“2020 sözleşmeli üretim hedefimiz 1 milyar lira”
Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü Dr. Fahrettin Poyraz, “Tarım Kredi Kooperatif Market sayısını 500’e çıkaracağız. Yem kapasitemizi 1.1 milyon tondan 2.2 milyon tona çıkaracak yatırıma başladık.” diye konuştu.
Hüseyin GÖKÇE
Akaryakıt dışındaki tüm tarımsal girdileri sabit faiz üzerinden kredilendirmeye en kısa sürede geçmeyi planladıklarını belirten Türkiye Tarım Kredi Kooperatifl eri Genel Müdürü Dr. Fahrettin Poyraz, mevcut yem üretim kapasitesini iki katına çıkaracak yatırıma başladıklarını, 2020 yılında 1 milyar liralık sözleşmeli üretim hedefl eri bulunduğunu söyledi. Dr. Poyraz, Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak’ın sorularını yanıtladı.
● Tarımsal üretimin öneminin arttığı şu günlerde, kooperatif olarak neler yapıyorsunuz?
Biz ekip olarak yaklaşık iki yılı aşkın süredir görevdeyiz. Bu sürede bir taraftan kurumsal yapıyla ilgili bir taraftan da bütünün parçası olarak “ne yapabiliriz”diye kafa yorduk. Temel kuruluş fonksiyonumuz çiftçi örgütlenmesi, Türk çiftçisine tarımsal faaliyetlerini kolaylaştırıcı destek sağlamak.
● Gıda fiyat artışının engellenmesinde hangi noktadasınız?
Bizim iki temel yapımız var; birisi kooperatif, diğeri de kooperatif yapılanmasına destek olan şirketlerimiz. Fiyat mekanizmasında tam belirleyici olma iddialı olur ama fiyatları belli oranda regüle etme konusunda sorumluluk aldığımızı söyleyebilirim.
KAPASİTEMİZ 2.2 MİLYON TON
● Önemli tarımsal girdilerden yem konusunda hangi aşamadasınız?
Bugün 1 milyon 150 bin ton kapasiteli 10 yem fabrikamız var. Şanlıurfa ve İzmir’de temelini attığımız fabrikalarımızda üretim bu yıl başlayacak. Konya, Kırklareli ve Erzurum’da 3 yılık dönem için yaptığımız yatırım planını erkene çektik. Bu yatırımlar tamamlandığında kapasitemiz 2.2 milyon tona ulaşacak. Yemde önemli bir işe daha imza attık. Süt ve yemden birinin fiyatı artınca diğerinin de fiyatının artacağı inanışı, yem fiyatlarında yaptığımız indirim kampanyasıyla kırdık.
●Özel sektörden tepki gelmiyor mu?
Bizim gibi üretim yapan bazı firmalar, kendilerince haklı sebeplerle “Biz devletle mi rekabet edeceğiz?” dedi. Ancak yanıldıkları nokta şuydu; biz devlet kuruluşu, KİT değiliz, kooperatif yapılanmasıyız. Bizim şirketlerimizin ticari kriterler bakımından, onların şirketlerinden bir farkı yok. Bazı özel düzenlemeler dışındaki bütün ticari faaliyetlerimizde, piyasadaki diğer aktörler gibi, yem, gübre, tarımsal girdilerde veya perakende sektöründe ayrıcalığımız yok. Yani kamunun bize bir kaynak aktarımı söz konusu değil. Biz, giderlerimizi gelirlerimizle karşılayan bir yapıyız.
● Tarımsal ilaç alanında ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Tarım kimyasallarında mevcut fabrikamız ihtiyacımızı karşılamıyor. Manisa’da yatırım bedeli yaklaşık 130 milyon TL olan yeni bir fabrika yatırımı yapıyoruz. Haziran ayında temelini atacağız. Tarımsal ilaç piyasası gerçekten çok büyük. Üstelik Türkiye’nin dışa en çok bağımlı olduğu sektörlerden biri bitki koruma alanıdır. Ana hammadde genellikle Çin menşeli olup, bu alanda hammadde üretimi için gerekli olan yatırımın maliyeti de çok yüksektir. Kooperatif yapılanmaları, sadece kâr amacıyla hareket etmedikleri için özellikle kriz dönemlerinde fiyat artışlarına karşı da daha dirençliler. Bu durum, hem girdiler yönüyle üretim, hem de tüketim tarafı için geçerlidir. Özel sektörden farklı olarak, hiçbir tarımsal girdide maliyetimiz artmadıkça, mecbur kalmadıkça fiyat artırmıyoruz.
GÜBRE STOKUMUZ OLMALI
● Gübre piyasasında da önemli bir aktörsünüz... Şirketimiz Gübretaş, 2019 yılında başlattığı yurtiçi ve yurtdışı tesis yatırımı faaliyetleri kapsamında 129,5 milyon TL’lik yatırım bütçesi gerçekleştirdi. 2020 yılında da yatırımları hızla devam ettirerek toplam 267 milyon TL’lik yatırım bütçesiyle şirket tarihinin bu alandaki rekoruna ulaşmayı hedefl iyoruz. Gübre piyasasında ciddi bir dalgalanma var. Bizim yıllık 250 bin ton civarında gübre stokumuz olmalı. Gübretaş’ta da aynı miktarda stok bulunuyor. Bu stokun bile bize yıllık maliyeti oluyor. Şu an gübre piyasası, yurtdışındaki fiyat artışına bağlı belli ürünlerde üretim kısıtlamasına gidip, piyasaya mal vermiyor. Biz her bölgede ürün bulundurmak ve makul fiyatta verme sorumluğu ile krizi bastırmaya çalışıyoruz. Oysa özel sektör olsak, fiyata bakarız, uyuyorsa alırız, uymuyorsa almayız, stok bulundurmayız.
● Market sayınızda dikkat çekici bir artış yaşanıyor. Fiyat artışını önleyebiliyor musunuz?
Özellikle online satışta çok fahiş fiyat artışından bahsediliyor, bazı ürün gruplarında istenmeyen artışlar yaşanıyor. Bizim market projemiz ilk olarak tanzim satış döneminde ortaya çıkmıştı. Projeyi, benzer risklerle karşı karşıya kalırsak diye hayata geçirmeye karar verdik. Yani perakende sektöründe alternatif kanal olmak istiyoruz. Ortaklarımızdan aldığımız doğal ve kaliteli ürünleri kendi tesislerimizde işleyerek veya işleterek kooperatifl erimizin yanı sıra kooperatif marketlerimiz aracılığı ile tüketicilere ulaştırıyoruz. Üreticimizin hakkını koruduğumuz gibi tüketicinin de hakkını koruyarak kaliteli ve doğal ürüne ulaşmasını sağladığımız, kaliteli ürünlerin hesaplı fiyatlara satışa sunulduğu marketlerimizde diğer çiftçi kooperatifl erinin ürünleri de yer alıyor. Üretimde devamlılığı sağlarken, tüketicilerin de kaliteli ve uygun fiyatlı ürünlere ulaşması açısından bir denge unsuru olarak gördüğümüz kooperatif marketlerinin amacı özel sektörle rekabet etmek değil, vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu tüm ürünlerin piyasaya tedarikini sağlamaktır. Geçen sene 3 marketimiz vardı, şimdi 75 tane. Hedefimiz bu sayıyı 500’e çıkarmak. .
● Bu talepleri karşılayamıyor musunuz?
Tarımdaki temel problemlerin, fiyat dalgalanmalarının sebebi, arz ile talep arasındaki uyuşmazlık. Bunun önüne geçilme noktasında en önemli argüman da sözleşmeli üretim. Şu anda Türkiye’de en başarılı olarak uygulandığı yer şeker pancarı üretimi. Bunun tabi tüm ürün gruplarına yayılması lazım. Bu anlamda Tarım ve Orman Bakanlığımız, Tarım Şurası’nda alınan karar doğrultusunda ciddi çalışma yapıyor. Biz sözleşmeli üretimde ana aktörlerden biri olmak istiyoruz. 2020 yılı için hedefl endiğimiz 2,5 milyar TL’lik ürün alımının 1 milyar TL’lik kısmını sözleşmeli üretim kapsamında almayı planlıyoruz. Ürün alımlarımızı orta vadede ise 5 milyar liraya çıkarmayı hedefl iyoruz. Sözleşmeli üretim konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı çalışma yapıyor. Bu çalışma tamamlandığında, çiftçinin emeği ve yatırım maliyetini koyduktan sonra satış fiyatını belirleyebileceğimiz bir sistem üzerinde duruluyor. Bu hayata geçirildiğinde, gıda ürünlerinin enfl asyona olan baskısı minimum seviyeye inecek.
Sertifi kalı tohumda sabit faize geçtik
● Ortaklarınıza hangi koşullarda kredi kullandırıyorsunuz?
Biz kredilerin yüzde 80’ini ayni olarak veriyoruz. Daha önce değişken faizli kredi kullandırıyorduk. Girdiyi verdikten sonra, hasat döneminde parasını alırken, faiz yükselmişse, fi yat da yükseliyordu. Özellikle 2018’deki döviz ve faiz artışında hem çiftçimiz hem de biz mağduriyet yaşadık. Bunu gidermek için belli ürünlerde sabit faize geçmeyi öngördük. Şu an Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın kararnamesi kapsamında sertifi kalı tohum, kimyevi gübre ve karma hayvan yeminde sabit faizli kredi uygulamasına geçtik. Bu ürünleri yüzde 5.5 sabit faizle kredilendiriyoruz. Akaryakıt haricindeki tüm tarımsal girdileri sabit faiz üzerinden kredilendirmeye de en kısa sürede geçmeyi planlıyoruz.
● Sertifi kalı tohumda durum nedir?
Sertifi kalı tohum kullanımıyla ilgili şöyle bir durum var; Örneğin buğday üretimi yapıyorsunuz, tohum elde etmek için üretim sonrası gelen ürünlerde en kaliteli olanını arıyorsunuz. Yani bu tohumu dışardan gelecek etkilere karşı koruma anlamında ilaçlama gerekiyor ki toprağa girdiği zaman dışardan gelen zararlar etki etmesin diye. Ancak, bu tabi bir maliyet gerektiriyor, işçilik var, diğer malzemeler var. Üreticilerimiz bazen kolaya kaçabiliyor, “buğday ektim, elimde eleyerek tohumluğumu yaparım” diyor. Fakat, o diğer dışardan gelecek zararlara karşı ilaçlama işlemlerini yapmadığı için tohum, toprakla buluştuğu zaman bir kısmı maalesef buğday haline dönüşmüyor. Yani sertifi kalı tohumluk verimliliği artırıyor. Sertifi kalı tohuma devlet desteği de var zaten.
● Bu sistemde aracılar olacak mı?
Aracılar önemli bir konu. Önümüzdeki dönemde, gıda sektöründe rol alacak olan, gerek üretimden başlayıp, markete kadarki tüm aşamalardaki aktörler, belli bir akreditasyona tabi olacaklar. Yani şu anda çiftçi olmak için Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) kayıt oluyorsunuz. Çiftçi olmak için kendinizi devlete resmi olarak tescil ettirip belge alırken, çiftçi muhatabı olmak için akreditasyon gerekli değil mi? Bence onun da ortaya konulması lazım. Örneğin, hal esnafı kanun çerçevesinde faaliyetini gösteriyor. Üretici ile muhatap olacak olan kişiler akreditasyona sahip olmalı. Bunu yapabilirsek, aracılar belli bir disipline kavuşur.
Saha çalışmalarında risk var
● Verimlilik konusunda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Özellikle iştirakimiz Gübretaş bu alanda çok ciddi saha çalışması yapıyor. Üreticinin arazisinin bir kısmında, gerekli analizleri yaparak gübre kullanıyorlar. Örneğin Niğde’de patates tarlasında yüzde 40 daha az gübre kullanarak, yüzde 30 daha fazla ürün alındı. Zeytinin yok yılında 6 kg ürün alınan ağaçtan, 13 kg’lık hasat yapıldı. Bugün kimse toprağın sağlığını konuşmuyor. Zaten yıllarca gübre atılmış, eksik olan bir şey varsa onu bulmamız lazım. Toprak sağlığı konusunda saha çalışmalarında ciddi risklerin olduğunu gördük.
“HASTALAR”, “HASTA OLMAK İSTEMEYENLER” NE YİYECEK?”
Dün Ankara Gölbaşı’nda lahana bahçesindeki teyzelerle konuşurken, biri laf arasında, “Biz çalışmazsak ‘hastalar’, ‘hasta olmak istemeyenler’ ne yiyecek? Zaten 3-5 tarla kaldı, bak yol boyunca, tarlaların hepsi boş, zarar edince ekmediler...” dedi.
Yaşını sorunca, 35 senedir nezle dahi olmadığına dikkat çekti...
Gıda üretiminde devamlılığın önemini, bugünlerde çok daha fazlasıyla anlayacağız...
Üretmeye devam edebilmesi için çiftçinin kazanması gerekliliğini de...
***
Tarım Kredi’nin geliştirdiği model, çiftçimize aradığı morali verir; o moral, ‘ucuz gıda’, ‘ithalatta düşüş’, ‘sağlıklı ülke”, dengeli ekonomi’ anlamına da gelir… (Ferit Parlak)