BM Çevre Programı Avrupa Direktörü Pozzi: İklim krizinden çıkışın anahtarı siyasi iradede
Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Programı Avrupa Direktörü Bruno Pozzi’ye göre iklim kriziyle mücadele için küresel harcamaların üç katına çıkması gerekiyor. Pozzi, doğayla ilişkimizi dönüştürmemiz gerektiğini, ancak hükümetlerin henüz yeterince etkili hareket ettiklerini söylemenin zor olduğunu belirtiyor.
Elif Karaca |Elif KARACA
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) Avrupa Direktörü Bruno Pozzi IPCC raporunun, emisyonlar çok düşük bir seviyeye indirilebilirse yüzey sıcaklıklarında düşüş sağlanabileceğini gösterdiğini, ancak İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde imzası olan 191 ülkeden sadece 110'unun emisyon azaltımı için yeni ya da güncellenmiş taahhütler sunduğunu söyledi.
DÜNYA’nın sorularını yanıtlayan Pozzi, iklim kriziyle mücadele için küresel harcamaların üç katına çıkması gerektiğini, şu anda hükümetlerin taahhüt edilen finansmanın %86'sını, özel sektörün ise sadece %14'ünü sağladığını belirtti. Mevcut kömür santrallerinin yarıdan fazlasının işletim maliyetinin, sıfırdan yenilenebilir enerji tesisleri inşa etmekten daha yüksek olduğunu vurgulayan Pozzi, “Teknoloji elimizde ve ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. Anahtar siyasi iradede” dedi.
Türkiye ve Avrupa’da büyük yangın ve sel felaketleri yaşandı. Zarar gören ülkelerin öncelikleri neler olmalı?
Öncelikle Türkiye'de birbirinden güzel ormanları ve köyleri yakıp kavuran yangınları görmek yürek parçalayıcıydı. UNEP olarak sevdiklerini kaybedenlere en derin taziyelerimizi sunuyoruz. Ülkelerin yangın, sel gibi afetler için erken uyarı sistemlerine öncelik vermeleri çok önemli. Bir zamanlar 100 yılda bir olan olaylar şimdi 10 yılda bir oluyor. Yangın mevsiminin uzunluğu ve şiddeti artabilir, hazırlıklı olmalıyız. COVID sonrası yeşil bir toparlanma hayati önem taşıyor. Sıfır emisyon teknolojisine destek, fosil yakıt sübvansiyonlarını azaltmak, yeni kömür santrali açılmaması ve ağaçlandırma toparlanmanın en önemli adımları olabilir.
Kaybedilen ormanları yeniden yeşertmek için ne yapmak lazım?
Bozulmuş ekosistemleri olabildiğince eski haline getirmemiz gerekiyor, çünkü bu yangınlara karşı direnci artırarak korunmaya yardımcı olacaktır. Ağaç dikimlerinde yerel ekosistemin dikkate alınması gerekir. Kuraklıkla karşılaşabilecek bölgelere suyu seven ağaç dikmenin bir anlamı yok. Hastalıkların daha kolay yayılmasına neden oldukları için monokültürlerden de kaçınmalıyız. Ormanları kurtarma çabalarının yüksek maliyetli olması gerekmiyor.Çoğu ekosistemin toprakta kalan tohumları var, bunları yeniden canlandırmak ağaç dikmekten daha ucuz ve başarılı olabilir.
IPCC raporundan dikkat çekmek istediğiniz detaylar hangileri?
Dünya genelinde gördüğümüz aşırı hava olayları büyük ölçüde iklim değişikliği kaynaklı. Artık hiç kimse güvende değil ve etkileri hızla kötüleşiyor. Emisyon seviyelerini ciddi şekilde aşağı çekebilirsek yüzey sıcaklıklarında azalma görmemiz mümkün. Bu bizim elimizde. Ancak Çerçeve Sözleşme’de imzası olan 191 ülkeden sadece 110'u emisyon azaltımı için yeni taahhütler sundu. Karbondan arındırma konusunda çok hızlı hareket etmeliyiz.
Hükümetler, özel sektör ve halk arasında farkındalık ne durumda?
Gezegenimizin geleceğiyle ilgili olarak iklim değişikliği, kirlilik ve biyolojik çeşitlilik kaybından oluşan üçlü bir krizle karşı karşıyayız. Yaşamak, yemek yemek ve ekonomilerimizi büyütmek gibi ihtiyaçlarımız için dünyamızı kapasitesinin 1,6 katı kadar kullanıyoruz. Harekete geçmezsek, önümüzdeki birkaç on yılda “bir milyon tür” yok olacak.Doğayla ilişkimizi dönüştürmemiz gerekiyor. Ancak hükümetlerin henüz yeterince etkili hareket ettiklerini söylemek zor. G20 küresel emisyonların yaklaşık %80'inden sorumlu ve harekete geçme konusunda özel bir sorumluluğa sahip. Kömür santrallerinin yarıdan fazlasının işletim maliyeti sıfırdan yenilenebilir enerji tesisi inşa etmekten daha yüksek. İyi haber şu ki, teknoloji elimizde ve ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. Anahtar siyasi iradede
İklim kriziyle mücadele etmek istiyorsak, bu doğrultudaki küresel harcamaların üç katına çıkması gerekiyor. Halen hükümetler taahhüt edilen finansmanın %86'sını, özel sektör ise sadece %14'ünü sağlıyor. Bunun değişmesini bekliyorum. Farkındalık artıyor, ancak bireyler nasıl bir fark yaratabileceklerini bilmiyor. Bundan sonra hiçbir şey olmamış gibi devam edemeyiz.