Global Sohbetler, zirve kapsamında da gerçekleştirildi. EKONOMİ Genel Koordinatörü Vahap Munyar ile Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz'un moderatörlüğünü yaptığı programda şunlar konuşuldu:
Riskin büyüğü Ortadoğu’da
EKONOMİ Yazarı Zeynep Gürcanlı: Sıkıntılı dönem yaşıyoruz. Şu anda riskin en büyüğü Ortadoğu’da. Ukrayna-Rusya savaşının sönümlendiğini söylemek mümkün. Ukrayna’ya Avrupa’daki destek de azalıyor. Biraz Ukrayna’yı kendi haline bırakma eğilimi var. Buna karşılık alev alev yanan bir Ortadoğu var. Türkiye’yi de içine alabilecek bir risk.
TL’nin yeniden değer kazanacağı dönem
Gazeteci Abdurrahman Yıldırım: Merkez Bankası’nın son faiz kararı pozitif bir adım oldu. Yabancı sermayeyi Türkiye’ye çekme gücü olabilecek bir faiz oranı. TL 10 yıl değer kazandı, 12 yıldır değer kaybediyor. Şimdi yeniden haziran ila ağustos döneminde değer kazanacak. TL’yi değerlendirmeye karar verdiler. Yerel seçimden sonra da bu değişmeyecek.
Gelecek yıl faiz düşüşü görebiliriz
Gazeteci Servet Yıldırım: Merkez Bankası son kararıyla yapabileceğinin en uç noktasını yaptı, güçlü mesaj verdi. Bir sonraki toplantıda 2,5 puan daha artış yapacağını düşünüyorum; sonra durur. Gelecek yıl ikinci yarıdan itibaren yavaş yavaş faiz düşüşü görebiliriz.
Yabancı payı %4’e inmesine rağmen sektör taşlanıyor
Ege Yapı Yönetim Kurulu Başkanı İnanç Kabadayı: Pandemi sonrasında biriken talep ve negatif faiz politikası sonrasında gayrimenkul en önemli yatırım araçlarından biri oldu. Seçim sonrasında yapılan regülasyon ve düzenlemelerle bilhassa konut piyasasında kredi artışları giderek azaldı. En son konut kredisinin toplam satışlar içindeki payı yüzde 5-6 seviyelerine geldi. Sağlıklı şekilde büyümesi için yüzde 10’lar seviyesine gelmesi lazım. Enflasyonel baskı olsa da yüksek faiz bizim sektörümüzde iyi bir şey değil. Borçlanma maliyetimiz artıyor. İnşaat sektörünün GSMH içindeki payı da geçmiş yıllarda yüzde 7-8 gibi oranları yakalarken şu anda 5-6 seviyesine düştü. Bunu ayağa kaldırmamız lazım. Günün sonunda bilhassa yüzde 70’inin deprem bölgesinde olan yapı stokunun, sadece İstanbul’da 1,8 milyon konutun dönüşmesi gereken bir dönem. İnşaat sektöründen vazgeçmemiz söz konusu değil. Türkiye’nin sanayisinin de inşaat sektörüne dirsek teması var. Malzeme maliyeti azalsa da işçilik maliyeti inanılmaz şekilde gidiyor. Enflasyon yüzde 40 derken işçilik enflasyonu yüzde 114. Yeni konuta ihtiyacımız olduğu için enflasyonu engellememiz lazım. Son dönemde konut satışlarında dramatik düşüş var. Dünyada birçok ülke yabancı yatırımcı peşinde. Türkiye’de yabancı yatırımcı oranı yüzde 4'lere inmesine rağmen
sektör taşlanıyor.
Tütüncü: Liderler birden fazla şapkayı aynı anda takmalı
Yıldız Holding CEO’su Mehmet Tütüncü, zirvede “Çoklu Kriz Çağında Dönüşüme Liderlik” konulu bir konuşma gerçekleştirdi. İçinde bulunulan dönemi ifade ederken birbirinden farklı tanım ve kavramlara yer verildiğine işaret eden Tütüncü, bu tanımlamaların sadece bugün değil dünde de var olduğunu hatırlattı. Konuşmasında tarihsel boyutlarıyla sanayi devrimlerine ilişkin aktarımlarda bulunan Tütüncü, son yıllarda her bakımdan değişken, belirsiz ve karmaşık dinamiklerle mücadele edildiğini kaydetti. Bu zorlukları sadece bir veya birkaç yıl ile sınırlandırabilmenin mümkün olmadığını dile getiren Tütüncü, “İş dünyasının son 10 yılına baktığımızda kuralların değiştiğini, oyun alanının yeniden şekillendiğini görüyoruz. Paradigma değişiminin hakim olduğu yepyeni bir çoklu dünya içerisindeyiz. Çoklu krizler, çoklu belirsizlikler ve çoklu rakipler aslında alışık olmadığımız bir dünyayı temsil ediyor” dedi.
Paradigma değişimini iyi okumalıyız
Fırsatların ve tehditlerin bir arada olduğu bu dünyada geleceği şekillendirmek için mevcut paradigma değişimini çok iyi okumak ve analiz etmek gerektiğine işaret eden Tütüncü, şöyle devam etti: “Paradigma, değişim, sinerji, dijital dönüşüm… Oysa ki bunların her biri söylemesi kolay ama anlaşılması ve gerçekleştirilmesi zorlu olan süreçler. Bu belirsizlik döneminde yönümüzü belirlemek, karar almak hatta adım atmak hiç kolay değil. Öncelikle liderlerin birden fazla şapkayı aynı anda takması gerekiyor. Örneğin, bir yandan işin geleceğine hazırlanıp dönüşüm süreçlerini yönetirken diğer yandan da mevcut işlerde yüksek performansın sürdürülmesini sağlamak durumundalar. Dolayısıyla böylesine belirsizliğin hakim olduğu iş dünyasında bir yandan bugün işimizi en iyi şekilde yapmaya çalışırken diğer yandan bu değişimi yönetmeliyiz.”
“Değişim ve dönüşüm DNA’mızda var”
Konuşmasında Yıldız Holding’in değişim ve dönüşüm yaklaşımına da değinen Tütüncü, sözelerini şöyle tamamladı: “Yıldız Holding, 75 yıldan fazla süredir bu topraklarda doğup, bugün dünyanın dört bir yanında faaliyet gösteren global bir holding. Başarımız ise tesadüf değil. Biz öğrenmeye ve hatta yeniden öğrenmeye hep açık olduk. Bunun sırrı, şirketimizin DNA’sında değişim ve dönüşümün bir kültür olarak var olması. 25 seneyi aşan süredir Yıldız Holding’de çeşitli kademelerde çalışırken bu dönüşümü bizzat deneyimledim. İlham veren liderlerle ve ekiplerle her günümüzün bir öncekinden hep daha iyi olması için çalıştık. Bu sürede dünya değişse de bizim için değişmeyenler vardı. Bunlardan ilki, gelişimden ve birbirimizden öğrenmekten hiç vazgeçmedik. İkincisi, iş birliğini her zaman merkeze aldık. Bilgiyi paylaşmaktan, birbirimize yardım etmekten çekinmedik. Üçüncüsü ise, başarılarımızı çalışanlarımızla birlikte kutladık. Bir pusula gibi hepimizin aynı yöne ilerlemesini sağlayan “Mutlu et, mutlu ol” anlayışımız doğrultusunda, Yıldız Holding global değerlerimizden güç alarak sürdürülebilir başarımızı koruduk. Bundan sonraki süreçte de müşterilerimiz ve tüketicilerimiz başta olmak üzere tüm paydaşlarımız için onlarla birlikte değer üretmeye, insanı merkeze alarak gelişmeye ve toplumsal faydayı artırmaya devam edeceğiz.”
Bezircioğlu: Her kadın CEO doğar, tarladaki kadın da plazadaki de...
Dönüşen Liderlik Zirvesi’nde konuşan KAGİDER Başkanı Esra Bezircioğlu, KAGİDER olarak 21 yıldır kadın girişimciliğini yaygınlaştırılmasının yanı sıra kadın girişimcilerin karşılaştıkları sorunların çözümü için de çalıştıklarını anlattı. Sorunların, kadınların tüm alanlarda karşılaştıkları eşitsizlik ve adaletsizliklerin bir sonucu olduğuna dikkat çeken Bezircioğlu, toplumda kadının güçlenmesi için çaba gösterdiklerini vurguladı. Bu kapsamda kadının ekonomide, toplumsal hayatta, yerel yönetimlerde, siyasette, karar mekanizmalarında, kısacası hayatın her alanında temsilini destekleyecek çalışmalara ağırlık verdiklerini anlatan Bezircioğlu, zirvenin de ana teması olan dönüşüm üzerine ufuk açıcı tespitlerde bulundu.
Dinamizm hiç bu kadar yüksek ivmeye ulaşmamıştı
“İnsan değişti; yönetim gelişti ve dönüşmedi; dönüşüyor” diyen Bezircioğlu, şöyle devam etti: “Dönüştüğümüzü zannedip bir an duraksasak; güncelliğimizi yitirivermiş oluyoruz. Dinamizm hiç bu kadar yüksek ivmeye ulaşmamıştı. Teknoloji bağımlılık, gereklilik, beceri ve kabiliyet köşegenleri ile bizi çevrelemiş durumda… Ancak adaptasyondan ve teknolojik gelişmelerden korkmamak lazım. Tüm teknolojik gelişmeler sadece insanların kolay benimsemesi şartıyla kabul gördüler ve bu hep böyle devam edecek… İşletmeler de bu anlamda, bu oryantasyonun neresinde duracaklarını, ne dozajda teknoloji kullanacaklarını iç ya da dış kaynaklarından destek alarak kendileri belirleyecekler. Hangi işi yaparsanız yapın güncel olmak; gündemi yakalamış olmak her daim önemli olsa da hepimiz biliyoruz ki; iş dünyasının ana temaları da pek değişmiyor.”
Liderlik kavramı üzerine de görüşlerini paylaşan KAGİDER Başkanı, “Aslında her kadın CEO doğar. Her kadın keşke her daim iş dünyasının bir köşesinde yer bulmuş olabilse, ama kadın çalışmasa da, farkına varılsa da varılmasa da yönetir. İnanın, kadının gücü ve üretkenliği hakkındaki toplum yargısı bence doğru sanılan yanlışlara en güzel örnektir. Tarlada çalışan kadın da çekirdek ekonomik biriminin CEO’sudur” ifadelerini kullandı.
13 trilyon dolarlık potansiyel
Konuşmasında McKinsey’nin raporuna atıfta bulunan Bezircioğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Buna göre kadın girişimciler, iş yaratan, yenilikçiliği teşvik eden ve eşitsizlikleri azaltan çarpan etkileri yaratmalarının yanı sıra, 2030 yılına kadar küresel ekonomiye 13 trilyon dolar ekleme potansiyeline sahipler. Bu da bize gösteriyor ki kadın girişimcilerin desteklenmesi, sadece toplumsal cinsiyet eşitliği açısından değil, ekonomik açıdan da kritik bir rol oynuyor. Bu nedenle kadın girişimcileri desteklemek, Türkiye’nin ekonomik büyümesini artırmak için de çok değerli. Bu bağlamda, küreselleşme ve teknolojik gelişmelerin, kadın girişimciliğine olan etkilerini anlamak ve bu alanlarda kadınları güçlendirmek önem arz etmektedir. Bizim hayalimiz kadın ve erkeğin hayatın her alanında eşit temsil edildiği, eşit fırsatlara sahip olduğu, mecliste, yönetim kurullarında, yerel yönetimlerde, iş hayatındaki yönetici pozisyonlarında, girişimcilik ekosisteminde kadınların eşit oranda yer aldığı ve kadınların yaşam hakkının garantiye alındığı bir Türkiye.”
Türkiye Yeşil Fonu dünyada bir ilk olacak
Yeşil dönüşüm dezavantaj yaratacak bir maliyetten ziyade bir rekabet gücü yatırımı
NBE Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ moderatörlüğünde TSKB Genel Müdürü Murat Bilgiç ‘Dönüşümün Finansmanı’ başlığında bir asansör konuşması gerçekleştirdi.
TSKB Genel Müdürü Murat Bilgiç: Kredi vereceğimiz projeleri değerlendirirken artık geri dönüşünden ziyade çevreye verdiği zararlar ya da insan kaynakları yönetiminde adillik şeffaflık gibi konular çok daha önemli hale geldi. Yeşil Mutabakat 2026’da alüminyum, demir-çelik, çimento gibi sektörlerde başlayacak. 2 yıl o kadar da uzun bir önem değil. Burada tehditler kadar fırsatlar da var. Düzenlemenin zorluyor olması tehdit ama zaten yapılması gerekenlerden biri… Burada en önemlisi de finansman. Biz yeşil dönüşümü rekabet dezavantajı yaratacak maliyet gibi değil ileriye dönük bir yatırım gibi görüyoruz.
Greenwashing (Yeşil Aklama) çok önemli bir kavram. Sürdürülebilir olmayan projeleri, şirketleri sürdürülebilir gibi sunmak anlamına geliyor. Özellikle raporlamadan kaçarak faaliyetleri gizleme yöntemi var. Bunu önlemenin yolu, raporlama standardı olması. AB’deki kurallar bize de geliyor. Düzenleme yolda, raporlama kritik olduğu için standart haline gelecek. Artık kredilerde finansal sonuçlarınız kadar finansal olmayan sonuçlarınız da önemli. Çevreye verdiğiniz zarar kadar insan kaynakları yönetiminiz de önemli.
Türkiye Yeşil Fonu, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası tarafından idare edilecek bir finansal destek mekanizması. Türkiye Yeşil Fonu 9 Kasım’da Dünya Bankası Yönetim Kurulu’nda onaylandı. TSKB’ye kredi olarak verilecek ama biz kredi olarak vermeyeceğiz. Kredi yerine sermaye vereceğiz. Yeşil Yatırım Fonu ile yeşil dönüşüm sürecine katılan işletmelerin sermaye ihtiyacı karşılanacak. Dünyada bir ilk. Kredi olarak verdiğimizde sermaye piyasalarını harekete geçiremiyoruz. Bu şekilde 5 katı etki yaratacağız. İlk etapta 155 milyon dolarlık kredi alacağız. Türkiye sermayedarlarının da bu fona katılmaları ile 405 milyon dolara çıkacak ve 2 milyar dolarlık çarpan etkisi yaratacak. Örneklerin de çoğalacağını düşünüyoruz. Sermayeyi içine katmak gerekiyor.