2022 bütçesi üzerine ilave 146.9 milyar TL yük geldi
Türkiye'nin 2022 bütçesi ve ekonomik programının değerlendirildiği konferansta, son yaşanan ekonomik dalgalanmalar nedeniyle bütçede öngörülenden 146.9 milyar TL ilave yük oluştuğu belirtildi.
Mehmet Kaya |Mehmet KAYA
Türkiye’nin 2022 bütçesi ve ekonomik programının değerlendirildiği konferansta, son yaşanan ekonomik dalgalanmalar nedeniyle bütçede öngörülenden 146.9 milyar TL ilave yük oluştuğu bildirildi. Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesinde 2022 Yılı Ekonomik Programı ve Bütçenin Değerlendirilmesi Konferansı tamamlandı. Dünya Gazetesi Ankara Temsilcisi Maruf Buzcugil’in moderatörlüğünü yaptığı oturumda bütçe ve mali alan konusu tartışıldı. Maruf Buzcugil, oluşturulacak mali alanın etkin kullanımının önemine işaret etti.
Oturumda konuşan Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Hakan Yılmaz mevcut ekonomik gelişmeler ışığında 2022 yılı bütçesi ve temel metinlerin yeniden düzenlenmesi gerektiğini savundu. Yılmaz, 2022 için kamu maliyesine yönelik bir mali alan çalışması yaptıklarını ve personel, sosyal güvenlik primi, mal ve hizmet alımları ile faizden gelen ilave yükle birlikte 146.9 milyar TL’lik bütçede öngörülmeyen ilave yük hesapladıklarını söyledi. Bu yükün bütçe açığını da yukarı taşıyacağının altını çizen Hakan Yılmaz, açığın 425 milyar TL’ye, finansmanında ağırlıklı olarak borçlanma kullanılması halinde de AB tanımlı borçların GSYH’nin yüzde 54,3’üne kadar tırmanma ihtimali hesapladıklarını kaydetti.
Aynı oturumda konuşan Dünya Bankası ve UNDP Danışmanı Volkan Recai Çetin de kam-özel ortaklığı (KÖİ) yatırımlarının bütçe etkisini değerlendirdi. Teorik olarak KÖİ modelinin bir proje yönetimi modeli olarak ortaya çıktığını ancak risk paylaşımı esaslarının ötesinde garantilerin bu modeli proje yönetiminden çıkarıp bir finansman yöntemine dönüştürdüğünü kaydetti. KÖİ modelinde, yatırımcının işletmeye alıp para kazanma motivasyonunun yatırımı akılcı kılacağı, finansörlerin de yatırımın verimli ve düzgün işlemesini kendi yatırımlarını koruma açısından denetleyeceği yönündeki bir denge mekanizması olduğunu belirten Çetin, olağanüstü garantilerin koşullu yükümlülük olarak nitelenen bu denge mekanizmasını koşullu olmaktan çıkardığını, hatta işletmecilerin müşteri garantisi olan yatırımlarda işletme giderleri nedeniyle müşteri olmadan daha karlı hale geldiğini, kira garantili yatırımların da hizmet kalitesini olumsuz etkilediğinin altını çizdi.
Çetin, Türkiye’de de son dönem yapılan KÖİ yatırımlarının garantilerinin de bütçe yükü oluşturduğunu kaydederek, Karayolları Genel Müdürlüğünün 45.1 milyar TL olan 2022 bütçesinde 16,5 milyar TL yıllık yatırım bütçesi ayrılmasına karşılık, KÖİ garanti ödemelerine 20,5 milyar TL bütçe ayrıldığını kaydetti. Sağlık Bakanlığının 2022’de kira için 14,5 milyar TL, hizmet giderleri için de 7,5 milyar TL ödenek ayırdığını anlatan Çetin, bu ödeneklerin daha da yükselmesi ihtimali bulunduğunu, karayolları garantilerinin kur, sağlık ödemelerinin kira giderlerinin kur, hizmet ödemelerinin ise enflasyona endeksli olarak daha da yukarıya gideceğini belirtti. Çetin ayrıcı, karayollarında olağanüstü fiyatlar oluşmaması için kamunun fiyatları da sübvanse ettiğini hatırlattı.
Eski Hazine Müsteşar Yardımcısı Hakan Özyıldız da Türkiye’nin borçlanma hızındaki artışa dikkat çekerek, buna ilave olarak hane ve şirket borçlarının da yükseldiğini kaydetti. Türkiye’nin ilave faiz yükü nedeniyle bütçesinin baskı altında kaldığını belirten Özyıldız, “Bu sorunları çözmeden hiçbir program başlayamaz. Bu faizin nasıl ödeneceğini göstermek gerekli” diye konuştu.
Faiz Harcamalarının gelirlere oranındaki yükselişin de altını çizen Hakan Özyıldız, Türkiye’deki dolarizasyonun etkisinin belirgin hale geldiğini, M para arzı içinde yabancı paranın yüzde 60’lara çıktığını kaydetti. Özyıldız, negatif faiz nedeniyle insanların TL’den dövize geçtiğini, Hazine’nin borç stoku içinde altın ve doların yüksek olduğunu hatırlatarak, “Hazine bu borcu öderken nereden kaynak bulacak. Önce TL borçlanıp sonra bunu altın ve dolar olarak ödeyecek” diye konuştu.
Çıkış yolu bulunabilir
Hakan Özyıldız, Türkiye’de gelir vergisinin çok düşük oranlarda kaldığını, kayıt dışı ekonomi yanında ciddi oranda vazgeçilen gelir bulunduğunu belirterek, “2022’de vazgeçilen gelirin tutarı 336 milyar TL. Kayıt dışılığın kısmen önlenmesi, vazgeçilen gelirin yarısının tahsil edilmesi ve gelir vergisi ayarlamasıyla 110 milyar TL ilave gelir elde etmek mümkün” diye konuştu.
Çin Türkiye ile kıyaslanamaz
Hakan Özyıldız, son dönemde Çin ekonomik modelinin Türkiye’ye örnek olabileceği yönündeki tartışmalara da değinerek, “Çin ile Türkiye kıyaslanamaz. Çin’de kambiyo rejimi var. Ayrıca Çin’in bütün şirketleri kamu şirketi, KİT. Ayrıca Çin çok uzun zamandır cari fazla veriyor. Koşullar çok farklı” dedi.
Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Sinan Sönmez de konuşmasında gelecek yıllara yönelik değerlendirme yapılmasının zor olduğunu, verilerin son ekonomik gelişmeler nedeniyle geçerliliğini yitirdiğini kaydetti.
Tahminlerin tutmadığını bu nedenle soyut yorumlar yapılabildiğini belirten Sönmez, bu nedenle bütçe veya temel ekonomik büyüklüklerin ele alınmasının zorluğuna işaret etti. Türkiye ekonomisinin yönelimine ilişkin yeni model tartışmalarına da değinen Sönmez, 80’li yıllarda bu modelin denendiğini, TL’nin kademeli olarak değek kaybettiği bir yaklaşımla ihracatın desteklenmeye çalışıldığını ve bir miktar ihracat artışı sağlansa da modelin başarısız olduğunu kaydetti. Tartışmaya açılan modelin ise günün ekonomik koşullarıyla tam uyuşmadığını kaydetti. Çin’in bu modelle kalkındığı yönündeki bazı iddialara da değinen Sinan Sönmez, Çin ve birkaç ülkenin koşullarının çok farklı olması yanında, Çin’in çok uzun süredir ekonomik tasarım yaparak ve altyapısını hazırlayarak bu tür bir modeli hayata geçirdiğini söyledi.
Makroekonomik program oturumu
Konferans kapsamında makroekonomik programın değerlendirildiği oturumda konuşan Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Abuzer Pınar da ucuz emeğe dayalı bir program önerisinin ortaya atıldığını vurgulayarak, “Çin’in 30 yıl öncesine mi dönülecek.. Ucuz emek deseniz yanı başınızda Bangladeş var, Afrika var.. Sonu yok bunun” dedi. Covid-19 salgınıyla ortaya çıkan küresel ekonomik krizin önceki krizlerden farklı olduğunu, salgında insanların eve kapandığını vurgulayan Pınar, üretim ve çalışma olmadığı halde eve kapanan kişilerin tüketiminin devam ettiğini belirterek, “Eve kapanmak bedava değil. Bunu söylediğimizde eleştirildik ancak bu bir durum tespiti” dedi. Abuzer Pınar, ülkelerin gücü oranında eve kapanma döneminde ekonomilerini desteklediğini ancak sorunların da belirginleştiğini kaydetti. Abuzer Pınar, Türkiye para politikasına yönelik olarak da Merkez Bankası faizi ile iç borçlanma faizleri arasındaki makasın olağanüstü arttığını vurgulayarak, Merkez Bankası finansmanıyla iç borçlanma kağıtlarına yatırım yapılabilecek bir marj oluştuğunu, bunun da bankaların kredi vermekten kaçınmasına yol açabileceğine işaret etti.
Gazeteci Erdal Sağlam da oturumdaki konuşmasında, Türkiye ekonomisinin mevcut ekonomik koşullar içinde kapasitesinin üzerinde büyüme yönünde zorlandığını ve bunun da sorun teşkil edebileceğini kaydetti. Sağlam ayrıca, bütçe hakkının ülke ekonomisi ve demokrasi açısından önemli bir kavram ve değer olduğunu vurgulayarak, TBMM’nin bütçe üzerindeki gücünün artması gerektiğini vurguladı.
Rektör M. Yıldırım Üçtuğ: Salgın çok şeyi değiştirdi
Konferansın açılışında konuşan Atılım Üniversitesi Rektörü Yıldırım Üçtuğ da salgının başta ekonomi olmak üzere çok değişikliğe yol açtığını belirterek, Türkiye ekonomisine yönelik olarak akademisyenlerin görüşlerine daha fazla başvurulması gerektiğini söyledi.
İşletme Fakültesi Maliye Bölüm Başkanı Doğan Cansızlar da yerli üretimin artırılması, üretim odaklı yaklaşımın benimsenen bir unsur olduğunu ancak bu alanda dikkatli bir planlama yapılması gerektiğini ayrıca bu tür bir politikanın etkisinin 5 yıldan uzun sürmesi nedeniyle kısa vadeli sorunlar için önerilemeyeceğini kaydetti. Doğan Cansızlar, faiz ve kurun aynı anda kontrol edilemeyeceğini de belirterek, bu yöndeki arayışların riskli sonuçlar doğuracağını anlattı. Cansızlar ayrıca bütçenin kapsamı dışına çıkarılan bazı unsurlar nedeniyle, bütçe gelir gider ve açıklarının tam olarak yansımadığını belirtti.
Dünya Gazetesi Yazarı Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Nevzat Saygılıoğlu da moderatörlüğünü yaptığı Sayıştay raporları, 2020 yılı kesin hesap ve bütçe tahminlerinin değerlendirildiği oturumda yaptığı konuşmada, gerçekleşen enflasyonun bütçe ve OVP üzerinde etkileri olduğunu belirterek, bu metinlerde gerçekleşen veriler ışığında gözden geçirmeler gerektiğini kaydetti.