AB üyeliğini hala istiyoruz ama olacağına inanmıyoruz
German Marshall Fund’ın Türkiye’deki AB kamuoyu algısına ilişkin araştırması özellikle gençlerde ve toplumun genelinde AB üyeliğine hala güçlü bir destek olduğunu, ancak yüzde 40’lık bir kesimin tam üyelik ihtimaline inanmadığını ortaya koyuyor.
Hilal Sarı |Hilal SARI
German Marshall Fund “Avrupa Birliği ve Türkiye - AB İlişkileri” başlıklı kamuoyu algı araştırmasının sonuçları Türkiye’de AB tam üyeliğine halen güçlü bir destek olduğunu, desteğin özellikle 18-24 yaş arası gençlerde daha yüksek olduğunu ancak üye olabileceğime dair inancın da zayıf olduğunu ortaya koydu.
Raporun açıklandığı toplantıda konuşan GMF Kıdemli Araştırmacısı Dr. Kadri Taştan son on yılda Türkiye’de, dünyada ve AB’de yaşanan dönüşümlerin AB-Türkiye ilişkilerini sarstığını belirterek “2016 göçmen kriziyle normatif ilişki modelinden çıkar temelli bir ilişki modeline yönelindi. Ancak ilişkilerdeki çalkantılara rağmen Türkiye kamuoyu AB ve Avrupalılar hakkında olumlu düşüncelere sahip ve tam üyeliğe güçlü bir destek var” diyor.
Araştırmanın genel olarak varsayılandan farklı bir Türkiye profili sunduğunu belirten GMF Ankara Ofisi Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı ise “Türkiye kamuoyu açısından AB defteri kapanmış değil” diyor ve özellikle gençlerde desteğin daha güçlü olduğuna vurgu yapıyor. Pandemiyle mücadeledeki başarısı da Türkiye’deki olumlu AB algısını güçlendiren bir unsur.
Türkiye’nin 29 ilinde 18 yaş üstü nüfusu temsil eden 2 bin kişiyle, 2021 Mart-Nisan aylarında - pandemiye rağmen daha doğru sonuçlar almak amacıyla yüz yüze gerçekleştirilen - araştırma, Türkiye kamuoyunun AB ile ilişkilerden üyelik sürecine, Gümrük Birliği’nden iklim anlaşmalarına uzanan çeşitli alanlarda dikkat çekici bulgular ortaya koyuyor:
- 18-24 yaş arası gençlerin yaklaşık yüzde 70’i AB üyeliği istiyor.
- Katılanların yüzde 60,1’i “Bu pazar referandum olsa” AB üyeliğine evet diyeceğini söylüyor. (18-24 yaş arası) Gençlerde ise bu oran yüzde 68,8.
- Katılanların yüzde 55,9’u AB üyeliğinin iyi bir şey olduğunu düşünüyor, gençlerde oran yüzde 66,2. yüzde 56,7 üyeliğin “kişisel bir fayda sağlayacağını” düşünüyor. Gençlerde oran yüzde 67,2’de.
- Avrupalılar hakkında olumlu düşünceye sahip olanların oranı yüzde 59,6. Gençlerde oran yine yüzde 72’ye yükseliyor. Avrupalılar hakkındaki görüşlerinde hangisi daha etkili diye sorulduğunda yüzde 40,1 “aile” derken, yüzde 26,7 siyasetçileri, yüzde 15,9 gazeteciler ve yorumcuları işaret ediyor. En büyük bilgi kaynağı ise yüzde 36,2 ile TV haber ve tartışma programları. Gazete ve dergi diyenlerin oranı yüzde 26,6. Gençlerde sosyal medyada bilgilenme konusunda öne çıkan bir kaynak.
- Katılımcılara “Türkiye üye olabilecek mi?” diye sorulduğunda katılımcıların yüzde 21,5’i “Türkiye üzerine düşenleri yaparsa olur” derken, yüzde 52,1’lik kesim “AB’nin Türkiye’yi üyeliğe kabul etmeye niyeti yok, sadece oyalıyor” diyor. Katılımcıların yüzde 57,6’sı “AB ülkeleri Türkiye’yi istemiyor” diye düşünüyor. yüzde 29,2 bazı ülkelerin istemediği ama çoğunluğun istediği görüşünde.
- Ne kadar sürede üye olunacağı sorusuna da yüzde 39,7 “Hiçbir zaman üye olmayacak” yanıtını veriyor. 5 yıl içinde üye olunacağı görüşünde olanların oranı yüzde 12,9. 10 ve 15 yılda üye olunacağı görüşünde olanların oranları ise sırasıyla yüzde 17,1 ve yüzde 19,2.
- Tam üyeliği ne kolaylaştırır sorusuna katılımcılar başta (yüzde 58,9) ekonominin iyileşmesi diyor. yüzde 47,2 ise insan haklarının iyileşmesinin üyeliği kolaylaştıracağı görüşünde.
- AB üyeliğinin en önemli yararları katılımcılara göre başta (yüzde 19,4) ekonominin gelişmesi, işsizlik ve hayat pahalılığının azalması, (yüzde 17,5) Türkiye’nin uluslararası alanda gücünün artması, (yüzde 17,3) demokrasinin gelişmesi ve halkın yönetime katılımının yaygınlaşması. Gençler ise başta (yüzde 20,8) demokrasinin gelişmesini, sonra (yüzde 15,4) ekonominin iyileşmesini ve hayat pahalılığının azalmasını, son olarak (yüzde 13,4) “toplumsal huzurun artmasını” en önemli fayda olarak görüyor.
- Son dönemde gerilen ilişkilerin iyileştirilmesine hangi politikaların fayda sağlayacağı sorulduğunda yüzde 53,5 ile vize serbestisi başta geliyor. yüzde 50,8 terörizmle mücadelede işbirliğinin, yüzde 45,1 mülteciler konusundaki işbirliğinin ilişkileri iyileştireceği görüşünde.
- Katılımcıların yüzde 51,8’i vize serbestisi için kalan altı kriterden biri olan terör mevzuatının gözden geçirilmesini destekliyor, yüzde 38,3 karşı çıkıyor. Cezai konularda işbirliğini destekleyenlerin oranı yüzde 52,7.
- Gümrük Birliği’nin fayda sağladığını düşünenlerin oranı yüzde 33,8, zarar verdiğini düşünenlerin oranı yüzde 11,4. yüzde 44,3 hizmetler, kamu alımları ve tarım sektörlerinin de karşılıklı olarak Gümrük Birliği’ne dahil edilmesini destekliyor. yüzde 18,2 karşı çıkıyor.
- “Uluslararası meselelerde Türkiye kimle işbirliği içinde olmalı?” sorusuna katılımcıların yüzde 37’si AB, yüzde 14,7’si Rusya, yüzde 9,1’i ABD, yüzde 6,5’i Çin yanıtını veriyor. Gençlerde AB diyenlerin oranı yüzde 42’ye yükselirken, ABD diyenlerin oranı da yüzde 12,1’e çıkıyor. Rusya ve Çin diyenlerin oranı ise sırasıyla yüzde 14,3 ve yüzde 5,5’e geriliyor.
- “Türkiye’nin en önemli ortağı hangi ülkedir?” diye sorulduğunda ise yüzde 46,1 ile Azerbaycan açık ara en önemli ortak olarak görülüyor. Rusya yüzde 18,6 ile ikinci sıradayken, Almanya yüzde 13,5 ile üçüncü sırada. Katar, Pakistan ve ABD de bu soruya verilen yanıtlarda ilk altıdaki diğer ülkeler.
- Türkiye için en büyük tehdit katılımcıların yüzde 69,6’sına göre ABD. İsrail yüzde 24’le ikinci sırada geliyor. Rusya da yüzde 19’la üçüncü sırada. Avrupa Birliği’ni bu listeye koyanların oranı sadece yüzde 1,2. Yunanistan yüzde 15,3 ile 4. sıradaki tehdit olarak görülürken, Suriye ve Çin de sırasıyla yüzde 8 ve yüzde 7,6 oranlarıyla tehdit listesinde.
- Katılımcıların “olumlu” düşüncelere sahip olduğu liderler sorulduğunda Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev yüzde 57,1 ile ilk sırada gelirken, KKTC lideri Ersin Tatar yüzde 30’la ikinci sırada. Almanya Başbakanı Angela Merkel ise yüzde 13,3 ile üçüncü sırada. Ancak Merkel için olumsuz düşünceye sahip olanların oranı da yüzde 26,2. Bundan sonra listede yer alan Rus lider Putin ve ABD Başkanı Joe Biden için de ağırlıklı olarak olumsuz düşünceler hakim, sırasıyla yüzde 29,9 ve yüzde 51,8. En sevilmeyen yabancı lider ise araştırmaya göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu.
- Uluslararası kurumlara güven sorulduğunda NATO ve BM’ye güven duymayanların oranı yüzde 64,1 ve yüzde 62,1. AB’ye de güvenmeyenlerin oranı yüzde 56,5. Ancak uluslararası kurumlara özellikle de AB’ye ortalamanın üzerinde güvenen gençlerin yüzde 52,3’ü AB’ye güvendiğini söylüyor.
- Araştırmanın en çarpıcı verilerinden biri de, Türkiye’de bir AB ülkesini ziyaret etmiş olanların oranının sadece yüzde 13,5 olması. Yüzde 39,6’nın bir yakını veya kendisi AB’de çalışmış.
- Katılımcıların yarısından fazlası “çocuğumun Avrupa’da eğitim görmesini isterim” diyor. Almanya ve İngiltere en çok tercih edilen ülkeler. Yüzde 30’luk bir kesim ise “kesinlikle istemem” diyor.
- Almanya kültürel olarak kendimize en yakın bulduğumuz Avrupa ülkesi.
- Araştırma Türkiye’de iklim ve çevre bilincinin de arttığını gösteriyor. Paris Anlaşması’nı çoğu katılımcı bilmiyor (yüzde 73,9) ancak yüzde 71,6 yavaş bir ekonomik büyümeye ve iş kayıplarına neden olsa da çevreyi korumaya öncelik verilmesi gerektiği görüşünde. yüzde 66,2’si TBMM’nin Paris Anlaşması’nı onaylaması gerektiğini savunuyor.
AB DE BİZİ İSTİYOR MU?
Araştırmayı gerçekleştiren Infakto RW Kurucu Ortağı ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Profesörü Dr. Emre Erdoğan ise DÜNYA’nın “Avrupa’da benzer araştırmalar var mı? Avrupalılar Türkiye’yi istiyor mu?” sorusuna şöyle yanıt verdi: “Benzer bir araştırmayı 2009’da 5 Avrupa ülkesinde yapmış, başlığına ‘Bizi tanımıyorlar, tanısalar severler’ demiştik. Avrupa Barometresi yapılıyordu, son dönemde bırakıldı. Ancak geçmişte yapılan araştırmalar Türkiye’nin AB üyeliğinin çok istenmediği yönündeydi” diyor. Emre Erdoğan’a göre “çok ciddi bir bilgi asimetrisi var, AB Türkiye’nin ne istediğini biliyor ancak Türkiye’nin AB tarafında yaptığı araştırma çok yok, dileriz gelecekte yapabiliriz” diyor.
10 yıl Fransa’da yaşayan, şu anda Brüksel’de yaşamakta olan ve tezini AB üzerine yapmış olan GMF Kıdemli Araştırmacısı Dr. Kadri Taştan ise “2003’te AB master tezimi yazıyordum. O zamanki imajla bugünkü imaj arasında uçurum var. Brüksel’de Türkiye algısı çok negatif. Sofagate (Von der Leyen koltuk gafı) başka bir ülkede gerçekleşseydi bu kadar polemik oluşmazdı. Türkiye’nin AB’ye katılım süreci artık sadece sıradan insanlar ve uzmanlar tarafından değil, AB dökümanlarında bile adaylık statüsüyle bahsedilmiyor. Türkiye daha çok neredeyse Çin ve Rusya gibi batıya karşı riskler oluşturan bir ülke olarak algılanıyor." Taştan’a göre hükümetler kamuoyunun ne düşündüğünü göz önünde bulundurmalı ve tüm krizlere rağmen AB algısı hala çok pozitif ve insanlar birgün AB’nin bir parçası olmak istiyor - gerekçe ister ekonomi ister insan hakları olsun...