Başkanlar Konuşuyor: Sanayi ihracatımızın yüzde 20’si yüksek teknoloji ürünü

Başkent Ankara, teknolojiye dayalı sanayi üretiminde merkez konumunda bulunuyor. Bunda savunma sanayisinin büyük payı var. İhracatında ileri teknoloji ürünlerin payı yüzde 19,8 olan kent, yeni sanayi yatırımlarına da doymuyor. Mevcut OSB’lerde 100’ün üzerinde fabrika inşaatı sürüyor. Ayrıca ASO 1. ve 2. OSB’ler genişleme alanlarıyla iki kat büyüyecek.

Haber Merkezi |

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) öncülüğünde, 81 ildeki oda ve borsa başkanları DÜNYA gazetesinin “Başkanlar Konuşuyor” söyleşisine konuk oluyor. Bu hafta sorularımızı yanıtlayan ASO Başkanı Nurettin Özdebir, Ankara’nın ihracatının yüzde 82’sini sanayi ürünlerinin oluşturduğunu ve kentin teknolojide öne çıktığını söyledi.

Ankara’daki sanayi ve işgücü teknoloji seviyesinde fark yarattı

Nurettin ÖZDEBİR / Ankara Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı

Ankara, sanayi üretiminde teknoloji odaklı. Savunma sanayisinin burada olması ve bu sektörde yetişen mühendislerin, işçilerin sirkülasyonla diğer firmalara gitmeleri veya kendi firmalarını kurmaları Ankara’nın teknoloji seviyesinde ciddi bir fark yarattı. Ankara’nın ihracatının yüzde 82’sini sanayi ürünleri oluşturuyor. Bunun yüzde 19,83’ü de yüksek teknolojili ürünlerden meydana geliyor. Düşük teknolojili ürünlerin oranıysa yüzde 5. Orta düşük teknoloji yüzde 8,26, orta yüksek teknoloji yüzde 10,34 paya sahip. Bu anlamda Ankara diğer illerden farklı bir konuma sahip. Kilogram fiyatı 800 Euro’yu bulan ürünler var. Ankara’da 13 organize sanayi bölgesi (OSB) var. Bu bölgelerin ikisini Ankara Sanayi Odası (ASO) kurdu. Bunlardan biri Sincan’da bulunan Ankara Sanayi Odası 1. OSB. Bu bölgenin alanı yaklaşık 10 milyon metrekare. Yüzde 100 dolduğu için 10 milyon metrekare daha büyütüyoruz. Sanayi havzası dediğimiz yerde OSB’lerimiz var. Orada da Ankara Sanayi Odası 2. OSB var. Bu OSB’nin alanı da 5 milyon metrekare. Burayı da 2 kat büyütüyoruz. Ankara’da hızlı bir sanayileşme var. 2. OSB’de 100’ün üzerinde fabrika inşaatı devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde 26 fabrikanın açılışı yapıldı.

İKAME PARA İLE İŞ HACMİ ARTAR

Sanayide iş var, ama sanayici para kazanıyor mu? Firmalarımızın borçluluk oranları oldukça yüksek. Borsaya kote olan şirketlerde yüzde 250, kote olmayan şirketlerde de yüzde 500’e varan borçluluk söz konusu. TÜİK verilerine göre reel sektörün 168 milyar TL KDV alacağı var. KDV’nin sanayicinin üzerinde yük olarak kalmaması gerekiyor. Bizim görevimiz, nihai tüketiciye giden KDV’yi arada tahsil etmek. Bu tahsil yükümlülüğü bize verilmiş. Ancak bunun karşılığında stokumuzda bulunan malların yükü var. Ayrıca ihracattan ve indirimli KDV’den alacağımız var. Bu alacaklar bizim sermayemizin erimesine neden oluyor. 1930’lu yıllarda büyük buhran döneminde uygulanan ikame para yöntemi devreye alınabilir. Maliye Bakanlığımız, bizim indirilecek KDV’lerimizi teminat olarak kabul etsin. Çalıştığımız bankalarda açacağımız özel bir hesaba bu bedel karşılığında çek kesme hakkı tanınsın. Bu da Hazine’nin likidite durumuna göre 12 ay ya da 24 ayda kullanılabilir. KDV’nin karşılığı ödendiği için KDV sıfırlanacak. Ayrıca her çek 3 ay vade ile yazılacak. Dolayısıyla indirilen vade sıfırlandığına göre ay içinde tahsil edilen KDV brüt olarak Hazine kasasına yatırılabilir. Çekin 3 ay vadeli yazılması sirkülasyonu sağlayarak iş hacminin artmasını sağlar. İşletmelerin sadece bankalara ve devlete değil, birbirine de borçları var. İşletmelerin birbirine olan borçları da bu çekle ödenir. Yalnız bu çek nakde çevrilemez, döviz veya altın alınamaz. Sadece iş için kullanılabilir. Çekin vadesi geldiği zaman da çek kimdeyse devlete yapacağı ödemeyi bununla yapar. Bu da iş hacminin 5 misli artmasını ve devletin de 5 misli para toplamasını sağlar.

NÜKLEERDE 4’ÜNCÜ NESİL SANTRAL İÇİN ÇALIŞIYORUZ

Ankara’da nükleer enerji konusunda da 10 yıl öncesine dayanan bir çalışmamız var. Bir yandan nükleer santrale malzeme tedariki için hazırlanırken, santrali kendimiz de yapabilmek için çalışmaya başladık. Bu arada dünyadaki gelişmeleri de takip etmeye çalışıyoruz. Şu anda Akkuyu’da devam eden santral sıcak sulu bir tesis. Dünya Atom Enerjisi Konseyi de bu santraller yerine 4’üncü nesil santrallere geçilmesini istiyor. 4’üncü nesil santrallerden de 6 model tavsiye etti. Bu santralleri inceledik. Erimiş tuz reaktörlerinin çok daha yapılabilir olduğunu, sıcak sulu santrallerde kullanılan çok özel malzemelere ihtiyaç duymadığını ve sıfır basınçta çalıştığını gördük. Güvenlik açısından risk daha düşük ve yakıt verimliliği daha yüksek. Bunu yapabileceğimize ikna olduk. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı da bizi destekledi. Bir ekip oluşturuldu. TÜBİTAK’tan 30-35 kişilik bir gurup projenin Ar-Ge’sini yapıyor. Özel sektörden firmalar da projede var. Onlar da reaktörün mekanik kısımlarıyla ilgili çalışmalar yürütüyor. Dünya Atom Enerjisi Konseyi’ne bu çalışmalarımız bildirildi. Bu işin resmileşmesi ve fonlanması için Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından, hazırlanan strateji planının imzalanıp, dünyaya duyurulması lazım.

Model Fabrika, firmaları yalın üretim ve Endsütri 4.0’a hazırlıyor

Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri verimlilik. Aslında Türkiye’nin iki büyük sorunu var. Biri cari açık. Eve gelen para harcamalara yetmiyorsa dışarıdan borç almak mecburiyetindeyiz. Başkasından borç alıyorsanız onun güdümünde kalırsınız. Bundan bir an önce kurtulmamız lazım. Ancak cari açığı devlet vermiyor. Bu bireylerin tek tek yaptığı tercihlerin bir sonucu. İkinci önemli sorun ise verimlilik. Bu çok farkında olmadığımız bir husus. Bunu uzun zamandır dile getiriyorum. Türkiye’nin ilk Model Fabrikası’nı biz kurduk. Burada eğit-dönüş programlarıyla firmalara yalın üretim konusunda nasıl dönüşeceklerini öğretiyoruz. Çok çarpıcı sonuçlar çıkıyor. İhracat yapan, ürününü satan, yıllardır ayakta duran bir firmanın verimliliğinin yüzde 150-200 artmasını aklım almıyor. Verimlilik yüzde 200 artıyorsa, daha öncesinde yüzde 200 verimsizlik var demektir. Bu verimsizlikle nasıl rekabet ediyorlar, ayakta kalabiliyorlar? Bu, sanayi toplumu olabilmemiz için daha fazla çaba sarfetmemiz gerektiğini gösteriyor. Almamız gereken epey bir yol var. Endüstri 4.0 önümüzdeki yıllarda rekabette daha yıkıcı olacak bir süreç. Verimlilikte müthiş artışlar olacak. Bu artışla beraber çok daha yıkıcı bir rekabet gelecek. Bu, firmaların çok dikkat etmesi gereken önemli bir konu. Bizde ASO olarak hem Endüstri 4.0 hem de yalın üretime firmalarımızı hazırlamaya çalışıyoruz.

Kentte, sosyal ve kültürel doku eksikliği giderilmeli

Ankara’da 300 binin üzerinde üniversite öğrencisi var. Ülkemizdeki 10 araştırma üniversitesinden 4’ü Ankara’da. 130 Ar-Ge merkezi, 39 tasarım merkezi, 10 teknopark var. Ankara’daki bazı fonksiyonlar ülkemizin ekonomik başkenti diyebileceğimiz İstanbul’a kayıyor. İstanbul’da Merkez Bankası binası yapılıyor. O da Ankara’dan gidecek. Bu boşluğu Ankara sanayi ile dolduracak. Sanayimiz ve yüksek teknolojimizle çok güzel şeyler yapacağız. Uzay ve Havacılık OSB başlı başına bir hikaye. Uzay ve hava araçlarına yan sanayi olacak firmalarımızı orada topladık. Altyapısı tamamlanmamasına rağmen üretime başlayan firmalar var. Bana göre Ankara’nın en büyük eksiği, sosyal ve kültürel dokunun az olması. Bu eksikliğin giderilmesi gerekiyor.

SPK'dan 17 şirketin sermaye artırımına onay Finansal performansın anahtarı: Dupont analizi ABD'den Rus bankası Gazprombank'a yaptırım Anayasa Mahkemesinden Pasaport Kanunu'na kısmi iptal İstanbullular dikkat! AKOM uyardı, saat verildi: Sıcaklık 8-10 derece birden düşecek! Otomobil devi binlerce kişiyi işten çıkaracak