"Brüksel'den sert fiyatlamalara neden olacak kararlar çıkmaz"
Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, NATO Zirvesi ve Erdoğan-Biden görüşmesinden gerilimi tırmandıracak olumsuz sonuçlar beklemiyor. İşte ikilinin kritik gündeme ilişkin değerlendirmeleri.
Haber Merkezi |Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, NATO Zirvesi ve Erdoğan-Biden görüşmesinden gerilimi tırmandıracak olumsuz sonuçlar beklemiyor. Buna karşın ikili, ihtimali çok düşük olarak kabul edilen 'eksen kayması'nın dış borç kompozisyonu açısından Türkiye’nin şirazesini bozacağını düşünüyor. Güldağ ve Ağaoğlu'nun Şans Sohbetleri'nde yer verdiği bir diğer önemli başlık ise ABD enflasyonunda 'geçici-kalıcı' tartışmaları ve olası 'sıkılaştırma' senaryosu oldu.
Güldağ: Önümüzdeki hafta gözler NATO Zirvesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden buluşmasında olacak. Zirve, iyice şekillenmeye başlayan Çin-Rusya bloğu sürecinde gerçekleşiyor. Türkiye- ABD ile ilişkiler açısından bakarsak, her iki tarafın heybesinde ağır taşlar var. Buluşma öncesi S400 konusu başta olmak üzere, bilgi alışverişi, diplomasi trafiği oldu. Sence yansımalar nasıl olur, ne düşünüyorsun?
Ağaoğlu: Gündeme sadece Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ABD Başkanı ile görüşmesi olarak bakmıyorum. NATO’nun dünya konjonktürüne olan yaklaşımıyla ilgili nasıl mesajlar vereceği de hayli önemli. En kritik konulardan biri S400. NATO olmayacaksa ‘Şangay Beşlisi’ diyeceğim, böyle bir alternatif üzerinde duracağız. ‘Tek başımıza oluruz, bağımsız oluruz’ demek öyle kolay değil.
Güldağ: Şangay Beşlisi demek, eksen değişikliği demek. Yaklaşık 450 milyar dolar civarında dış borcumuz var. Bunun yüzde 40’a yakını Londra, yüzde 40’ı ABD kaynaklı. Böyle bakınca zaten yüzde 80 Anglosakson Batı’sı. Eksen değişikliği, bu borç yapısını göz önüne alınca bir şiraze değişikliğine de yol açar bizim için. Eksen kayması durumunda Türkiye’nin şirazesi kayar. Bu ne kadar göze alınabilir? Örneğin; Rusya bize böyle finansman sağlar mı?
Ağaoğlu: Rusya’nın petrol fonunda biriktirdiği 350 milyar dolar civarında bir parası var. Bunu da hiçbir Rus vatandaşının veya yöneticisinin Türkiye’ye destek olarak kullanacağını zannetmem.
Güldağ: Çin’den gelebilir mi gelebilir. Çin’in buna imkanı da var. Onun da koşulları ne olur ve ne kadar süre içerisinde olur, çok bilmiyorum. Rezervimiz eksi yazıyorken bizim Çin’le bu borçlanma noktasında yarın öbür gün daha da zorlanacağımız bir gerçek… İhracatımızın da büyük ölçüde Avrupa’ya olduğu bir noktada biz bunu göze alır mıyız? Bence almayız. Ben ortada bir şey çıkacak zirveden diye düşünüyorum. Tam bir netlik olmayacak, zamana bırakılacak. Muhtemelen bu ABD’nin de, Türkiye’nin de işine gelecek. Kötü bir tablo yansımazsa kurlarda çok büyük bir hareket beklemem. Küçük de olsa olumlu bir şey çıkarsa bence kur geri gelebilir. Para geleceği yönünde bir takım senaryolar üretilmeye başlanır ve bu ABD’nin de yumuşamaya başladığının bir göstergesi olarak görülürse biraz olumluya doğru dönebiliriz. Hem olumlu yönde adımlar atıyoruz hem de 100 milyar dolarlık işbirliğini de hayata bir an önce geçirmek konusunda görüşmelere başlayacağız gibi bir şey olursa bir bakmışız dolar 7,50’lere gelmiş…
Ağaoğlu: Olumlu bir senaryoda 7,50 tahminini olasılık olarak düşük görüyorum. Çünkü birinci turda ilk görüşmeden kimse kimseye böyle altın tepside bir fırsat sunmaz. O ilk andaki iyimserlik belki bize fayda sağlar ama kalıcı olmasıyla ilgili art arda güven verici, güven artırıcı adımlar atılması gerekir. Şu anda bir çiçekle bahar olmayacağı misali NATO Zirvesi’nden gelecek küçük bir iyi niyet sözüyle de koskoca piyasaların ve ülke ekonomisinin bir an evvel toparlanıp düzeleceğini ben çok zannetmiyorum. İyimser olmayı tercih ediyorum, çok kötü şeyler olacağını beklemiyorum.
Güldağ: Bu senaryolardan biri tabii. Olumsuz şeyler çıktığında ise kurda 9’a çok hızlı gelebiliriz. Bakalım hep beraber göreceğiz. Anladığım kadarıyla, bu iş biraz daha ortada ama olumluya doğru bir yerde şekillenebilir gibi bir fikrimiz var ikimizin de.
Ağaoğlu: Olumluya gitmesi için tarafl ar çaba gösterecektir diye bağlayalım bence.
Güldağ: Bizi etkileyecek olan diğer önemli gelişme de ABD’de enfl asyonun seyri ve izlenecek para politikası. Yellen’ın dilinin sürçmediğini net olarak anlamış olduk. Yani bir hazırlık var o cephede. Bugüne geldiğimizde Fed’in 15-16 Haziran’da gerçekleştireceği faiz toplantısı öncesinde açıklanan son önemli veri ABD enfl asyonuydu. ABD'de mayısta enfl asyon Ağustos 2008'den bu yana ilk defa yıllık bazda yüzde 5'i gördü. ABD 10 yıllık tahvil getirileri, enfl asyon, bunun Türkiye’ye yansıması? diye ister istemez düşünüyoruz. Türkiye’deki gelişmelerle birlikte de dikkate alırsan ne söylersin?
Ağaoğlu: Ben ilkinde de Yellen’ın dilinin sürçtüğünü düşünmemiştim. Geçtiğimiz hafta da tartışmıştık, bu enfl asyon artışı arz tarafındaki sıkıntılardan veya lojistikten kaynaklanan daralma ve aksamalardan mı, kalıcı mı, geçici mi? Yani bu kalıcı-geçiciliğine henüz daha piyasa karar vermiş değildi. Yellen hazine bakanı olarak konuştuğunda Fed’in adına konuşuyor değil ama görünen köy de kılavuz istemez diyor.
Güldağ: Peki kalıcı olmayabilir ama beklendiğinden de uzun sürebilir mi enfl asyon?
Ağaoğlu: Piyasa ‘şu anda bir seferlik yüzde 5’lik darbeyi yedik, bundan sonra hayatımıza devam edeceğiz’ düşüncesiyle fiyatlıyor diye düşünüyorum. Ama her sene 3, 3, 3 artacak diyorsanız zaten ondan sonra birçok şeyin fiyatını tutabilmemiz çok zor olur. 5 yıllık, 10 yıllık fiyat artışını 1 günde olmasa bile 6 ya da 10 ayda çok çabuk kat edilebilir. Özellikle bakır olsun, tarımsal emtia grubu olsun öyle bir risk var , ama şimdilik piyasa buna kötümser gözle bakmıyor. Kalıcı olmadığını düşünüyor.
Güldağ: ABD 10 yıllık tahvil faizi, enfl asyon öncesinde yüzde 1,47 seviyesine kadar gerilemişti. Enflasyonun beklentileri aşmasıyla birlikte yüzde 1,52 civarına yükseldi.
Ağaoğlu: ABD 10 yıllıkları için daha önceden verdiğimiz 1,77 gibi bir teknik seviye vardı. Orayı geçmediğimiz sürece bu yılı kapatır piyasalar, seneye bakarız derler. Seneye bakarken de kasım ve aralık aylarında yeni yılın pozisyonlarını almaya başladıklarında yeni yılın hangi faizlerle şekilleneceği üç aşağı beş yukarı ortaya çıkmış olur.
Güldağ: Bunun küresel bazda ve bizim piyasalara etkisi ne olur?
Ağaoğlu: Bizim piyasalara aslında çok da etkisi olmaz. Neden? Çünkü yabancıların buradaki piyasalardaki payı azaldı. Türk piyasalarına olan ilgisi neredeyse tamamen ortadan kaybolmuş durumda. Konforlu bir yolculuk olmadığı için buraya çok fazla giriş çıkış olmayacağından dolayı biz kendi içine kapalı kavruk bir ekonomi olarak bir süre devam edeceğiz gibi görünüyor. Bu minvalde yola çıktığımızda Fed’den 25, 50, 75, 175 baz puan faiz artışı gelse bile Türkiye’de fonlama maliyetleri açısından pek bir şey değiştirmez. Neden dersen? Yüzde 9,5 eurobond ihraç eden şirketlerimiz var ve bu oranla ihraç ediyorlarsa 25 puan artırmış olması çok da bir şey değiştirmez görüşündeyim.
Güldağ: Ben de ABD enfl asyonunun Türkiye’yi beklendiği kadar etkilemeyeceği görüşündeyim. Son durumda Türkiye varlıklarına olan yabancı yatırım 30 milyar dolar civarına indi. DİBS’te yabancı payı yüzde 5’in altında. Borsada yüzde 40’a kadar geriledi. Öyle hemen Türkiye’yi terk eder yabancı diye korkulacak bir ortam yok. Çünkü zaten yoklar ki sıcak para tarafında. Türkiye büyüklüğünde bir ekonomi için oldukça mütevazı bir düzeyde yabancı yatırımcı.
“ABD'de 'sıkılaşma'nın bize dolaylı faydalarını görebiliriz”
Güldağ: ABD’deki olası bir 'sıkılaşma' emtia cephesine nasıl yansır?
Ağaoğlu: Parasal genişlemenin getirmiş olduğu bolluk ve rahatlık özellikle emtia tarafında çok ciddi rallilere sebep olmuştu. Eğer parasal genişlemenin daralacağı, yerini de faiz artışlarına yavaş yavaş bırakacağı netleşirse -ki ben yılın son çeyreği itibariyle görüyorum- emtia fiyatlarında bir düzeltme başlar. Emtia fiyatlarındaki düzeltme de Türkiye’ye dolaylı fayda sağlamaya başlar. Özetle faiz artışı, petrol dışında kalan emtia fiyatlarının düşüşü olarak yansıyabilir. Bu da bizim için pozitiftir diye düşünüyorum.
Güldağ: O zaman sanayicilerimizi uyarmakta fayda var. Genelde fiyatlar yükselirken herkesin işi iyidir, fiyatlar da artıyordur zaten. Asıl problem düşüşe geçtiğinde olur. Fiyatlar düşüşe geçtiğinde o yüksek fiyatlarla hammaddeleri nasıl olsa iç talep de canlanıyor diye aldıysanız sonra çok kötü iflaslar ve çöküşler gündeme gelebilir. Yani bunun böyle gitmeyeceğini düşünüyorsak, ki öyle görüyorum. Bazı uluslararası rapor ve analizlerde de bu söyleniyor. Özellikle metaller için ifade ediliyor. O yüzden sanayicilerimizin biraz daha dikkatli olması lazım. Acaba diyorum bunun farkında olan sanayicilerimiz mi var? PMI’larda hafif frene basmanın izdüşümü müdür bu? Orasını bilemiyorum ama daha sonra PMI’lar Türkiye’de tekrar çıkar mı?.. Çünkü dünyada negatif bir ayrışmamız var orada. Yani Avrupa’da 63’e gelmiş PMI ortalaması. Bizimkine bakıyorsun 49’a doğru geriledi ve 5 aydır da geriliyor.
"Altın 1932 seviyesinin üzerine atarsa, yeni rekorlar beklerim"
Güldağ: Çizdiğimiz perspektif çerçevesinde emtiayı konuştuk; altın ve gümüşe ayrı bir yer ayırırsak…
Ağaoğlu: Enflasyondaki kalıcı-geçici sorusuna ilişkin üçüncü çeyrekte ipuçları gelir. Oradan ipuçları geldiğinde altın ve gümüş tarafındaki hareketliliğe bakarız. Ama ben şu anda her ikisinin de bir düzeltmede olduğunu düşünüyorum. Altın için 1840-60 seviyesi, gümüş için de 26,40 ve 25,80 belki daha sert bir düşüş olabilir. Gümüş için daha sert olmasını bekliyordum ama gümüş direniyor. Eğer altın burayı görür ve döner 1932’nin üzerine atmayı başarırsa yeni rekorlar gelecektir altında diye düşünüyorum.
Güldağ: Ondan sonra 2000 doları mı görür?
Ağaoğlu: Daha önceki zamanlardaki zirvesine çıkmasını beklerim. Daha önceki zirvesi altının 2075’ti, bunun üzerine çıkmasını beklerim. 1932’nin üzerine böyle bir rekor beklerim ama gümüş için özellikle 28, 30 seviyesinin üzerine çıkarsa gümüş altını taşıyabilir. Çünkü ben şunu biliyorum, gümüşün desteklemediği hiçbir altın yükselişi başarılı olamıyor.
“G7’de alınan vergi kararı Türkiye’ye yarar sağlar”
Güldağ: Geçen haftanın önemli başlıklarından biri olan G7'deki vergi kararı... Türkiye'ye etkileri açısından bakarsak...
Ağaoğlu: Küresel şirketlerdeki minimum kurumsal vergi oranının yüzde 15 olması. Biden’ın uluslararası politikadaki ilk büyük başarısı bana göre. G7’de kabul gördü ve G20’ye aktarılıyor. Şimdi G20’ye aktarılması kabul edileceği anlamına gelmiyor tabii. Ama izlediğim 2017 Avustralya G20’si sırasında en temel konulardan bir tanesi vergi tabanının dünyada ülkeler arasında kaymasını önleyecek önlemler almaktı. Özellikle büyük teknoloji şirketlerinin kazandıkları ülkelerde vergi ödemeleri esası. Yüzde 15’ten az olmamak kaydıyla olduğu için Türkiye’ye de yarar sağlar.