Düşünce tarzınız işinizi kolaylaştırabilir
Hakan Güldağ kaleme aldı...
Demir-çelikten gelen haberler bir süredir olumluya döndü. Nisan ve mayıs ayları başta, korona salgınının etkilerinin ağır biçimde hissedildiği dönemlerde yarı yarıya, hatta yüzde 50’yi de aşan düşüşler görülmüştü. Şimdi son gelen haberler eylül ayında demir-çelik ihracatında çift haneli büyümeye işaret ediyor.
Tabii demir-çelik sektörünü ve ihracatını bu süreçte olumsuz etkileyenler sadece koronavirüs salgınının yol açtıkları olmadı. ABD ve Avrupa başta olmak üzere demir çelik ürünlerimize uygulanan yaptırımları da ‘es’ geçmemek lazım.
Her şeye rağmen, Türkiye 33 milyon ton civarındaki ham çelik üretimi ile dünyada 8’inci sırada yer alıyor. Demir ve demir dışı metaller sektörümüz, 200’den fazla ülkeye ihracat yapıyor. Demir-çelikçiler, ülke içinde de altyapıdan savunma sanayine pek çok alanı destekleyen lokomotif sektörlerden biri. Bu açıdan sektör, hem dünya piyasalarında hem de ulusal ölçekte reel ekonominin önemli aktörlerden biri olmaya devam edecek.
Panik içinde hareket etmeyin Tabii, her sektör gibi, bütün dünyada ve ülke ekonomilerinde kırılganlıkların ve belirsizliklerin arttığı bu süreçte, doğru adımları atmak kaydıyla... Doğrusu şu sıralar dünya birçok açıdan en hafif deyimle ‘patinaj’ yapıyor. Ülke liderleri ve şirket yöneticileri de öyle... Belirsizlikler ve onu izleyen kararsızlıklar bu dönemin özelliği. Bu ortam, yöneticilerin de dengesini bozuyor. Salgının da etkisiyle iyice belirginleşen yeni dönemin yeni sorunlarına panik içinde yaklaşıyorlar. Akıllarına gelen ilk çözümleri hayata geçirmeye çalışıyorlar. Sonra bu ‘pratik’ çözümler işe yaramayınca, daha da beteri yeni sorunlar üretince, kendilerince başka ‘pratik’ çözümlere yöneliyorlar. Bu da ister istemez çaresizlik duygularının artmasına neden oluyor.
Somut durumun, somut tahlili Amerikan çelik endüstrisinin öncüsü kabul edilen Andrew Carnegie, “Bir kuruluşun sahip olduğu yeri doldurulamaz tek sermaye insanların bilgi ve yeteneğidir” demiş. Başta yöneticilerimiz olmak üzere bu yeteneğin kullanılmasına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Öyle ya, işin nihayetinde, kurumların ve ülkelerin geleceğine yöneticilerin aldığı kararlar yön veriyor.
Yöneticilerin karar alma sürecinde ilk olarak kullandığı araçlardan biri ‘somut durumun, somut tahlili’dir. Bu zihinsel faaliyet kısaca ‘analiz’ olarak adlandırılır. Analiz, sorunların çözümüne giden yolu kısaltır. Strateji belirleme sürecinde de önemli rol oynar.
İçinde yaşadığımız dönemin pek çok belirsizlik ve kararsızlık içerdiğini göz önüne alırsak, bugün iyi analiz, hazır konserve görüşleri bir tarafa bırakıp, biraz ‘kutunun dışında düşünmeyi’ gerekli kılıyor.
Eğri oturalım, doğru konuşalım, şu sıralarda önümüze çıkan sorunları çözmede zorlanmamızın önemli bir nedeni ‘tek yönlü düşünce’ yapımız. Oynaklıkların, belirsizliklerin çok olduğu bir dönemde çözüm üretme zafiyetimize en iyi panzehirlerden biri ise ‘bütünleyici düşünce tarzı’...
‘Veya’ yerine ‘ve’ demesini öğrenmek...
‘Nedir bu bütünleyici düşünce tarzı’ derseniz, aslında yanıt basit: Bir çözüm için ortaya çıkan zıt çözümlerin işbirliğini sağlamak ve buradan avantaj elde etmek. Aynen başparmağımızın diğer dört parmakla işbirliği yapması gibi...
İşin uzmanlarından biri Kanadalı profesör Roger Martin, bu tarz düşüncenin sağladığı yarara şöyle vurgu yapıyor:
“Bütünleyici düşünme tarzı bize, “Ya onu ya da bunu tercih edersin’ şeklindeki ikili sınırları aşan bir yol gösterir. Alternatif çözümün avantajlarını ortadan kaldırmaksızın, bir çözümün avantajlarını bütünleştirme olanağı sağlar. Yeni bir çözüm üretmek amacıyla birbirine zıt iki fikir üzerine düşünenler, sadece bir model üzerine düşünenlere göre bir adım öndedir. Bütünleyici düşünce, olasılıklar, çözümler ve yeni fikirler üretir. Geleneksel tarzdaki düşünce şekli ise çözümleri, bulunması olanaksız köşelerde saklar ve yaratıcı bir çözümün mümkün olmadığı illüzyonunu besler.” Profesör Roger Martin, ‘bütünleyici düşünce tarzı’ önerisini 50 ünlü iş insanı ile görüşmeler yaptıktan sonra formüle etmiş. O dönemde görüştüğü dünyanın önde gelen tüketim malları üreticisi Procter and Gamble’ın İcra Kurulu Başkanı Alan George Lafley’in şu sözünü özenle vurguluyor: “Biz ‘veya’ ile kazanamazdık. Herkes ‘veya’ tercihini hayata geçirebilir. Eğer bir şey lehine diğerinden vazgeçilen bir oyunun içinde yer alırsanız kazanamazsınız.”
Çözüm için nelere dikkat etmek lazım?
Profesör Martin, ‘yaratıcı çözüm’ peşine düşenlere şu önerilerde bulunuyor:
● Tüm faktörleri dikkate alın, öne çıkanları belirleyin: Karşılaştığınız sorunları aşmaya çalışırken, sorunla ilgili listeyi dar tutmayın. İşinizde hedeflediğiniz sonucu etkileyecek tüm faktörleri dikkate alın. Hemen fark edilmeyen ama potansiyel öneme sahip faktörleri de hesaba katın. Bütünleyici düşünce tarzı ilk başta zihninizi yorsa da zamanla buna alışacaksınız. Ödülünüz ise gerçek hayatın bütünselliğini kavramak olacak!
● Neden-sonuç ilişkilerini 360 derece analiz edin: Geleneksel yöneticilerin, tek yönlü düşünce ile sorunları tek tek ele alıp, birbirinden bağımsız parça başı çözümler arama alışkanlığını terk edin. İşinizi etkileyen faktörler ve değişkenler arasındaki neden- sonuç ilişkilerini belirlerken çok yönlü düşünün. Bu ilişkilerin doğrusal değil, karmaşık ve birbirine geçmiş olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Analizinizde çıkmaza girdiğinizi hissettiğinizde bir kez daha sıfırdan başlamaktan çekinmeyin!
● Tüm çözümleri göz önüne alın, soruna bütünsel bakın: Karşılaştığınız sorunu, yönettiğiniz yapının farklı fonksiyonlarına göre küçük parçalara bölerek çözmeye çalıştığınızda vasat ve yetersiz bir sonuç kaçınılmaz olur. Sorunun bağımsız parçaları üzerinde düşündüğünüzde de, bütünü gözden kaçırmayın. Ve bir olası çözüm uğruna diğerinden hemen vazgeçmeyin. İşin sırrı iki farklı düşünce arasındaki gerilim ortamında en olumlu çözüme daha kısa sürede ulaşabilirsiniz. Böylece ilk bakışta hiç biri umut vermeyen seçeneklerin arasına gizlenmiş en iyi çözümü görebilirsiniz. Bütünleyici düşünce, olasılıklar, çözümler ve yeni fikirler üretir.
★★★
‘Konserve’ görüşler, ‘fast-food’ fikirler, zihnimizdeki ‘çöp evler’, ‘kes-yapıştır’ bilgiler, ‘hap gibi’ düşünceler... Şimdi bunlardan kurtulmanın tam zamanı! Bu işe yaramazlar yerine, ‘veya’ yerine ‘ve’ demek için adım atmaya başlayalım.